16 Ekim 2024 Çarşamba
İLHAN KARAÇAY
HOLLANDA’YA GÖÇ’ÜN 60’INCI YILINDA, KAZANDIKLARIMIZ, KAZANDIRDIKLARIMIZ VE KAYBEDECEKLERİMİZ…!
*Kazandıklarımız: Bir traktör satın almak için gelmişlerdi. Bin traktör aldılar ve memleketi paraya boğdular. Eğitim gördüler, işveren, siyasetçi, sporcu, yayıncı, sanatçı ve yönetici oldular.
*Kazandırdıklarımız: İkinci Dünya Savaşı’nın yıkıcı etkilerinden sıyrılmaya çalışan ülkenin yeniden inşasında ve kalkınmasında mühim bir rol oynadılar ve endüstriyi canlandırarak, bugünkü refahta büyük rol oynadılar.
*Kaybedeceklerimiz: Son yıllarda, Türkiye’dekiler tarafından horlanmaya başlanan Avrupalı Türkler ve sonraki nesiller, kimlik krizi yaşayarak ve iki kültür arasında sıkışarak, aidiyet duygularını kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya kaldılar.
*Yıl boyunca yapılan ve bundan sonra yapılacak olan 60’ıncı yıl kutlamalarını ve o anlaşmanın içeriğini aşağıda bulacaksınız.
Göç… Sadece üç harften oluşan basit bir kelime gibi görünse de, aslında koca bir dünyayı içinde saklayan bir terim. Türk tarihiyle iç içe geçmiş, derin izler bırakan bir olgu. Göç, sadece bir coğrafi hareketlilik değil, aynı zamanda kültürel, sosyal ve hatta dini dönüşümlere zemin hazırlayan bir süreçtir. Türk milletinin tarihinde göç, hep bir arayış, yeni bir yurt bulma çabası ve bazen de kaçışın simgesi olmuştur. Tarih boyunca, bu kavram atayurda duyulan özlemle şekillendi.
Ve bugün, Hollanda’ya işgücü göçünün 60’ıncı yılına gelmiş bulunuyoruz.
1950’li yıllarda Kanada, Avustralya ve Yeni Zelanda gibi ülkelere göç eden yaklaşık 400 bin Hollandalı, ülkenin iş gücü piyasasında ciddi bir boşluk bıraktı. Bu boşluğu doldurmak için Hollanda, işgücü ihtiyacını karşılamak amacıyla İspanya, İtalya, Yugoslavya ve Yunanistan gibi ülkelerden işçi getirmeye başladı. Türkiye de bu süreçte Hollanda’ya iş gücü ihraç eden ülkelerden biri haline geldi. 19 Ağustos 1964’te Türkiye ve Hollanda arasında imzalanan işgücü anlaşması, binlerce Türk’ün hayatında yeni bir sayfa açtı.
Türkiye ile Hollanda arsındaki işgücü anlaşmasını, zamanın Çalışma Bakanı Bülent Ecevit imzalamıştı. O imza töreninde, arkada duran İbrahim Görmez de vardı.
Türk işçileri, ilk geldiklerinde büyük zorluklarla karşılaştılar. Anlaşma öncesi Hollanda’ya gelen yaklaşık 5 bin Türk, kendi imkânlarıyla iş, aş ve barınma arayışında zorlu mücadeleler verdi. Ancak anlaşma sonrası gelenler, daha organize bir şekilde iş ve ev bulabildiler.
Yine de asıl zorluklar, göçün kendisinden değil, sonrasında yaşananlardan kaynaklandı. Birkaç yıl çalışıp geri dönmeyi planlayan pek çok Türk işçi, zamanla aile birleşimi yoluna gitti ve bu karar, beraberinde konut ve eğitim gibi ciddi sorunları getirdi.
Göçün ilk yıllarındaki zorluklar göz ardı edilemezdi. Sağlık hizmetleri yetersizdi, işçilerin çalışma koşulları oldukça zordu ve sıkı denetimlerle hasta işçilerin bile çalışmaya zorlandığı olaylar yaşandı. 1970’lerde Amsterdam’daki bir tersanede çalışan bir Türk işçinin, hastalığına rağmen işe gönderilmesi ve bu durum sonucunda vefat etmesi, toplu protestolara neden olmuştu. Bu gibi acı olaylar, göçün dramatik ve zorlayıcı tarafını gözler önüne serdi.
Ancak Türkler bu zorluklara rağmen kendi yollarını bulmayı başardılar. Zamanla işçilikten kurtulup esnaflığa yönelenler oldu. İlk nesil Türklerin “Bir gün döneriz” diye başladığı bu yolculuk, ikinci ve üçüncü nesillerin eğitim ve kariyer yolculuğuna dönüştü. Bugün, Türkler Hollanda’da sadece iş gücü değil, aynı zamanda eğitimli ve başarılı bireyler olarak toplumda kendilerine önemli yerler edindiler. Üniversitelerde farklı alanlarda eğitim gören gençler, siyasette, ticarette ve sanatta başarılar kazandılar. Bugün Hollanda Parlamentosu’nda Türk kökenli milletvekillerinin bulunması, bu başarıların en somut göstergelerinden biridir.
Göçün ilk yıllarındaki sorunlar artık yerini farklı tartışmalara bırakmış durumda. Hollanda’daki Türk toplumu, eğitimli bireyleri, iş yerleri ve kültürel katkılarıyla toplumun ayrılmaz bir parçası haline geldi. Ancak bu başarı, zaman zaman kıskançlık ve ayrımcılık gibi olumsuz tepkilere de yol açtı. 2000’li yılların başında yaşanan entegrasyon tartışmaları, bu tepkilerin en somut örneklerindendi. Fakat zamanla, bu sorunlar da aşılmaya başlandı.
Bugün Hollanda’daki Türk toplumunun büyük bir kısmı, kökleriyle bağlarını sürdürse de, artık Hollanda’yı da ikinci vatan olarak kabul etmiş durumda. Birinci neslin önemli bir kısmı Türkiye’ye geri dönerken, yeni nesiller Hollanda’da yaşamaya devam ediyor. İslam mezarlıkları açılmaya başlandı ve artık Hollanda’da da defnedilen Türk vatandaşları bulunuyor. Göç, artık bir dönemin kapanışı ve kalıcı yerleşimlerin başlangıcı oldu.
Hollanda’ya Türk işçi göçünün 60’ıncı yıl dönümünde, geçmişin acılarını ve zorluklarını hatırlamak önemli. Ancak daha da önemlisi, bu zorlukların Türk toplumu üzerinde bıraktığı olumlu izlerdir. Bugün Türkler, Hollanda’da sadece kendileri için değil, iki ülke ekonomisi ve kültürü için de önemli katkılarda bulunuyorlar. 60’ıncı yıl etkinlikleri çerçevesinde yapılan ve yapılacak organizasyonlar, bu geçmişin ve geleceğin daha iyi anlaşılmasına vesile olacaktır.
Son olarak, 60 yılın sonunda şunu söyleyebilirim: Türk toplumu Hollanda’da büyük kazanımlar elde etti. Ama sadece kazanmakla kalmadı, aynı zamanda Hollanda’ya da çok şey kazandırdı. Bugün Hollanda’daki Türk toplumunun kanaat önderlerine büyük görevler düşüyor. Toplumun genel sorunlarına çözüm ararken, bölgecilik, particilik gibi ayrıştırıcı unsurları bir kenara bırakmaları gerekiyor. Artık gençlerimiz, köklerine bağlı kalarak ama geleceğe umutla bakarak, “Köyümüze geri dönmeyeceğiz, geleceğimizi burada inşa edeceğiz” diyorlar.
Ve bu, artık sadece bir umut değil, bir gerçeklik haline geldi.
ÖNCEKİ GÜN 60’INCI YIL DÖNÜMÜYDÜ…
Önceki güne rastlayan 19 Ağustos, Hollanda ile Türkiye arasında imzalanan iş gücü anlaşmasının 60’ın yıl dönümüydü.
Lahey Büyükelçimiz Selçuk Ünal bu konuda bir açıklama yaptı.
Ünal’ın açıklaması şöyleydi:
“Türkiye ile Hollanda arasında 19 Ağustos 1964 tarihinde imzalanan İş Gücü Anlaşması’nın 60’ıncı yıl dönümünü idrak ediyoruz. 16 Ağustos’ta da 1924’te imzalanan Dostluk Antlaşması’nın 100. yıl dönümünü idrak etmiştik. Lahey Büyükelçiliği olarak, Dışişleri Bakanlığımız ve ilgili diğer kurum ve kuruluşlarımızın katkıları, ayrıca Hollanda Türk toplumunun desteğiyle bu iki yıl dönümü vesilesiyle 2024 yılını iki ülkenin ortak hafızasına nakşetmek üzere çeşitli etkinlikler gerçekleştirdik ve gerçekleştirmeye devam ediyoruz. Hollanda’ya entegre olmuş, bu ülkeye her alanda ciddi katkı veren, 25 bin işvereniyle büyük istihdam sağlayan ve refah üreten yaklaşık 470 yıllık bir geçmişe sahip, günümüzde NATO müttefikliğine de dayanan ikili ilişkilerin başlıca sütunlarından biri haline gelmiş bir Türk toplumu mevcuttur.
Dışişleri Bakanımız Sayın Hakan Fidan, iki ülke arasında 2008’den beri düzenlenmekte olan kapsamlı istişare forumu niteliğindeki Türkiye-Hollanda Wittenburg Konferansı’nın 10’uncusu için, 18-19 Nisan 2024 tarihlerinde Hollanda’yı (Bakan sıfatıyla) ilk kez ziyaret etmiş, dönemin Başbakanı Mark Rutte tarafından kabul edilmiş ve Dışişleri Bakanı ile önemli görüşmelerde bulunmuştu.
Gerek Hollanda’daki etkinliklerimize destek vermeleri ve katılmaları, gerek ülkemizdeki temsilcilikleri eliyle çeşitli etkinlikler düzenlemek suretiyle Hollanda makamları da aktif bir şekilde bu yılın özelliğini vurgulamaktadır.
İkili ilişkilerin yanı sıra 2024 yılı, Türk toplumunun Hollanda’daki geleceğine de daha umutlu şekilde bakmamızı sağlıyor.”
NAÇİZANE ANALİZİM…
Eğri oturup doğru konuşmak gerekirse, Türk işçi göçü, sadece bireylerin değil, aynı zamanda toplumların da sınandığı, zorluklarla dolu bir serüvendi. İlk göç dalgası başladığında Türkiye’den gelen işçiler, Hollanda’da geçici işçi olarak görülüyordu. Bu algı, göçmenlerin toplumla entegrasyonunu geciktirdiği gibi, onların bu yeni ülkede kalıcı olduklarını kabul etmesini de zorlaştırdı. Ancak zamanla bu geçicilik algısı yerini kalıcılığa bıraktı. Artık azınlık olsak da Hollanda’da yerleşik bir düzenimiz var.
Bu süreçte hem Türkiye hem de Hollanda hükümetlerinin politikaları zaman zaman eleştirilere maruz kaldı. TRT radyosunu cızırtılı dinlediğimiz yıllarda, Türkiye’nin kendi iç siyasi ve ekonomik zorlukları, Avrupa’daki vatandaşlarına yeterince destek olmasını engelliyordu. O dönemde buraya gelen bazı Türk Bakanlar ve Milletvekilleri, göçmenlerin sorunlarına göstermelik ilgi gösteriyordu. Bol keseden konuşup, yurttaşların dertlerini not alır gibi yapıyor, ama bu notlar sigara paketlerinin arkasına yazıldığı için gerçek çözümler üretilemiyordu. Yıllar geçtikçe bu durum değişmeye başladı ve Türkiye hükümetleri, yurt dışındaki vatandaşlarını daha ciddiye alan politikalar geliştirdi. Bu değişim, özellikle son yıllarda artan diaspora politikalarıyla daha görünür hale geldi.
Hollanda tarafında da, göçmen politikasında zaman içinde değişimler yaşandı. ‘Vicdansız Sabuha’ olarak nitelendirdiğim Entegrasyon Bakanı Rita Verdonk’un göçmenlere yönelik sert politikaları, göçmen topluluğunda büyük bir hayal kırıklığı yarattı. Verdonk döneminde uygulanan politikalar, entegrasyona değil, daha çok asimilasyona yönelikti. Bu nedenle Hollanda’daki Türk toplumu, kendisini dışlanmış ve yalnız hissetti. Ancak Verdonk’un ardından gelen Bakanların da beklentileri tam olarak karşılayamadığı görüldü. Ella Vogelaar’ın göreve gelmesiyle bir umut ışığı doğsa da, onun da aynı politikaları sürdürmesi göçmenler için hayal kırıklığı yarattı. Ancak, Hollanda’daki demokratik sistemin bir getirisi olarak, bu Bakanlara açıkça eleştirilerde bulunabilmek mümkün oldu. Ella Vogelaar’a bir toplantıda, ‘Verdonk’un yerine gelişiniz bizi umutlandırmıştı. Ne yazı kı siz Verdonk’un klonlanmış halisiniz’ deme cüretkârlığını göstermiştim. Türkiye’de bir Bakana bu tür eleştiriler yöneltmek, ciddi sonuçlar doğurabilirdi. Bu da Hollanda’nın en değerli yanlarından biriydi; eleştirinin suç sayılmaması ve ifade özgürlüğüne tanınan hakkın sınırsızlığı…
Göçmenler, hükümetlerden bekledikleri desteği tam olarak göremedikleri için, zamanla kendi sorunlarını sahiplenmeye başladılar. Türk toplumu, kendi derneklerini ve federasyonlarını kurarak örgütlendi, toplumsal ve siyasi hakları için mücadele etti. Bu süreç, Türk göçmenlerin kendi kimliklerini ve toplumsal statülerini inşa etmelerinde kritik bir rol oynadı. Ancak bu sahiplenme de sınırlı kaldı; toplumun genelinde hâlâ çözülmemiş sorunlar ve zorluklar mevcut. Bu zorlukların başında ayrımcılık ve fırsat eşitsizliği geliyor. Bugün bile, Türk göçmenler eğitimde, iş hayatında ve toplumsal yaşamın birçok alanında bu sorunlarla yüzleşiyor.
Sonuç olarak, Türk göçü zorlu bir süreç olarak başladı ve yıllar içinde hem Türkiye’nin hem de Hollanda’nın politikalarında çeşitli değişimler yaşandı. Bu süreç, göçmenlerin toplumla entegrasyon mücadelesini daha da derinleştirdi. Ancak zamanla Türk göçmenler, kendi ayakları üzerinde durmayı öğrendi, kendi örgütlerini kurarak toplumsal hayatta yer bulmaya çalıştılar. Gelinen noktada, bazıları bu süreçten memnun kalırken, bazıları hâlâ zorluklarla mücadele ediyor. Bu mücadele, insanlar yaşadıkça devam edecek.
Ancak uzun vadede umut var; toplumlar arasındaki farklar giderek azalacak, ayrımcılık ve dışlanma gibi sorunlar zamanla silinip gidecek.
Bu analizde görüldüğü gibi, göçmenler, kendi kimliklerini ve haklarını koruma mücadelesinde önemli aşamalar kaydetmiş olsalar da, bu süreç henüz tamamlanmış değil. Toplumların değişimi zaman alıyor ve bu değişim, göçmenlerin mücadelesiyle daha da hızlanabiliyor.
SÜREÇLER
Türk göçü, başlangıçta meşakkatli ve zorlu bir süreçti. Göçmenlerin yerleşme sürecindeki sıkıntılar, her iki ülkenin de politikalara zaman zaman kayıtsız kalmasıyla daha da zorlaştı. Ancak, zamanla bu göç hareketi artık yerleşik bir düzene dönüştü. “Artık azınlık olsak da yerleşik bir düzenimiz var” ifadesi, bu dönüşümü güçlü bir şekilde vurguluyor.
Türk ve Hollanda hükümetlerinin göçmenlere yönelik politikaları zaman zaman eleştirildi. Göçmenler, yetkililerin ilgisizliğinden ve sözde çözümlerinden dolayı hüsrana uğradı. Örneğin, sigara paketi arkasına yazılan notlar gibi sembolik detaylar, göçmenlerin sorunlarının yıllarca ciddiye alınmadığını gösteriyor. Bu noktada, daha sonra bazı Bakanların bu sorunları ciddiye almaya başlaması, sürecin ilerleyen dönemlerinde bir iyileşme olduğuna işaret ediyor.
Zamanla göçmenler, kendi derneklerini ve federasyonlarını kurarak örgütlenmeye ve kendi sorunlarına çözüm üretmeye başladılar. Bu süreç, göçmenlerin kendilerini geliştirmesi ve toplumsal yaşamda daha etkin hale gelmesi açısından önemli bir adım. Ancak, bu sahiplenmenin sınırlı kalması, göçmen toplumun tüm sorunlarını çözememiştir.
Daha önce belirttiğim gibi, bu süreç devam edecek. Toplumlar arasındaki farkların ortadan kalkması, ayrımcılık nedenlerinin silinmesi, zaman alacak bir mücadele. Ancak bu mücadele, umudu da içinde barındırıyor…
Türk göçmenlerin Hollanda’daki serüveni, sadece zorluklardan ibaret olmadı. Zamanla göçmenler, ekonomik, sosyal ve kültürel açıdan da büyük kazanımlar elde ettiler. İlk başta ağır işlerde çalışan işçiler, zamanla kendi iş yerlerini kurarak iş adamı veya girişimci kimliği kazandılar. Bu süreçte Türk toplumundan birçok kişi, ticaret ve sanayi alanında başarılı iş insanlarına dönüştü. Hollanda’da artık sadece emekçi değil, kendi işini yöneten, Hollanda ekonomisine katkı sağlayan bir topluluk ortaya çıktı.
Bunun yanı sıra, Türk gençleri, eğitim alanında önemli adımlar attı. İlk nesil göçmenler, çoğunlukla temel eğitim seviyesinde kalmışken, sonraki nesiller yüksek öğrenim yapma şansını elde ettiler. Hollanda üniversitelerinden mezun olan bu gençler, hem kamu hem de özel sektörde önemli pozisyonlarda görev almaya başladılar. Siyaset, eğitim, hukuk, mühendislik ve sağlık gibi farklı alanlarda yükselen Türk kökenli Hollandalılar, ülkenin geleceğinde söz sahibi olmaya başladılar. Ayrıca, Türk gençlerinin spor alanında gösterdikleri başarılar da göz ardı edilemez. Futbol gibi popüler spor dallarında Hollanda’da adından söz ettiren birçok genç yetenek, hem Türk toplumunun hem de Hollanda’nın gururu haline geldi.
Bu kazanımlar, sadece bireysel değil, aynı zamanda toplumsal olarak da göçmenlerin bu ülkede kalıcı olduklarını ve topluma entegre olma konusunda büyük adımlar attıklarını gösteriyor.
Türk göçmenler sadece kazanmadı, aynı zamanda Hollanda’ya da çok şey kazandırdı ve dünyanın en zengin ülkelerinden biri olmasında rol oynadı.
Göçmen işçilerin Hollanda sanayisine katkıları, özellikle 1960’lı ve 70’li yıllarda kritik öneme sahipti. O dönemde iş gücü açığıyla boğuşan Hollanda endüstrisi, Türk işçilerin emeği sayesinde üretimi sürdürebildi ve ekonomik büyümesini devam ettirebildi. Çalışkanlığı ve azmiyle tanınan Türk işçiler, fabrikalarda, inşaatlarda ve hizmet sektöründe büyük katkılar sağladılar. Bugün Hollanda ekonomisinde Türklerin emeğinin izi hala belirgindir.
Bunun yanı sıra, Türk kültürü Hollanda’ya büyük bir renk kattı. Türk mutfağı, sanatı, müziği ve gelenekleri, Hollanda’daki kültürel çeşitliliği zenginleştirdi. Bu kültürel çeşitlilik, Hollanda’nın çokkültürlü yapısını güçlendirdi ve toplumun daha renkli, daha dinamik bir hale gelmesine katkıda bulundu. Restoranlardan festivallere, edebiyattan müziğe kadar birçok alanda Türk kültürünün izleri bugün Hollanda’da yaşamın ayrılmaz bir parçası haline gelmiştir.
Bu kazanımlar, Türklerin sadece bir iş gücü değil, aynı zamanda Hollanda toplumuna kültürel anlamda da önemli katkılar sağlayan bir topluluk olduğunu gösteriyor. Türkler, Hollanda toplumunu şekillendiren unsurlardan biri haline geldiler.
Ancak bu süreçte kayıplar da yaşandı. En büyük kayıplardan biri, Türkiye ile Hollanda arasındaki bağların zamanla zayıflaması oldu. Türkiye’deki zor koşullar altında yaşayan yurttaşlarımız, Avrupa’dan gelen akrabalarına ve hemşerilerine karşı zaman zaman kıskançlık beslediler. Avrupa’dan dönen göçmenlerin maddi olarak daha iyi durumda olmaları, Türkiye’de kalan insanlar arasında sosyal gerilimlere ve yanlış anlaşılmalara neden oldu. Bu kıskançlık, zamanla hakaretlere ve aşağılamalara dönüştü. Bu durum, Avrupa’da yaşayan Türklerin kendilerini iki ülke arasında sıkışmış hissetmelerine, ne tam anlamıyla Hollandalı ne de tam anlamıyla Türk olarak kabul görmemelerine yol açtı.
Bu sosyal gerilim, sonraki nesillerin aidiyet duygularını da zayıflattı. Hollanda’da doğan ve büyüyen genç nesiller, kendilerini ne Türkiye’ye ne de Hollanda’ya tam olarak ait hissettiler. Kimlik krizi yaşayan bu gençler, iki kültür arasında sıkışarak aidiyet duygusunu kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya kaldılar. Hem kendi toplumları içinde hem de yaşadıkları ülkede kendilerini dışlanmış hissetmeleri, bu gençlerin toplumsal hayata katılımını zorlaştırdı ve geleceğe yönelik belirsizlikler yarattı.
Bu kayıplar, Türk göçmenlerin karşılaştığı sosyal ve psikolojik zorlukları da gözler önüne seriyor. Göçmenlik sadece maddi değil, aynı zamanda duygusal ve kimliksel anlamda da büyük bedeller ödeten bir süreç oldu.
**************************
Belçika ile Türkiye arasındaki iş gücü anlaşması da 60 yıl önce 16 Temmuz tarihinde imzalanmıştı.
60 yıl sonra Belçika’da yaşayan Türk kökenli nüfusun sayısının 300 bini aştığı biliniyor.
Bu nüfusun önemli bir kısmı Brüksel, Antwerp ve Gent gibi büyük şehirlerde yaşamaktadır. Türk nüfusunun demografik dağılımı, genç ve orta yaşlı bireylerden oluşmakta olup, eğitim düzeyleri ve istihdam oranları Belçika ortalamalarına yakındır.
Eurostat verilerine göre, Belçika’daki Türk kökenli nüfusun büyük bir bölümü aktif iş gücüne katılmakta ve çeşitli sektörlerde çalışmaktadır. Eğitim seviyelerinin yükselmesiyle birlikte, daha fazla sayıda Türk kökenli genç, üniversite eğitimine yönelmekte ve profesyonel mesleklerde yer almaktadır.
Türkiye-Belçika işçi göçü, her iki ülke için de önemli tarihsel, sosyal ve ekonomik etkiler yaratmıştır. Göç süreci, sadece iş gücü hareketliliği ile sınırlı kalmamış, aynı zamanda kültürel etkileşim ve toplumsal dönüşümleri de beraberinde getirmiştir. Günümüzde Belçika’da yaşayan Türk nüfusu, ülkenin çokkültürlü yapısının önemli bir parçası olarak varlığını sürdürmektedir.
İki ülke arasında yapılan iş gücü sözleşmesinin 60’ıncı yıl kutlamaları çerçevesinde çok sayıda etkinlik yapıldı. Bu etkinliklerin en önemlisi, Göç Araştırmaları Vakfı’nın, 20 Temmuz’da organize ettiği 60 YIL KONFERANSI oldu.
******************
HOLLANDA’DA YAPILAN VE YAPILACAK OLAN ETKİNLİKLER
Türkiye – Hollanda İş Gücü Anlaşması’nın 60’ıncı
Yıl Dönümü Amsterdam’da Konserle Kutlandı
Amsterdam Yunus Emre Enstitüsünce (YEE) Hollanda-Türkiye İş Gücü Anlaşması’nın imzalanmasının 60’ıncı yıl dönümü için özel olarak 24 Şubat 2024 tarihinde düzenlenen “Klasikten Caz’a Türk Müziği Motifleri ve Ritimleri” konserini çok sayıda Türk ve Hollandalı müziksever dinledi.
Konsere Türkiye’nin Lahey Büyükelçisi Selçuk Ünal, Amsterdam Başkonsolosu Mahmut Burak Ersoy, Almanya’nın Amsterdam Başkonsolosu Frank Urbschat, Türk Hava Yolları Amsterdam Müdürü Şerafettin Ekici’nin yanı sıra Hollanda’daki Türk toplumunun yöneticilerinin yanı sıra çok sayıda Türk ve Hollandalı müziksever katıldı.
*****************
60 Yıl Gurbet, 60 Yıl Başarı:
Hollanda’daki Türk Göçünün Öyküsü
Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar (YTB) ve Lahey Büyükelçiliği, Hollanda’ya Türk işçi göçünün 60. yılını anmak ve onurlandırmak amacıyla resepsiyon düzenledi.
Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar (YTB) Başkanı Abdullah Eren, Türkiye ve Hollanda arasında 19 Ağustos 1964’te imzalanan İş Gücü Anlaşması’nın 60. yılını anmak için düzenlenen resepsiyonda Hollanda’ya yapılan göçü “Bir başarı hikayesi” olarak tanımladı.
Resepsiyona, Türkiye’nin Lahey Büyükelçisi Selçuk Ünal, Türkiye’nin Amsterdam Başkonsolosu Mahmut Burak Ersoy, Rotterdam Başkonsolosu Sevgi Kısacık, YTB Başkanı Eren, Hollanda Sosyal İşler ve Çalışma Bakanlığı Sosyal Güvenlik ve Entegrasyondan Sorumlu Genel Müdür Araya Sumter, sanatçı Karsu Dönmez, Hollanda’daki Türk toplumunun temsilcileri ve çok sayıda davetli katıldı.
Resepsiyonda konuşma yapan YTB Başkanı Eren, Hollanda’ya gelen Türk toplumunun burada çok önemli işler yaptığını ve ülkenin bugünkü noktaya ulaşmasında çok büyük katkısı olduğunu belirtti.
Büyükelçi Ünal da, Hollanda ile Türkiye arasındaki ilişkilerin çok daha eskiye dayandığını ve çok güçlü olduğunu belirterek, Türk işçi göçünün 60. yılının çok önemli kazanımlar ortaya çıkardığını vurguladı.
Resepsiyonda, YTB’nin yurt dışındaki Türk vatandaşlarına yönelik hizmetlerini anlatan video ve belgeseller gösterildi.
Programın son kısmında, Hollanda’ya gelen Türk toplumunun ilk ve dördüncü nesillerinden temsilcilere konuşmalarının ardından plaket verildi.
*********************
HOLLANDA TÜRKİYELİ İŞÇİLER BİRLİĞİ HTİB’NİN PROGRAMI
Hollanda Türkiyeli İşçiler Birliği HTİB’nin Türkiye-Hollanda iş gücü sözleşmesinin 60’ıncı yılı ve HTİB’nin 50’inci kuruluş yıldönümünü birlikte kutladı.
14 Haziran 2024 günü, Amsterdam Belediyesi Meclis üyesi Touria Meliani’nin açılışını yaptığı resepsiyona, gazeteci Suzan Yücel, Şaban Ol, Erdal Balcı, Erhan Gürer ve Hamide Doğan’ın yanında kalabalık bir topluşluk katıldı.
********************
HOLLANDA TÜRKEVİ ARAŞTIRMALAR MERKEZİ’NDEN ETKİNLİKLER
Türkevi Araştırmalar Merkezi’nin, işgücü göçünün 60’ıncı yılına armağan olarak planladığı ve yürüttüğü 3 ana proje bulunmaktadır. Projeler, alan ve literatür araştırmalarından sonra, kitap olarak yayınlanacak ve Türkiye’de ve Hollanda’da düzenlenecek programlarla tanıtılacaktır. 2024 yılında yürütülen Türkevi projelerinin konuları şöyle:
-2023 Türkiye Depremi & Hollanda Türkiye Dayanışması
-60’ıncı Yıl, 60 Genç Projesi: Üçüncü kuşakla konuşmalar (Sözlü Tarih Çalışması)
-Hollanda Türk Göç Tarihinin 60”ıncı yılına Türkevi Derneği’nden 60 proje ve
Program (1987 – 2024 / Literatür Araştırması)
2023 Türkiye Depremi & Hollanda Türkiye Dayanışması
6 Şubat 2023 tarihinde, Türkiye ve komşu ülke Suriye’de iki ayrı ağır deprem meydana geldi. Depremden, sadece Türkiye’de on üç milyon insan direk etkilenirken, on binlerce insan hayatını kaybetti ve yaralandı. Deprem, bölge ve ülke insanını büyük bir acıyla karşı karşıya bıraktı. Tarihi ve zor bir acı yaşandı. Türkiye başta olmak üzere, dünyanın her yerinden depremzedelerin yaralarını sarmak için harekete geçildi. Acıların paylaşılması, yaraların sarılması için, Hollanda’dan da hızlı bir şekilde organizasyonlar başladı. Ayni ve maddi yardımlar, kampanyalar, programlar, depremzedeler yararına konserler ve etkinliklerin sayısı her geçen gün aratarak devam etti. Hollanda acil kurtarma ekibi USAR ve Uluslararası “Hava Ambulans Hizmeti” (MEDEVAC) bölgeye gitti. Birlikte Çalışan Hollanda Yardım Kuruluşları, Giro555 olarak deprem kampanyası yürüttü ve 124 milyon Euro toplandı. Belediyeler ayrı ayrı yardım ettiler. Türk kurum ve kuruluşları, Hollanda şirketleri, Türk girişimcileri ile bireysel kampanyalar yürütüldü ve sürdürülebilir projeler hayata geçirildi.
Türkevi Araştırmalar Merkezi, Türkiye ve Suriye’de meydana gelen 2023 depremi sonrası, Hollanda’da yürütülen deprem yardımları ve bu çerçevedeki faaliyetleri araştırdı. Sonuçları kitap olarak yayınladı ve Amsterdam’da organize edilen bir tanıtım programıyla kamuoyuna sundu.
60’ıncı Yıl, 60 Genç Projesi: Üçüncü kuşakla konuşmalar (Sözlü Tarih Çalışması)
2024 yılı, Hollanda ile 19 Ağustos 1964 tarihinde Lahey’de imzalanan işgücü anlaşmasının altmışıncı yılıdır. Altmış yıllık göç süreci boyunca önemli birikimi içerisinde barındıran Türk diasporasına dair çeşitli araştırma ve çalışmalar yapılmıştır. Türkiye ile Hollanda arasında imzalanan işgücü anlaşmasının altmışıncı yılına özel olarak, üçüncü kuşağı kapsayan 18 ile 30 yaş arasında 60 Türk gencin hayat hikayesine odaklanan bir kitap çalışması hayata geçirilmiştir. Bu hikâyelerde, Hollanda’daki Türk gençlerinin Türkçe ile etkileşiminden, eğitimdeki konumlarına, sosyal hayattaki varlıklarından iş piyasasındaki etkinliklerine değin farklı hayat tecrübelerinden kesitler aktarılmaktadır. Literatürdeki çalışmaların daha çok Almanya ve birinci nesil odaklı olduğu dikkate alınarak Hollanda’daki Türk diasporası içerisindeki gençlerin hikayelerini kapsayan bu çalışma literatürdeki önemli bir eksikliği doldurmaktadır.
Hollanda Türk Göç Tarihinin 60’ıncı yılına Türkevi Derneği’nden 60 proje ve Program (1987 – 2024 / Literatür Araştırması)
Hollanda Türkevi Derneği, 1987 – 2024 yılları arasında, Hollanda başta olmak üzere, Avrupa, Türkiye, Balkanlar ve kültür coğrafyamızda 2000’ne yakın proje, program ve etkinlik gerçekleştirdi. Sürdürülebilir projeler arasında, siyasal katılım alanında “Amsterdam Tartışmaları”, medya alanında “Avrupa Türkçe Süreli Yayınlar Sempozyumları”, kültür ve sanat alanında “Türkevi Konuşmaları”, tarih alanında “Hollanda Türkiye İlişkileri”, literatür alanında “Türkevi Yayınları”, Türk Dünyasına yönelik “Avrasya Sivil Toplum Forumu”, Türk kültür referanslarının Hollandacaya tercümesi “Mesnevi, Dede Efendi, Hacı Bektaş Veli, Ahilik, Yunus Emre, Sarı Saltuk, Ahmed Yesevi, Evliya Çelebi, Farabi”, genel kültür alanında “Biyografi Okumaları”, spor alanında “Yağlı Güreş Şampiyonluğu”, tasavvuf alanında “Şeb-i Arus”, “Uluslararası kalkınma işbirliği projeleri”, “Erasmus Öğrenci ve Öğretim Görevlileri Hareketliliği” gibi programlar yer almaktadır.
Hollanda’ya Türk iş gücü göçünün 60’ıncı yılı olan 2024’te, Türkevi’nin 1987-2024 yılları arasında gerçekleştirdiği 2000’ne yakın proje ve program içinden 60 etkinlik seçilerek, literatür araştırması yapılmıştır.”
Her yiğidin bir yoğurt yiyişi olduğu malumdur. Türkevi Araştırmalar Merkezi de, vizyonuna uygun bu üç dev proje ile, göçün 60’ıncı yılana katkıda bulunarak, 2024 yılını bu şekilde değerlendirmektedir. Yapılan bu çalışmalar, hiç şüphesiz iki ülke arasındaki ilişkilere katkıda bulunurken, Avrupa Türklerinin 60 yıl gibi süreçte nereden nereye geldiklerini de açıklamaktadır.
****************************
HOLLANDA’NIN ANKARA BÜYÜKELÇİLİĞİNİN ETKİNLİKLERİ
İşgücü Anlaşması’nın 60 yılı: Ortak tarih, ortak gelecek
Hollanda’nın Ankara Büyükelçisi Joep Wijnands, İş gücü sözleşmesini kutlamak için yaptıkları ve yapacakları etkinlikleri şöyle anlattı:
“Altmış yıl önce 19 Ağustos 1964’te, Hollanda Krallığı, Türkiye Cumhuriyeti ile yurttaşlarını Hollanda’da çalışmaya davet eden bir anlaşma imzaladı. Bu yıl, Türkiye – Hollanda ilişkilerindeki bu dönüm noktasının 60. yıl dönümünü kutluyoruz. 1960’ta Hollanda’da sadece 200 Türk yaşarken, günümüzde yarım milyona yakın insanın Türkiye kökenleri mevcut. Ülkelerimiz arasındaki 1964 anlaşması, bu tarihi gelişmenin meşhur doğum belgesi olarak kabul edilebilir.
Hollanda’ya gelen ilk kuşak Türkler, 1960’larda hâlâ İkinci Dünya Savaşı’nın yıkıcı etkilerinden sıyrılmaya çalışan ülkemin yeniden inşasında ve kalkınmasında mühim bir rol oynadı. Yakın zamanda, bu ilk kuşak Türk-Hollandalılardan bazılarının emekliliklerini geçirdiği Yozgat ilindeki bir huzurevini ziyaret etme fırsatım oldu. Bana onlarca yıl önce Hollanda’ya yaptıkları yolculukları anlattılar. Cömertliklerinden, dayanıklılıklarından ve hem Türkiye’ye hem Hollanda’ya olan sevgilerinden ilham aldım. Bu ilk kuşak inanılmaz derecede çok çalıştı ve Hollanda’nın ekonomik kalkınmasına önemli katkılarda bulunurken aynı zamanda sonraki kuşaklar için de yol açtı.
Bu ortak tarihte kadınların oynadığı önemli rolü unutmamalıyız. Dikkat, genellikle babalara ve büyükbabalara yönelse de, anneler ve büyükanneler de Hollanda’ya geldi. Bu kadınlar, gerçek öncülerdi ve katkıları her zaman tam olarak takdir edilmedi. Bu cesur kadınların mirasını onurlandırmak için Hollanda’dan “Kadın Türk Öncüleri” adlı sergi, Türkiye’yi dolaşarak üç kuşaktan Türk-Hollandalı kadınların öykülerini anlatıyor.
Farklı bir kültüre ve topluma entegre olmak; dil engelleri, farklı gelenekler ya da konut ve istihdam gibi alanlarda elbette zorlu olabilir. Bu zorluklara rağmen ilk kuşak ve onların çocuklarıyla torunları, yaşamın her alanında etkin olarak Hollanda toplumunun ayrılmaz bir parçası haline geldi. Girişimcilerden, bankacılardan öğretmenlere ve doktorlara, tasarımcılardan, hemşirelerden parlamenterlere ve mühendislere kadar Türk-Hollandalılar, Hollanda toplumunun ve ekonomisinin her alanına katkıda bulunuyor.
Toplumlarımızın paylaştığı bir özellik, güçlü girişimci ruhlarımız. Türkiye Cumhuriyeti istatistiklerine göre Hollanda, Türkiye’deki en büyük yabancı doğrudan yatırımcı ve yaklaşık 3 bin Hollandalı şirket burada faaliyet gösteriyor. Hollanda ayrıca birçok Türkiye kökenli girişimciye sahip. Bunların birçoğu Türkiye ile ticaret ve Türkiye’ye yatırım yapmaktadır. Bu da ekonomik bağlarımızı daha da güçlendirmektedir.
Bu 60 yıllık tarihe geri dönüp baktığımızda kutlanacak çok şey olduğunu görüyoruz. Türkiye ile Hollanda arasındaki ilişki, toplumlar ve bireyler arası günlük temaslar sayesinde gerçekten eşsizdir. Her iki ülkeye de bağlılık hisseden birçok insan, yalnızca ortak bir tarihimiz değil, aynı zamanda ortak bir geleceğimiz olmasını da sağlar. Bu insanlar, uluslarımız arasındaki kalıcı dostluğun yaşayan kanıtıdır.
“TÜRK KADIN ÖNCÜLERİ”
Hollanda’nın Haarlem şehrindeki Verwey Müzesi tarafından projelendirilen “Türk Kadın Öncüleri” sergisi, Hollanda’ya göç etmiş kadınların öykülerini anlatıyor. Fotoğraf sanatçıları Bertienvan Manen, Bercis G. Metz, Muhammet Sağ ve Çiğdem Yüksel’in 26 portre yapıtından oluşan sergi, 29 Eylül – 9 Nisan arası müzede sergilendikten sonra Türkiye’nin yolunu tuttu ve Toplumsal Araştırmalar Vakfı ve Hollanda Büyükelçiliği’nin işbirliğiyle Bursa, Emirdağ ve İstanbul’u ziyaret etti. 12 Eylül’e kadar Yozgat’ta görülebilecek sergi, ardından Ankara (16 Eylül – 16 Ekim), Eskişehir (19 Ekim – 1 Kasım), Afyon (2-17 Kasım) ve Konya’yı (18 Kasım – 18 Aralık) ziyaret edecek.
HOLLANDA’DA EN ÜNLÜ VE EN BAŞARILI 600 TÜRK KADINI
Hollanda Büyükelçisi Wijnands’ın dile getirdiği, “Türk Kadın Öncüleri” sergisi, bana kendi yaptığım bir çalışmayı da hatırlattı. Bugünkü yazıma eklemeyi hiç düşünmediğim bir çalışmaydı bu.
Aslında bu çalışmayı 60’ıncı yıl kutlaması için yapmıştım.
Ne mi yapmıştırm?
Önce, Hollanda’da sanatçı, yazar, modacı, sporcu ve siyasetçilik dallarında çok ünlenmiş Türk kadınlarını aradım ve buldum. 60 Türk kadını bulmayı amaçşamıştım. Ama sayı 100’ü geçmişti. Bu sayının 600’ü bulması güçtü. Bunun üzerine çok başarılı olmuş kadınlarımızı da bulmayı amaçladım. Çok uzun bir çalışma sonunda, başarılı kadınlarımızın sayısı ile 600’ü buldum.
Bu çalışmam, Hollanda’da aylık yayınlanmakt aolan KADIN dergisi tarafından, ‘Özel sayı’ olarak yayınlanacak.
******************
YAPILACAK OLAN ETKİNLİKLER
İş gücü sözleşmesinin 60’ıncı yılı kutlamaları bu yılın sonuna kadar sürecek.
Yapılacak olan etkinliklerin en büyüğü, Hollanda Türk İş Adamları Derneği HOTİAD tarafından yapılacak.
HOTİAD camiasından seçilen bir ekip, Hollanda’da ‘İZ BIRAKANLAR’ı seçmek için bir jüri oluşturdu. Yapılan duyurular ile, Hollanda’da iz bırakmış kişilerin isimleri toparlandı. Toparlanan isimleri tasnif etmek aylarca sürdü. Sonunda jüri üyelerine bu ‘İz bırakanlar’ın yaşam öyküleri yazılı olarak sunuldu. Jüri üyeleri şimdi, yüzlerce aday içersinde, ilk 10’da yer alacak isimleri saptıyor. Bununla ilgili olarak 1 Kasım günü bir gala programlandı. İçeriği, yeri ve saati daha sonra açıklanacak olan bu galada, önce ilk 10 ‘İz bırakan’ ilan edilecek ve ödülleri verilecek. Daha sonra da Hollanda göç tarihi ele alınacak.
Konuyla ilgili olarak HOTİAD’ın Başkanı Hikmet Gürcüoğlu şu açıklamayı yaptı:
“Hollanda Türk Toplumunun Hollanda’ya göç ve yerleşim sürecinde, birinci nesilden bazı isimler öncü olma görevi yapmışlardır. Bu isimler, değişik alanlarda, bir toplum emektarlığı yaparak, büyük bir özveri ve adanmışlık ruhu ile çalışıp, toplumsal kazanımlar sağlamışlardır.
Aynı isimler, bu kazanımlarla sürecin daha hızlı ve sağlıklı gelişmesine katkı sunmuşlardır.
HOTİAD olarak, göçün 60’ıncı yılında, bu öncü emektarları bir program ile yâd etmek istiyoruz. Yaşamakta olanlara uzun ve sağlıklı bir ömür diliyoruz. Vefat etmiş olanların yakınlarının katılabileceği representable bir programla, Hollanda Türk Toplumu adına kendilerini onore etmek istiyoruz. Dönemin yüksek büroktatları gibi, tüm paydaşların davetli olacağı, anıların canlı paylaşılacağı, zengin bir program tasarlamaktayız.
Bu sürecin asıl kahramanları olan birinci neslin, emekleri önünde saygı ile eğilerek onları anmak, şükranlarımızı dile getirmek istiyoruz.
Bizim için bu grubun tamamı çok özel. Fakat grup içerisinde bazı isimler vardı ki, bunlar çok müstesna. Yaptıkları ile silinmez izler bıraktılar.
Bu isimler bir çok alanda göç sürecinin başarı ile yaşanmasına özel katkılar sundular.
Biz onları ‘yol açanlar, temel atanlar’ olarak isimlendiriyoruz.
Bu program ile onları onore edip, tarihe not düşmek istiyoruz.”
******************
TÜRK İSLAM KÜLTÜR DERNEKLERİ FEDERASYONU’NUN ETKİNLİĞİ
Başkanlığını Ömer Altay’ın yaptığı Türk İslam Kültür Denekleri Federasyonu’nun (TİKDF), Türk İslam Kültür Federasyonu TİCF) ile ortaklaşa bir kutlama töreni yapacak.
5 Ekim günü Hilversum’daki şehir kütüphanesi’nde saat 12.00’de başlayacak olan 60’ıncı yıl toplantısı, aynı zamanda, Hilversum şehrinin kuruluşunun 600’üncü yılı olarak da kutlanacak.
Lahey Büyükelçimizin yanında, Kuzey Hollanda Valisi, Hilversum Belediye Başkanı, Başkonsoloslarımız ve YTB temsicisi ve diğer davetliler katılacağı toplantı, Hollanda’nın Hollywood’u olarak bilinen Hilversum’da, medyanın da ilgisini çekecek.
************************
GÖÇ ARAŞTIRMALAR VAKFI’NIN ANKARA’DAKİ ETKİNLİĞİ
İş gücü anlaşmasının 60’ıncı yıl dönümü münasebetiyle, 24 Ağustos 2024 Türkiye Hollanda İş Gücü Anlaşması’nın tarihsel süreci, aynı şekilde göçün sosyo-ekonomik boyutu istihdam, eğitim ve toplumsal katılım gibi alt başlıklar altında ele alınacaktır. Diğer taraftan program içerisinde Hollanda’nın göç politikalarına ve Türk toplumunun dinamiklerine kimlik, vatandaşlık ve aidiyet yönüyle değinilecektir. Ayrıca Hollanda’daki Türk toplumunun örgütlenme biçimleri ve sivil toplum kuruluşları konuları da program dahilinde ele alınacaktır. Konferans kapmasında genel olarak mevcut sorunlara vurgu yapılması ve iki ülke arasındaki ilişkiler değerlendirilerek bir gelecek projeksiyonu çizilmesi amaçlanmaktadır.
***************
TÜRKİYE YAZARLAR BİRLİĞİ KONYA ŞUBESİNİN ETKİNLİĞİ
************************
HOLLANDA’DA TÜRK GİRİŞİMCİLERİN 60’INCI YIL ETKİNLİĞİ:
GEÇMİŞTEN GELEN BAŞARILAR
Hollanda’da Türk göçmenlerinin 60. yıl dönümü, KOV Den Bosch Türk Girişimciler Derneği tarafından düzenlenen anlamlı bir programla kutlandı. İlk nesil ve yeni kuşak girişimcilerin bir araya geldiği etkinlikte, göç hikayeleri paylaşıldı, başarılar kutlandı ve geleceğe dair planlar yapıldı.
**************
…VE İŞTE TÜRKİYE –HOLLANDA İŞGÜCÜ ANLAŞMASI
Anlaşmanın İmzalandığı Tarih ve Yer: 19 Ağustos 1964, Lahey
19 Ağustos 1964 tarihinde Lahey’de imzalanmış olan Türkiye – Hollanda İşgücü Anlaşması, aynı tarihte yürürlüğe girmiştir.
25 maddeden oluşan bu anlaşmaya göre her iki devlet, Türk işçilerinin Hollanda’da çalıştırılmalarının sağlanmasının, her iki memleketin yararına olduğunu kabul ederek, Türk işçilerinin toplanması, Hollanda’ya yollanması ve orada işe yerleştirilmesi hakkında bir anlaşmaya varmak amacıyla mutabık kalmışlardır.
Batı Avrupa ülkelerinin işçi alımını durdurdukları 1973-1974 yıllarından bu yana, anılan Anlaşma kapsamında Hollanda’ya işgücü gönderilmemektedir.
Hollanda ile Türkiye arasındaki işgücü anlaşmasını imzalamak için Hollanda’ya gelen, zamanın Çalışma Bakanı Bülent Ecevit, imza töreninden önce Hollandalı yetkililerle, Amsterdam’daki İjburg Türk İşçi Kampı’na gelmişti. İmza atılmadan önce Türk işçilerine bilgi veren Bülent Ecevit’i dinleyenler arasında İbrahim Görmez de vardı. Hollanda’da henüz 5 aylık bir deneyimi olan İbrahim Görmez, daha sonra Hollanda Türk İslam ve Kültür Dernekleri Federasyonu Başkanı olmuş ve Türkler için bir Radyo-Televizyon Kurumu kazandırarak başkanı olmuştu.
Nacizane şahsım ise, bir dünya turunun ardından 1967 yılında Hollanda’ya geldim.
Ecevit’in beraberinde Ankara’dan gelen diplomatlar, Lahey Büyükelçimiz ve Hollandalı Bakan ve bürokratlar vardı. İjburg işçi kampında hazırlanan Türk yiyecekleri, bir müzik grubunun sunduğu şarkılar arasında afiyetle yenildi. Daha sonra Lahey’e geçildi ve tarihi anlaşma imzalandı.
Çalışma Bakanı iken Hollanda’ya gelip ikili sözleşmeyi imzalayan Bülent Ecevit, 10 yıl sonra 1974 yılında Başbakan iken, Kıbrıs’a çıkarma yapmış ve adı ‘Karaoğlan’ olarak kalplere yazılmıştı.
O sırada ziyaret ettiğim Ecevit ile uzun bir söyleşi yapmıştım
ANLAŞMANIN İÇERİĞİ
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Hollanda Krallığı Hükümeti, iki memleket arasındaki dostluk bağlarını ve karşılıklı işgücünün ihtiyaçlarını göz önünde tutarak, Türk işçilerinin Hollanda’da çalıştırılmalarının sağlanmasının her iki memleketin yararına olduğunu kabul ederek, Türk işçilerinin toplanması, Hollanda’ya yollanması ve orada işe yerleştirilmesi hakkında bir anlaşmaya varmak arzusu ile, aşağıdaki hususlar üzerinde mutabık kalmışlardır.
İki ülke arasında yapılan sözleşme hâlâ yürürlüktedir ama, maalesef Hollanda, uyulması gereken şartlardan bazılarını hiçe sayarak uygulamamaktadır. Bunlardan en önemlisi de, Türk çocuklarının Türkçe eğitim yapamamasıdır. Çeşitli mahkeme kararlarına rağmen, Türkçe eğitimi için hem maddi ve hem de fiziki imkân tanımayan Hollanda, bu konuda protesto edilmektedir.
1964 anlaşması imzalandıktan sonra Hollanda’ya THY ile gelen ilk Türk işçi kafilesi
GENEL HÜKÜMLER
Madde 1
Türk işçilerinin toplanması, Hollanda’ya yollanması ve orada işe yerleştirilmesi konusunda: Türkiye yönünden, Ankara’da Türkiye İş Kurumu (bundan sonra Kurum olarak geçecektir) yetkilidir. Hollanda yönünden, Lahey’de Sosyal İşler ve Sağlık Bakanlığı İşverme Müdürlüğü (bundan sonra Direction olarak geçecektir) yetkilidir.
Madde 2
1. Direction, yetkili Türk makamlarının gerekli tedbirleri zamanında alabilmeleri ve işçi taleplerini karşılayabilmelerini sağlamak üzere, en az altı ayda bir Hollanda sanayiinin Türk işgücü ihtiyacını, iş ve sanayi kolları ile meslekler belirtilmek suretiyle, Kuruma bildirir.
2. Kurum, mevcut işçilerle talebin ne nisbette karşılanabileceğini tezelden Direction’a bildirir.
Madde 3
1. Direction, iş ve ücret genel şartları ile yaşama şartları hakkında işçilerin aydınlatılmalarını sağlayabilecek bütün bilgileri Kuruma verir.
2. Direction, Hollanda sanayinin çeşitli kesimlerindeki ortalama ücretler ve ortalama çalışma süreleri; vergi, sosyal sigorta primleri, vesair ücretlerden yapılacak kesinti miktarları ile genel olarak fiyatlar ve geçim şartları hakkındaki bütün bilgiyi verir.
3. Bu konuda gerektikçe tamamlayıcı bilgi verilir.
İki ülke arasında çifte vergilendirmeyi önlemek için
1986 yılında ikili sözleşme imzalanmıştı.
İŞÇİLERİN TOPLANMASI VE İŞE YERLEŞTİRİLMESİ
Madde 4
1. Direction, ikinci maddede belirtilen bilgiyi dikkate alarak, Hollanda işverenlerinin iş tekliflerini Kuruma bildirir.
2. İş teklifleri, işin niteliği, türü ve müddeti, brüt ve net ücretler, çalışma şartları, işçilerin iaşe ve ibate imkânları ile diğer lüzumlu ve faydalı bilgileri tam olarak kapsamalıdır.
3. Biriş teklifi müsait karşılandığı takdirde, Kurum, bu iş teklifinin şartları ile diğer yararlı bilgilerin, ilgili işçilere tezelden duyurulmasını sağlayacak tedbirleri alır. 70 Uluslararası İşgücü Anlaşmaları 61
Madde 5
Türk işçilerinin Hollanda’da çalışabilecekleri yaş hadleri aşağıdaki şekilde tespit edilmiştir;
Kalifiye olmayan işçiler için, 21-35 yaş arası,
Kalifiye ve uzman işçiler için, 23-45 yaş arası.
Bu yaş hadleri, ismen işçi istenmesi halinde veya özel hallerde Kurum ile Direction’un anlaşması ile değiştirilebilir.
Madde 6
1. Hollanda’da bir işe yerleştirilmek üzere aday gösterilen işçilerin sağlık muayeneleri Kurumca sağlanır. Adaylar, mesleki ehliyet ve Direction’un koyduğu diğer özel şartlar bakımından Kurum tarafından yoklamaya tabi tutulur.
2. Her adayın tabi tutulacağı bu yoklamanın sonucu, şekli müştereken tespit olunan formülere işlenir. 3. Kurum, adli sicilleri temiz olmayan ya da sosyal ve ahlaki bakımlardan kötü tavır ve hareketleri bilinen adayların takdim edilmemesi hususuna itina eder.
4. Kabul edilen adayların listesi ve her biri için doldurulan formülerler Kurumca Direction’a gönderilir.
Madde 7
1. Direction, Kurum tarafından takdim edilen adayların kesin seçmesini yapmakla görevli bir heyeti Türkiye’ye gönderebilir.
2. Kurum, yukarıda adı geçen heyetin incelemelerini yetkili ve çabuk yapabilmesi için, müştereken tespit edilecek seçme yerlerinde lüzumlu bina ve vasıtaları heyet emrine verir.
Madde 8
Direction, kesin olarak kabul edilmiş bulunan adayların bir listesini, mümkün olduğu kadar çabuk Kuruma gönderir.
Madde 9
1. Direction, kesin olarak kabul edilen her işçi için, müştereken tespit edilen bir modele uygun olarak Türk ve Hollanda dilleri ile iki nüsha halinde hazırlanmış ve işveren tarafından imzalanmış bir iş sözleşmesini Kuruma gönderir. Bu iş sözleşmesi işçi tarafından Türkiye’den hareketinden önce imzalanmış olmalıdır.
2. İş sözleşmesinin geçerlilik süresi bir yıldır. Müştereken kabul edilecek özel hallerde iş sözleşmelerinin süreleri, sekiz aydan fazla olmak kaydıyla, bir yıldan az olabilir.
Madde 10
1. Dokuzuncu maddede bahsi geçen iş sözleşmesinin alınmasını müteakip Kurum işçiye pasaport çıkarılmasını sağlar.
2. İşçi, ayrıca medeni durumunu, bakımı ile yükümlü olduğu aile fertlerini gösterir belgelerle 6 ncı maddenin 3 üncü bendinde belirtilen, adli iyi durum belgesine de sahip olmalıdır.
Madde 11
1. Kurum, kabul edilmiş olan işçilerin Direction’la müştereken tespit edilen tarihlerde ve yerlerde harekete hazır bulunmalarına itina eder.
2. İşçilerin hareket yerinden Hollanda’ya nakilleri, Kurum ile danışmadan sonra Direction’ca düzenlenir ve masraflar Direction tarafından doğruca ilgililere ödenir.
3. Bu maddede sözü geçen nakil masrafları işverenlere aittir. İşverenler bu masrafları Direction’a ödemeyi taahhüt etmekle mükelleftirler.
Madde 12
Türk işçilerinin Türkiye’den Hollanda’ya hava yolu ile nakledilmeleri halinde nakil işine iki memleketin havayolu müesseseleri iştirak edebilir.
Madde 13
Hollanda işverenleri, Direction’un veya heyetin işçinin mesleki ehliyetine ilişkin kararına karşı ancak işçinin işindeki ehliyetsizliği aşikar şekilde sabit olduğu taktirde Hollanda Çalışma Büroları nezdinde itirazda bulunabilirler. Bu gibi hallerde, Hollanda Çalışma Büroları ilgililere mesleki ehliyetlerine uygun iş teminine çalışırlar.
Madde 14
İsmen yapılan talepler ancak Hollanda’da oturan Türk işçileri ile veya Hollanda’da yerleşmiş işverenlerle ilişkileri olan Türk işçilerine ait olduğu takdirde Direction tarafından Kuruma intikal ettirilir. Bu talepler hakkında yapılacak işlemi Kurum kararlaştırır.
Madde 15
1. Altıncı madde gereğince yapılacak ilk seçmeye ait masraflar Türk tarafına aittir. Bu masraflar, işçilerin tıbbi muayene ve mesleki seçme masraflarını, oturdukları yerlerden muayene ve seçme mahallerine kadar olan seyahat giderlerini ve seçme yerlerindeki ikametleri süresince iaşe ve ibate masraflarını kapsar.
2. Heyetin yaptıracağı özel tıbbi muayene ve mesleki seçmeye ait masraflar Hollanda tarafına aittir. 3. Heyetin çalışma masrafları Hollanda tarafınca karşılanır.
Madde 16
Direction, bu anlaşma çerçevesi içinde Hollanda’ya varan işçilerin listelerini, işverenlerin adresleri ile işçilerin Hollanda’daki ilk adreslerini belirtmek suretiyle, Lahey’deki Türkiye Büyükelçiliğine gönderir.
GENEL ÇALIŞMA ŞARTLARI
Madde 17
1. Hollanda’da çalışan Türk işçileri, Hollanda’lı işçiler için uygulanan ücret (ücretli izin dâhil) ve çalışma şartlarından, kanun hükümlerinden, toplu iş sözleşmeleri ile mesleki örf ve mahalli adetlerden eşit şekilde faydalanırlar.
2. Türk işçileri, işçi sağlığı ve iş güvenliği ile lojman konularındaki kanunların uygulanması bakımından Hollanda’lı işçilere sağlanan hak ve himayelerden Hollanda’lı işçilerle eşit şekilde faydalanırlar.
3. Türk işçileri, Hollanda mevzuatının (aile yardımları dâhil) sosyal güvenlik konusunda Hollanda’lı işçilere sağladığı avantajlardan, mevzuattaki şartları yerine getirmeleri kaydıyla, faydalanırlar.
4. Hollanda makamları, bu hükümlerin uygulanmasına ve özellikle işçinin Hollanda’ya varışı anında işe alınma şartlarının adı geçen hükümlere uygun olmasına itina gösterirler.
5. Türk işçilerinin, ayrıca, iş anlaşmazlığı halinde, Hollanda vatandaşlarına uygulanan aynı şartlar dâhilinde, yetkili idari veya adli Hollanda mercilerine müracaat etmeye hakları vardır.
Madde 18
Türk işçileri tasarruflarının tamamını Hollanda’da yürürlükte olan hükümler dairesinde Türkiye’ye gönderebilirler.
Madde 19
1. Yetkili Hollanda makamları ve Hollanda’lı işverenler, Türk işçilerine, özellikle istihdamlarının başlangıç devresinde, yeni muhitlerine intibaklarını sağlamak bakımından gerekli her türlü yardımda bulunacaklardır.
2. Akit tarafların yetkili makamları, Hollanda ve Türk sosyal ve dini teşekküllerini Hollanda’daki Türk işçilerinin intibakını kolaylaştırmak gayesine yöneltilmiş bütün teşekküllerini dürüstçe araştırıp destekleyeceklerdir. Yukarıda belirtilen Türk ve Hollanda teşekkülleri arasında işbirliği yapılması da kolaylaştırılacaktır.
Madde 20
1. Hollanda makamlarının müsaadesiyle iş sözleşmesi uzatılmayan veya yeni bir işe girmeyen işçi, iş sözleşmesi sonunda Türkiye’ye dönmek zorundadır.
2. İş sözleşmesinin sona ermesi veya bozulması hallerinde memlekete dönüş masrafları Hollanda’lı işverenlerce karşılanır. Bununla birlikte, sözleşme işçinin ağır bir kusuru sonucunda bozulmuşsa veya bozma için işçinin ileri sürdüğü sebepler geçerli değilse; dönüş masrafları işçi tarafından ödenir. Bu konuda karar verme yetkisi işyerinin bulunduğu bölgenin Çalışma Bürosuna aittir.
3. İlk iş sözleşmesi yenilenen işçi iznini Türkiye’de geçirmek isterse, gidiş-dönüş yol masrafları işveren tarafından karşılanır. Müteakip yenilemelerde işçilere böyle bir kolaylık gösterilmesi zorunluluğu yoktur.
SON HÜKÜMLER
Madde 21
Hollanda makamları, bu anlaşma çerçevesi içinde aldığı işçileri kamu düzeni ve güvenliği sebepleri ile Türkiye’ye iade edebilirler.
Madde 22
1. Akit taraflardan birinin isteği üzerine, en çok üçer temsilciden müteşekkil bir Karma Komisyon kurulabilir. Taraflar gereği kadar uzman bulundurabilir.
2. Bu anlaşmanın uygulanması sırasında çıkacak güçlüklerin çözümlenmesinde Kurumla Direction arasında bir mutabakata varılamadığı takdirde, Karma Komisyon bu güçlüklere çözüm yolu bulmaya çalışır. Bundan başka Karma Komisyon, Türk işçilerinin toplanması Hollanda’ya yollanması ve orada işe yerleştirilmesi ile ilgili genel nitelikteki meselelerle de meşgul olabilir. Gerekirse ele aldığı meselelerle ilgili olarak akit taraflara teklifler yapar.
3. Karma Komisyon iç teşkilatını ve çalışma tarzını kendisi tespit eder. Toplantılar sıra ile Türkiye’de ve Hollanda’da yapılır.
Madde 23
Bu anlaşma hükümleri, Hollanda bakımından Krallığın sadece Avrupa’daki toprakları için uygulanır.
Madde 24
İşbu anlaşmanın bir Türkçe tercümesi Türkiye Hükümeti tarafından Hollanda Hükümeti’ne, bir Flamanca tercümesi ise Hollanda Hükümeti tarafından Türk Hükümeti’ne sunulacaktır.
Madde 25
1. Bu anlaşma imzası tarihinde yürürlüğe girer.
2. İşbu anlaşma 31 Aralık 1964 tarihine kadar geçerlidir ve bitiminden en az üç ay önce akitlerden biri tarafından diplomatik yolla feshedilmediği taktirde bir yıl daha uzatılmış sayılır. Yukarıdaki hususları doğrulamak için akit tarafların yetkili temsilcileri işbu anlaşmayı imzalamışlardır.
19 Ağustos 1964 günü Lahey’de Fransızca olarak iki nüsha yapılmıştır.
Lahey, 19 Ağustos 1964.
Sayın Büyükelçi,
Hollanda Krallığı ile Türkiye Cumhuriyeti arasında bugün imzalanan Türk işçilerinin Hollanda’ya göçü, işe alınması ve istihdamına ilişkin Anlaşmaya ilişkin olarak, aşağıdaki hususları Ekselanslarının dikkatine sunmaktan onur duyarım:
Yukarıdaki hususlara katıldığınızı belirtirseniz çok memnun olurum.
Sayın Büyükelçi, en derin saygılarımın teminatını lütfen kabul edin.
(imza) L. DE BLOCK
Ekselânsları
Sayın Fuat Kepenek
Olağanüstü ve Yetkili
Türkiye Cumhuriyeti Büyükelçisi
Lahey’de.
NEDERLANDSE VERTALİNG VAN MİJN ANALYSE
IN HET 60E JAAR VAN DE MIGRATIE NAAR NEDERLAND: WAT WE HEBBEN GEWONNEN, BIJGEDRAGEN EN WAT WE KUNNEN VERLIEZEN…!
Wat we hebben gewonnen: Ze kwamen om een tractor te kopen. Ze kochten duizend tractors en overspoelden hun land met geld. Ze volgden onderwijs, werden werkgevers, politici, sporters, uitgevers, kunstenaars en bestuurders.
Wat we hebben bijgedragen: Ze speelden een belangrijke rol in de wederopbouw en ontwikkeling van het land dat probeerde de verwoestende gevolgen van de Tweede Wereldoorlog te overwinnen en droegen door het nieuw leven inblazen van de industrie aanzienlijk bij aan de huidige welvaart.
Wat we kunnen verliezen: In de afgelopen jaren zijn de Europese Turken en volgende generaties, die begonnen te worden geminacht door degenen in Turkije, in een identiteitscrisis beland. Ze staan voor het gevaar hun gevoel van verbondenheid te verliezen, doordat ze vastzitten tussen twee culturen.
Hieronder vindt u de vieringen van het 60e jubileum die het hele jaar door plaatsvonden en nog zullen plaatsvinden, evenals de inhoud van die overeenkomst.
ANALYSE VAN İLHAN KARAÇAY:
Migratie… Hoewel het lijkt op een simpel woord van drie letters, is het in feite een term die een hele wereld in zich herbergt. Het is een fenomeen dat diep verweven is met de Turkse geschiedenis en dat diepe sporen heeft nagelaten. Migratie is niet alleen een geografische beweging, maar ook een proces dat culturele, sociale en zelfs religieuze transformaties in gang zet. In de geschiedenis van de Turkse natie is migratie altijd een zoektocht geweest, een poging om een nieuw thuis te vinden en soms een symbool van ontsnapping. Door de geschiedenis heen is dit begrip gevormd door de heimwee naar het moederland.
En vandaag staan we in het 60e jaar van de arbeidsmigratie naar Nederland.
In de jaren vijftig emigreerden ongeveer 400.000 Nederlanders naar landen als Canada, Australië en Nieuw-Zeeland, wat een groot gat achterliet op de arbeidsmarkt van het land. Om deze leemte op te vullen, begon Nederland arbeiders te werven uit landen zoals Spanje, Italië, Joegoslavië en Griekenland. Turkije werd in dit proces een van de landen die arbeidskrachten exporteerden naar Nederland. Het arbeidsverdrag tussen Turkije en Nederland, ondertekend op 19 augustus 1964, opende een nieuw hoofdstuk in het leven van duizenden Turken.
Toen de Turkse arbeiders voor het eerst arriveerden, stonden ze voor grote uitdagingen. Ongeveer 5.000 Turken die vóór de overeenkomst naar Nederland kwamen, moesten met eigen middelen vechten om werk, voedsel en onderdak te vinden. De arbeiders die na de overeenkomst kwamen, konden echter meer georganiseerd werk en huisvesting vinden.
Toch kwamen de echte uitdagingen niet door de migratie zelf, maar door wat daarna gebeurde. Veel Turkse arbeiders, die van plan waren om na een paar jaar terug te keren, besloten uiteindelijk hun families over te laten komen. Dit besluit bracht ernstige problemen met zich mee, zoals huisvesting en onderwijs.
De moeilijkheden in de vroege jaren van de migratie waren niet te onderschatten. De gezondheidszorg was ontoereikend, de arbeidsomstandigheden waren zeer zwaar en er waren incidenten waarbij zelfs zieke arbeiders gedwongen werden om te werken onder strikte controle. In de jaren ’70 leidde de dood van een Turkse arbeider die ondanks zijn ziekte naar zijn werk werd gestuurd bij een scheepswerf in Amsterdam tot massale protesten. Dergelijke pijnlijke gebeurtenissen onthulden de dramatische en uitdagende kant van de migratie.
Desondanks slaagden de Turken erin om hun eigen weg te vinden. Met de tijd ontvluchtten sommigen de arbeidersklasse en werden ze kleine ondernemers. Wat begon als een reis met de gedachte “Op een dag zullen we terugkeren” voor de eerste generatie Turken, veranderde in een onderwijs- en loopbaanreis voor de tweede en derde generatie. Tegenwoordig hebben de Turken in Nederland niet alleen een plaats verworven als arbeidskrachten, maar ook als opgeleide en succesvolle individuen in de samenleving. Jonge mensen die in verschillende vakgebieden aan universiteiten studeren, hebben succes geboekt in de politiek, het bedrijfsleven en de kunst. De aanwezigheid van parlementariërs van Turkse afkomst in het Nederlandse parlement is een van de meest concrete bewijzen van deze successen.
De problemen van de eerste jaren van migratie hebben nu plaatsgemaakt voor andere discussies. De Turkse gemeenschap in Nederland is een integraal onderdeel van de samenleving geworden door haar opgeleide individuen, bedrijven en culturele bijdragen. Echter, dit succes heeft soms geleid tot negatieve reacties zoals jaloezie en discriminatie. De integratiediscussies die begin jaren 2000 plaatsvonden, waren de meest concrete voorbeelden van deze reacties. Maar met de tijd begonnen deze problemen ook te worden overwonnen.
Vandaag de dag beschouwt een groot deel van de Turkse gemeenschap in Nederland, hoewel ze hun wortels blijven behouden, Nederland ook als hun tweede thuis. Terwijl een aanzienlijk deel van de eerste generatie terugkeerde naar Turkije, blijven de nieuwe generaties in Nederland wonen. Islamitische begraafplaatsen zijn begonnen te openen en er zijn nu ook Turkse burgers die in Nederland worden begraven. Migratie is nu het einde van een tijdperk en het begin van permanente vestigingen geworden.
Op de 60e verjaardag van de Turkse arbeidsmigratie naar Nederland is het belangrijk om de pijn en moeilijkheden van het verleden te herinneren. Maar nog belangrijker zijn de positieve sporen die deze moeilijkheden hebben achtergelaten op de Turkse gemeenschap. Vandaag de dag dragen Turken niet alleen bij aan zichzelf, maar ook aan de economie en cultuur van beide landen. De evenementen die in het kader van de 60e verjaardag worden gehouden en zullen worden gehouden, zullen een gelegenheid bieden om dit verleden en de toekomst beter te begrijpen.
Tot slot, na 60 jaar, kan ik zeggen: de Turkse gemeenschap heeft in Nederland grote successen behaald. Maar ze hebben niet alleen gewonnen, ze hebben ook veel bijgedragen aan Nederland. Tegenwoordig hebben de opinieleiders binnen de Turkse gemeenschap in Nederland grote verantwoordelijkheden. Terwijl ze oplossingen zoeken voor de algemene problemen van de gemeenschap, moeten ze scheidende factoren zoals regionalisme en partijpolitiek opzij zetten. Onze jongeren zeggen nu: “We zullen niet terugkeren naar ons dorp, we zullen onze toekomst hier opbouwen”, terwijl ze vasthouden aan hun wortels maar hoopvol naar de toekomst kijken.
En dit is nu niet alleen een hoop, maar een werkelijkheid geworden.
MIJN BESCHOUWINGEN…
Als we eerlijk zijn, was de Turkse arbeidsmigratie een avontuur vol uitdagingen, waarin niet alleen individuen, maar ook samenlevingen op de proef werden gesteld. Toen de eerste golf van migratie begon, werden de arbeiders die uit Turkije kwamen in Nederland gezien als tijdelijke werknemers. Deze perceptie vertraagde niet alleen de integratie van de migranten in de samenleving, maar maakte het ook moeilijk voor hen om te accepteren dat ze in dit nieuwe land permanent waren. Maar met de tijd maakte deze perceptie van tijdelijk plaats voor permanent. Hoewel we nu een minderheid zijn, hebben we in Nederland een gevestigde orde.
In dit proces zijn de beleidslijnen van zowel de Turkse als de Nederlandse regeringen soms bekritiseerd. In de jaren waarin we naar de krakende uitzendingen van Radio TRT luisterden, verhinderden de binnenlandse politieke en economische moeilijkheden van Turkije dat het voldoende steun kon bieden aan zijn burgers in Europa. Sommige Turkse ministers en parlementsleden die destijds naar Nederland kwamen, toonden oppervlakkige belangstelling voor de problemen van de migranten. Ze spraken in vage termen en deden alsof ze de zorgen van de burgers noteerden, maar deze notities werden geschreven op de achterkant van sigarettenpakjes en leidden niet tot echte oplossingen. In de loop van de jaren begon deze situatie te veranderen en de Turkse regeringen ontwikkelden beleid dat hun burgers in het buitenland serieuzer nam. Deze verandering werd vooral zichtbaar door de toenemende diaspora-politiek in de laatste jaren.
Aan de Nederlandse kant onderging het migrantenbeleid in de loop van de tijd ook veranderingen. De harde politiek van Minister van Integratie Rita Verdonk, die ik beschouw als “harteloze Sabuha”, veroorzaakte grote teleurstelling binnen de migranten gemeenschap. Het beleid dat in de Verdonk-periode werd toegepast, was meer gericht op assimilatie dan op integratie. Daarom voelde de Turkse gemeenschap in Nederland zich buitengesloten en eenzaam. Maar zelfs de ministers die Verdonk opvolgden, konden de verwachtingen niet volledig waarmaken. Hoewel de benoeming van Ella Vogelaar hoop gaf, leidde haar voortzetting van dezelfde politiek tot teleurstelling bij de migranten. Echter, als resultaat van het democratische systeem in Nederland was het mogelijk om openlijk kritiek te leveren op deze ministers. Tijdens een bijeenkomst had ik het lef om tegen Ella Vogelaar te zeggen: “Uw komst in plaats van Verdonk had ons hoop gegeven, maar u heeft uw beloftes niet waargemaakt.”
Nu is de situatie anders. De nieuwe generaties die zijn opgegroeid en zich hebben ontwikkeld in Nederland, hebben niet alleen de uitdagingen van hun ouders overwonnen, maar hebben ook hun eigen stem gevonden in de samenleving. Hun successen zijn een bewijs van hun veerkracht en vastberadenheid. De aanwezigheid van Turkse ondernemers, academici, artiesten en politici in Nederland is een teken dat de Turkse gemeenschap hier niet alleen wortels heeft geschoten, maar ook heeft bijgedragen aan de samenleving.
In dit proces is het belangrijk dat we ons blijven ontwikkelen, dat we onze gemeenschap blijven ondersteunen en dat we solidair blijven. Het is tijd om vooruit te kijken, onze kinderen te ondersteunen en ervoor te zorgen dat de volgende 60 jaar nog succesvoller en vreugdevoller zullen zijn.