28 Mart 2025 Cuma
İSMAİL KÜÇÜKÖZEN
Bu senede geldi Bayram.
Geçen yıl yaşadığımız bayram adeta acı ve hüzün dolu bir bayramdı
Bu senede Filistin ve Gazze faciası ile katliam ile Ramazan Bayramına girdik. Yine acısıylayla tatlısıyla Müslüman ülkelerdeki özellikle de Filiskindeki İsrail zulmünün boyunduruğu altında işkence yaşarken bizde burada ramazan bayramını kutluyoruz öyle mi? Ama aklımız fikrimiz, hep işkence altında kıvranan Müslüman ülke Filistin Gazze’de.
Acı ve sıkıntı içerisinde de olsak hayat devam ediyor ve oruçlarımızı tuttuktan sonra geldik Ramazan bayramına. Şimdi ramazan bayramı, eş dost akraba gezeceğiz, hasta ziyaretlerinde bulunacağız ama aklımız yine Ortadoğu da Filistin ve Gazze de. Müslüman ülkelerin mutlaka birlik kurup güç olması gerekiyor. Darmadağın durumda olan İslam dünyası gücünü gösteremediği müddetçe tabiî ki Siyonizm ülkeleri rahat vermeyecek. Ortalık bu durumdayken, mekânı cennet olasıca, bugünleri Taaa o zamandan gören, CENNETİ MEKÂN BAŞBUĞ ALPASLAN TÜRKEŞ BEYEFENDİNİN yetiştirdiği Ozan arif adeta siyasi olarak da bugünleri görmüş ve bugünlerden sadece BAYRAM destanı yazmış.
Terörün sona ereceği bayramlara eriştir diyor amma terörist yanında boynunuzu eğerek değil, terörle müzakere ederek değil, mücadele ederek, teröristin kafasını ezerek bayramlara eriştir diyor. Hep birlikte okuyalım ve ders çıkartmaya çalışalım.
Ya Rabbi tadına bütün milletin,
Varacağı bayramlara eriştir
Milletinin yarasını devletin,
Saracağı bayramlara eriştir
Devletin milletin verip el ele
Kimsenin kimseyi etmeden köle,
Zenginin fakirin gönül gönüle
Gireceği bayramlara eriştir.
Fukaranın rezil olduğu değil,
Hastanede rehin kaldığı değil,
Memurların zekât aldığı değil
Vereceği bayramlara eriştir.
Her mübarek bayram gelince böyle,
İşçi köylü mahzun olmasın öyle,
Cebinde harçlığı göğsünü şöyle
Gereceği bayramlara eriştir.
Enflasyon insin diye çok estim,
Anladım ki biraz hayalperestim,
İnmesinden artık umudu kestim
Duracağı bayramlara eriştir.
Ya Rabbi halimiz ayandır sana,
Tahammül kalmadı dökülen kana,
Savaşın kavganın, terörün sona
Ereceği bayramlara eriştir.
Sağımız solumuz düşmanla kaplı,
Sırtımızda nifak hançeri saplı.
Yüreklerin birlik beraber toplu
Vuracağı bayramlara eriştir.
Ben desem devletin gücüne gider,
Bunlar ne av yapar ne koyun güder,
Hepimizi başta gerçek bir lider
Göreceği bayramlara eriştir.
Arif der ki Ya Rab Müslüman Türk’üm
Bu düzen tartmıyor çok ağır yüküm,
Türk’ün ve İslam’ın yeniden hüküm
Süreceği bayramlara eriştir.
İSMAİL KÜÇÜKÖZEN
Çukurova’yı karış, karış parselleyen Ermeniler Saimbeyli’de de papaz okulu ve misyonerlik okulları olduğundan Feke ve Saimbeyli (Hacın) Ermeniler için o dönem çok önemli bir yerleşim merkeziymiş.
Ermeniler Kozan’dan Saimbeyli ye giderken Feke deki yerli halkı yıldırmak için olmadık zulüm etmişler, işkence etmişler, yakmışlar, yıkmışlar. Bütün ülkede olduğu gibi Feke’de de bu yapılan ermeni zulmüne dur deme zamanı gelmişti. Yakılanlara, yıkılanlara, yağmalara dur diyecek Feke den birilerinin ön plana çıkması, önder olması gerekiyordu, öylede oldu.
Feke’nin kurtuluşuna Nene hatunlar, Kara Fatmalar da elbette görev almışlar ama Feke’nin Keklikli köyünden bir isimsiz yiğit çıkmış ki Fekelileri toparlamış, teşkilatlamış, onlara önder olmuş.
Artık Kozandan Saimbeyli ye giden Ermenilerin önüne çıkıyor, onları tehdit ediyor, katil Ermenilere artık rahat vermiyor.
Artık keklikli köyünün yiğidi Ermenilerin korkulu rüyası olmaya başlamış. Ermeniler bu yüzden yolculuklarını kalabalık bir şekilde yapmaya başlamışlar. Arap Ali dağlara çıkmak zorunda kalmış ve hasımlarıyla artık Kozan dağlarında mücadeleye başlamış. Yanında da aynı duyguları taşıyan Feke sevdalısı olanlar, artık çoğalmışlar, Arap Ali’nin ünü de Çukurova’yı aşmış.
Arap Ali, Ermenilerin korkulu rüyası olan Saimbeyli’nin yiğit adamı Gizik Duran’la birlikte baskın düzenlemeye başlarlar. Gizik Duran ne kadar Saimbeyli’nin Adamı olsa da Feke’ye çok emeği geçmiştir. İki kahraman birlikte “BOZAT” baskınını düzenlemişler. Her ikisinin de Feke’nin kurtuluşunda büyük emekleri olmuştur. Arap Ali bir ara Develiye giderek M. Kemal ATATÜRK’ÜN Kozan Sancağının kurtuluşu için görevlendirdiği Yüzbaşı Osman Tufan’a eşlik ederek karlı bir kış günü Geben belinden Andırın ovasına getirir.
Arap Ali bu ara Yere bakan ve Asmaca (Feke)’deki Ermenilere rahat vermiyor, onları perişan ediyordu. General Ali Fuat Cebesoy’un Mustafa Kemal’den aldığı talimat gereği 10 Mart 1920 tarihinin yağmurlu bir gününde Kozan dağlarında Ermenilere karşı Arap Ali ve kuvvetleri saldırıya geçerler ve 10 Mart 1920 Çarşamba sabahı Feke’ye girerler.
Arap Ali Kurtuluş Savaşının bitiminde kendi menfaatini hiç düşünmemiş. Havadan mal sahibi olmayı milletinin menfaatlerinin hep altında tutmuş. Yaz aylarında Çukurova’da inip pamuk toplamış, kış aylarında da memleketi Feke’de merkebiyle odun taşımıştır. Kendi kendine ormandan arazi açıp buğday ekip nafakasını helalinden kazanmıştır. Zaman geldi nasıl olsa Arap Ali de zamanın ünlü çete başkanı ya suçlular kervanına onun adı da yazıldı ve tutuklandı.
Ellerine kelepçe vuruldu Adana’da Karaisalı yolunda sabuncuların atölyesine yakın bir yerde binanın ahırına hapsedilir. Kapana kısılmış bir kurt gibi ne olduğunu kendi de anlamaz. Günlerini geçirmeye başlar, çünkü suçunun ne olduğunu kendi de bilmiyordu.
Kozanlı Ahmet Cevdet Çamurdan’a bir aracı ile haber gönderir beni buradan kurtar diye. Ahmet Cevdet Çamurdan mahkemedeki dosyayı inceler ve inceleme sonucu suçsuz olduğu anlaşılınca serbest bırakılır.
Arap Ali köyüne dönünce kimseye karışmaz, adeta kabuğuna çekilir, bundan sonra kimsenin etlisine, sütlüsüne karışmaz. Yıllar sonra 1943’lerde Ankara’dan gelen emir üzerine zamanın halk evleri 22 MART 1920’yi Feke’nin Kurtuluş günü olarak ilan ederler. Ve o gün bu gün Feke’nin Kurtuluş günü olarak kutlanıyor.
Gayem 89 yıldır kutlanan kurtuluş gününü değiştirmek, eleştirmek değil veya Feke’nin bağrından çıkmış Fekeli Arap Ali’yi ve Gizik Duranı Fekelilere anlatmak hiç değil.
Gayem Fekeli yetkililere Feke’nin kurtuluşu konusunda şunu söylemek istiyorum. Ülkemizde ve Bölgemizde nice isimsiz kahramanlar şu anda rahat bir şekilde oturduğumuz bu vatan Topraklar uğruna can verdi. Türkiye genelinde bu kahramanlarımızın bir çoğunun adını ana bulvarlara verdiler veya büstünü belde merkezlerine diktiler. Bakın hemen komşu ilçe Saimbeyli’de Saim beyin büstü dikildi, Bakın Tufanbeyli’ye hemen girişte Tufan beyin büstü dikildi, Bakın Doğanbeyli’ye Doğan beyin büstü dikildi.
Feke’de yetkililere şunu söylemek istiyorum. Feke’nin kurtuluşunda canını hiçe sayanlar bu garip Arap Ali’nin ve Gizik Duranın da büstü Feke’nin girişine dikilemez mi?
Bu kararı TBMM vermiyor. Bu kararı Feke Belediye Reisi ve değerli meclis üyeleri verecek, Kaymakamlık makamı da onaylayacak. Feke’yi düşman işgalinden kurtarıp sizlere yaşanılabilir bir vatan toprağı armağan eden Feke’nin bu yiğit insanlarının Adını ebedileştirirseniz Fekeli de size inanıyorum ki ebedi minnettar kalacaktır.
Bu jesti Feke halkı sanırım Feke’nin Şehrüleminlerinden yani öncelikle Milli duygulara hassasiyeti olan çiçeği burnunda Belediye Reisi Sayın CÖMERT ÖZENDEN ve değerli Belediye Meclis üyelerinden bekliyor. Tabiî ki en son ilçenin onay merci olan Mülki Amiri Güler yüzlü Hanımefendi Feke Kaymakamı Fahri Bacımız Sn. FEYZA YILMAZ’dan bekliyor.
Ne dersin CÖMERT REİS Başkan oldun olalı duydum ki Feke de bazı işlerde neşteri koyup, özellikle mahallelerde yol konusunda bayağı mesafe kat etmişsin memnun oldum. Feke nin eksiklerini giderme konusunda daha önünde hayli zaman var sorunları tek tek aşacağına eminim.
Yukarda ki söylemiş olduğum Fekelinin milli duygularını okşayacak konumu da mutlaka halledeceğine de eminim. Bizden teklif, sizden onay, şimdiden Feke nin kurtuluşunda emeği geçen kahramanların büstleri Fekelilere hayırlı olsun …
İSMAİL KÜÇÜKÖZEN
Bu benim rahmetli ebem,yani rahmetli Ilıca köyünden çete kahanın hanımı, rahmetli babam Hacı Çete Musanın da anası.
Aslen Kayseri Pınarbaşı Toybuk dan yüzyıl önce gelmişler.
Kadirli Hardallık, Kozan Anavarza, Kamışoba, Ayşe Hoca, Hacıbeyli, buralara sülale olarak, akraba olarak yerleşmişler. Ebeme Cavın kızı Çete Kahanın Garısı Hatca Hanım derler.
Dedem (koca babam çetelik unvanını Kozan kurtuluşunda döşeme müfrezesinde çete başı olarak görev alır ve unvan ondan kalır.
Dedemin gününde ülke olduğu gibi Kozan’da işgalcilerin boyunduruğu altındadır. Müslüman Türkler ezim ezim ezilmekte, esir ve emir altında kahrolmaktadırlar.
Kozanı kurtarmak için Bucak kolunda Yiğit Ağa 5 köyün eli silah tutanlarını bir araya toplar ve Kozanın kurtuluşu için ne yapabiliriz fikrini ortaya atar.
Kozanın kurtuluşu için Sivas’tan gelecek haberi beklerler. Haber gelene kadar da bölgede toparlanırlar. Sehlikzade Hasan Efendi ve arkadaşları haberi getirirler ve kurtuluş meşalesi yakılır.
İşte ilk yakanlardan bir tanesi de Ilıca köyünden çete Kahadır. Beş köyün lideri Yiğit Ağadır ve ilk çete başı da dedem rahmetli Çete Kahadır. Kozan’ı her taraftan kuşatır. Türk köylülerinin müfrezeleri ve en güçlü bölgede döşeme koludur. Çünkü burada beş köyden başka Çukurköprüye kadar hangi köy varsa onların da eli silah tutan gençleri de dahil olur ve Kozan’ı Fransız ve Ermenilerden kurtarırlar.
Dedem rahmetlinin ermeni gavurunu Fransız askerini manastırdan şimdiki cezaevi civarında vurduğunu bilirim evlat dediğini şimdiki gibi hatırlıyorum. Bu konuyu yeni yetme tarihçiler, oturduğu yerden ahkam kesen tarihçiler bilmez.
Dedemden ben bizzat duydum dinledim Ermeni ve Fransızların fırında canlı canlı Müslüman Türkleri yaktıklarını. Ama tarihçinin biri çıkıp yok yakmadılar diyor. Yakmadılarsa o fırın neyin şahidi o zaman hemşerim asıl gazilik unvanı koca babama verılmesi gerekirken belinde silah taşıyan ve boş kabadayılık yapanlara verildiği söyleniyor.
Bu konuyu sevgili Yusuf Delikoca reis ‘in duymasını tabi ki istiyorum. Dedesi Kozan için canını ortaya koyan Kemal Sehlikoğlu’nun da duymasını istiyorum. Bakalım konu nerden nereye gitti.
Sevgiyi hak edenlere sevgilerimle.
Koca babamın ebemin ve Kozan kurtuluşunda emeği geçenlerin mekanı cennet olsun inşallah…
İSMAİL KÜÇÜKÖZEN
Şükrü Işık‘dan Alıntı
Yıl 1934, o dönemde Milli Eğitim Bakanlığı Ulus’tadır. Bakan ise Niğdeli Abidin ÖZMEN’dir.
Bakan, makamında çalışmaktadır. Kapı çalınır.
Bakanın gür sesi: “Giriniz!”
Atatürk’ün yaverlerinden biri, yanında iki çocukla makama girerler. Konuklara yer gösterir ve zarfı açar.
Atatürk’ten gelen bir mektuptur bu:
“Bay Abidin ÖZMEN, Milli Eğitim Bakanı…”
Abidin ÖZMEN zarfı özenle açar ve mektubu dikkatle okur:
“Yaver Bey’le, size iki fakir ve kimsesiz çocuk gönderiyorum. Bu çocukları, uygun göreceğiniz bir liseye (parasız yatılı olarak) kaydını yaptırın…”
Bu, Atatürk’ün bir emridir. Kesinlikle yerine getirilecektir. Bakan ÖZMEN, Orta Öğretim Genel Müdürünü çağırtır ve şu direktifi verir:
“Yaver Bey’in yanındaki bu iki çocuğun evrakını alınız ve bu çocukların Haydarpaşa Lisesi’ne paralı yatılı olarak kaydını yaptırıp her ikisi için de üçer yıllık paralı yatılı makbuzlarının veli ve ödeyen hanesine Atatürk’ün ismini yazdırarak bana getiriniz.” der.
Bakanın emri yerine getirilmiştir. Abidin ÖZMEN de kısa bir mektup yazarak Yaver Bey’le Atatürk’e yollar. Mektubun içeriği şöyledir:
“Muhterem Atatürk, Yaver Bey’le göndermiş olduğunuz iki çocuk hakkında emirlerinizi aldım. Ancak, arkasında Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu ve Cumhurbaşkanı Atatürk gibi biri bulunduğu için; bu çocuğu fakir ve kimsesiz olarak kabul etmeme, hem yasalarımız, hem de mantığımız izin vermedi. Bu nedenle her iki çocuğunda emirleriniz gereği Haydarpaşa Lisesi’ne paralı yatılı olarak kayıtlarını yaptırdım. Çocukların üçer yıllık okul taksitlerine ait makbuzları ek’te takdim ediyorum…”
Atatürk bu mektup üzerine, devrin Başbakanı İsmet İnönü’ye telefon ederek: “Bak senin Milli Eğitim Bakanın bana ne yaptı.” diyerek olayı anlatmış.
İnönü, Bakan adına özür dilemiş. Atatürk: “Yok! demiş özür dileme. Çok memnun oldum. Keşke her devlet adamı bu medeni cesarete sahip olabilse ve doğruyu gösterebilse.”
Tarihi değeri olan ve hiçbir yerde yayımlanmayan bu anının unutulup gitmesine gönlü razı olmayan bakanın yeğeni yüksek mimar H. Rahmi ÖZMEN, 15.08.1985 günü bu mektubu gazeteci yazar Vahap Okay’a iletir. O da 15.09.1985’te gazetesinde yayımlar.
İşte devlet böyle kurulur, devlet böyle adamlarla yönetilir…
İSMAİL KÜÇÜKÖZEN
Emekli, asgari ücret, dul ve yetim maaş zamları açıklandı ve adeta tarihe geçecek zam belli oldu. Emekliye %11 gibi bir zam. Zaten memur ne zam alırsa emekli de aynısını alıyordu. Bir yıl önce bu tüzüğü hükümet bozdu ve seyyanen 8070 TL çalışana verdi ama emekliye vermedi. Ama maaşlara zam zamanı enflasyon adeta otomatik bir şekilde düşüyor ve yetkililer konuşmaya başlıyorlar ve her konuşmalarda emeklimizi enflasyona ezdirmeyeceğiz diyorlar, ne hikmettir dedikçe emekli pazarda Pazar bozum saatini bekler oldu veya pazarcının döktüğü çürümüş meyve ve sebzelerden seçebildiğini seçip evine götürür oldu.
Şimdi yapılan zamlar bir kenarda duradursun, aynı gün toplu zamlar ardı ardına sıralanmaya başlıyor, ev kirası, elektrik, odun, kömür ve doğal gaz emeklinin korkulu rüyası oldular. Açın kombileri bedava bedeva diyen bir gazeteci vatandaş vardı, millet bu arkadaşa uydular ve adeta sonunda faturaları görünce griz geçirdiler.
Emekli bankaya gidip kredi çekmek istiyor, Banka genel merkezini 80 yaşındaki bir vatandaşa teslim ediyorlar, emekli varıp kredi istiyor olmaz diyorlar.Şimdi soralım hükümet yetkililerine emekli ölsün mü,sürünsün mü?.
Valla buçak kemiğe dayandı diye bir son çare cümlesi var ya, bırakın kemiğe dayanmayı valla buçak kemiği kesti ve ötaaaaçeye ulaştı.
Şimdi bu işin siyasi boyutunu neden düşünmez bu hükümet anlamış deyilim. Hadi Anakaradakiler görmedi diyelim, ya bu yereldeki temsilcileri görmüyorlar mı bu emeklinin durumunu, hiçmi çarşıya pazara uğramaz bu yerel siyasiler, her ay Genel merkezlerine rapor iletmiyorlar mı bu yerel yetkililer. Gerçi onlarda biliyorlar oyu kendileri değil, Sayın CUMHURBAŞKANI kendi alıyor. Valla 2024 seçimlerinde yerel seçimde nasıl olduğunu düşünün, Yapılacak bir erken seçim iktidar için valla hüsran olur bilesiniz. Hani bir laf var, (KURT KIŞI GEÇİRİR AMMA YEDİĞİ AYAZI) unutmaz diye. Valla ya bir ara formül bulursunuz maaşları düzeltirsiniz, yâda dediğim gibi emekli bu yapılan vurdumduymazlığı unutmaz, yediği ayazı da unutmaz ve seçimde gerekli uyarıyı ve dersi verir diye düşünüyorum.
Hemen belirteyim yazıyı sonlandıracaktım’ki 13 Ocak ta bir önemli toplantı tiosu geldi kulağıma. Bu tioyu alınca hemencecik aklıma geçen sene de böyle bir ayarlama düzeltme yapılmıştı. Ne diyelim umut fakirin ekmeği.
Sevgiyi hak edenlere sevgilerimle.