İLHAN KARAÇAY

İLHAN KARAÇAY

09 Eylül 2024 Pazartesi

Hollanda’da Bir Bilinmeyen…

Hollanda’da Bir Bilinmeyen…
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Kanunen ve mecburen oluşan ‘Danışma Kurulları’nda, Türkler ve diğer göçmenler, bilgisizlik nedeniyle yer almıyorlar.

Bu kurullların işlevi ve kurullarda yer almak için yapılması gerekenleri, Hollanda’daki yurttaşlarımız için derledim.

Bu kurullara katılabilmek için yapılması gerekenler, aşağıdaki derlemede yer almaktadır.

İlhan KARAÇAY derledi:

Hollanda’da Belediyeler, hizmet verdikleri birçok alanda kanunen ve mecburen, ‘Danışma Kurulları’ oluşturmakla yükümlüdür. Yeni uygulamalar ve yeni politikalar belirlenirken, bu kurulların görüşleri de alınmak zorundadır.

Bunun dışında, toplumun kendi insiyatifi ile oluşturduğu, ‘Danışma Kurulları’, istenilse de istenilmese de tavsiyelerde bulunarak, karar sürecine dahil oluyor. Ancak, araştırma sonuçlarına göre, belediyelerin bu kurulları oluştururken, tüm gruplarla yeterince temas kurmaması ve göçmenlerin yerel yönetim konularına gereğince ilgi göstermemesi, temsil eksikliğinde etkin rol oynuyor.

Yapılan araştırmalarda, bu kurulların, toplumun demografik (nüfusbilimsel) yapısını yeterince yansıtmadığı ve göçmen kökenli bireylerin sorunlarının bu kurullarda yeterince temsil edilmediği anlaşılıyor.

Yabancıların çoğunun bilmediği ‘Belediye Danışma Kurulları’ ile ilgili olarak, naçizane şahsımın da bilmediği bu konu hakkında yaptığım araştırma sonucunda yazacaklarım şöyle:

Hollanda’da ‘Het Kennisplatform Inclusief Samenleven (KIS) (Kapsayıcı Yaşam Bilgi Platformu)’ tarafından yapılan bir araştırma, belediye Danışma Kurulları’nın toplumun demografik yapısını yeterince yansıtmadığını ve göçmen kökenli bireylerin sorunlarının bu kurullarda yeterince temsil edilmediğini ortaya koydu. Araştırma, Hengelo Belediye Meclisi üyesi Burhanettin Carlak’ın girişimiyle ve Koen Kros ile Mellouki Cadat-Lampe’nin yönetiminde gerçekleştirildi.

Araştırmanın sonuçlarına göre, belediye Danışma Kurulları dezavantajlı ve geri kalmış kitlelerin sorunlarını yeterince gündeme getirmemektedir.
Yerel yönetimlerin Danışma Kurulları oluşturmak zorunda olmalarına rağmen, bu kurullarda göçmen kökenlilerin yeterince temsil edilmemesi, temsil eksikliğine yol açmaktadır. Bu durum, göçmen kökenlilerin yerel yönetim konularına ilgisizliği ve belediyelerin bu gruplara yeterince ulaşamaması gibi nedenlerle açıklanmaktadır. Göçmen kökenlilerin yerel yönetimlere dahil edilmesi, onların ihtiyaç ve beklentilerinin daha iyi anlaşılmasını ve topluma entegrasyonlarını kolaylaştırabilir. Belediyelerin, bu gruplarla daha etkili iletişim kurması ve onların katılımını teşvik etmesi, temsil eksikliğinin giderilmesine katkı sağlayabilir.

Araştırma, göçmen kökenlilerin yerel yönetimlere katılımını artırmak için, belediyeler ve Danışma Kurulları arasında daha iyi bir işbirliği ve iletişim kurulması gerektiğini vurguluyor. Ayrıca, belediyelerin Danışma Kurulları ile aktif geri bildirimde bulunarak, bu kurulların tavsiyelerini nasıl değerlendirdiklerini açıkça belirtmeleri öneriliyor. Aynı araştırmada, Danışma Kurulları’nın etkinliğini artırmak için belediyelerin bu kurulları ciddiye almaları ve değer vermeleri gerektiği belirtiliyor.

Araştırmanın önerileri arasında şunlar da yer alıyor:

Temsilin Artırılması:
Belediye çalışanları arasında toplumun demografik yapısının daha iyi yansıtılması.

Güvenin Artırılması:
Göçmen kökenli sakinlerin yerel siyasete güvenini artırmak için iletişimin daha erişilebilir ve kapsayıcı olması.

Danışma Kurulları’nın Tanıtılması:
Danışma Kurullarının rolünün ve öneminin belediyeler tarafından daha iyi tanıtılması.

Kolaylaştırma ve Destek:
Danışma Kurullarının uygun şekilde desteklenmesi ve kolaylaştırılması.
Hollanda’da belediye Danışma Kurulları’nın daha kapsayıcı ve temsil edici hale getirilmesi gerektiğini ve göçmen kökenli bireylerin yerel yönetim süreçlerine daha aktif katılımının teşvik edilmesinin önemini vurgulamaktadır. Bu, hem yerel demokrasiye katkı sağlayacak hem de toplumun çeşitli kesimlerinin sorunlarının daha iyi anlaşılmasına yardımcı olacaktır.

Belediye Danışma Kurulu’na girmek için nasıl başvurulur?
Danışma Kurulu’na katılmak için başvuru süreci belediyeden belediyeye farklılık gösterebilir, ancak genel olarak aşağıdaki adımlar izlenebilir:

Belediye Web Sitesini Ziyaret Edin:
*Belediyenizin resmi web sitesine girin ve Danışma Kurulu veya benzeri komisyonlar hakkında bilgi edinin. Çoğu belediye, web sitesinde bu kurullar hakkında bilgi ve başvuru sürecini detaylandırır.

Başvuru Formu Temin Edin:
*Başvuru formunu web sitesinden indirip doldurabilirsiniz. Eğer çevrimiçi başvuru yapılabiliyorsa, formu online olarak doldurabilirsiniz.

*Form, genellikle kişisel bilgiler, eğitim durumu, iş deneyimi ve neden Danışma Kurulu’na katılmak istediğinizi belirten bir motivasyon mektubunu içermeli.

Gerekli Belgeleri Hazırlayın:
*Kimlik fotokopisi
*Özgeçmiş (CV)
*Motivasyon mektubu
*Referans mektupları (bazı durumlarda)

Başvurunuzu Gönderin:
*Hazırladığınız başvuru formu ve belgeleri, belirtilen adrese posta ile gönderin veya belediyenin ilgili birimine teslim edin.

*Çevrimiçi başvuru imkânı varsa, gerekli belgeleri tarayarak çevrimiçi başvuru sistemine yükleyin.

Başvurunuzu Takip Edin:
*Başvurunuzu gönderdikten sonra, belediyenin ilgili birimiyle iletişime geçerek başvurunuzun durumu hakkında bilgi alabilirsiniz.

*Belediyeniz, başvurunuzun alındığını ve değerlendirileceğini belirten bir onay e-postası veya mektup gönderebilir.

Mülakat ve Seçim Süreci:
*Başvurunuz uygun bulunursa, belediye sizi bir mülakata çağırabilir. Mülakat sırasında, motivasyonunuz ve katılım sağlayabileceğiniz konular hakkında daha fazla bilgi vermeniz istenebilir.

*Mülakat sonrasında, uygun görüldüğünüz takdirde Danışma Kurulu’na kabul edilirsiniz.

Katılım ve Eğitim:
*Kurula kabul edildikten sonra, belediye tarafından düzenlenen oryantasyon veya eğitim programlarına katılmanız gerekebilir.

*Bu eğitimlerde, Danışma Kurulu’nun görev ve sorumlulukları, toplantı prosedürleri ve çalışma usulleri hakkında bilgi verilir.

Bu genel adımlar doğrultusunda başvurunuzu yapabilirsiniz. Başvuru süreci hakkında daha spesifik bilgi almak için belediyenizin ilgili birimiyle iletişime geçmek de faydalı olacaktır.

Özellikle Türk kökenli bireyler için önerilerim şöyle:
Bu öneriler, Danışma Kurulu’na başvururken ve genel olarak topluma katılımı artırırken yardımcı olabilir:

Kültürel Kökeninizi Gururla Taşıyın:
*Kendi kültürünüzü ve geleneklerinizi tanıtmak, topluma katkıda bulunmanın önemli bir yoludur. Bu, aynı zamanda farklı kültürler arasındaki anlayışı ve iş birliğini artırabilir.

Kültürel Etkinlikler Düzenleyin:
*Türk kültürünü tanıtan etkinlikler (festivaller, sanat sergileri, yemek günleri) düzenleyerek toplumda farkındalık yaratın. Bu tür etkinlikler, toplumsal kaynaşmayı artırır ve sizin gibi diğer bireylerin katılımını teşvik eder.

Topluluklarla Bağlantı Kurun:
*Yerel Türk toplulukları ve derneklerle bağlantı kurarak, onların desteğini alın. Bu, başvurunuzda referanslar ve destekleyici ağlar oluşturmanıza yardımcı olabilir.

Mentorluk ve Destek Grupları:
*Daha önce benzer kurullarda yer almış Türk kökenli bireylerle iletişime geçin. Onların deneyimlerinden ve tavsiyelerinden yararlanarak kendi başvurunuzu ve katkınızı daha etkili hale getirebilirsiniz.

Eğitim ve Bilgi Edinme:
*Belediye yönetiminin hazırladığı, yerel siyaset ve toplumsal katılım konularında eğitimler ve seminerlere katılın. Bu, başvurunuzun daha bilinçli ve donanımlı olmasını sağlar.

Toplumun İhtiyaçlarına Odaklanın:
*Yerel toplumun ihtiyaçlarını anlamak ve bu ihtiyaçlara yönelik projeler ve öneriler geliştirmek, başvurunuzun kabul edilme olasılığını artırır. Bu, aynı zamanda toplumda daha etkili bir temsilci olmanızı sağlar.

Pozitif Bir Etki Yaratın:
*Toplumda pozitif bir etki yaratmak için gönüllü çalışmalara katılın ve toplumun genel refahını artırmaya yönelik projelerde aktif rol alın.

Kararlılığınızı Gösterin:
*Başvuru sürecinde ve mülakatlarda, topluma katkıda bulunma konusundaki kararlılığınızı ve motivasyonunuzu açıkça ifade edin. Bu, sizin neden bu kurula katılmak istediğinizi net bir şekilde gösterir.

Uzun Vadeli Planlama:
*Danışma Kurulu’na katılımınızın yanı sıra, uzun vadeli toplumsal katılım planları yapın. Bu, sürdürülebilir bir etki yaratmanıza ve toplumsal değişime katkıda bulunmanıza yardımcı olur.

Bu tavsiyeler, Türk kökenli bireylerin Danışma Kurulu’na katılım sürecinde daha etkili ve başarılı olmalarına yardımcı olabilir. Topluma yapacağınız katkılar, hem bireysel olarak sizin gelişiminize, hem de genel toplumsal faydaya büyük katkı sağlayacaktır.

Devamını Oku

Yurt Dışındaki Çocuklarımız İçin, ‘Çevrim İçi Türkçe Ve Türk Kültürü’ Dersleri Başlıyor…

Yurt Dışındaki Çocuklarımız İçin, ‘Çevrim İçi Türkçe Ve Türk Kültürü’ Dersleri Başlıyor…
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Hollanda’da 19 Ağustos’ta başlayan kayıtlar 9 Eylülde sona erecek.

Lahey Büyükelçiliği Eğitim Müşavirliği koordinesinde başlatılan kayıt işlemine 05-16 yaş aralığındaki çocuklarımız için başvurulabilecek.

Hollanda’da ilk kez 17 Şubat 2024 tarihinde başlatılan dersler, Güz ve Bahar dönemleri olarak 2024-2025 eğitim-öğretim yılı boyunca devam edecek.

Öğretmen görevlendirilemeyen ülkelerde yaşayan vatandaş ve soydaşlarımızın çocuklarına yönelik, 2022 yılında başlatılan ‘Çevrim içi Türkçe ve Türk Kültürü’ dersleri, 2024-2025 ders yılında da devam ediyor.
2022 yılında, Amerika Birleşik Devletleri’nde başlatılan ve pek çok ülkeye yayılan Türkçe dersleri, daha sonra İsveç, Norveç, Finlandiya, Danimarka, Bulgaristan ve Çin gibi ülkelerde de başlamıştı.
Hollanda’da ilk kez bu yılın şubat ayında başlatılan dersler, Eğitim Bakanlığı bünyesinde görevli, alanında uzman öğretmenler tarafından, hafta sonları uzaktan eğitim yoluyla verilmekte olan Türkçe derslere çocuklarını kaydetmek isteyen veliler, alttaki afişte görülen karekodları okutarak kaydolmayı deneyebilirler..

Ücretsiz olan derslere, vatandaş ve soydaşlarımız, Türkçe öğrenmek isteyen 5- 16 yaş aralığındaki çocukları için başvuruda bulunabilirler.
Unutmayın, köklerden geleceğe köprüler, “dil” ile kurulur. Türkçemize sahip çıkalım ve çocuklarımızın Türkçe ve Türk Kültürünü öğrenmesi için sunulan bu fırsatı kaçırmayalım.

BAŞVURU:
Aşağıdaki linkleri google’da aradığınız zaman karşınıza çıkacak olan formları doldurarak yer alan kayıt formunu derslere katılacak her çocuk için ayrı ayrı doldurunuz:

Link 1= https://forms.gle/YBNd4SR3pZ3Gu1od6

Seviye Tespiti: Kaydınızı tamamladıktan sonra, çocuğunuzun Türkçe bilgisine göre uygun seviyedeki bir sınıfa yerleştirilebilmesi için, çocuğunuzun aşağıdaki linklerde yer alan seviye tespit sınavını yapmasını sağlayınız. Çocuğunuzun testi kendisinin ve yardımsız doldurması, seviyesinin belirlenebilmesi ve uygun sınıfa yerleştirilmesi için önem taşımaktadır:

Link 2=https://forms.gle/KLWgotFggjZ3Mwsr7

Daha fazla bilgi için: lahey@meb.gov.tr

Değerli okurlarım,
www.ilhankaracay.com’da yayınlanan haber ve yorumlar, 5 bin kadarı medya olmak üzere, parlamenterler, ünüversiteler, sivil toplum kuruluşları, meslek kurululuşları ve holdingler olmak üzere, tam 27 bin adrese gönderilmektedir. Yüzlerce yayın organı bu haber ve yorumları değerlendirmektedir.
Bu sayede okuyucu kitlemin sayısı yüzbinleri geçmektedir.
Bana okuyucu rekoru kırdıran, yayın kuruluşları, benimle irtibatlı olarak yayın yapmaktadırlar.
Yayınlayanlara ve okuyanlara teşekkürlerimle…

Devamını Oku

BU YAZI BİR DOSYA ÇALIŞMASIDIR. OKUYAMASANIZ DA ARŞİV İÇİN DOSYALAYINIZ.

BU YAZI BİR DOSYA ÇALIŞMASIDIR. OKUYAMASANIZ DA ARŞİV İÇİN DOSYALAYINIZ.
0

BEĞENDİM

ABONE OL

İLHAN KARAÇAY

BU YAZI BİR DOSYA ÇALIŞMASIDIR. OKUYAMASANIZ DA ARŞİV İÇİN DOSYALAYINIZ.

HOLLANDA’YA GÖÇ’ÜN 60’INCI YILINDA, KAZANDIKLARIMIZ, KAZANDIRDIKLARIMIZ VE KAYBEDECEKLERİMİZ…!

*Kazandıklarımız: Bir traktör satın almak için gelmişlerdi. Bin traktör aldılar ve memleketi paraya boğdular. Eğitim gördüler, işveren, siyasetçi, sporcu, yayıncı, sanatçı ve yönetici oldular.

*Kazandırdıklarımız: İkinci Dünya Savaşı’nın yıkıcı etkilerinden sıyrılmaya çalışan ülkenin yeniden inşasında ve kalkınmasında mühim bir rol oynadılar ve endüstriyi canlandırarak, bugünkü refahta büyük rol oynadılar.

*Kaybedeceklerimiz: Son yıllarda, Türkiye’dekiler tarafından horlanmaya başlanan Avrupalı Türkler ve sonraki nesiller, kimlik krizi yaşayarak ve iki kültür arasında sıkışarak, aidiyet duygularını kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya kaldılar.

*Yıl boyunca yapılan ve bundan sonra yapılacak olan 60’ıncı yıl kutlamalarını ve o anlaşmanın içeriğini aşağıda bulacaksınız.

Afbeelding met tekst, Menselijk gezicht, person, kleding Automatisch gegenereerde beschrijving
İlhan KARAÇAY’IN ANALİZİ:

Göç… Sadece üç harften oluşan basit bir kelime gibi görünse de, aslında koca bir dünyayı içinde saklayan bir terim. Türk tarihiyle iç içe geçmiş, derin izler bırakan bir olgu. Göç, sadece bir coğrafi hareketlilik değil, aynı zamanda kültürel, sosyal ve hatta dini dönüşümlere zemin hazırlayan bir süreçtir. Türk milletinin tarihinde göç, hep bir arayış, yeni bir yurt bulma çabası ve bazen de kaçışın simgesi olmuştur. Tarih boyunca, bu kavram atayurda duyulan özlemle şekillendi.
Ve bugün, Hollanda’ya işgücü göçünün 60’ıncı yılına gelmiş bulunuyoruz.

1950’li yıllarda Kanada, Avustralya ve Yeni Zelanda gibi ülkelere göç eden yaklaşık 400 bin Hollandalı, ülkenin iş gücü piyasasında ciddi bir boşluk bıraktı. Bu boşluğu doldurmak için Hollanda, işgücü ihtiyacını karşılamak amacıyla İspanya, İtalya, Yugoslavya ve Yunanistan gibi ülkelerden işçi getirmeye başladı. Türkiye de bu süreçte Hollanda’ya iş gücü ihraç eden ülkelerden biri haline geldi. 19 Ağustos 1964’te Türkiye ve Hollanda arasında imzalanan işgücü anlaşması, binlerce Türk’ün hayatında yeni bir sayfa açtı.

Afbeelding met kleding, Menselijk gezicht, person, persoon Automatisch gegenereerde beschrijving

Türkiye ile Hollanda arsındaki işgücü anlaşmasını, zamanın Çalışma Bakanı Bülent Ecevit imzalamıştı. O imza töreninde, arkada duran İbrahim Görmez de vardı.

Türk işçileri, ilk geldiklerinde büyük zorluklarla karşılaştılar. Anlaşma öncesi Hollanda’ya gelen yaklaşık 5 bin Türk, kendi imkânlarıyla iş, aş ve barınma arayışında zorlu mücadeleler verdi. Ancak anlaşma sonrası gelenler, daha organize bir şekilde iş ve ev bulabildiler.
Yine de asıl zorluklar, göçün kendisinden değil, sonrasında yaşananlardan kaynaklandı. Birkaç yıl çalışıp geri dönmeyi planlayan pek çok Türk işçi, zamanla aile birleşimi yoluna gitti ve bu karar, beraberinde konut ve eğitim gibi ciddi sorunları getirdi.

Göçün ilk yıllarındaki zorluklar göz ardı edilemezdi. Sağlık hizmetleri yetersizdi, işçilerin çalışma koşulları oldukça zordu ve sıkı denetimlerle hasta işçilerin bile çalışmaya zorlandığı olaylar yaşandı. 1970’lerde Amsterdam’daki bir tersanede çalışan bir Türk işçinin, hastalığına rağmen işe gönderilmesi ve bu durum sonucunda vefat etmesi, toplu protestolara neden olmuştu. Bu gibi acı olaylar, göçün dramatik ve zorlayıcı tarafını gözler önüne serdi.

Ancak Türkler bu zorluklara rağmen kendi yollarını bulmayı başardılar. Zamanla işçilikten kurtulup esnaflığa yönelenler oldu. İlk nesil Türklerin “Bir gün döneriz” diye başladığı bu yolculuk, ikinci ve üçüncü nesillerin eğitim ve kariyer yolculuğuna dönüştü. Bugün, Türkler Hollanda’da sadece iş gücü değil, aynı zamanda eğitimli ve başarılı bireyler olarak toplumda kendilerine önemli yerler edindiler. Üniversitelerde farklı alanlarda eğitim gören gençler, siyasette, ticarette ve sanatta başarılar kazandılar. Bugün Hollanda Parlamentosu’nda Türk kökenli milletvekillerinin bulunması, bu başarıların en somut göstergelerinden biridir.

Göçün ilk yıllarındaki sorunlar artık yerini farklı tartışmalara bırakmış durumda. Hollanda’daki Türk toplumu, eğitimli bireyleri, iş yerleri ve kültürel katkılarıyla toplumun ayrılmaz bir parçası haline geldi. Ancak bu başarı, zaman zaman kıskançlık ve ayrımcılık gibi olumsuz tepkilere de yol açtı. 2000’li yılların başında yaşanan entegrasyon tartışmaları, bu tepkilerin en somut örneklerindendi. Fakat zamanla, bu sorunlar da aşılmaya başlandı.

Bugün Hollanda’daki Türk toplumunun büyük bir kısmı, kökleriyle bağlarını sürdürse de, artık Hollanda’yı da ikinci vatan olarak kabul etmiş durumda. Birinci neslin önemli bir kısmı Türkiye’ye geri dönerken, yeni nesiller Hollanda’da yaşamaya devam ediyor. İslam mezarlıkları açılmaya başlandı ve artık Hollanda’da da defnedilen Türk vatandaşları bulunuyor. Göç, artık bir dönemin kapanışı ve kalıcı yerleşimlerin başlangıcı oldu.

Hollanda’ya Türk işçi göçünün 60’ıncı yıl dönümünde, geçmişin acılarını ve zorluklarını hatırlamak önemli. Ancak daha da önemlisi, bu zorlukların Türk toplumu üzerinde bıraktığı olumlu izlerdir. Bugün Türkler, Hollanda’da sadece kendileri için değil, iki ülke ekonomisi ve kültürü için de önemli katkılarda bulunuyorlar. 60’ıncı yıl etkinlikleri çerçevesinde yapılan ve yapılacak organizasyonlar, bu geçmişin ve geleceğin daha iyi anlaşılmasına vesile olacaktır.

Son olarak, 60 yılın sonunda şunu söyleyebilirim: Türk toplumu Hollanda’da büyük kazanımlar elde etti. Ama sadece kazanmakla kalmadı, aynı zamanda Hollanda’ya da çok şey kazandırdı. Bugün Hollanda’daki Türk toplumunun kanaat önderlerine büyük görevler düşüyor. Toplumun genel sorunlarına çözüm ararken, bölgecilik, particilik gibi ayrıştırıcı unsurları bir kenara bırakmaları gerekiyor. Artık gençlerimiz, köklerine bağlı kalarak ama geleceğe umutla bakarak, “Köyümüze geri dönmeyeceğiz, geleceğimizi burada inşa edeceğiz” diyorlar.
Ve bu, artık sadece bir umut değil, bir gerçeklik haline geldi.

ÖNCEKİ GÜN 60’INCI YIL DÖNÜMÜYDÜ…
Önceki güne rastlayan 19 Ağustos, Hollanda ile Türkiye arasında imzalanan iş gücü anlaşmasının 60’ın yıl dönümüydü.
Lahey Büyükelçimiz Selçuk Ünal bu konuda bir açıklama yaptı.
Ünal’ın açıklaması şöyleydi:

Afbeelding met kleding, persoon, Menselijk gezicht, overdekt Automatisch gegenereerde beschrijving

“Türkiye ile Hollanda arasında 19 Ağustos 1964 tarihinde imzalanan İş Gücü Anlaşması’nın 60’ıncı yıl dönümünü idrak ediyoruz. 16 Ağustos’ta da 1924’te imzalanan Dostluk Antlaşması’nın 100. yıl dönümünü idrak etmiştik. Lahey Büyükelçiliği olarak, Dışişleri Bakanlığımız ve ilgili diğer kurum ve kuruluşlarımızın katkıları, ayrıca Hollanda Türk toplumunun desteğiyle bu iki yıl dönümü vesilesiyle 2024 yılını iki ülkenin ortak hafızasına nakşetmek üzere çeşitli etkinlikler gerçekleştirdik ve gerçekleştirmeye devam ediyoruz. Hollanda’ya entegre olmuş, bu ülkeye her alanda ciddi katkı veren, 25 bin işvereniyle büyük istihdam sağlayan ve refah üreten yaklaşık 470 yıllık bir geçmişe sahip, günümüzde NATO müttefikliğine de dayanan ikili ilişkilerin başlıca sütunlarından biri haline gelmiş bir Türk toplumu mevcuttur.
Dışişleri Bakanımız Sayın Hakan Fidan, iki ülke arasında 2008’den beri düzenlenmekte olan kapsamlı istişare forumu niteliğindeki Türkiye-Hollanda Wittenburg Konferansı’nın 10’uncusu için, 18-19 Nisan 2024 tarihlerinde Hollanda’yı (Bakan sıfatıyla) ilk kez ziyaret etmiş, dönemin Başbakanı Mark Rutte tarafından kabul edilmiş ve Dışişleri Bakanı ile önemli görüşmelerde bulunmuştu.
Gerek Hollanda’daki etkinliklerimize destek vermeleri ve katılmaları, gerek ülkemizdeki temsilcilikleri eliyle çeşitli etkinlikler düzenlemek suretiyle Hollanda makamları da aktif bir şekilde bu yılın özelliğini vurgulamaktadır.
İkili ilişkilerin yanı sıra 2024 yılı, Türk toplumunun Hollanda’daki geleceğine de daha umutlu şekilde bakmamızı sağlıyor.”

NAÇİZANE ANALİZİM…

Eğri oturup doğru konuşmak gerekirse, Türk işçi göçü, sadece bireylerin değil, aynı zamanda toplumların da sınandığı, zorluklarla dolu bir serüvendi. İlk göç dalgası başladığında Türkiye’den gelen işçiler, Hollanda’da geçici işçi olarak görülüyordu. Bu algı, göçmenlerin toplumla entegrasyonunu geciktirdiği gibi, onların bu yeni ülkede kalıcı olduklarını kabul etmesini de zorlaştırdı. Ancak zamanla bu geçicilik algısı yerini kalıcılığa bıraktı. Artık azınlık olsak da Hollanda’da yerleşik bir düzenimiz var.

Bu süreçte hem Türkiye hem de Hollanda hükümetlerinin politikaları zaman zaman eleştirilere maruz kaldı. TRT radyosunu cızırtılı dinlediğimiz yıllarda, Türkiye’nin kendi iç siyasi ve ekonomik zorlukları, Avrupa’daki vatandaşlarına yeterince destek olmasını engelliyordu. O dönemde buraya gelen bazı Türk Bakanlar ve Milletvekilleri, göçmenlerin sorunlarına göstermelik ilgi gösteriyordu. Bol keseden konuşup, yurttaşların dertlerini not alır gibi yapıyor, ama bu notlar sigara paketlerinin arkasına yazıldığı için gerçek çözümler üretilemiyordu. Yıllar geçtikçe bu durum değişmeye başladı ve Türkiye hükümetleri, yurt dışındaki vatandaşlarını daha ciddiye alan politikalar geliştirdi. Bu değişim, özellikle son yıllarda artan diaspora politikalarıyla daha görünür hale geldi.

Hollanda tarafında da, göçmen politikasında zaman içinde değişimler yaşandı. ‘Vicdansız Sabuha’ olarak nitelendirdiğim Entegrasyon Bakanı Rita Verdonk’un göçmenlere yönelik sert politikaları, göçmen topluluğunda büyük bir hayal kırıklığı yarattı. Verdonk döneminde uygulanan politikalar, entegrasyona değil, daha çok asimilasyona yönelikti. Bu nedenle Hollanda’daki Türk toplumu, kendisini dışlanmış ve yalnız hissetti. Ancak Verdonk’un ardından gelen Bakanların da beklentileri tam olarak karşılayamadığı görüldü. Ella Vogelaar’ın göreve gelmesiyle bir umut ışığı doğsa da, onun da aynı politikaları sürdürmesi göçmenler için hayal kırıklığı yarattı. Ancak, Hollanda’daki demokratik sistemin bir getirisi olarak, bu Bakanlara açıkça eleştirilerde bulunabilmek mümkün oldu. Ella Vogelaar’a bir toplantıda, ‘Verdonk’un yerine gelişiniz bizi umutlandırmıştı. Ne yazı kı siz Verdonk’un klonlanmış halisiniz’ deme cüretkârlığını göstermiştim. Türkiye’de bir Bakana bu tür eleştiriler yöneltmek, ciddi sonuçlar doğurabilirdi. Bu da Hollanda’nın en değerli yanlarından biriydi; eleştirinin suç sayılmaması ve ifade özgürlüğüne tanınan hakkın sınırsızlığı…

Göçmenler, hükümetlerden bekledikleri desteği tam olarak göremedikleri için, zamanla kendi sorunlarını sahiplenmeye başladılar. Türk toplumu, kendi derneklerini ve federasyonlarını kurarak örgütlendi, toplumsal ve siyasi hakları için mücadele etti. Bu süreç, Türk göçmenlerin kendi kimliklerini ve toplumsal statülerini inşa etmelerinde kritik bir rol oynadı. Ancak bu sahiplenme de sınırlı kaldı; toplumun genelinde hâlâ çözülmemiş sorunlar ve zorluklar mevcut. Bu zorlukların başında ayrımcılık ve fırsat eşitsizliği geliyor. Bugün bile, Türk göçmenler eğitimde, iş hayatında ve toplumsal yaşamın birçok alanında bu sorunlarla yüzleşiyor.

Sonuç olarak, Türk göçü zorlu bir süreç olarak başladı ve yıllar içinde hem Türkiye’nin hem de Hollanda’nın politikalarında çeşitli değişimler yaşandı. Bu süreç, göçmenlerin toplumla entegrasyon mücadelesini daha da derinleştirdi. Ancak zamanla Türk göçmenler, kendi ayakları üzerinde durmayı öğrendi, kendi örgütlerini kurarak toplumsal hayatta yer bulmaya çalıştılar. Gelinen noktada, bazıları bu süreçten memnun kalırken, bazıları hâlâ zorluklarla mücadele ediyor. Bu mücadele, insanlar yaşadıkça devam edecek.
Ancak uzun vadede umut var; toplumlar arasındaki farklar giderek azalacak, ayrımcılık ve dışlanma gibi sorunlar zamanla silinip gidecek.

Bu analizde görüldüğü gibi, göçmenler, kendi kimliklerini ve haklarını koruma mücadelesinde önemli aşamalar kaydetmiş olsalar da, bu süreç henüz tamamlanmış değil. Toplumların değişimi zaman alıyor ve bu değişim, göçmenlerin mücadelesiyle daha da hızlanabiliyor.

SÜREÇLER

Türk göçü, başlangıçta meşakkatli ve zorlu bir süreçti. Göçmenlerin yerleşme sürecindeki sıkıntılar, her iki ülkenin de politikalara zaman zaman kayıtsız kalmasıyla daha da zorlaştı. Ancak, zamanla bu göç hareketi artık yerleşik bir düzene dönüştü. “Artık azınlık olsak da yerleşik bir düzenimiz var” ifadesi, bu dönüşümü güçlü bir şekilde vurguluyor.

Türk ve Hollanda hükümetlerinin göçmenlere yönelik politikaları zaman zaman eleştirildi. Göçmenler, yetkililerin ilgisizliğinden ve sözde çözümlerinden dolayı hüsrana uğradı. Örneğin, sigara paketi arkasına yazılan notlar gibi sembolik detaylar, göçmenlerin sorunlarının yıllarca ciddiye alınmadığını gösteriyor. Bu noktada, daha sonra bazı Bakanların bu sorunları ciddiye almaya başlaması, sürecin ilerleyen dönemlerinde bir iyileşme olduğuna işaret ediyor.

Zamanla göçmenler, kendi derneklerini ve federasyonlarını kurarak örgütlenmeye ve kendi sorunlarına çözüm üretmeye başladılar. Bu süreç, göçmenlerin kendilerini geliştirmesi ve toplumsal yaşamda daha etkin hale gelmesi açısından önemli bir adım. Ancak, bu sahiplenmenin sınırlı kalması, göçmen toplumun tüm sorunlarını çözememiştir.

Daha önce belirttiğim gibi, bu süreç devam edecek. Toplumlar arasındaki farkların ortadan kalkması, ayrımcılık nedenlerinin silinmesi, zaman alacak bir mücadele. Ancak bu mücadele, umudu da içinde barındırıyor…

KAZANDIKLARIMIZ

Çiftçiye müjde! Traktör Almak İsteyenlere Devlet Bankasından Düşük Faizli Uzun Vadeli Destek! İşte Aylık Ödeme Fiyatları - Tarım Orman Haber - En Güncel Tarım ve Orman Haberleri

Türk göçmenlerin Hollanda’daki serüveni, sadece zorluklardan ibaret olmadı. Zamanla göçmenler, ekonomik, sosyal ve kültürel açıdan da büyük kazanımlar elde ettiler. İlk başta ağır işlerde çalışan işçiler, zamanla kendi iş yerlerini kurarak iş adamı veya girişimci kimliği kazandılar. Bu süreçte Türk toplumundan birçok kişi, ticaret ve sanayi alanında başarılı iş insanlarına dönüştü. Hollanda’da artık sadece emekçi değil, kendi işini yöneten, Hollanda ekonomisine katkı sağlayan bir topluluk ortaya çıktı.

Bunun yanı sıra, Türk gençleri, eğitim alanında önemli adımlar attı. İlk nesil göçmenler, çoğunlukla temel eğitim seviyesinde kalmışken, sonraki nesiller yüksek öğrenim yapma şansını elde ettiler. Hollanda üniversitelerinden mezun olan bu gençler, hem kamu hem de özel sektörde önemli pozisyonlarda görev almaya başladılar. Siyaset, eğitim, hukuk, mühendislik ve sağlık gibi farklı alanlarda yükselen Türk kökenli Hollandalılar, ülkenin geleceğinde söz sahibi olmaya başladılar. Ayrıca, Türk gençlerinin spor alanında gösterdikleri başarılar da göz ardı edilemez. Futbol gibi popüler spor dallarında Hollanda’da adından söz ettiren birçok genç yetenek, hem Türk toplumunun hem de Hollanda’nın gururu haline geldi.

Bu kazanımlar, sadece bireysel değil, aynı zamanda toplumsal olarak da göçmenlerin bu ülkede kalıcı olduklarını ve topluma entegre olma konusunda büyük adımlar attıklarını gösteriyor.

KAZANDIRDIKLARIMIZ

Economics Nation legt uit waarom Nederland zo'n rijk land is!

Türk göçmenler sadece kazanmadı, aynı zamanda Hollanda’ya da çok şey kazandırdı ve dünyanın en zengin ülkelerinden biri olmasında rol oynadı.
Göçmen işçilerin Hollanda sanayisine katkıları, özellikle 1960’lı ve 70’li yıllarda kritik öneme sahipti. O dönemde iş gücü açığıyla boğuşan Hollanda endüstrisi, Türk işçilerin emeği sayesinde üretimi sürdürebildi ve ekonomik büyümesini devam ettirebildi. Çalışkanlığı ve azmiyle tanınan Türk işçiler, fabrikalarda, inşaatlarda ve hizmet sektöründe büyük katkılar sağladılar. Bugün Hollanda ekonomisinde Türklerin emeğinin izi hala belirgindir.

Bunun yanı sıra, Türk kültürü Hollanda’ya büyük bir renk kattı. Türk mutfağı, sanatı, müziği ve gelenekleri, Hollanda’daki kültürel çeşitliliği zenginleştirdi. Bu kültürel çeşitlilik, Hollanda’nın çokkültürlü yapısını güçlendirdi ve toplumun daha renkli, daha dinamik bir hale gelmesine katkıda bulundu. Restoranlardan festivallere, edebiyattan müziğe kadar birçok alanda Türk kültürünün izleri bugün Hollanda’da yaşamın ayrılmaz bir parçası haline gelmiştir.

Bu kazanımlar, Türklerin sadece bir iş gücü değil, aynı zamanda Hollanda toplumuna kültürel anlamda da önemli katkılar sağlayan bir topluluk olduğunu gösteriyor. Türkler, Hollanda toplumunu şekillendiren unsurlardan biri haline geldiler.

KAYBEDECEKLERİMİZ

Ze willen ons Turken niet' – De Groene Amsterdammer

Ancak bu süreçte kayıplar da yaşandı. En büyük kayıplardan biri, Türkiye ile Hollanda arasındaki bağların zamanla zayıflaması oldu. Türkiye’deki zor koşullar altında yaşayan yurttaşlarımız, Avrupa’dan gelen akrabalarına ve hemşerilerine karşı zaman zaman kıskançlık beslediler. Avrupa’dan dönen göçmenlerin maddi olarak daha iyi durumda olmaları, Türkiye’de kalan insanlar arasında sosyal gerilimlere ve yanlış anlaşılmalara neden oldu. Bu kıskançlık, zamanla hakaretlere ve aşağılamalara dönüştü. Bu durum, Avrupa’da yaşayan Türklerin kendilerini iki ülke arasında sıkışmış hissetmelerine, ne tam anlamıyla Hollandalı ne de tam anlamıyla Türk olarak kabul görmemelerine yol açtı.

Bu sosyal gerilim, sonraki nesillerin aidiyet duygularını da zayıflattı. Hollanda’da doğan ve büyüyen genç nesiller, kendilerini ne Türkiye’ye ne de Hollanda’ya tam olarak ait hissettiler. Kimlik krizi yaşayan bu gençler, iki kültür arasında sıkışarak aidiyet duygusunu kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya kaldılar. Hem kendi toplumları içinde hem de yaşadıkları ülkede kendilerini dışlanmış hissetmeleri, bu gençlerin toplumsal hayata katılımını zorlaştırdı ve geleceğe yönelik belirsizlikler yarattı.

Bu kayıplar, Türk göçmenlerin karşılaştığı sosyal ve psikolojik zorlukları da gözler önüne seriyor. Göçmenlik sadece maddi değil, aynı zamanda duygusal ve kimliksel anlamda da büyük bedeller ödeten bir süreç oldu.
**************************

BELÇİKA-TÜRKİYE SÖZLEŞMESİ DE 60 YIL ÖNCE YAPILDI

Afbeelding met tekst, Lettertype, Graphics, grafische vormgeving Automatisch gegenereerde beschrijving

Belçika ile Türkiye arasındaki iş gücü anlaşması da 60 yıl önce 16 Temmuz tarihinde imzalanmıştı.
60 yıl sonra Belçika’da yaşayan Türk kökenli nüfusun sayısının 300 bini aştığı biliniyor.
Bu nüfusun önemli bir kısmı Brüksel, Antwerp ve Gent gibi büyük şehirlerde yaşamaktadır. Türk nüfusunun demografik dağılımı, genç ve orta yaşlı bireylerden oluşmakta olup, eğitim düzeyleri ve istihdam oranları Belçika ortalamalarına yakındır.

Eurostat verilerine göre, Belçika’daki Türk kökenli nüfusun büyük bir bölümü aktif iş gücüne katılmakta ve çeşitli sektörlerde çalışmaktadır. Eğitim seviyelerinin yükselmesiyle birlikte, daha fazla sayıda Türk kökenli genç, üniversite eğitimine yönelmekte ve profesyonel mesleklerde yer almaktadır.

Afbeelding met tekst, gebouw, buitenshuis, raam Automatisch gegenereerde beschrijving

Türkiye-Belçika işçi göçü, her iki ülke için de önemli tarihsel, sosyal ve ekonomik etkiler yaratmıştır. Göç süreci, sadece iş gücü hareketliliği ile sınırlı kalmamış, aynı zamanda kültürel etkileşim ve toplumsal dönüşümleri de beraberinde getirmiştir. Günümüzde Belçika’da yaşayan Türk nüfusu, ülkenin çokkültürlü yapısının önemli bir parçası olarak varlığını sürdürmektedir.
Afbeelding met tekst, schermopname, Lettertype, Afdrukken Automatisch gegenereerde beschrijving
İki ülke arasında yapılan iş gücü sözleşmesinin 60’ıncı yıl kutlamaları çerçevesinde çok sayıda etkinlik yapıldı. Bu etkinliklerin en önemlisi, Göç Araştırmaları Vakfı’nın, 20 Temmuz’da organize ettiği 60 YIL KONFERANSI oldu.

Türkiye-Belçika İşgücü Anlaşması'nın 60. yıl dönümü kutlanıyor - 24 Saat Gazetesi
******************

HOLLANDA’DA YAPILAN VE YAPILACAK OLAN ETKİNLİKLER

Türkiye – Hollanda İş Gücü Anlaşması’nın 60’ıncı
Yıl Dönümü Amsterdam’da Konserle Kutlandı

Afbeelding met tekst, muziekinstrument, cello, persoon Automatisch gegenereerde beschrijving

Amsterdam Yunus Emre Enstitüsünce (YEE) Hollanda-Türkiye İş Gücü Anlaşması’nın imzalanmasının 60’ıncı yıl dönümü için özel olarak 24 Şubat 2024 tarihinde düzenlenen “Klasikten Caz’a Türk Müziği Motifleri ve Ritimleri” konserini çok sayıda Türk ve Hollandalı müziksever dinledi.

Konsere Türkiye’nin Lahey Büyükelçisi Selçuk Ünal, Amsterdam Başkonsolosu Mahmut Burak Ersoy, Almanya’nın Amsterdam Başkonsolosu Frank Urbschat, Türk Hava Yolları Amsterdam Müdürü Şerafettin Ekici’nin yanı sıra Hollanda’daki Türk toplumunun yöneticilerinin yanı sıra çok sayıda Türk ve Hollandalı müziksever katıldı.

*****************

60 Yıl Gurbet, 60 Yıl Başarı:
Hollanda’daki Türk Göçünün Öyküsü

Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar (YTB) ve Lahey Büyükelçiliği, Hollanda’ya Türk işçi göçünün 60. yılını anmak ve onurlandırmak amacıyla resepsiyon düzenledi.

Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar (YTB) Başkanı Abdullah Eren, Türkiye ve Hollanda arasında 19 Ağustos 1964’te imzalanan İş Gücü Anlaşması’nın 60. yılını anmak için düzenlenen resepsiyonda Hollanda’ya yapılan göçü “Bir başarı hikayesi” olarak tanımladı.

Afbeelding met kleding, pak, person, persoon Automatisch gegenereerde beschrijving

Resepsiyona, Türkiye’nin Lahey Büyükelçisi Selçuk Ünal, Türkiye’nin Amsterdam Başkonsolosu Mahmut Burak Ersoy, Rotterdam Başkonsolosu Sevgi Kısacık, YTB Başkanı Eren, Hollanda Sosyal İşler ve Çalışma Bakanlığı Sosyal Güvenlik ve Entegrasyondan Sorumlu Genel Müdür Araya Sumter, sanatçı Karsu Dönmez, Hollanda’daki Türk toplumunun temsilcileri ve çok sayıda davetli katıldı.
Afbeelding met kleding, persoon, person, publiek Automatisch gegenereerde beschrijving

Resepsiyonda konuşma yapan YTB Başkanı Eren, Hollanda’ya gelen Türk toplumunun burada çok önemli işler yaptığını ve ülkenin bugünkü noktaya ulaşmasında çok büyük katkısı olduğunu belirtti.
Büyükelçi Ünal da, Hollanda ile Türkiye arasındaki ilişkilerin çok daha eskiye dayandığını ve çok güçlü olduğunu belirterek, Türk işçi göçünün 60. yılının çok önemli kazanımlar ortaya çıkardığını vurguladı.
Resepsiyonda, YTB’nin yurt dışındaki Türk vatandaşlarına yönelik hizmetlerini anlatan video ve belgeseller gösterildi.
Programın son kısmında, Hollanda’ya gelen Türk toplumunun ilk ve dördüncü nesillerinden temsilcilere konuşmalarının ardından plaket verildi.
*********************

HTİB

HOLLANDA TÜRKİYELİ İŞÇİLER BİRLİĞİ HTİB’NİN PROGRAMI

Hollanda Türkiyeli İşçiler Birliği HTİB’nin Türkiye-Hollanda iş gücü sözleşmesinin 60’ıncı yılı ve HTİB’nin 50’inci kuruluş yıldönümünü birlikte kutladı.

Afbeelding met kleding, tekst, persoon, microfoon Automatisch gegenereerde beschrijving

14 Haziran 2024 günü, Amsterdam Belediyesi Meclis üyesi Touria Meliani’nin açılışını yaptığı resepsiyona, gazeteci Suzan Yücel, Şaban Ol, Erdal Balcı, Erhan Gürer ve Hamide Doğan’ın yanında kalabalık bir topluşluk katıldı.
                                        ********************

HOLLANDA TÜRKEVİ ARAŞTIRMALAR MERKEZİ’NDEN ETKİNLİKLER

Türkevi Araştırmalar Merkezi’nin, işgücü göçünün 60’ıncı yılına armağan olarak planladığı ve yürüttüğü 3 ana proje bulunmaktadır. Projeler, alan ve literatür araştırmalarından sonra, kitap olarak yayınlanacak ve Türkiye’de ve Hollanda’da düzenlenecek programlarla tanıtılacaktır. 2024 yılında yürütülen Türkevi projelerinin konuları şöyle:
-2023 Türkiye Depremi & Hollanda Türkiye Dayanışması
-60’ıncı Yıl, 60 Genç Projesi: Üçüncü kuşakla konuşmalar (Sözlü Tarih Çalışması)
-Hollanda Türk Göç Tarihinin 60”ıncı yılına Türkevi Derneği’nden 60 proje ve
Program (1987 – 2024 / Literatür Araştırması)

2023 Türkiye Depremi & Hollanda Türkiye Dayanışması
6 Şubat 2023 tarihinde, Türkiye ve komşu ülke Suriye’de iki ayrı ağır deprem meydana geldi. Depremden, sadece Türkiye’de on üç milyon insan direk etkilenirken, on binlerce insan hayatını kaybetti ve yaralandı. Deprem, bölge ve ülke insanını büyük bir acıyla karşı karşıya bıraktı. Tarihi ve zor bir acı yaşandı. Türkiye başta olmak üzere, dünyanın her yerinden depremzedelerin yaralarını sarmak için harekete geçildi. Acıların paylaşılması, yaraların sarılması için, Hollanda’dan da hızlı bir şekilde organizasyonlar başladı. Ayni ve maddi yardımlar, kampanyalar, programlar, depremzedeler yararına konserler ve etkinliklerin sayısı her geçen gün aratarak devam etti. Hollanda acil kurtarma ekibi USAR ve Uluslararası “Hava Ambulans Hizmeti” (MEDEVAC) bölgeye gitti. Birlikte Çalışan Hollanda Yardım Kuruluşları, Giro555 olarak deprem kampanyası yürüttü ve 124 milyon Euro toplandı. Belediyeler ayrı ayrı yardım ettiler. Türk kurum ve kuruluşları, Hollanda şirketleri, Türk girişimcileri ile bireysel kampanyalar yürütüldü ve sürdürülebilir projeler hayata geçirildi.

Türkevi Araştırmalar Merkezi, Türkiye ve Suriye’de meydana gelen 2023 depremi sonrası, Hollanda’da yürütülen deprem yardımları ve bu çerçevedeki faaliyetleri araştırdı. Sonuçları kitap olarak yayınladı ve Amsterdam’da organize edilen bir tanıtım programıyla kamuoyuna sundu.

60’ıncı Yıl, 60 Genç Projesi: Üçüncü kuşakla konuşmalar (Sözlü Tarih Çalışması)
2024 yılı, Hollanda ile 19 Ağustos 1964 tarihinde Lahey’de imzalanan işgücü anlaşmasının altmışıncı yılıdır. Altmış yıllık göç süreci boyunca önemli birikimi içerisinde barındıran Türk diasporasına dair çeşitli araştırma ve çalışmalar yapılmıştır. Türkiye ile Hollanda arasında imzalanan işgücü anlaşmasının altmışıncı yılına özel olarak, üçüncü kuşağı kapsayan 18 ile 30 yaş arasında 60 Türk gencin hayat hikayesine odaklanan bir kitap çalışması hayata geçirilmiştir. Bu hikâyelerde, Hollanda’daki Türk gençlerinin Türkçe ile etkileşiminden, eğitimdeki konumlarına, sosyal hayattaki varlıklarından iş piyasasındaki etkinliklerine değin farklı hayat tecrübelerinden kesitler aktarılmaktadır. Literatürdeki çalışmaların daha çok Almanya ve birinci nesil odaklı olduğu dikkate alınarak Hollanda’daki Türk diasporası içerisindeki gençlerin hikayelerini kapsayan bu çalışma literatürdeki önemli bir eksikliği doldurmaktadır.

Hollanda Türk Göç Tarihinin 60’ıncı yılına Türkevi Derneği’nden 60 proje ve Program (1987 – 2024 / Literatür Araştırması)
Hollanda Türkevi Derneği, 1987 – 2024 yılları arasında, Hollanda başta olmak üzere, Avrupa, Türkiye, Balkanlar ve kültür coğrafyamızda 2000’ne yakın proje, program ve etkinlik gerçekleştirdi. Sürdürülebilir projeler arasında, siyasal katılım alanında “Amsterdam Tartışmaları”, medya alanında “Avrupa Türkçe Süreli Yayınlar Sempozyumları”, kültür ve sanat alanında “Türkevi Konuşmaları”, tarih alanında “Hollanda Türkiye İlişkileri”, literatür alanında “Türkevi Yayınları”, Türk Dünyasına yönelik “Avrasya Sivil Toplum Forumu”, Türk kültür referanslarının Hollandacaya tercümesi “Mesnevi, Dede Efendi, Hacı Bektaş Veli, Ahilik, Yunus Emre, Sarı Saltuk, Ahmed Yesevi, Evliya Çelebi, Farabi”, genel kültür alanında “Biyografi Okumaları”, spor alanında “Yağlı Güreş Şampiyonluğu”, tasavvuf alanında “Şeb-i Arus”, “Uluslararası kalkınma işbirliği projeleri”, “Erasmus Öğrenci ve Öğretim Görevlileri Hareketliliği” gibi programlar yer almaktadır.

Hollanda’ya Türk iş gücü göçünün 60’ıncı yılı olan 2024’te, Türkevi’nin 1987-2024 yılları arasında gerçekleştirdiği 2000’ne yakın proje ve program içinden 60 etkinlik seçilerek, literatür araştırması yapılmıştır.”

Her yiğidin bir yoğurt yiyişi olduğu malumdur. Türkevi Araştırmalar Merkezi de, vizyonuna uygun bu üç dev proje ile, göçün 60’ıncı yılana katkıda bulunarak, 2024 yılını bu şekilde değerlendirmektedir. Yapılan bu çalışmalar, hiç şüphesiz iki ülke arasındaki ilişkilere katkıda bulunurken, Avrupa Türklerinin 60 yıl gibi süreçte nereden nereye geldiklerini de açıklamaktadır.
****************************

HOLLANDA’NIN ANKARA BÜYÜKELÇİLİĞİNİN ETKİNLİKLERİ

İşgücü Anlaşması’nın 60 yılı: Ortak tarih, ortak gelecek

İşgücü Anlaşması’nın 60 yılı: Ortak tarih, ortak gelecek

Hollanda’nın Ankara Büyükelçisi Joep Wijnands, İş gücü sözleşmesini kutlamak için yaptıkları ve yapacakları etkinlikleri şöyle anlattı:

“Altmış yıl önce 19 Ağustos 1964’te, Hollanda Krallığı, Türkiye Cumhuriyeti ile yurttaşlarını Hollanda’da çalışmaya davet eden bir anlaşma imzaladı. Bu yıl, Türkiye – Hollanda ilişkilerindeki bu dönüm noktasının 60. yıl dönümünü kutluyoruz. 1960’ta Hollanda’da sadece 200 Türk yaşarken, günümüzde yarım milyona yakın insanın Türkiye kökenleri mevcut. Ülkelerimiz arasındaki 1964 anlaşması, bu tarihi gelişmenin meşhur doğum belgesi olarak kabul edilebilir.

Hollanda’ya gelen ilk kuşak Türkler, 1960’larda hâlâ İkinci Dünya Savaşı’nın yıkıcı etkilerinden sıyrılmaya çalışan ülkemin yeniden inşasında ve kalkınmasında mühim bir rol oynadı. Yakın zamanda, bu ilk kuşak Türk-Hollandalılardan bazılarının emekliliklerini geçirdiği Yozgat ilindeki bir huzurevini ziyaret etme fırsatım oldu. Bana onlarca yıl önce Hollanda’ya yaptıkları yolculukları anlattılar. Cömertliklerinden, dayanıklılıklarından ve hem Türkiye’ye hem Hollanda’ya olan sevgilerinden ilham aldım. Bu ilk kuşak inanılmaz derecede çok çalıştı ve Hollanda’nın ekonomik kalkınmasına önemli katkılarda bulunurken aynı zamanda sonraki kuşaklar için de yol açtı.

Bu ortak tarihte kadınların oynadığı önemli rolü unutmamalıyız. Dikkat, genellikle babalara ve büyükbabalara yönelse de, anneler ve büyükanneler de Hollanda’ya geldi. Bu kadınlar, gerçek öncülerdi ve katkıları her zaman tam olarak takdir edilmedi. Bu cesur kadınların mirasını onurlandırmak için Hollanda’dan “Kadın Türk Öncüleri” adlı sergi, Türkiye’yi dolaşarak üç kuşaktan Türk-Hollandalı kadınların öykülerini anlatıyor.

Farklı bir kültüre ve topluma entegre olmak; dil engelleri, farklı gelenekler ya da konut ve istihdam gibi alanlarda elbette zorlu olabilir. Bu zorluklara rağmen ilk kuşak ve onların çocuklarıyla torunları, yaşamın her alanında etkin olarak Hollanda toplumunun ayrılmaz bir parçası haline geldi. Girişimcilerden, bankacılardan öğretmenlere ve doktorlara, tasarımcılardan, hemşirelerden parlamenterlere ve mühendislere kadar Türk-Hollandalılar, Hollanda toplumunun ve ekonomisinin her alanına katkıda bulunuyor.

Toplumlarımızın paylaştığı bir özellik, güçlü girişimci ruhlarımız. Türkiye Cumhuriyeti istatistiklerine göre Hollanda, Türkiye’deki en büyük yabancı doğrudan yatırımcı ve yaklaşık 3 bin Hollandalı şirket burada faaliyet gösteriyor. Hollanda ayrıca birçok Türkiye kökenli girişimciye sahip. Bunların birçoğu Türkiye ile ticaret ve Türkiye’ye yatırım yapmaktadır. Bu da ekonomik bağlarımızı daha da güçlendirmektedir.

Bu 60 yıllık tarihe geri dönüp baktığımızda kutlanacak çok şey olduğunu görüyoruz. Türkiye ile Hollanda arasındaki ilişki, toplumlar ve bireyler arası günlük temaslar sayesinde gerçekten eşsizdir. Her iki ülkeye de bağlılık hisseden birçok insan, yalnızca ortak bir tarihimiz değil, aynı zamanda ortak bir geleceğimiz olmasını da sağlar. Bu insanlar, uluslarımız arasındaki kalıcı dostluğun yaşayan kanıtıdır.

“TÜRK KADIN ÖNCÜLERİ”

Hollanda’nın Haarlem şehrindeki Verwey Müzesi tarafından projelendirilen “Türk Kadın Öncüleri” sergisi, Hollanda’ya göç etmiş kadınların öykülerini anlatıyor. Fotoğraf sanatçıları Bertienvan Manen, Bercis G. Metz, Muhammet Sağ ve Çiğdem Yüksel’in 26 portre yapıtından oluşan sergi, 29 Eylül – 9 Nisan arası müzede sergilendikten sonra Türkiye’nin yolunu tuttu ve Toplumsal Araştırmalar Vakfı ve Hollanda Büyükelçiliği’nin işbirliğiyle Bursa, Emirdağ ve İstanbul’u ziyaret etti. 12 Eylül’e kadar Yozgat’ta görülebilecek sergi, ardından Ankara (16 Eylül – 16 Ekim), Eskişehir (19 Ekim – 1 Kasım), Afyon (2-17 Kasım) ve Konya’yı (18 Kasım – 18 Aralık) ziyaret edecek.

HOLLANDA’DA EN ÜNLÜ VE EN BAŞARILI 600 TÜRK KADINI

Afbeelding met tekst, Menselijk gezicht, kleding, vrouw Automatisch gegenereerde beschrijving

Hollanda Büyükelçisi Wijnands’ın dile getirdiği, “Türk Kadın Öncüleri” sergisi, bana kendi yaptığım bir çalışmayı da hatırlattı. Bugünkü yazıma eklemeyi hiç düşünmediğim bir çalışmaydı bu.
Aslında bu çalışmayı 60’ıncı yıl kutlaması için yapmıştım.
Ne mi yapmıştırm?
Önce, Hollanda’da sanatçı, yazar, modacı, sporcu ve siyasetçilik dallarında çok ünlenmiş Türk kadınlarını aradım ve buldum. 60 Türk kadını bulmayı amaçşamıştım. Ama sayı 100’ü geçmişti. Bu sayının 600’ü bulması güçtü. Bunun üzerine çok başarılı olmuş kadınlarımızı da bulmayı amaçladım. Çok uzun bir çalışma sonunda, başarılı kadınlarımızın sayısı ile 600’ü buldum.
Bu çalışmam, Hollanda’da aylık yayınlanmakt aolan KADIN dergisi tarafından, ‘Özel sayı’ olarak yayınlanacak.
                                      ******************

YAPILACAK OLAN ETKİNLİKLER

İş gücü sözleşmesinin 60’ıncı yılı kutlamaları bu yılın sonuna kadar sürecek.
Yapılacak olan etkinliklerin en büyüğü, Hollanda Türk İş Adamları Derneği HOTİAD tarafından yapılacak.

HOTİAD camiasından seçilen bir ekip, Hollanda’da ‘İZ BIRAKANLAR’ı seçmek için bir jüri oluşturdu. Yapılan duyurular ile, Hollanda’da iz bırakmış kişilerin isimleri toparlandı. Toparlanan isimleri tasnif etmek aylarca sürdü. Sonunda jüri üyelerine bu ‘İz bırakanlar’ın yaşam öyküleri yazılı olarak sunuldu. Jüri üyeleri şimdi, yüzlerce aday içersinde, ilk 10’da yer alacak isimleri saptıyor. Bununla ilgili olarak 1 Kasım günü bir gala programlandı. İçeriği, yeri ve saati daha sonra açıklanacak olan bu galada, önce ilk 10 ‘İz bırakan’ ilan edilecek ve ödülleri verilecek. Daha sonra da Hollanda göç tarihi ele alınacak.
Konuyla ilgili olarak HOTİAD’ın Başkanı Hikmet Gürcüoğlu şu açıklamayı yaptı:

Afbeelding met tekst, person, pak, Nieuws Automatisch gegenereerde beschrijving

“Hollanda Türk Toplumunun Hollanda’ya göç ve yerleşim sürecinde, birinci nesilden bazı isimler öncü olma görevi yapmışlardır. Bu isimler, değişik alanlarda, bir toplum emektarlığı yaparak, büyük bir özveri ve adanmışlık ruhu ile çalışıp, toplumsal kazanımlar sağlamışlardır.
Aynı isimler, bu kazanımlarla sürecin daha hızlı ve sağlıklı gelişmesine katkı sunmuşlardır.

HOTİAD olarak, göçün 60’ıncı yılında, bu öncü emektarları bir program ile yâd etmek istiyoruz. Yaşamakta olanlara uzun ve sağlıklı bir ömür diliyoruz. Vefat etmiş olanların yakınlarının katılabileceği representable bir programla, Hollanda Türk Toplumu adına kendilerini onore etmek istiyoruz. Dönemin yüksek büroktatları gibi, tüm paydaşların davetli olacağı, anıların canlı paylaşılacağı, zengin bir program tasarlamaktayız.

Bu sürecin asıl kahramanları olan birinci neslin, emekleri önünde saygı ile eğilerek onları anmak, şükranlarımızı dile getirmek  istiyoruz. 

Bizim için bu grubun tamamı çok özel. Fakat grup içerisinde bazı isimler vardı ki,  bunlar çok müstesna. Yaptıkları ile silinmez izler bıraktılar.

Bu isimler bir çok alanda göç sürecinin başarı ile yaşanmasına özel katkılar sundular.
Biz onları ‘yol açanlar, temel atanlar’ olarak isimlendiriyoruz.

Bu program ile onları onore edip, tarihe not düşmek istiyoruz.”
******************

TÜRK İSLAM KÜLTÜR DERNEKLERİ FEDERASYONU’NUN ETKİNLİĞİ

Afbeelding met tekst, pak, Lettertype, Merk Automatisch gegenereerde beschrijving

Başkanlığını Ömer Altay’ın yaptığı Türk İslam Kültür Denekleri Federasyonu’nun (TİKDF), Türk İslam Kültür Federasyonu TİCF) ile ortaklaşa bir kutlama töreni yapacak.

5 Ekim günü Hilversum’daki şehir kütüphanesi’nde saat 12.00’de başlayacak olan 60’ıncı yıl toplantısı, aynı zamanda, Hilversum şehrinin kuruluşunun 600’üncü yılı olarak da kutlanacak.
Lahey Büyükelçimizin yanında, Kuzey Hollanda Valisi, Hilversum Belediye Başkanı, Başkonsoloslarımız ve YTB temsicisi ve diğer davetliler katılacağı toplantı, Hollanda’nın Hollywood’u olarak bilinen Hilversum’da, medyanın da ilgisini çekecek.

************************

GÖÇ ARAŞTIRMALAR VAKFI’NIN ANKARA’DAKİ ETKİNLİĞİ

Afbeelding met tekst, schermopname, Lettertype, menu Automatisch gegenereerde beschrijving
İş gücü anlaşmasının 60’ıncı yıl dönümü münasebetiyle, 24 Ağustos 2024 Türkiye Hollanda İş Gücü Anlaşması’nın tarihsel süreci, aynı şekilde göçün sosyo-ekonomik boyutu istihdam, eğitim ve toplumsal katılım gibi alt başlıklar altında ele alınacaktır. Diğer taraftan program içerisinde Hollanda’nın göç politikalarına ve Türk toplumunun dinamiklerine kimlik, vatandaşlık ve aidiyet yönüyle değinilecektir. Ayrıca Hollanda’daki Türk toplumunun örgütlenme biçimleri ve sivil toplum kuruluşları konuları da program dahilinde ele alınacaktır. Konferans kapmasında genel olarak mevcut sorunlara vurgu yapılması ve iki ülke arasındaki ilişkiler değerlendirilerek bir gelecek projeksiyonu çizilmesi amaçlanmaktadır.

***************

TÜRKİYE YAZARLAR BİRLİĞİ KONYA ŞUBESİNİN ETKİNLİĞİ

Afbeelding met tekst, kleding, Menselijk gezicht, person Automatisch gegenereerde beschrijving
                  ************************

HOLLANDA’DA TÜRK GİRİŞİMCİLERİN 60’INCI YIL ETKİNLİĞİ:
GEÇMİŞTEN GELEN BAŞARILAR

Afbeelding met persoon, kleding, glimlach, Menselijk gezicht Automatisch gegenereerde beschrijving Hollanda’da Türk göçmenlerinin 60. yıl dönümü, KOV Den Bosch Türk Girişimciler Derneği tarafından düzenlenen anlamlı bir programla kutlandı. İlk nesil ve yeni kuşak girişimcilerin bir araya geldiği etkinlikte, göç hikayeleri paylaşıldı, başarılar kutlandı ve geleceğe dair planlar yapıldı.

                           **************

…VE İŞTE TÜRKİYE –HOLLANDA İŞGÜCÜ ANLAŞMASI

Afbeelding met kleding, person, persoon, muur Automatisch gegenereerde beschrijving

Anlaşmanın İmzalandığı Tarih ve Yer: 19 Ağustos 1964, Lahey

19 Ağustos 1964 tarihinde Lahey’de imzalanmış olan Türkiye – Hollanda İşgücü Anlaşması, aynı tarihte yürürlüğe girmiştir.
25 maddeden oluşan bu anlaşmaya göre her iki devlet, Türk işçilerinin Hollanda’da çalıştırılmalarının sağlanmasının, her iki memleketin yararına olduğunu kabul ederek, Türk işçilerinin toplanması, Hollanda’ya yollanması ve orada işe yerleştirilmesi hakkında bir anlaşmaya varmak amacıyla mutabık kalmışlardır.

Batı Avrupa ülkelerinin işçi alımını durdurdukları 1973-1974 yıllarından bu yana, anılan Anlaşma kapsamında Hollanda’ya işgücü gönderilmemektedir.

Hollanda ile Türkiye arasındaki işgücü anlaşmasını imzalamak için Hollanda’ya gelen, zamanın Çalışma Bakanı Bülent Ecevit, imza töreninden önce Hollandalı yetkililerle, Amsterdam’daki İjburg Türk İşçi Kampı’na gelmişti. İmza atılmadan önce Türk işçilerine bilgi veren Bülent Ecevit’i dinleyenler arasında İbrahim Görmez de vardı. Hollanda’da henüz 5 aylık bir deneyimi olan İbrahim Görmez, daha sonra Hollanda Türk İslam ve Kültür Dernekleri Federasyonu Başkanı olmuş ve Türkler için bir Radyo-Televizyon Kurumu kazandırarak başkanı olmuştu.
Nacizane şahsım ise, bir dünya turunun ardından 1967 yılında Hollanda’ya geldim.

Afbeelding met krant, tekst, Nieuws, Krantenpapier Automatisch gegenereerde beschrijving

Ecevit’in beraberinde Ankara’dan gelen diplomatlar, Lahey Büyükelçimiz ve Hollandalı Bakan ve bürokratlar vardı. İjburg işçi kampında hazırlanan Türk yiyecekleri, bir müzik grubunun sunduğu şarkılar arasında afiyetle yenildi. Daha sonra Lahey’e geçildi ve tarihi anlaşma imzalandı.

Afbeelding met kleding, persoon, Menselijk gezicht, overdekt Automatisch gegenereerde beschrijving
Çalışma Bakanı iken Hollanda’ya gelip ikili sözleşmeyi imzalayan Bülent Ecevit, 10 yıl sonra 1974 yılında Başbakan iken, Kıbrıs’a çıkarma yapmış ve adı ‘Karaoğlan’ olarak kalplere yazılmıştı.
O sırada ziyaret ettiğim Ecevit ile uzun bir söyleşi yapmıştım

ANLAŞMANIN İÇERİĞİ

Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Hollanda Krallığı Hükümeti, iki memleket arasındaki dostluk bağlarını ve karşılıklı işgücünün ihtiyaçlarını göz önünde tutarak, Türk işçilerinin Hollanda’da çalıştırılmalarının sağlanmasının her iki memleketin yararına olduğunu kabul ederek, Türk işçilerinin toplanması, Hollanda’ya yollanması ve orada işe yerleştirilmesi hakkında bir anlaşmaya varmak arzusu ile, aşağıdaki hususlar üzerinde mutabık kalmışlardır.

İki ülke arasında yapılan sözleşme hâlâ yürürlüktedir ama, maalesef Hollanda, uyulması gereken şartlardan bazılarını hiçe sayarak uygulamamaktadır. Bunlardan en önemlisi de, Türk çocuklarının Türkçe eğitim yapamamasıdır. Çeşitli mahkeme kararlarına rağmen, Türkçe eğitimi için hem maddi ve hem de fiziki imkân tanımayan Hollanda, bu konuda protesto edilmektedir.

Afbeelding met kleding, person, persoon, schoeisel Automatisch gegenereerde beschrijving
1964 anlaşması imzalandıktan sonra Hollanda’ya THY ile gelen ilk Türk işçi kafilesi

GENEL HÜKÜMLER

Madde 1

Türk işçilerinin toplanması, Hollanda’ya yollanması ve orada işe yerleştirilmesi konusunda: Türkiye yönünden, Ankara’da Türkiye İş Kurumu (bundan sonra Kurum olarak geçecektir) yetkilidir. Hollanda yönünden, Lahey’de Sosyal İşler ve Sağlık Bakanlığı İşverme Müdürlüğü (bundan sonra Direction olarak geçecektir) yetkilidir.

Madde 2

1. Direction, yetkili Türk makamlarının gerekli tedbirleri zamanında alabilmeleri ve işçi taleplerini karşılayabilmelerini sağlamak üzere, en az altı ayda bir Hollanda sanayiinin Türk işgücü ihtiyacını, iş ve sanayi kolları ile meslekler belirtilmek suretiyle, Kuruma bildirir.

2. Kurum, mevcut işçilerle talebin ne nisbette karşılanabileceğini tezelden Direction’a bildirir.

Madde 3

1. Direction, iş ve ücret genel şartları ile yaşama şartları hakkında işçilerin aydınlatılmalarını sağlayabilecek bütün bilgileri Kuruma verir.

2. Direction, Hollanda sanayinin çeşitli kesimlerindeki ortalama ücretler ve ortalama çalışma süreleri; vergi, sosyal sigorta primleri, vesair ücretlerden yapılacak kesinti miktarları ile genel olarak fiyatlar ve geçim şartları hakkındaki bütün bilgiyi verir.

3. Bu konuda gerektikçe tamamlayıcı bilgi verilir.

Afbeelding met tekst, Lettertype, ontvangst, schermopname Automatisch gegenereerde beschrijving

İki ülke arasında çifte vergilendirmeyi önlemek için
1986 yılında ikili sözleşme imzalanmıştı.

İŞÇİLERİN TOPLANMASI VE İŞE YERLEŞTİRİLMESİ

Madde 4

1. Direction, ikinci maddede belirtilen bilgiyi dikkate alarak, Hollanda işverenlerinin iş tekliflerini Kuruma bildirir.

2. İş teklifleri, işin niteliği, türü ve müddeti, brüt ve net ücretler, çalışma şartları, işçilerin iaşe ve ibate imkânları ile diğer lüzumlu ve faydalı bilgileri tam olarak kapsamalıdır.

3. Biriş teklifi müsait karşılandığı takdirde, Kurum, bu iş teklifinin şartları ile diğer yararlı bilgilerin, ilgili işçilere tezelden duyurulmasını sağlayacak tedbirleri alır. 70 Uluslararası İşgücü Anlaşmaları 61

Madde 5

Türk işçilerinin Hollanda’da çalışabilecekleri yaş hadleri aşağıdaki şekilde tespit edilmiştir;

Kalifiye olmayan işçiler için, 21-35 yaş arası,

Kalifiye ve uzman işçiler için, 23-45 yaş arası.

Bu yaş hadleri, ismen işçi istenmesi halinde veya özel hallerde Kurum ile Direction’un anlaşması ile değiştirilebilir.

Madde 6

1. Hollanda’da bir işe yerleştirilmek üzere aday gösterilen işçilerin sağlık muayeneleri Kurumca sağlanır. Adaylar, mesleki ehliyet ve Direction’un koyduğu diğer özel şartlar bakımından Kurum tarafından yoklamaya tabi tutulur.

2. Her adayın tabi tutulacağı bu yoklamanın sonucu, şekli müştereken tespit olunan formülere işlenir. 3. Kurum, adli sicilleri temiz olmayan ya da sosyal ve ahlaki bakımlardan kötü tavır ve hareketleri bilinen adayların takdim edilmemesi hususuna itina eder.

4. Kabul edilen adayların listesi ve her biri için doldurulan formülerler Kurumca Direction’a gönderilir.

Madde 7

1. Direction, Kurum tarafından takdim edilen adayların kesin seçmesini yapmakla görevli bir heyeti Türkiye’ye gönderebilir.

2. Kurum, yukarıda adı geçen heyetin incelemelerini yetkili ve çabuk yapabilmesi için, müştereken tespit edilecek seçme yerlerinde lüzumlu bina ve vasıtaları heyet emrine verir.

Madde 8

Direction, kesin olarak kabul edilmiş bulunan adayların bir listesini, mümkün olduğu kadar çabuk Kuruma gönderir.

Afbeelding met tekst, brief, papier, boek Automatisch gegenereerde beschrijving

Madde 9

1. Direction, kesin olarak kabul edilen her işçi için, müştereken tespit edilen bir modele uygun olarak Türk ve Hollanda dilleri ile iki nüsha halinde hazırlanmış ve işveren tarafından imzalanmış bir iş sözleşmesini Kuruma gönderir. Bu iş sözleşmesi işçi tarafından Türkiye’den hareketinden önce imzalanmış olmalıdır.

2. İş sözleşmesinin geçerlilik süresi bir yıldır. Müştereken kabul edilecek özel hallerde iş sözleşmelerinin süreleri, sekiz aydan fazla olmak kaydıyla, bir yıldan az olabilir.

Madde 10

1. Dokuzuncu maddede bahsi geçen iş sözleşmesinin alınmasını müteakip Kurum işçiye pasaport çıkarılmasını sağlar.

2. İşçi, ayrıca medeni durumunu, bakımı ile yükümlü olduğu aile fertlerini gösterir belgelerle 6 ncı maddenin 3 üncü bendinde belirtilen, adli iyi durum belgesine de sahip olmalıdır.

Madde 11

1. Kurum, kabul edilmiş olan işçilerin Direction’la müştereken tespit edilen tarihlerde ve yerlerde harekete hazır bulunmalarına itina eder.

2. İşçilerin hareket yerinden Hollanda’ya nakilleri, Kurum ile danışmadan sonra Direction’ca düzenlenir ve masraflar Direction tarafından doğruca ilgililere ödenir.

3. Bu maddede sözü geçen nakil masrafları işverenlere aittir. İşverenler bu masrafları Direction’a ödemeyi taahhüt etmekle mükelleftirler.

Madde 12

Türk işçilerinin Türkiye’den Hollanda’ya hava yolu ile nakledilmeleri halinde nakil işine iki memleketin havayolu müesseseleri iştirak edebilir.

Madde 13

Hollanda işverenleri, Direction’un veya heyetin işçinin mesleki ehliyetine ilişkin kararına karşı ancak işçinin işindeki ehliyetsizliği aşikar şekilde sabit olduğu taktirde Hollanda Çalışma Büroları nezdinde itirazda bulunabilirler. Bu gibi hallerde, Hollanda Çalışma Büroları ilgililere mesleki ehliyetlerine uygun iş teminine çalışırlar.

Madde 14

İsmen yapılan talepler ancak Hollanda’da oturan Türk işçileri ile veya Hollanda’da yerleşmiş işverenlerle ilişkileri olan Türk işçilerine ait olduğu takdirde Direction tarafından Kuruma intikal ettirilir. Bu talepler hakkında yapılacak işlemi Kurum kararlaştırır.

Madde 15

1. Altıncı madde gereğince yapılacak ilk seçmeye ait masraflar Türk tarafına aittir. Bu masraflar, işçilerin tıbbi muayene ve mesleki seçme masraflarını, oturdukları yerlerden muayene ve seçme mahallerine kadar olan seyahat giderlerini ve seçme yerlerindeki ikametleri süresince iaşe ve ibate masraflarını kapsar.

2. Heyetin yaptıracağı özel tıbbi muayene ve mesleki seçmeye ait masraflar Hollanda tarafına aittir. 3. Heyetin çalışma masrafları Hollanda tarafınca karşılanır.

Madde 16

Direction, bu anlaşma çerçevesi içinde Hollanda’ya varan işçilerin listelerini, işverenlerin adresleri ile işçilerin Hollanda’daki ilk adreslerini belirtmek suretiyle, Lahey’deki Türkiye Büyükelçiliğine gönderir.

GENEL ÇALIŞMA ŞARTLARI

Madde 17

1. Hollanda’da çalışan Türk işçileri, Hollanda’lı işçiler için uygulanan ücret (ücretli izin dâhil) ve çalışma şartlarından, kanun hükümlerinden, toplu iş sözleşmeleri ile mesleki örf ve mahalli adetlerden eşit şekilde faydalanırlar.

2. Türk işçileri, işçi sağlığı ve iş güvenliği ile lojman konularındaki kanunların uygulanması bakımından Hollanda’lı işçilere sağlanan hak ve himayelerden Hollanda’lı işçilerle eşit şekilde faydalanırlar.

3. Türk işçileri, Hollanda mevzuatının (aile yardımları dâhil) sosyal güvenlik konusunda Hollanda’lı işçilere sağladığı avantajlardan, mevzuattaki şartları yerine getirmeleri kaydıyla, faydalanırlar.

4. Hollanda makamları, bu hükümlerin uygulanmasına ve özellikle işçinin Hollanda’ya varışı anında işe alınma şartlarının adı geçen hükümlere uygun olmasına itina gösterirler.

5. Türk işçilerinin, ayrıca, iş anlaşmazlığı halinde, Hollanda vatandaşlarına uygulanan aynı şartlar dâhilinde, yetkili idari veya adli Hollanda mercilerine müracaat etmeye hakları vardır.

Madde 18

Türk işçileri tasarruflarının tamamını Hollanda’da yürürlükte olan hükümler dairesinde Türkiye’ye gönderebilirler.

Madde 19

1. Yetkili Hollanda makamları ve Hollanda’lı işverenler, Türk işçilerine, özellikle istihdamlarının başlangıç devresinde, yeni muhitlerine intibaklarını sağlamak bakımından gerekli her türlü yardımda bulunacaklardır.

2. Akit tarafların yetkili makamları, Hollanda ve Türk sosyal ve dini teşekküllerini Hollanda’daki Türk işçilerinin intibakını kolaylaştırmak gayesine yöneltilmiş bütün teşekküllerini dürüstçe araştırıp destekleyeceklerdir. Yukarıda belirtilen Türk ve Hollanda teşekkülleri arasında işbirliği yapılması da kolaylaştırılacaktır.

Madde 20

1. Hollanda makamlarının müsaadesiyle iş sözleşmesi uzatılmayan veya yeni bir işe girmeyen işçi, iş sözleşmesi sonunda Türkiye’ye dönmek zorundadır.

2. İş sözleşmesinin sona ermesi veya bozulması hallerinde memlekete dönüş masrafları Hollanda’lı işverenlerce karşılanır. Bununla birlikte, sözleşme işçinin ağır bir kusuru sonucunda bozulmuşsa veya bozma için işçinin ileri sürdüğü sebepler geçerli değilse; dönüş masrafları işçi tarafından ödenir. Bu konuda karar verme yetkisi işyerinin bulunduğu bölgenin Çalışma Bürosuna aittir.

3. İlk iş sözleşmesi yenilenen işçi iznini Türkiye’de geçirmek isterse, gidiş-dönüş yol masrafları işveren tarafından karşılanır. Müteakip yenilemelerde işçilere böyle bir kolaylık gösterilmesi zorunluluğu yoktur.

SON HÜKÜMLER

Madde 21

Hollanda makamları, bu anlaşma çerçevesi içinde aldığı işçileri kamu düzeni ve güvenliği sebepleri ile Türkiye’ye iade edebilirler.

Madde 22

1. Akit taraflardan birinin isteği üzerine, en çok üçer temsilciden müteşekkil bir Karma Komisyon kurulabilir. Taraflar gereği kadar uzman bulundurabilir.

2. Bu anlaşmanın uygulanması sırasında çıkacak güçlüklerin çözümlenmesinde Kurumla Direction arasında bir mutabakata varılamadığı takdirde, Karma Komisyon bu güçlüklere çözüm yolu bulmaya çalışır. Bundan başka Karma Komisyon, Türk işçilerinin toplanması Hollanda’ya yollanması ve orada işe yerleştirilmesi ile ilgili genel nitelikteki meselelerle de meşgul olabilir. Gerekirse ele aldığı meselelerle ilgili olarak akit taraflara teklifler yapar.

3. Karma Komisyon iç teşkilatını ve çalışma tarzını kendisi tespit eder. Toplantılar sıra ile Türkiye’de ve Hollanda’da yapılır.

Madde 23

Bu anlaşma hükümleri, Hollanda bakımından Krallığın sadece Avrupa’daki toprakları için uygulanır.

Madde 24

İşbu anlaşmanın bir Türkçe tercümesi Türkiye Hükümeti tarafından Hollanda Hükümeti’ne, bir Flamanca tercümesi ise Hollanda Hükümeti tarafından Türk Hükümeti’ne sunulacaktır.

Madde 25

1. Bu anlaşma imzası tarihinde yürürlüğe girer.

2. İşbu anlaşma 31 Aralık 1964 tarihine kadar geçerlidir ve bitiminden en az üç ay önce akitlerden biri tarafından diplomatik yolla feshedilmediği taktirde bir yıl daha uzatılmış sayılır. Yukarıdaki hususları doğrulamak için akit tarafların yetkili temsilcileri işbu anlaşmayı imzalamışlardır.

19 Ağustos 1964 günü Lahey’de Fransızca olarak iki nüsha yapılmıştır.

Lahey, 19 Ağustos 1964.

Sayın Büyükelçi,

Hollanda Krallığı ile Türkiye Cumhuriyeti arasında bugün imzalanan Türk işçilerinin Hollanda’ya göçü, işe alınması ve istihdamına ilişkin Anlaşmaya ilişkin olarak, aşağıdaki hususları Ekselanslarının dikkatine sunmaktan onur duyarım:

  • A.Hollandalı işverenler, Türk işçilerinin Hollanda ile Türkiye arasındaki tüm ulaşım masraflarını üstlendiğinden, Hollanda elbette hangi ulaşım aracının (kara, deniz veya hava) kullanılacağını belirleyebilir ve bu ulaşımı hangi nakliye şirketlerinin sağlayacağı konusunda özgür seçim hakkına sahiptir. .
  • B.Yukarıdakiler özellikle hava taşımacılığı kullanıldığında geçerlidir; bu durumda söz konusu ülkelerin hükümetleri 12. Maddede öngörülen özgürlüğü garanti eder. Bu alanda sıkıntı çıkması halinde her iki hükümet de gerekli adımları atacak ve gecikmeden istenilen duruma kavuşturacaktır.
  • C.İkinci durumda, her iki Hükümet de her iki ülke tarafından onaylanan 30 Nisan 1956 tarihli Avrupa’da Tarifeli Olmayan Hava Hizmetlerine İlişkin Ticari Haklara İlişkin Çok Taraflı Anlaşmanın 2( c) Maddesine uygun olarak hareket edecektir.

Yukarıdaki hususlara katıldığınızı belirtirseniz çok memnun olurum.

Sayın Büyükelçi, en derin saygılarımın teminatını lütfen kabul edin.

(imza) L. DE BLOCK

Ekselânsları

Sayın Fuat Kepenek

Olağanüstü ve Yetkili

Türkiye Cumhuriyeti Büyükelçisi

Lahey’de.

NEDERLANDSE VERTALİNG VAN MİJN ANALYSE

IN HET 60E JAAR VAN DE MIGRATIE NAAR NEDERLAND: WAT WE HEBBEN GEWONNEN, BIJGEDRAGEN EN WAT WE KUNNEN VERLIEZEN…!

Wat we hebben gewonnen: Ze kwamen om een tractor te kopen. Ze kochten duizend tractors en overspoelden hun land met geld. Ze volgden onderwijs, werden werkgevers, politici, sporters, uitgevers, kunstenaars en bestuurders.

Wat we hebben bijgedragen: Ze speelden een belangrijke rol in de wederopbouw en ontwikkeling van het land dat probeerde de verwoestende gevolgen van de Tweede Wereldoorlog te overwinnen en droegen door het nieuw leven inblazen van de industrie aanzienlijk bij aan de huidige welvaart.

Wat we kunnen verliezen: In de afgelopen jaren zijn de Europese Turken en volgende generaties, die begonnen te worden geminacht door degenen in Turkije, in een identiteitscrisis beland. Ze staan voor het gevaar hun gevoel van verbondenheid te verliezen, doordat ze vastzitten tussen twee culturen.

Hieronder vindt u de vieringen van het 60e jubileum die het hele jaar door plaatsvonden en nog zullen plaatsvinden, evenals de inhoud van die overeenkomst.

ANALYSE VAN İLHAN KARAÇAY:

Migratie… Hoewel het lijkt op een simpel woord van drie letters, is het in feite een term die een hele wereld in zich herbergt. Het is een fenomeen dat diep verweven is met de Turkse geschiedenis en dat diepe sporen heeft nagelaten. Migratie is niet alleen een geografische beweging, maar ook een proces dat culturele, sociale en zelfs religieuze transformaties in gang zet. In de geschiedenis van de Turkse natie is migratie altijd een zoektocht geweest, een poging om een nieuw thuis te vinden en soms een symbool van ontsnapping. Door de geschiedenis heen is dit begrip gevormd door de heimwee naar het moederland.

En vandaag staan we in het 60e jaar van de arbeidsmigratie naar Nederland.

In de jaren vijftig emigreerden ongeveer 400.000 Nederlanders naar landen als Canada, Australië en Nieuw-Zeeland, wat een groot gat achterliet op de arbeidsmarkt van het land. Om deze leemte op te vullen, begon Nederland arbeiders te werven uit landen zoals Spanje, Italië, Joegoslavië en Griekenland. Turkije werd in dit proces een van de landen die arbeidskrachten exporteerden naar Nederland. Het arbeidsverdrag tussen Turkije en Nederland, ondertekend op 19 augustus 1964, opende een nieuw hoofdstuk in het leven van duizenden Turken.

Toen de Turkse arbeiders voor het eerst arriveerden, stonden ze voor grote uitdagingen. Ongeveer 5.000 Turken die vóór de overeenkomst naar Nederland kwamen, moesten met eigen middelen vechten om werk, voedsel en onderdak te vinden. De arbeiders die na de overeenkomst kwamen, konden echter meer georganiseerd werk en huisvesting vinden.

Toch kwamen de echte uitdagingen niet door de migratie zelf, maar door wat daarna gebeurde. Veel Turkse arbeiders, die van plan waren om na een paar jaar terug te keren, besloten uiteindelijk hun families over te laten komen. Dit besluit bracht ernstige problemen met zich mee, zoals huisvesting en onderwijs.

De moeilijkheden in de vroege jaren van de migratie waren niet te onderschatten. De gezondheidszorg was ontoereikend, de arbeidsomstandigheden waren zeer zwaar en er waren incidenten waarbij zelfs zieke arbeiders gedwongen werden om te werken onder strikte controle. In de jaren ’70 leidde de dood van een Turkse arbeider die ondanks zijn ziekte naar zijn werk werd gestuurd bij een scheepswerf in Amsterdam tot massale protesten. Dergelijke pijnlijke gebeurtenissen onthulden de dramatische en uitdagende kant van de migratie.

Desondanks slaagden de Turken erin om hun eigen weg te vinden. Met de tijd ontvluchtten sommigen de arbeidersklasse en werden ze kleine ondernemers. Wat begon als een reis met de gedachte “Op een dag zullen we terugkeren” voor de eerste generatie Turken, veranderde in een onderwijs- en loopbaanreis voor de tweede en derde generatie. Tegenwoordig hebben de Turken in Nederland niet alleen een plaats verworven als arbeidskrachten, maar ook als opgeleide en succesvolle individuen in de samenleving. Jonge mensen die in verschillende vakgebieden aan universiteiten studeren, hebben succes geboekt in de politiek, het bedrijfsleven en de kunst. De aanwezigheid van parlementariërs van Turkse afkomst in het Nederlandse parlement is een van de meest concrete bewijzen van deze successen.

De problemen van de eerste jaren van migratie hebben nu plaatsgemaakt voor andere discussies. De Turkse gemeenschap in Nederland is een integraal onderdeel van de samenleving geworden door haar opgeleide individuen, bedrijven en culturele bijdragen. Echter, dit succes heeft soms geleid tot negatieve reacties zoals jaloezie en discriminatie. De integratiediscussies die begin jaren 2000 plaatsvonden, waren de meest concrete voorbeelden van deze reacties. Maar met de tijd begonnen deze problemen ook te worden overwonnen.

Vandaag de dag beschouwt een groot deel van de Turkse gemeenschap in Nederland, hoewel ze hun wortels blijven behouden, Nederland ook als hun tweede thuis. Terwijl een aanzienlijk deel van de eerste generatie terugkeerde naar Turkije, blijven de nieuwe generaties in Nederland wonen. Islamitische begraafplaatsen zijn begonnen te openen en er zijn nu ook Turkse burgers die in Nederland worden begraven. Migratie is nu het einde van een tijdperk en het begin van permanente vestigingen geworden.

Op de 60e verjaardag van de Turkse arbeidsmigratie naar Nederland is het belangrijk om de pijn en moeilijkheden van het verleden te herinneren. Maar nog belangrijker zijn de positieve sporen die deze moeilijkheden hebben achtergelaten op de Turkse gemeenschap. Vandaag de dag dragen Turken niet alleen bij aan zichzelf, maar ook aan de economie en cultuur van beide landen. De evenementen die in het kader van de 60e verjaardag worden gehouden en zullen worden gehouden, zullen een gelegenheid bieden om dit verleden en de toekomst beter te begrijpen.

Tot slot, na 60 jaar, kan ik zeggen: de Turkse gemeenschap heeft in Nederland grote successen behaald. Maar ze hebben niet alleen gewonnen, ze hebben ook veel bijgedragen aan Nederland. Tegenwoordig hebben de opinieleiders binnen de Turkse gemeenschap in Nederland grote verantwoordelijkheden. Terwijl ze oplossingen zoeken voor de algemene problemen van de gemeenschap, moeten ze scheidende factoren zoals regionalisme en partijpolitiek opzij zetten. Onze jongeren zeggen nu: “We zullen niet terugkeren naar ons dorp, we zullen onze toekomst hier opbouwen”, terwijl ze vasthouden aan hun wortels maar hoopvol naar de toekomst kijken.

En dit is nu niet alleen een hoop, maar een werkelijkheid geworden.

MIJN BESCHOUWINGEN…

Als we eerlijk zijn, was de Turkse arbeidsmigratie een avontuur vol uitdagingen, waarin niet alleen individuen, maar ook samenlevingen op de proef werden gesteld. Toen de eerste golf van migratie begon, werden de arbeiders die uit Turkije kwamen in Nederland gezien als tijdelijke werknemers. Deze perceptie vertraagde niet alleen de integratie van de migranten in de samenleving, maar maakte het ook moeilijk voor hen om te accepteren dat ze in dit nieuwe land permanent waren. Maar met de tijd maakte deze perceptie van tijdelijk plaats voor permanent. Hoewel we nu een minderheid zijn, hebben we in Nederland een gevestigde orde.

In dit proces zijn de beleidslijnen van zowel de Turkse als de Nederlandse regeringen soms bekritiseerd. In de jaren waarin we naar de krakende uitzendingen van Radio TRT luisterden, verhinderden de binnenlandse politieke en economische moeilijkheden van Turkije dat het voldoende steun kon bieden aan zijn burgers in Europa. Sommige Turkse ministers en parlementsleden die destijds naar Nederland kwamen, toonden oppervlakkige belangstelling voor de problemen van de migranten. Ze spraken in vage termen en deden alsof ze de zorgen van de burgers noteerden, maar deze notities werden geschreven op de achterkant van sigarettenpakjes en leidden niet tot echte oplossingen. In de loop van de jaren begon deze situatie te veranderen en de Turkse regeringen ontwikkelden beleid dat hun burgers in het buitenland serieuzer nam. Deze verandering werd vooral zichtbaar door de toenemende diaspora-politiek in de laatste jaren.

Aan de Nederlandse kant onderging het migrantenbeleid in de loop van de tijd ook veranderingen. De harde politiek van Minister van Integratie Rita Verdonk, die ik beschouw als “harteloze Sabuha”, veroorzaakte grote teleurstelling binnen de migranten gemeenschap. Het beleid dat in de Verdonk-periode werd toegepast, was meer gericht op assimilatie dan op integratie. Daarom voelde de Turkse gemeenschap in Nederland zich buitengesloten en eenzaam. Maar zelfs de ministers die Verdonk opvolgden, konden de verwachtingen niet volledig waarmaken. Hoewel de benoeming van Ella Vogelaar hoop gaf, leidde haar voortzetting van dezelfde politiek tot teleurstelling bij de migranten. Echter, als resultaat van het democratische systeem in Nederland was het mogelijk om openlijk kritiek te leveren op deze ministers. Tijdens een bijeenkomst had ik het lef om tegen Ella Vogelaar te zeggen: “Uw komst in plaats van Verdonk had ons hoop gegeven, maar u heeft uw beloftes niet waargemaakt.”

Nu is de situatie anders. De nieuwe generaties die zijn opgegroeid en zich hebben ontwikkeld in Nederland, hebben niet alleen de uitdagingen van hun ouders overwonnen, maar hebben ook hun eigen stem gevonden in de samenleving. Hun successen zijn een bewijs van hun veerkracht en vastberadenheid. De aanwezigheid van Turkse ondernemers, academici, artiesten en politici in Nederland is een teken dat de Turkse gemeenschap hier niet alleen wortels heeft geschoten, maar ook heeft bijgedragen aan de samenleving.

In dit proces is het belangrijk dat we ons blijven ontwikkelen, dat we onze gemeenschap blijven ondersteunen en dat we solidair blijven. Het is tijd om vooruit te kijken, onze kinderen te ondersteunen en ervoor te zorgen dat de volgende 60 jaar nog succesvoller en vreugdevoller zullen zijn.

Devamını Oku

İLHAN KARAÇAY, KOMŞU VE KARDEŞ ŞEHİRLER ADANA-MERSİN ÇEKİŞMESİNİ GÖLGE ADAM’A SORDU: SÜKÛNET NASIL GELİR?

İLHAN KARAÇAY, KOMŞU VE KARDEŞ ŞEHİRLER ADANA-MERSİN ÇEKİŞMESİNİ GÖLGE ADAM’A SORDU: SÜKÛNET NASIL GELİR?
0

BEĞENDİM

ABONE OL

İLHAN KARAÇAY

İLHAN KARAÇAY, KOMŞU VE KARDEŞ ŞEHİRLER ADANA-MERSİN ÇEKİŞMESİNİ GÖLGE ADAM’A SORDU: SÜKÛNET NASIL GELİR?

ADANA-MERSİN: Tarih Boyunca Süregelen Bir Kardeşlik.

ÇUKUROVA ULUSLARARASI HAVALİMANI: Bölgeyi Birleştiren Proje olsun.

ŞAKİRPAŞA HAVALİMANI’NIN KAPANIŞI: Duygusal ve Ekonomik Etkiler.

BÖLGESEL KALKINMA VE DAYANIŞMA: Geleceği Birlikte İnşa Etmek.

SÜKÛNETİN ANAHTARI: Empati ve İletişim.

GÖLGE ADAM’DAN TAVSİYELER: Çekişme Yerine Ortak Çıkarlar.

Açılış medyada nasıl yankılandı? Yapımın Tarihçesi. Mersin Ticaret ve Sanayi Odası bülteni. Hepsi aşağıda…

İLHAN KARAÇAY SORDU, GÖLGE ADAM CEVAPLADI:

13 yıllık bekleyişin ardından, 10 Ağustos 2024 Pazar günü Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın uçağının inmesiyle açılışı gerçekleştirilen Çukurova Uluslararası Havalimanı, uzun süredir bölgedeki tartışmaların merkezinde yer aldı. Öncesinde yapılan değerlendirmeler ve açılışın ardından dile getirilen düşünceler, dostluk ve kardeşlik duygularının ötesine geçerek bazı sert söylemlere neden oldu.

Afbeelding met pak, kleding, person, persoon Automatisch gegenereerde beschrijving

Bu söylemler arasında, ben de bu konuda birçok kez yazılar kaleme aldım. “Yapacağız” diye büyük vaatlerde bulunanlara, “Don Kişot gibi yel değirmenleriyle savaşmayın” diye uyarıda bulundum. Şakirpaşa Havalimanı’nın kapatılmasına karşı çıkanların duygusal tepkileri ve bu durumu siyaset malzemesi yaparak, “İktidara geldiğimizde bu havalimanını yeniden açacağız” diyenlerin söylemleri ise hâlâ aynı hatalarla sürüyor.

Afbeelding met panorama, auto, gebouw, buitenshuis Automatisch gegenereerde beschrijvingAdana Şakirpaşa Havalimanı’na şehir içindeki gidiş yolundan, bekeleme salonunda çay kahve içilecek bir yer olmadığından, bekleme salonundaki kalabalıktan şikâyetçi olanlar, şimdilerde, yeni havalimanındaki gelişmeden memnun olmuşlardır.

Afbeelding met kleding, persoon, person, mensen Automatisch gegenereerde beschrijving

ARTIK SAKİNLEŞME ZAMANI
Bu noktada, artık tarafların sakinleşmesi, medeni ölçüler içinde çözüm yolları araması ve aklıselimle hareket etmesi gerektiği ortadadır. “Gidene, üzülsek de, ‘güle güle’ diyerek, gelene ise ‘hoş geldin’ diyerek yeni bir başlangıç için zemin oluşturmalıyız”.
Bu sürecin sakin bir atmosferde geçmesi gerektiğine inanıyorum.

Konuya dair bundan sonra ne yapılmalı ve nasıl bir yol izlenmeli sorularına yanıt ararken, çözüm önerileri sunmak amacıyla bir röportaj gerçekleştirdim. Tarafsız bir yaklaşımla kaleme aldığım bu röportajda, akil bir insanın sesine kulak vererek daha sağlıklı bir diyalog ortamı yaratmayı hedefliyorum.

İki komşu ve kardeş şehir olan Adana ve Mersin’in sakinleri arasında sükûnetin sağlanması adına, danışmanım ve sırdaşım “Gölge Adam” ile gerçekleştirdiğim bu röportajı sizlerle paylaşıyorum.

İŞTE O RÖPORTAJ:

Afbeelding met Menselijk gezicht, persoon, kleding, person Automatisch gegenereerde beschrijving

KARAÇAY: Çukurova Uluslararası Havalimanı’nın açılması ve Adana Şakirpaşa Havalimanı’nın yolculara kapanması konusunda, memnun olanlar ve olmayanlar, hatta çok kızanlar oldu. Malumunuz, Çukurova Uluslararası Havalimanı’nın serüveni hiç de olumlu değildi. Yıllarca sürüncemde kaldı. Bunun nedenlerinden biri de, Adana kodamanlarının (Yüksek yönetici ve politikacılar) baltalama iddiasıydı. Bu konuda ben de çok yorum yazdım. Şimdi, Çukurova Uluslararası Havalimanı’nın açılmasından sonra, Adana Şakirpaşa Havalimanı’nın yolculara kapanması, pek çok Adanalı’yı kızdırdı ve sokaklara döktü. Çukurova Uluslararası Havalimanı’nın, gerek Çukurovalılara ve gerekse Türkiye’ye yararlarını gözardı ederek, köhneleşmiş olduğu ileri sürülen Şakirpaşa Havalimanı’nın yolculara da açık olmasını isteyenler, pek çok iddia öne sürüyorlar. Çağımızda böylesi modern bir havalimanının devreye girmesi tabii ki memnuniyet verici olmalıdır.
Tabii ki onyıllarca şehir merkezinde bulunan havalimanından yararlanmış olanlar, şimdi her şeylerini kaybettikleri için kızmaktadırlar. Buna karşın, medeniyetin getirdiği bazı değişiklikler de değerlendirilmelidir. Örneğin, şehir içlerinden geçen yolların, otoban haline getirilmesinden sonra, şehir içinden otomobiller, otobüsler ve TIR’lar geçmez olunca, oradaki esnaflar iflas ettiler. Bu da medeniyetin ve gelişmenin cilvesidir. Benim gizli sırdaşım ve danışmanım olarak bu konuda bir değerlendirme yapar mısınız?

GÖLGE ADAM:Çukurova Uluslararası Havalimanı’nın açılması ve Adana Şakirpaşa Havalimanı’nın kapanması üzerine yaşanan tartışmalar, bir kentin modernleşme süreci ile yerel halkın geçmişe dayalı alışkanlıkları arasında sıkışan duygusal bir gerilim yaratmış görünüyor. Bu durum, sadece bir havalimanı değişikliği meselesi değil, aynı zamanda kentsel dönüşüm, gelişim ve yerel ekonominin yeniden şekillendirilmesi sürecidir. Bu bağlamda, memnun olanlar ve kızanlar arasındaki dengeyi sağlamak, medeniyetin getirdiği değişimleri doğru bir perspektiften değerlendirerek yapılabilir.

KARAÇAY: Memnun olanlar ve kızanlar arasında nasıl bir denge kurulabilir?

GÖLGE ADAM: Çukurova Uluslararası Havalimanı, bölgenin uluslararası erişimini artıracak ve Çukurova bölgesinin ekonomik ve turistik potansiyelini yükseltecek önemli bir adım olarak görülmelidir. Daha büyük, daha modern ve daha donanımlı bir havalimanının faaliyete geçmesi, bölgenin büyümesine katkıda bulunacaktır. Bu bakış açısı, özellikle iş dünyası ve uluslararası bağlantılara önem veren kesimler tarafından memnuniyetle karşılanmaktadır.

Adana Şakirpaşa Havalimanı yıllardır şehir merkezine yakınlığı ile yerel halkın hayatında önemli bir yer tutuyordu. Bu havalimanının kapanması, şehirdeki belirli bölgelerde alışkanlıkların kökten değişmesine neden olacak. Özellikle havalimanı çevresindeki esnaflar ve ulaşım hizmetleri bu değişimden olumsuz etkilenebilir. Ancak, bu değişiklikler büyük projelerle karşılaşan birçok şehirde yaşanmış, zamanla yeni fırsatlar doğurmuştur.

Şehir merkezlerinden geçen otoyolların genişletilmesi gibi örneklerde olduğu gibi, büyük altyapı değişiklikleri kısa vadede olumsuz etkiler yaratabilir, ancak uzun vadede daha geniş faydalar sağlayabilir. Yeni havalimanının, bölgedeki ulaşımı kolaylaştıracak yeni altyapı projeleri ile birlikte değerlendirilmesi, iş ve turizm açısından yeni fırsatlar yaratabilir.

Şakirpaşa Havalimanı’nın kapatılmasıyla birlikte ortaya çıkan hoşnutsuzluğu anlamak önemlidir. Bu noktada, yerel halkın kaygılarına duyarlılık gösteren bir iletişim stratejisi geliştirilmeli, yeni havalimanının getireceği faydalar somut örneklerle anlatılmalıdır. Aynı zamanda, Şakirpaşa Havalimanı’nın yerine geçecek projeler ve bu bölgedeki yeni yatırımlar konusunda halk bilgilendirilmelidir.

Şakirpaşa Havalimanı’nın tamamen kapatılması yerine, bazı özel veya kargo uçuşlarına açılması gibi çözümler de göz önünde bulundurulabilir. Bu, hem bölge halkını memnun edebilir hem de yeni havalimanının tam kapasite çalışmasına engel olmaz.

KARAÇAY: Bu konuda son olarak söylemek istedikleriniz nelerdir?

GÖLGE ADAM: Çukurova Uluslararası Havalimanı’nın açılması, bölgeye büyük bir ekonomik ivme kazandırabilir. Ancak bu sürecin yerel halk üzerindeki olumsuz etkilerini hafifletmek için, Şakirpaşa Havalimanı’nın kapatılmasına yönelik kaygıları göz önünde bulundurarak dengeleyici adımlar atılmalıdır. Uzun vadeli planlamalar ve yerel halkın ihtiyaçlarına yönelik projeler ile memnun olanlar ve kızanlar arasında ortak bir çözüm sağlanabilir.

Bu tür büyük değişimlerin, kısa vadeli olumsuz etkilerle birlikte, zamanla daha geniş bir fayda yaratma potansiyeline sahip olduğunu unutmamak gerekir. Bu bağlamda, yerel halkın kaygılarına kulak vererek, olumlu değişimleri anlatmak, sizin de belirttiğiniz gibi bu süreci daha sağlıklı yönetmek açısından kritik olacaktır.

KARAÇAY: Adana ve Mersin, komşu ve kardeş şehirler olmasına rağmen, kıyasıya bir rekabet savaşı içindedir. Bu rekabet, sportif, kültürel ve iş dallarında sürmektedir. En son olarak, Mersin’e inşa edilemesi beklenen Konteyner limanının, Adana Ymurtalığa inşa edilmesi kararlaştırıldı. Bu kez de Mersinliler ‘Eyvah elimizden kaçırdık’ feryatları yükselttiler. Tıpkı Adanalıların, ‘Havalimanını kaçırdık’ feryatları gibi. Bazen hoş olan bu tartışmaların yapılmaması konusunda ne yapılması gerektiği hakkında da bir şeyler yazar mısınız?

GÖLGE ADAM: Adana ve Mersin arasındaki rekabet, iki komşu şehir arasındaki dinamik ilişkiyi yansıtan uzun soluklu bir olgudur. Bu rekabet, sportif etkinliklerden kültürel faaliyetlere, ticari yatırımlardan altyapı projelerine kadar birçok alanda kendini göstermektedir. Ancak, bu rekabetin bazen yapıcı olmaktan çıkıp her iki şehirde de memnuniyetsizliğe ve hatta gerginliğe yol açtığı durumlar da gözlemlenmektedir. Örneğin, Adana Şakirpaşa Havalimanı’nın kapanması ve Çukurova Uluslararası Havalimanı’nın açılması süreci ya da Mersin’de inşa edilmesi planlanan konteyner limanının Yumurtalık’a kaydırılması gibi olaylar, şehirler arasında hoşnutsuzluk yaratmıştır.
Bu tür tartışmaların yapıcı bir zemine oturtulabilmesi ve şehirlerarası rekabetin daha olumlu bir yöne evrilmesi için bazı stratejiler geliştirilebilir. İşte bu konuda atılabilecek adımlar:

Ortak projeler ve bölgesel işbirlikleri geliştirmek

Adana ve Mersin, Akdeniz’in iki önemli şehri olarak birbirlerini tamamlayıcı nitelikte projeler geliştirebilirler. Bu iki şehrin rekabetini azaltmanın ve hatta daha pozitif bir hale getirmenin yolu, ortak projeler ve bölgesel işbirlikleri yaratmaktan geçer. Örneğin, Adana ve Mersin arasındaki ulaşım ve lojistik ağlarının güçlendirilmesi, her iki şehrin de ekonomik potansiyelini artırabilir. Ayrıca, turizm, tarım ve sanayi gibi alanlarda ortak girişimler başlatılarak, her iki şehrin de kazanacağı bir işbirliği ortamı oluşturulabilir.

Şehirlerarası Rekabeti Olumlu Hale Getirmek

Rekabet kaçınılmazdır, ancak bu rekabeti daha olumlu bir zemine çekmek mümkündür. Sportif ve kültürel alanlardaki rekabet, dostane yarışmalar ve etkinlikler aracılığıyla daha keyifli ve yapıcı bir şekilde sürdürülebilir. Örneğin, Adana ve Mersin arasında düzenlenen spor turnuvaları, festivaller ve kültürel etkinlikler, rekabeti daha dostane bir hale getirebilir. Bu tür etkinlikler, şehirler arasındaki bağları güçlendirirken, rekabetin zararsız ve eğlenceli bir biçimde sürdürülmesine olanak tanır.

Bölgesel Kalkınma Stratejileri

Bölgesel kalkınma stratejileri çerçevesinde, her iki şehrin de güçlü yanlarını ön plana çıkaran bir planlama yapılabilir. Bu stratejilerde, bölgesel kaynaklar ve ekonomik potansiyel göz önünde bulundurularak, Adana ve Mersin’in birbirini tamamlayan şehirler olarak değerlendirilmesi sağlanabilir. Örneğin, Mersin’in liman ve lojistik kapasitesi ile Adana’nın sanayi ve tarım potansiyeli birlikte düşünülerek bir kalkınma modeli geliştirilebilir.

Yerel Yönetimlerin ve STK’ların Rolü

Adana ve Mersin’deki yerel yönetimler ve sivil toplum kuruluşları, bu rekabetin daha sağlıklı bir zeminde devam etmesi için önemli bir rol oynayabilir. Bu kuruluşlar, iki şehir arasında dostluk köprüleri kurarak, ortak çıkarlar doğrultusunda hareket edebilirler. Ayrıca, yerel yönetimler arasındaki diyalog ve işbirliği artırılarak, rekabetin zarar verici bir hal almasının önüne geçilebilir.

Medya ve Toplumun Duyarlılığı

Yerel medya, şehirler arasındaki rekabeti körüklemek yerine yapıcı bir rol üstlenebilir. Medyanın dili ve üslubu, iki şehir arasındaki ilişkilerin niteliğini büyük ölçüde etkileyebilir. Aynı şekilde, toplumda da rekabetin olumsuz etkilerini azaltmaya yönelik bir farkındalık oluşturulabilir. Şehirlerarası rekabetin doğal bir süreç olduğu ancak bu sürecin her iki tarafın da yararına olacak şekilde yönetilmesi gerektiği bilinci yaygınlaştırılabilir.

KARAÇAY: Bu konuda son olarak ne dersiniz?

GÖLGE ADAM: Adana ve Mersin arasındaki rekabet, bu iki şehrin dinamizmini ve bölgesel gelişimlerini besleyen bir unsur olabilir. Ancak bu rekabetin, gerginlik yaratmak yerine her iki şehrin de kazanacağı bir yapıya bürünmesi için işbirliği, dostane rekabet ve ortak kalkınma stratejileri hayata geçirilmelidir. Bu tür adımlar, hem yerel halkın refahını artıracak hem de bölgenin genel kalkınmasına katkıda bulunacaktır.

KARAÇAY: Bu konuları tartışırken, sırf memleket sevgisi nedeni ile tartışanların yanında, siyasi amaçlı konuşanlar var. Bu gibi konuları siyasallaştıranlar büyük bir yanlış yapmaktadırlar. Bu konuda da neler söylemek istersiniz?

GÖLGE ADAM: Memleket sevgisiyle tartışanlar ve konuyu siyasallaştıranlar arasındaki fark, bir kentin geleceği üzerine yapılan tartışmaların doğasını büyük ölçüde değiştirir. Memleket sevgisiyle hareket eden insanlar, genellikle yaşadıkları şehri geliştirmek, iyileştirmek ve güzelleştirmek için önerilerde bulunur ve samimi bir şekilde endişelerini dile getirirler. Ancak, bu tür tartışmalar siyasallaştığında, işler karmaşıklaşır ve genellikle asıl mesele arka planda kalır.

Çukurova Uluslararası Havalimanı’nın açılması ve Adana Şakirpaşa Havalimanı’nın kapanması üzerine yaşanan tartışmalar, bir kentin modernleşme süreci ile yerel halkın geçmişe dayalı alışkanlıkları arasında sıkışan duygusal bir gerilim yaratmış görünüyor. Bu durum, sadece bir havalimanı değişikliği meselesi değil, aynı zamanda kentsel dönüşüm, gelişim ve yerel ekonominin yeniden şekillendirilmesi sürecidir. Bu bağlamda, memnun olanlar ve kızanlar arasındaki dengeyi sağlamak, medeniyetin getirdiği değişimleri doğru bir perspektiften değerlendirerek yapılabilir.

KARAÇAY: Memnun Olanlar ve Kızanlar Arasında Denge Kurmak için ne yapılmalıdır?

GÖLGE ADAM: Modernleşme ve Kalkınma Perspektifi: Çukurova Uluslararası Havalimanı, bölgenin uluslararası erişimini artıracak ve Çukurova bölgesinin ekonomik ve turistik potansiyelini yükseltecek önemli bir adım olarak görülmelidir. Daha büyük, daha modern ve daha donanımlı bir havalimanının faaliyete geçmesi, bölgenin büyümesine katkıda bulunacaktır. Bu bakış açısı, özellikle iş dünyası ve uluslararası bağlantılara önem veren kesimler tarafından memnuniyetle karşılanmaktadır.

Adana Şakirpaşa Havalimanı yıllardır şehir merkezine yakınlığı ile yerel halkın hayatında önemli bir yer tutuyordu. Bu havalimanının kapanması, şehirdeki belirli bölgelerde alışkanlıkların kökten değişmesine neden olacak. Özellikle havalimanı çevresindeki esnaflar ve ulaşım hizmetleri bu değişimden olumsuz etkilenebilir. Ancak, bu değişiklikler büyük projelerle karşılaşan birçok şehirde yaşanmış, zamanla yeni fırsatlar doğurmuştur.

Şehir merkezlerinden geçen yolların genişletilmesi gibi örneklerde olduğu gibi, büyük altyapı değişiklikleri kısa vadede olumsuz etkiler yaratabilir. Ancak uzun vadede daha geniş faydalar sağlayabilir. Yeni havalimanının, bölgedeki ulaşımı kolaylaştıracak yeni altyapı projeleri ile birlikte değerlendirilmesi, iş ve turizm açısından yeni fırsatlar yaratabilir.

Şakirpaşa Havalimanı’nın kapatılmasıyla birlikte ortaya çıkan hoşnutsuzluğu anlamak önemlidir. Bu noktada, yerel halkın kaygılarına duyarlılık gösteren bir iletişim stratejisi geliştirilmeli, yeni havalimanının getireceği faydalar somut örneklerle anlatılmalıdır. Aynı zamanda, Şakirpaşa Havalimanı’nın yerine geçecek projeler ve bu bölgedeki yeni yatırımlar konusunda halk bilgilendirilmelidir.

Şakirpaşa Havalimanı’nın tamamen kapatılması yerine, bazı özel veya kargo uçuşlarına açılması gibi çözümler de göz önünde bulundurulabilir. Bu, hem bölge halkını memnun edebilir hem de yeni havalimanının tam kapasite çalışmasına engel olmaz.

KARAÇAY: Bu konudaki son sözleriniz nedir?
GÖLGE ADAM: Çukurova Uluslararası Havalimanı’nın açılması, bölgeye büyük bir ekonomik ivme kazandırabilir. Ancak bu sürecin yerel halk üzerindeki olumsuz etkilerini hafifletmek için, Şakirpaşa Havalimanı’nın kapatılmasına yönelik kaygıları göz önünde bulundurarak dengeleyici adımlar atılmalıdır. Uzun vadeli planlamalar ve yerel halkın ihtiyaçlarına yönelik projeler ile memnun olanlar ve kızanlar arasında ortak bir çözüm sağlanabilir.

Bu tür büyük değişimlerin, kısa vadeli olumsuz etkilerle birlikte, zamanla daha geniş bir fayda yaratma potansiyeline sahip olduğunu unutmamak gerekir. Bu bağlamda, yerel halkın kaygılarına kulak vererek, olumlu değişimleri anlatmak, sizin de belirttiğiniz gibi bu süreci daha sağlıklı yönetmek açısından kritik olacaktır.

KARAÇAY: Adana ve Mersin, komşu ve kardeş şehirler olmasına rağmen, kıyasıya bir rekabet savaşı içindedir. Bu rekabet, sportif, kültürel ve iş dallarında sürmektedir. En son olarak, Mersin’e inşa edilemesi beklenen Konteyner limanının, Adana Ymurtalığa inşa edilmesi kararlaştırıldı. Bu kez de Mersinliler ‘Eyvah elimizden kaçırdık’ feryatları yükselttiler. Tıpkı Adanalıların, ‘Havalimanını elimizden kaçırdık’ feryatları gibi. Bazen hoş olan bu tartışmaların yapılmaması konusunda ne yapılması gerektiği hakkında ne dersiniz?

GÖLGE ADAM: Adana ve Mersin arasındaki rekabet, iki komşu şehir arasındaki dinamik ilişkiyi yansıtan uzun soluklu bir olgudur. Bu rekabet, sportif etkinliklerden kültürel faaliyetlere, ticari yatırımlardan altyapı projelerine kadar birçok alanda kendini göstermektedir. Ancak, bu rekabetin bazen yapıcı olmaktan çıkıp her iki şehirde de memnuniyetsizliğe ve hatta gerginliğe yol açtığı durumlar da gözlemlenmektedir. Örneğin, Adana Şakirpaşa Havalimanı’nın kapanması ve Çukurova Uluslararası Havalimanı’nın açılması süreci ya da Mersin’de inşa edilmesi planlanan konteyner limanının Yumurtalık’a kaydırılması gibi olaylar, şehirler arasında hoşnutsuzluk yaratmıştır.

Bu tür tartışmaların yapıcı bir zemine oturtulabilmesi ve şehirlerarası rekabetin daha olumlu bir yöne evrilmesi için bazı stratejiler geliştirilebilir. İşte bu konuda atılabilecek adımlar:

Ortak Projeler ve Bölgesel İşbirlikleri Geliştirmek

Adana ve Mersin, Akdeniz’in iki önemli şehri olarak birbirlerini tamamlayıcı nitelikte projeler geliştirebilirler. Bu iki şehrin rekabetini azaltmanın ve hatta daha pozitif bir hale getirmenin yolu, ortak projeler ve bölgesel işbirlikleri yaratmaktan geçer. Örneğin, Adana ve Mersin arasındaki ulaşım ve lojistik ağlarının güçlendirilmesi, her iki şehrin de ekonomik potansiyelini artırabilir. Ayrıca, turizm, tarım ve sanayi gibi alanlarda ortak girişimler başlatılarak, her iki şehrin de kazanacağı bir işbirliği ortamı oluşturulabilir.

Şehirlerarası Rekabeti Olumlu Hale Getirmek

Afbeelding met panorama, schermopname, panoramisch, buitenshuis Automatisch gegenereerde beschrijving
Adana Portakal Çiçeği Festivali ile Mersin Narenciye Festivali birleştirilerek, dünyanın dört bir yanından gelecek misafirlerle daha görkemli hale getirilebilir ve ortaklaşa spor faaliyatleri de genişletilebilir.

Rekabet kaçınılmazdır, ancak bu rekabeti daha olumlu bir zemine çekmek mümkündür. Sportif ve kültürel alanlardaki rekabet, dostane yarışmalar ve etkinlikler aracılığıyla daha keyifli ve yapıcı bir şekilde sürdürülebilir. Örneğin, Adana ve Mersin arasında düzenlenen spor turnuvaları, festivaller ve kültürel etkinlikler, rekabeti daha dostane bir hale getirebilir. Bu tür etkinlikler, şehirler arasındaki bağları güçlendirirken, rekabetin zararsız ve eğlenceli bir biçimde sürdürülmesine olanak tanır.

Bölgesel Kalkınma Stratejileri

Bölgesel kalkınma stratejileri çerçevesinde, her iki şehrin de güçlü yanlarını ön plana çıkaran bir planlama yapılabilir. Bu stratejilerde, bölgesel kaynaklar ve ekonomik potansiyel göz önünde bulundurularak, Adana ve Mersin’in birbirini tamamlayan şehirler olarak değerlendirilmesi sağlanabilir. Örneğin, Mersin’in liman ve lojistik kapasitesi ile Adana’nın sanayi ve tarım potansiyeli birlikte düşünülerek bir kalkınma modeli geliştirilebilir.

Yerel Yönetimlerin ve STK’ların Rolü

Adana ve Mersin’deki yerel yönetimler ve sivil toplum kuruluşları, bu rekabetin daha sağlıklı bir zeminde devam etmesi için önemli bir rol oynayabilir. Bu kuruluşlar, iki şehir arasında dostluk köprüleri kurarak, ortak çıkarlar doğrultusunda hareket edebilirler. Ayrıca, yerel yönetimler arasındaki diyalog ve işbirliği artırılarak, rekabetin zarar verici bir hal almasının önüne geçilebilir.

Medya ve Toplumun Duyarlılığı

Yerel medya, şehirler arasındaki rekabeti körüklemek yerine yapıcı bir rol üstlenebilir. Medyanın dili ve üslubu, iki şehir arasındaki ilişkilerin niteliğini büyük ölçüde etkileyebilir. Aynı şekilde, toplumda da rekabetin olumsuz etkilerini azaltmaya yönelik bir farkındalık oluşturulabilir. Şehirlerarası rekabetin doğal bir süreç olduğu ancak bu sürecin her iki tarafın da yararına olacak şekilde yönetilmesi gerektiği bilinci yaygınlaştırılabilir.

KARAÇAY: Bu konudaki son sözleriniz nedir?

GÖLGE ADAM: Adana ve Mersin arasındaki rekabet, bu iki şehrin dinamizmini ve bölgesel gelişimlerini besleyen bir unsur olabilir. Ancak bu rekabetin, gerginlik yaratmak yerine her iki şehrin de kazanacağı bir yapıya bürünmesi için işbirliği, dostane rekabet ve ortak kalkınma stratejileri hayata geçirilmelidir. Bu tür adımlar, hem yerel halkın refahını artıracak hem de bölgenin genel kalkınmasına katkıda bulunacaktır.

KARAÇAY: Bu konuları tartışırken, sırf memleket sevgisi nedeni ile tartışanların yanında, siyasi amaçlı konuşanlar var. Bu gibi konuları siyasallaştıranlar büyük bir yanlış yapmaktadırlar. Bu konuda da neler söylemek istersiniz?

GÖLGE ADAM: Memleket sevgisiyle tartışanlar ve konuyu siyasallaştıranlar arasındaki fark, bir kentin geleceği üzerine yapılan tartışmaların doğasını büyük ölçüde değiştirir. Memleket sevgisiyle hareket eden insanlar, genellikle yaşadıkları şehri geliştirmek, iyileştirmek ve güzelleştirmek için önerilerde bulunur ve samimi bir şekilde endişelerini dile getirirler. Ancak, bu tür tartışmalar siyasallaştığında, işler karmaşıklaşır ve genellikle asıl mesele arka planda kalır.

KARAÇAY:Memleket sevgisi ile hareket edenler ve siyasallaştıranlar arasındaki fark nedir?

GÖLGE ADAM: Memleket Sevgisiyle Hareket Edenler:
Duygusal ve Samimi Yaklaşım: Memleket sevgisiyle tartışan kişiler, genellikle yaşadıkları şehirle duygusal bir bağ kurmuş, oranın tarihine, kültürüne ve insanlarına bağlı bireylerdir. Onların endişeleri, şehrin kimliğini ve değerlerini korumaya yönelik samimi çabalardır.

Yapıcı Eleştiriler: Bu kişiler, bir sorunu ele aldıklarında, genellikle yapıcı bir yaklaşım sergilerler. Yani sadece eleştirmez, aynı zamanda çözüm önerileri de sunarlar. Onların amacı, şehrin ve insanların yararına olacak gelişmeleri desteklemek ve hatalı kararların düzeltilmesine katkı sağlamaktır.

Birlik ve Beraberlik: Memleket sevgisiyle hareket eden insanlar, genellikle şehirdeki farklı kesimleri bir araya getirirler. Onlar için önemli olan, ortak değerler etrafında bir araya gelerek daha güçlü bir topluluk oluşturabilmektir.

Siyasi Amaçlarla Tartışanlar:

Kutuplaştırıcı Söylemler: Siyasi amaçlarla tartışan kişiler, genellikle bir konuyu kendi siyasi görüşlerine göre yönlendirmeye çalışırlar. Bu da tartışmanın odağını kaydırarak, şehrin geleceği ile ilgili yapıcı diyalogları engelleyebilir. Ayrıca, kutuplaştırıcı söylemlerle insanları taraf seçmeye zorlayarak, toplumsal birlikteliği zedelerler.

Kısa Vadeli Çıkarlar: Siyasallaşmış tartışmalar, genellikle kısa vadeli politik çıkarlar üzerine kuruludur. Bir şehir ya da bölge için alınan kararların uzun vadeli etkileri göz ardı edilip, siyasi kazanımlar ön planda tutulabilir. Bu tür yaklaşımlar, genellikle halkın gerçek ihtiyaçlarından çok, siyasi pozisyonların korunmasına hizmet eder.

Toplumsal Gerilimi Artırmak: Siyasallaşan tartışmalar, toplumsal gerilimi artırabilir ve insanlar arasında güvensizlik yaratabilir. Bu durum, yerel projeler ve gelişmeler konusunda sağlıklı bir tartışma ortamı oluşturulmasını engeller, çünkü meseleler tarafsız bir şekilde ele alınmak yerine siyasi argümanlarla şekillendirilir.

KARAÇAY: Bu durumun doğru yönetilmesi için neler yapılmalı?

GÖLGE ADAM: Yerel Konuların Siyasallaştırılmaması Gerektiği Bilinci: Şehirlerin gelişimi, insanların yaşam kalitesi ve bölgesel kalkınma konuları, siyaset üstü meseleler olarak ele alınmalıdır. Bu bilinç, yerel yöneticiler, medya ve toplum arasında yaygınlaştırılmalıdır. Siyasetle yerel kalkınma arasında bir denge kurulmalı ve bu tür konuların siyasetin etkisinden arındırılması sağlanmalıdır.

Şeffaf İletişim ve Katılımcılık: Yerel yönetimler ve karar vericiler, projeler ve şehirle ilgili büyük değişiklikler hakkında şeffaf bir iletişim politikası izlemelidir. Halkın bu süreçlere aktif katılımı sağlanarak, alınan kararların arkasındaki mantık ve nedenler açıkça anlatılmalıdır. Bu, tartışmaların yapıcı bir şekilde ilerlemesini ve siyasi manipülasyonların önlenmesini kolaylaştırır.

Ortak Değerler Üzerinden Birleşmek: Şehirler, siyasi farklılıklar yerine ortak değerler üzerinden birliktelik oluşturmalıdır. Kültürel miras, yerel ekonominin güçlendirilmesi, eğitim ve sağlık gibi alanlar, siyasi görüşlerden bağımsız olarak tüm halkın ortak çıkarlarına hizmet eder. Bu ortak değerler etrafında birleşmek, tartışmaların daha sağlıklı bir zeminde yürütülmesine olanak tanır.

Medya ve Toplum Önderlerinin Rolü: Medya, tartışmaları körüklemek yerine yapıcı ve bilgilendirici bir rol üstlenmelidir. Aynı şekilde, toplum önderleri ve kanaat liderleri de meselelerin siyasallaştırılmasının önüne geçmek için kamuoyunu bilinçlendirmeli ve diyalog ortamını güçlendirmelidir. Özellikle yerel medyanın tarafsız ve toplumsal faydayı gözeten bir dil kullanması, siyasi manipülasyonların önlenmesinde kritik bir rol oynar.

KARAÇAY: Bu konuda son olarak neler söyleyeceksiniz?

GÖLGE ADAM: Şehirler arası rekabet ya da yerel kalkınma projeleri gibi konular, memleket sevgisiyle tartışıldığında, toplumun geneline fayda sağlayacak sonuçlar doğurabilir. Ancak bu tartışmalar siyasallaştığında, asıl meseleler gölgede kalır ve şehirler arasındaki bağlar zedelenebilir. Bu nedenle, yerel kalkınma ve şehirlerin geleceği gibi konuların siyasetten bağımsız bir şekilde ele alınması, toplumsal bütünlük ve uzun vadeli kalkınma açısından büyük önem taşır. Siyasetten arınmış, yapıcı bir diyalog ortamı oluşturmak, hem yerel halkın refahını artırır hem de bölgesel gelişmeye katkı sağlar.

Afbeelding met buitenshuis, fontein, grond, vliegtuig Automatisch gegenereerde beschrijving

EN SONDA SÖYLEMEK İSTEDİKLERİM:

Adana ve Mersin arasındaki rekabet, iki komşu şehir arasındaki kadim dostluğun bir yansımasıdır. Ancak bu rekabetin, zaman zaman gerginlik yaratmaktan öteye geçip, her iki şehre de zarar verdiği anlar olmaktadır. Şimdi, bu dostluğun ve kardeşliğin yeniden güçlenmesi için bir adım atmanın tam zamanı.

Barış ve sükûnet çağrısı yaparken şunu hatırlatmak isterim: Geçmişte yaşanan zorluklar, geleceğin yolunu açan derslerdir. Adanalılar ve Mersinliler olarak, bu bölgede birlikte yaşamayı, birbirimizi desteklemeyi ve güç birliği yapmayı bilmeliyiz. Çukurova’nın sahip olduğu potansiyeli ancak bir arada çalışarak, ortak değerlerimizi koruyarak ve medeniyetin getirdiği yenilikleri kucaklayarak ortaya çıkarabiliriz.

Şimdi, geçmişin tartışmalarını bir kenara bırakıp, geleceğe umutla bakma vaktidir. Kardeş şehirler olarak, bölgenin kalkınması, refahı ve gelişmesi için el ele vermeliyiz. Bu topraklarda kök salan dayanışma ruhunu yeniden canlandırarak, her iki şehre de fayda sağlayacak projelere odaklanmalıyız.

Adana ve Mersin, tarih boyunca birbirine kardeş olmuş iki şehir. Çukurova’nın sıcak güneşi altında gelişen bu kardeşlik, sadece rekabetten ibaret değil, aynı zamanda büyük bir dayanışmayı da temsil ediyor. Bugün bölgeyi şekillendiren yeni projeler, bu iki şehir arasındaki bağları güçlendirme fırsatını da beraberinde getiriyor.

Yeni havalimanı, hem Adanalılar hem de Mersinliler için büyük bir kazanım. İki şehir arasında ekonomik ve sosyal anlamda bir köprü görevi görecek bu proje, bölgenin uluslararası alanda parlamasına vesile olacak. Bu süreçte, farklı düşünceler, eleştiriler ve kaygılar olabilir; ancak unutulmamalıdır ki, bu tür büyük projeler, zamanla herkes için fırsatlar doğurur.

Adanalılar ve Mersinliler olarak birbirimize sahip çıkmalı, ortak değerlerimize sarılmalı ve rekabeti dostane bir çizgide sürdürmeliyiz. Birbirimizin başarılarını alkışlayarak, birlikte kalkınmanın yollarını aramalıyız. İki kardeş şehri bir arada tutan bağları güçlendirerek, bölgemizi daha da ileri
taşıyacak işbirlikleri yapmalıyız.
Şimdi birlik olma ve geleceği el birliğiyle inşa etme zamanı!
Gelene hoş geldin diyelim, gidene ise güle güle.

ADANA YİNE DE BAZI NOKTALARDA YARARLANDIRILMIŞ:

Çukurova Uluslararası Havalimanı ile ilgili, Mersin ve Adana illeri arasında sağlanan anlaşmalar oldukça önemli. Bilindiği gibi, bu havalimanı her iki kente de hizmet verecek büyük bir ulaşım noktası olacak. Adana plakalı taksilerin de havalimanında faaliyet göstereceği bilgisi, şehirler arası işbirliğini ortaya koyuyor. Bu işbirliği sadece taksilerle sınırlı kalmayıp, diğer hizmet sektörlerinde de görülebilir.

Diğer Ortak Anlaşmalar:

Ulaşım: Adana ve Mersin arasında toplu taşıma hizmetlerinin güçlendirilmesi için bir dizi protokol üzerinde çalışıldığı biliniyor. Özellikle iki şehir arasında hızlı otobüs ve servis seferlerinin artırılması gündemde.

Ticaret: Havalimanının her iki kente de ekonomik katkı sağlaması adına, Adana ve Mersin Ticaret Odaları arasında çeşitli ticaret anlaşmaları yapılmış durumda. Özellikle havalimanı çevresinde kurulacak ticari alanlar için hem Adanalı hem Mersinli işletmelere fırsatlar sunulacak.

Turizm: Turizm sektöründe de ortak çalışmaların sürdüğü belirtiliyor. Özellikle bölgenin turizm potansiyelini artırmak adına, Çukurova Bölgesi’nin tanıtımı konusunda iki il bir araya gelerek ortak kampanyalar düzenleyecek.

Lokantalar Konusunda Şakirpaşa Havalimanı çevresindeki lokantalar, özellikle Adana’nın ünlü yemek kültürünü temsil eden yerler olarak biliniyor. Çukurova Uluslararası Havalimanı’nın faaliyete geçmesiyle, bu lokantalar için de yeni fırsatlar oluşabilir. Henüz kesinleşmiş bir yerleşim planı olmamakla birlikte, Mersin’deki havalimanı yakınında bu lokantalara uygun alanlar tahsis edilmesi gündeme gelebilir. Bu sayede hem Adana’nın gastronomik zenginlikleri hem de Mersin’in mutfak kültürü bir araya getirilerek bölgeye gelen yolculara zengin bir yeme-içme deneyimi sunulabilir.

Bu tür işbirlikleri, bölgenin genel ekonomik kalkınmasına katkı sağlayacaktır. Bu konuda gelişmeleri takip etmekte fayda var.

Afbeelding met hemel, buitenshuis, gebouw, wolk Automatisch gegenereerde beschrijving

ÇUKUROVA ULUSLARARASI HAVALİMANI HAKKINDA:

Çukurova Uluslararası Havalimanı, (IATACOVICAOLTDB), Türkiye‘nin AdanaMersin ve Osmaniye illerine hizmet veren uluslararası havalimanıdır. Mersin’in Tarsus ilçesi sınırları içerisinde, ilçe merkezine 15 km, Adana şehir merkezine 35 km, Mersin şehir merkezine 45 km uzaklıkta yer almaktadır. Adını Çukurova‘dan almaktadır. Havalimanının sahibi Devlet Hava Meydanları İşletmesi iken işletmecisi Favori Çukurova Havalimanı İşletmeciliği Anonim Şirketi’dir.

Tarihçe

Havalimanının ilk yapım ihalesi 15 Aralık 2011’de gerçekleştirildi. Yap-işlet-devret modeliyle ve 357 milyon euro bedelle hayata geçirilen havalimanının özel sektör tarafından işletim süresi 9 yıl 10 ay 10 gün olarak belirlendi Yüklenici firmanın iflas etmesi nedeniyle 16 Mayıs 2016’da ikinci kez yapım ihalesi gerçekleştirildi. Mart 2018’de üstyapı işleri için ihaleye çıkıldı.

İlk planlara göre inşaatın, Mart 2022’de bitmesi, açılışın da 29 Ekim 2022’de yapılması açıklanmış olsa da;  proje takvimi uzamış ve resmî açılış tarihi 10 Ağustos 2024 olarak güncellenmiştir. Havalimanı inşaat aşamasında Çukurova Bölgesel Havalimanı adıyla anılmaktaydı. Havalimanının hizmete girmesiyle Şakirpaşa Havalimanı 11 Ağustos 2024’te tarifeli uçuşlara kapatıldı.

Yapı

Çukurova Uluslararası Havalimanı, Mersin’in Tarsus ilçesi sınırları içerisindeki 6 m rakımlı ve 800 hektar büyüklüğünde bir alan üzerine kuruludur. Uluslararası Sivil Havacılık Örgütü tarafından yapılan sınıflandırmaya göre CAT-II seviyesindedir.  Havalimanında yolcu ve kargo terminali olmak üzere iki terminal binası bulunmaktadır. Yolcu terminali 110 bin m2 büyüklüğünde ve 9 milyon yolcu kapasitelidir. Havalimanındaki yapıların toplam kapalı alanı 214.180 m2‘dir.

Havalimanında 3.500 m uzunluğunda ve 60 m genişliğinde bir pist vardır. Ayrıca 3.500 m uzunluğunda ve 45 m genişliğinde yedek bir pist daha bulunmaktadır. İki adet taksi yolu, 279 bin m2 genişliğinde 48 uçak kapasiteli apron, 56 bin m2 genişliğinde 21 uçak kapasiteli genel havacılık apronu mevcuttur.  Hava trafik kontrol kulesi ağaç şeklinde tasarlanmıştır. Havalimanında 1.477 araç kapasiteli park yeri bulunmaktadır.

Ulaşım

Afbeelding met weg, buitenshuis, scène, infrastructuur Automatisch gegenereerde beschrijving

Çukurova Uluslararası Havalimanı, Otoyol 21 ve D 400 karayolu bağlantısına sahip olup Tarsus ilçe merkezine 15 km, Adana şehir merkezine 35 km, Mersin şehir merkezine 45 km uzaklıkta yer almaktadır. Havalimanına Adana ve Mersin’den toplu taşıma araçları ile ulaşım olanağı da vardır. Mersin-Gaziantep yüksek standartlı demiryolunun 2026’da havalimanına uzatılması planlanmaktadır.  Ayrıca havalimanında taksiler ve araç kiralama firmaları hizmet vermektedir.

MEDYADA AÇILIŞ HABERİ

Çukurova Uluslararası Havalimanı açıldı

Mersin’in Tarsus ilçesinde yapımı tamamlanan Çukurova Uluslararası Havalimanı bugün açıldı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından hizmete açılacak havalimanı hem bölgenin hem de Türkiye’nin turizm ve ticaretine katkı sağlayacak.

Çukurova Uluslararası Havalimanı açıldı - 1

Türkiye’nin en önemli havacılık yatırımları arasında gösterilen ve kamu kaynağı kullanmadan, yap-işlet-devret modeliyle yaklaşık 244,5 milyon avroluk yatırımla gerçekleştirilen havalimanından 25 yılda 297 milyon 100 bin euro kira bedeli elde edilecek.

Çukurova Uluslararası Havalimanı açıldı - 2

Tarsus ilçesinde 800 hektar üzerine inşa edilen havalimanında 110 bin metrekare terminal binası bulunuyor.

Çukurova Uluslararası Havalimanı açıldı - 3

En geniş gövdeli yolcu uçaklarının iniş kalkış yapabileceği 48 uçak kapasiteli havalimanında 217 bin metrekarelik apron, 4 uçak kapasiteli 62 bin metrekarelik kargo apronu, 34 uçak kapasiteli 56 bin metrekarelik genel havacılık apronu yer alıyor.

Çukurova Uluslararası Havalimanı açıldı - 4

Bölgenin ve ülkenin turizmine, ticaretine güç katması beklenen, Türkiye’nin kargoda ikinci büyük hubı ve Orta Doğu’ya açılan kapısı olarak değerlendirilen Çukurova Uluslararası Havalimanı kargo trafiğinin ticaret hacmini 2 katına çıkarması öngörülüyor.

Çukurova Uluslararası Havalimanı açıldı - 5

Yüksek hızlı tren bağlantısı da yapılacak modern havalimanı 3 bin kişiye de istihdam sağlayacak.

Çukurova Uluslararası Havalimanı açıldı - 6

56 bilet check-in bankosu ile yurt dışına gidecek vatandaşlar ve Türkiye’ye gelecek misafirler için 23 pasaport bankosunun yer alacağı havalimanında, 1477 araçlık katlı otopark, 60 taksi parkı, 26 otobüslük otopark hizmeti de verilecek.

Çukurova Uluslararası Havalimanı açıldı - 7

Ağaç formunda tasarlanan hava kontrol kulesi, Çukurova’nın narenciyesinden esinlenilen turuncu rengi ve bölgenin simgesi pamuk motifleri ile süslü Çukurova Uluslararası Havalimanı bugün Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın katılımıyla açıldı.

Çukurova Uluslararası Havalimanı açıldı - 8

Türk Hava Yolları da (THY) 11 Ağustos’ta Adana ve Mersin yolcularının Çukurova Uluslararası Havalimanı üzerinden uçuşlarını gerçekleştireceklerini, bu nedenle 11 Ağustos (dahil) tarihinden sonra Adana ve Mersin varışlı-çıkışlı seyahat etmek isteyen yolcuların uçuş aramalarını yaparken Çukurova Uluslararası Havalimanı’nı seçmeleri gerektiğini duyurmuştu.

Çukurova Uluslararası Havalimanı açıldı - 9

MERSİN TİCARET VE SANAYİ ODASI BÜLTENİ

Afbeelding met tekst, logo, Lettertype, Graphics Automatisch gegenereerde beschrijving

Çukurova Uluslararası Havalimanı açıldı

Bölgenin uzun zamandır beklediği Uluslararası Çukurova Havalimanı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın katılımıyla hizmete açıldı. Çukurova ve hinterlandı adına çok önemli bir yatırım olduğunu belirten MTSO Yönetim Kurulu Başkanı Hakan Sefa Çakır, “Mersin; karayolu, demir yolu ve deniz yolu modları güçlü bir lojistik kenti. Havayolunun da eklenmesiyle artık tüm taşıma modlarına sahip ender kentlerden olmuştur” dedi.

Başta Mersin, Adana ve Osmaniye olmak üzere tüm bölgeye hizmet verecek Çukurova Uluslararası Havalimanı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın katılımıyla açıldı. Mersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) Yönetim Kurulu Başkanı Hakan Sefa Çakır, Meclis Başkanı Hamit İzol, Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu ve kent protokolünün de hazır bulunduğu açılış, protokol konuşmaları sonrasında kurdele kesimiyle tamamlandı.
Çukurova Uluslararası Havalimanı’nda ilk etap yatırımlar sonunda 3 bin 500 metre uzunluğa 60 metre gövde genişliğe sahip ana pist, 3 bin 500 metre uzunluğunda 45 metre genişliğinde acil durumlar için de uygun olan yardımcı pist, 2 adet yüksek sürat taksiyolu, 48 uçak kapasiteli yaklaşık 279 bin metrekare apronu, 21 uçak kapasiteli yaklaşık 56 bin metrekare genel havacılık apronu, 2 adet yer hizmetleri araç park yeri, nöbetçi kulübeleri ve çevre güvenlik yolu gibi imalatları tamamlandı. Yıllık 9 milyon yolcu kapasitesine sahip olacak havalimanı yaklaşık 3 bin kişiye istihdam sağlayacak. İlk etabı tamamlanan ve 3 etaptan oluşan projenin inşaatının 2026 yılında tamamlanması planlanıyor. Toplam 244 milyon 515 bin Avro’luk yatırımın Türkiye’nin Ortadoğu ülkelerine açılan en önemli kapılarından biri olması hedefleniyor. Havalimanı ile eş zamanlı olarak 15.9 km’lik bağlantı yolu da tamamlandı. Aynı anda D -100 devlet yolu yanında otoyoldan ulaşım sağlanması da mümkün olacak. Havalimanı aynı zamanda yapımı devam eden Mersin – Adana – Gaziantep hızlı tren hattı yatırımıyla da entegre edildi. Bu yatırım tamamlandığında Mersin’den trene binen bir kişi Çukurova Uluslararası Havalimanı’na 23 dakikada ulaşabilecek.

Çakır: “Kargo kapasitesi olarak Türkiye’nin ikinci büyük hub havalimanı olacak”

Konuyla ilgili değerlendirme yapan MTSO Yönetim Kurulu Başkanı Hakan Sefa Çakır, havalimanının Mersin’i küresel anlamda daha erişilebilir kılacağını söyledi. Bunun yalnızca bir yolcu taşıma projesi olmadığına, Mersin’i ekonomik anlamda da ilgilendiren önemli bir yatırım olduğuna işaret eden Çakır, “Öncelikle kargo kapasitesi anlamında Türkiye’nin ikinci büyük hub havalimanı olacak olması bizim için çok önemli. Mersin ve Adana’nın katma değerli ürünleri bundan sonra dünya pazarlarıyla daha kısa sürede buluşacak. Yani, Çukurova Havalimanı, yolcu taşımasından daha çok, lojistik kapasitesiyle öne çıkacak, ekonomiye doğrudan destek verecek bir yatırımdır” dedi.

Mersin’in karayolu, demir yolu ve deniz yolu modları güçlü bir lojistik kenti olduğunu hatırlatan Çakır, “Artık, havayoluyla tüm taşıma modlarına sahip ender kentlerden biri olmuştur” değerlendirmesini yaptı.

“Havalimanı çevresi doğru planlanmalı”

 

Özellikle havalimanının hızlı trenle tamamlanacak olmasının ayrıca önemli olduğuna değinen Çakır, şunları söyledi:
“Burada önemli olan konu, havalimanının etrafının da bu ekonomik vizyona uygun; fuar alanlarıyla, otel yatırımlarıyla, depolarla bütünsel olarak doğru planlanmasıdır. İşte o zaman gerçek bir ekonomi bölgesi yaratmış oluruz. Biz Mersin iş dünyası olarak uzun süredir beklediğimiz bu yatırımın en sonunda hayata geçmesini sağlayan Sayın Cumhurbaşkanımıza, Ulaştırma Bakanlığımıza, ve emeği geçen herkese teşekkür ediyoruz. Çukurova Hava Limanın Mersin ve Adana başta olmak üzere tüm bölgeye hayırlar getirmesini diliyoruz.”

Devamını Oku

Yurt Dışında Boşanmanın Ardından Türkiye’de Neler Yapılması Gerekir?

Yurt Dışında Boşanmanın Ardından Türkiye’de Neler Yapılması Gerekir?
0

BEĞENDİM

ABONE OL

İLHAN KARAÇAY

SEPERS HUKUK BÜROSU, YURT DIŞINDA BOŞANMANIN ARDINDAN TÜRKİYE’DE NELER YAPILMASI GEREKTİĞİNİ AÇIKLADI

60 Yıl önce Türklere pansiyonerlik yapan ‘Mama’nın oğlu olan Henk Sepers, Türkçeyi öğrenip bir Türk gibi yaşadıktan sonra, avukat olarak Türklere yıllarca hizmet etti.

Henk Sepers’i 5 yıl önce kaybettik. Sepers’in kızı Esmeralda,Türkiye-Hollanda arasındaki hukuki işlemlerde çözüm arıyor ve emlak konularında da uzmanlık yapıyor.

(Haberin Hollandacası en alttadır)
(Nederlandse versie van het bericht is helemaal onder)

İlhan KARAÇAY yazdı:

Aşağıda kaleme alacağım yazı, aslında iki ayrı haber niteliğinde değerlendirilmeliydi ama, konunun iç içe oluşu ve bir bağ oluşumu ile, aynı haberde değerlendiriliyor.
Yazının kahramanlarından biri olan Henk Sepers, sonradan yaptıkları ile değil, başlangıçtaki yaşamı ile benim haber arşivime girmişti.

Türkler Hollanda’ya geldikleri ilk yıllarda, ranzalı ilkel odalarda barınıyorlardı. Türkler’in ‘Mama’sı bayan Sepers ise onlara, çok yataklı da olsa temiz odalar tahsis ediyordu.

Haber, Türklere pansiyonerlik yapan ve Türkler tarafından ‘Mama’ olarak anılan bir hanımefendiye ve onun oğluna aitti. Bir yığın ırkçının yanısıra, birkaç hoşgörülü ırkçı karşıtının da bulunduğu Hollanda’da, ‘Mama’ olarak anılan bu hanımefendinin oğlu ve torunu, şimdiki haberimin kahramanları oldular.

Sizlere önce Sepersler hakkındaki satırları daha sonra da boşanma konusundaki açıklamayı sunuyorum:

HENK SEPERS

Henk Sepers, Emlak Fuarı’nda eşi ile birlikte eşi ile birlikte

Annesinin işlettiği pansiyonda, Türkler ile kaynaşan ve Türkçeyi öğrenen oğul Henk, eğitiminde seçtiği avukatlık ile Türklere hizmeti devam ettirmişti.

11-05-1943 doğumlu olan Henk Sepers, Rotterdam’da Erasmus Üniversitesi’ndeki hukuk eğitimi yanı sıra Adalet ve Dışişleri Bakanlığı’nda Türkçe tercüman/yeminli tercüman olarak faaliyet gösterdi.
1977 yılında avukat olarak yemin ettikten sonra mesleğini Türkiye bilgisiyle birleştirdi. Henk Sepers, sekiz yıl boyunca Rotterdam’daki bölge mahkemesinde hakim yardımcısı olarak görev yaptı, ayrıca Brielle ve Sommelsdijk’te alt bölge mahkemesi hakimi yardımcısı olarak görev yaptı. Uzmanlık alanı Türk hukuk sistemi, (uluslararası) şirketler hukuku, uluslararası özel hukuk, ticaret hukuku ve mülkiyet hukukunu içermekteydi.
Sepers, benim yönettiğim AVRUPA DÜNYA gazetesine yıllarca makaleler yazdı ve 40 yıldan fazla süre Hollanda Barolar Birliğinde avukat olarak kayıtlı kaldı.

HUKUK BÜROSU
Sepers hukuk bürosu 1977’de kuruldu ve geniş bir hukuki bilgi ve deneyim yelpazesine sahipti. Sepers Hukuk Bürosu, Hollanda hukukuna ilişkin derinlemesine bilgi birikiminin yanı sıra, Türk hukukunda da uzun yıllara dayanan deneyime sahipti. 1985 yılından bu yana hukuki faaliyetlerin önemli bir kısmının yürütüldüğü İstanbul’da da, bir şubesi bulunmaktadır. Henk Sepers, Türkiye’de Hollandalı bir avukat olarak, ancak (hukuki) danışmanlık rolünü üstlenebilirdi. Hukuk firması Sepers bu nedenle yıllardır Türkiye’de kendisinin belirlediği çalışma sistem ve düzenine uygun kriterlere sahip çeşitli uzman ve dürüst avukatlarla yakın işbirliği içinde çalışmıştır.
Henk Sepers daha sonra, Türkiye’den irtibatlı olduğu Mert Himmetoğlu ile çalışmaya başladı. Henk’in yanında yıllarca çalışan Mert, özellikle Türkiye ile alakalı dosyalarda kendisinin sağ kolu durumuna gelmiştir.
Ne var ki Henk Sepers, 27 Haziran 2019’da Hollanda’nın Brielle kentinde hasta yatağında hayatını kaybetti.

ESMERALDA

Mert Himmetoğlu, ortağı Esmeralda Sepers ile

Esmeralda, sağlam bir hukuk geçmişine sahip bir Türkolog, danışman ve arabulucudur. (Leiden Üniversitesi ve Erasmus Üniversitesi Rotterdam).
1995 yılında, Türkiye’ye yatırım yapan Hollanda Küçük ve Orta Ölçekli İşletmelerine hizmet vermeyi merkezine alan ilk şirketi Pontes International’ı kurdu.

2001 yılından itibaren Esmare Turkey şirketi aracılığıyla Türkiye’de gayrimenkul alım ve satımında aracılık yapmaktadır. Sepers Hukuk Bürosu’nun talebi ve yönlendirmesi ile birçok araştırma yapılmış ve müvekkillere gayrimenkul, miras hukuku ve tahsilat alanlarında, hukuk bürosu ile ortak uygun çözümler sunulmuştur.

Türkiye’deki Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeleri destekleme tutkusunu halen sürdürmektedir.
Rahmetli Sepers’in kızı Esmeralda da babasının yolundan gitti ve hukuk okudu. Babasının sağlığında, Türkiye’deki bürolarında emlak alım satım işlerinde uzman olarak hizmet vermeye başlayan Esmeralda, babasının ölümünden sonra babasının da isteği doğrultusunda Mert Himmetoğlu ile ortak ‘Sepers c.s.’ firmasını kurmuş, Brielle’deki ofis adresinde iş hayatını sürdürüyor.

MERT HİMMETOĞLU

İstanbul doğumlu olan Mert, 1993 yılında Sepers hukuk bürosunda tercüman olarak çalışmaya başladı. Himmetoğlu çok deneyimli ve çok yönlü bir danışman olarak gelişti. Neredeyse 30 yıl boyunca büroda çalıştığı süre boyunca, her zaman Hollanda ve Türkiye faaliyetleri arasında çok önemli bir köprü oldu.

Himmetoğlu, müvekkillerin Türkiye ve Türk hukuku ile ilgili sorularında danışmanlık ve destek sağladı, Türk avukatlara, hukukçulara ve/veya muhasebecilere doğrudan görevler verdi ve Türkiye’deki tüm devam eden işlerin takibini, Henk’in liderliğinde ve kontrolünde sağladı.

2019 yılı Kasım ayının başından itibaren Mert Himmetoğlu ve Esmeralda Sepers, ‘Sepers c.s.’ adıyla bir ortaklık kurdular.

Türkiye’deki çeşitli uzmanlar ve dürüst avukatlarla yakın işbirliği içindeyiz. Sepers c.s. ortakları, Türk mevzuatındaki son değişiklikler ve güncellemeler hakkında bilgilidir. Hem Türkçe hem de Hollandaca dilini sözlü ve yazılı olarak mükemmel bir şekilde bildiğimiz için, gerekli olduğunda müvekkillerimiz adına sorunsuz ve etkili bir şekilde konuşabiliyoruz.

Bilgi ve tecrübelerimizi paylaşıyoruz. Sepers c.s., çeşitli dergilerde ve dijital medyada düzenli olarak makaleler yayınlamaktadır. Güncel konular, ilgi duyanların dikkatine bültenlerimizde sunulmaktadır.

Türkiye’deki mevzuatın arka planları, Türkiye’deki yasa tasarıları ve ayrıca pratik bilgiler, iş dünyası ve insan odaklı uygulanabilirlik önemli bir başlangıç noktası olarak tanımlanmaktadır.

DBA Turkey Üyesi

Dutch Business Association Turkey, Hollanda ile bağı olan profesyonel yöneticilere sahip geniş ve nitelikli bir ağdır. Tek bir net misyonu vardır: Hollanda ve Türkiye arasında uzun vadeli ticari ilişkilerin teşvik edilmesi. Esmeralda aynı zamanda bu derneğin Denetleme Kurulu üyesidir.

…VE İŞTE O BOŞANMA AÇIKLAMASI

Esmeralda Sepers ile Mert Himmetoğlu’nun Hukuki Danışmanlık Bürosu’ndan çok önemli bir aydınlatıcı açıklama geldi.
Bu açıklamada, yurtdışında boşanan çiftler hakkında bilgi veriliyor.

YURT DIŞINDA BOŞANMA SONRASI YAPILMASI GEREKENLER

Türk vatandaşı olan bir partnerle mi evlisiniz?
O mu boşanmak istiyor yoksa siz mi bu isteği taşıyorsunuz?
Ayrıca Hollanda vatandaşı olarak yurt dışında (EXPAT) partnerinizle mi yaşıyorsunuz?
Bu durumda Uluslararası Özel Hukuk kuralları geçerlidir.

Prosedüre nerede başlanır?

Diyelim ki her ikiniz de yurt dışında yaşıyorsunuz (en azından Hollanda veya Türkiye dışında bir gurbetçi olarak), bu durumda boşanma davası yaşadığınız ülkede başlatılabilir. Bu durumda, boşanma o ülkenin kurallarına göre gerçekleşecektir.

Ancak, boşanma kararı yaşadığınız ülkede verildiğinde, bu kararın Türkiye’de tanınıp tanınmayacağı Uluslararası Özel Hukuk kurallarına bağlı olacaktır.

2002’den sonra evlendiyseniz, Türk hukukuna göre edinilmiş mallara katılma rejimi kapsamında evli sayılırsınız. Bu durumda varlıklar Türk hukukuna uygun olarak bölünmelidir.

Türk hukukuna göre, evlilik süresince edinilen varlıklar paylaşılmalıdır. Miras yoluyla edinilen varlıklar bu paylaşımın dışında tutulur. Miras, kişinin evli olup olmadığına bakılmaksızın kişiye bağlıdır.

Bir Türk vatandaşıyla evliyseniz (ya da kendiniz Türk vatandaşıysanız), evlilik Türkiye’deki resmi kurumlarda kayıtlı olabilir. Yurtdışında verilen bir boşanma kararı Türkiye’de otomatik olarak geçerli olmaz. Türkiye’deki yasalara göre eğer herhangi bir işlem yapmazsanız evli kalırsınız.

Hollanda’da yaşıyorsanız, boşanmayı Türk konsolosluğu aracılığıyla kaydettirebilirsiniz. Bu konuda daha fazla bilgiyi burada bulabilirsiniz. Gurbetçi olarak durum farklıdır.

Örneğin Orta Doğu’da ikamet ediyorsanız, bu bölgeden alınan bir karar Türkiye’de tanınmayacaktır. Bu durumda Türkiye’de harekete geçmeniz gerekecektir. Nafaka, mal paylaşımı, çocukların velayeti gibi boşanmanın yanı sıra düzenlenmesi gereken unsurlar da bu durumda Türkiye’deki mahkemeye sunulacaktır.

Yukarıda belirtildiği gibi, 2002’den sonra evlendiyseniz, Türk hukukuna göre otomatik olarak edinilmiş mallara katılma rejimi kapsamında evli sayılırsınız. Varlıkları gösteren belgeleriniz varsa, bu sizin kanıt pozisyonunuzu güçlendirecektir. Mülkiyet belgelerinin kopyaları, banka ekstreleri, anlaşmalar gibi belgeleri düşünün.

Çocuklar genellikle Türkiye’de anneye verilir, özellikle çocuğun bakımının büyük bir kısmını üstlendiği kanıtlanabiliyorsa. Ancak, çocukların babaya verildiği kararlar da bulunmaktadır. Bu tür konular her zaman çok kişiseldir ve her durum için ayrı bir karar verilir.

Ek bilgi:
Boşanma davasının nerede açılacağı, çiftin ikamet ettiği ülkenin hukuk sistemine bağlıdır. Ancak, bu kararın Türkiye’de tanınması için ek prosedürler gerekecektir.

Türkiye’de yabancı mahkeme kararlarının tanınması ve tenfizi için bir dava açılması gereklidir. Bu süreçte kararın, Türkiye’nin kamu düzenine aykırı olmaması şartı aranır.

Velayet davalarında çocukların menfaati ön planda tutulur ve bu tür davalarda uzman bir avukattan yardım almak faydalı olacaktır.

Evlilik süresince edinilen malların paylaşımı Türk Medeni Kanunu’na göre düzenlenir. Ancak, malların tespiti ve ispatı konusunda detaylı belge sunulması gerekebilir.

Yurt dışında yaşayan Türk vatandaşları, boşanma işlemlerinin Türkiye’de tanınması için konsolosluklardan yardım alabilirler.

Bu süreçlerde hukuki destek almak önemlidir, bu yüzden bir avukatla çalışmanız tavsiye edilir.

NL
Notaris L.P. v.d. Blinklaan 20
3232 EK Brielle
Tel: +31 181 416 177
info@seperscs.nl

TR
Moda Cad. Damacı sok. Dama
apt.3 34710 Kadıköy Istanbul TR
+90 532 7183217
info@seperscs.nl

Sepersler ile yapılan TV mülakatını takip etmek için Hollandaca haberin altındaki linke tıklayınız.
Hollandaca haberden sonra KANDEMİR HUKUK BÜROSU’nun geniş açıklaması var:
************************************************************************

SEPERS ADVOCATENKANTOOR LEGT UIT WAT ER IN TURKIJE MOET GEBEUREN NA EEN ECHTSCHEIDING IN HET BUITENLAND.

Henk Sepers, zoon van ‘Mama’, die 60 jaar geleden Turks pension houders verzorgde, leerde Turks en leefde als een Turk voordat hij als advocaat jarenlang diensten verleende aan Turken.

Vijf jaar geleden verloren we Henk Sepers. Zijn dochter Esmeralda, die oplossingen vindt voor juridische kwesties tussen Turkije en Nederland en tevens gespecialiseerd is in vastgoed, zet een deel van de praktijk voort in de samenwerking “Sepers c.s.”.

Geschreven door İlhan KARAÇAY:

De onderstaande tekst had eigenlijk als twee aparte nieuwsartikelen moeten worden beoordeeld, maar vanwege de verwevenheid van de onderwerpen en het ontstaan van een verband, wordt het in hetzelfde artikel behandeld. Een van de hoofdrolspelers van het artikel is Henk Sepers, die in mijn nieuwsarchief kwam, niet vanwege wat hij later deed, maar vanwege zijn eerste leven.


In de eerste jaren dat Turken naar Nederland kwamen, verbleven ze in primitieve kamers met stapelbedden. Mevrouw Sepers, de ‘Mama’ van de Turken, stelde hen schone kamers met veel bedden ter beschikking.

Het nieuws betrof een dame die Turks pensionhouders verzorgde en door Turken ‘Mama’ werd genoemd, en haar zoon. In Nederland, waar naast een hoop racisten ook enkele tolerante antiracisten waren, werden de zoon en kleindochter van deze dame, bekend als ‘Mama’, de helden van mijn nieuwsbericht.

Hieronder presenteer ik u eerst de paragrafen over de Sepers en daarna de uitleg over de echtscheiding:

HENK SEPERS

Henk Sepers, samen met zijn vrouw op de vastgoedbeurs.

Henk, die in het pension van zijn moeder met Turken in contact kwam en Turks leerde, ging door met het verlenen van diensten aan Turken als advocaat, een beroep dat hij tijdens zijn opleiding had gekozen. Henk Sepers, geboren op 11-05-1943, studeerde rechten aan de Erasmus Universiteit Rotterdam en werkte daarnaast als Turks tolk/beëdigd tolk bij het Ministerie van Justitie en het Ministerie van Buitenlandse Zaken. Na beëdiging als advocaat in 1977 combineerde hij zijn beroep met zijn kennis van Turkije. Henk Sepers werkte acht jaar als rechter-plaatsvervanger bij de rechtbank in Rotterdam en ook als rechter-plaatsvervanger bij de kantongerechten in Brielle en Sommelsdijk. Zijn specialismen omvatten het Turkse rechtssysteem, (internationaal) ondernemingsrecht, internationaal privaatrecht, handelsrecht en eigendomsrecht. Jarenlang schreef hij een column voor de gerespecteerde krant “DÜNYA”. Meer dan 40 jaar stond hij geregistreerd als advocaat bij de orde van advocaten.

ADVOCATENKANTOOR

Sepers advocatenkantoor werd opgericht in 1977 en had een breed scala aan juridische kennis en ervaring. Op het kantoor was een diepgaande kennis aanwezig van het Nederlandse recht en ook jarenlange ervaring in het Turkse recht. Sinds 1985 heeft het kantoor een vestiging in Istanbul, waar een belangrijk deel van de juridische activiteiten wordt uitgevoerd. Henk Sepers was in Turkije actief als (juridisch) adviseur in Nederland was hij advocaat. Het advocatenkantoor Sepers werkte daarom jarenlang nauw samen met diverse deskundige en eerlijke advocaten in Turkije, zorgvuldig geselecteerd door Sepers en zijn team. Later werd Henk Sepers ondersteund door Mert Himmetoğlu, een medewerker en contactpersoon uit Turkije, die uiteindelijk zijn rechterhand voor de Turkije praktijk zou worden. Henk Sepers overleed echter op 27 juni 2019 in Brielle, Nederland, na een ziekbed van 10 maanden.

ESMERALDA

Mert Himmetoğlu met zijn compagnon Esmeralda Sepers.

Esmeralda, een turkoloog met een sterke juridische achtergrond (Leiden Universiteit en Erasmus Universiteit Rotterdam), is adviseur en mediator. In 1995 richtte ze Pontes International op, het eerste bedrijf dat zich richtte op het verlenen van diensten aan Nederlandse kleine en middelgrote ondernemingen die in Turkije investeren. Sinds 2001 bemiddelt ze via het bedrijf Esmare Turkey bij de aan- en verkoop van onroerend goed in Turkije. Op verzoek van advocatenkantoor Sepers is door haar veel onderzoek gedaan en zijn in samenwerking met het kantoor passende oplossingen geboden aan cliënten op het gebied van vastgoed, erfrecht en incasso. Ook heeft Esmeralda nog altijd haar passie voor het ondersteunen van kleine en middelgrote ondernemingen in Turkije. Esmeralda, de dochter van wijlen Sepers, volgde de weg van haar vader en studeerde rechten. Tijdens de gezondheid van haar vader begon Esmeralda als specialist in vastgoed aan- en verkoopdiensten te verlenen in de kantoren in Turkije. Na de dood van haar vader is zij, mede naar wens van haar vader, het partnerschap aangegaan met Mert Himmetoğlu onder de naam Sepers c.s.. in de bestaande kantoren in Brielle en Istanbul.

MERT HİMMETOĞLU

Mert, geboren in Istanbul, begon in 1993 als tolk bij Sepers advocatenkantoor. Himmetoğlu ontwikkelde zich tot een zeer ervaren en veelzijdig adviseur. Gedurende bijna 30 jaar dat hij bij het kantoor werkte, was hij altijd een belangrijke brug tussen de activiteiten in Nederland en Turkije. Himmetoğlu bood advies en ondersteuning aan cliënten met vragen over Turkije en Turks recht, gaf directe opdrachten aan Turkse advocaten, juristen en/of accountants, en zorgde in continue overleg en nauwe samenwerking met Henk Sepers voor de voortgang van alle lopende zaken in Turkije. Vanaf begin november 2019 hebben Mert Himmetoğlu en Esmeralda Sepers een partnerschap opgericht onder de naam ‘Sepers c.s.’. We werken nauw samen met diverse deskundigen en eerlijke advocaten in Turkije. De partners van Sepers c.s. zijn op de hoogte van de laatste wijzigingen en updates in de Turkse wetgeving. Omdat we zowel de Nederlandse als Turkse taal uitstekend beheersen, kunnen we indien nodig effectief en soepel communiceren namens onze cliënten. We delen onze kennis en ervaring. Sepers c.s. publiceert regelmatig artikelen in verschillende tijdschriften en digitale media. Actuele onderwerpen worden onder de aandacht van geïnteresseerden gebracht in onze nieuwsbrieven. De achtergronden van de wetgeving in Turkije, wetsvoorstellen in Turkije en ook praktische informatie, toepasselijk op het bedrijfsleven en mensgericht, worden als belangrijke uitgangspunten beschouwd.

DBA Turkey Lid
Dutch Business Association Turkey, een breed en gekwalificeerd netwerk van professionele managers met een band met Nederland, heeft een duidelijke missie: het bevorderen van langdurige handelsrelaties tussen Nederland en Turkije. Esmeralda Sepers maakt sinds maart 2023 officieel deel uit van de auditing board.

EN HIER IS DE ECHTSCHEIDINGSVERKLARING

Een zeer belangrijke verduidelijkende verklaring is afkomstig van het juridisch advies kantoor van Esmeralda Sepers en Mert Himmetoğlu. In deze verklaring wordt informatie verstrekt over echtparen die in het buitenland zijn gescheiden.

Hier is de boodschap:

WAT TE DOEN NA EEN ECHTSCHEIDING IN HET BUITENLAND

Bent u getrouwd met een Turkse partner?
Wil hij/zij scheiden of bent u dit van plan ?
Woon je daarnaast als Nederlander in het buitenland (EXPAT) samen met je partner?
In dit geval zijn de regels van het internationaal privaatrecht van toepassing.

Waar moet de procedure worden gestart?
Stel dat jullie allebei in het buitenland wonen (minstens buiten Nederland of Turkije als expat), dan kan de echtscheidingsprocedure worden gestart in het land waar je woont.

In dat geval zal de scheiding volgens de regels van dat land plaatsvinden. Echter, wanneer de echtscheidingsbeslissing in het land waar je woont wordt gegeven, is het afhankelijk van de regels van het internationaal privaatrecht of deze beslissing in Turkije wordt erkend.

Als je u na 2002 bent getrouwd, wordt u volgens het Turkse recht geacht gehuwd te zijn in gemeenschap van goederen. In dat geval moeten de activa volgens het Turkse recht worden verdeeld.

Volgens het Turkse recht moeten de tijdens het huwelijk verworven activa worden gedeeld. Goederen die door erfenis zijn verkregen, worden van deze verdeling uitgesloten. Erfenis is persoonlijk, ongeacht of men getrouwd is of niet.

Als u met een Turkse burger bent getrouwd (of zelf een Turkse burger bent), kan het huwelijk in Turkije geregistreerd zijn. Een in het buitenland gegeven echtscheidingsbeslissing is niet automatisch geldig in Turkije. Volgens de Turkse wet blijft u getrouwd als u geen actie onderneemt.

Als u in Nederland woont, kunt u de echtscheiding via het Turkse consulaat laten registreren. Meer informatie hierover vindt u hier. De situatie is anders voor expats.

Als u bijvoorbeeld in het Midden-Oosten woont, wordt een beslissing uit die regio niet in Turkije erkend. In dat geval moet u actie ondernemen in Turkije. Elementen die naast de echtscheiding moeten worden geregeld, zoals alimentatie, vermogensverdeling, voogdij over kinderen, moeten in dat geval aan de Turkse rechtbank worden voorgelegd.

Zoals hierboven vermeld, wordt u, als u na 2002 bent getrouwd, volgens het Turkse recht automatisch geacht gehuwd te zijn in gemeenschap van goederen. Als u documenten heeft die de activa aantonen, zal dit uw bewijspositie versterken. Denk aan kopieën van eigendomsbewijzen, bankafschriften, overeenkomsten.

Kinderen worden in Turkije meestal aan de moeder toegewezen, vooral als kan worden aangetoond dat zij het grootste deel van de zorg voor het kind op zich neemt. Er zijn echter ook uitspraken waarbij de kinderen aan de vader worden toegewezen. Dergelijke zaken zijn altijd zeer persoonlijk en voor elke situatie wordt een aparte beslissing genomen.

Aanvullende informatie:

De locatie waar de echtscheidingszaak wordt ingediend, is afhankelijk van het rechtsstelsel van het land waar het echtpaar woont. Echter, aanvullende procedures zullen vereist zijn om deze beslissing in Turkije te laten erkennen.

In Turkije is het noodzakelijk om een rechtszaak aan te spannen voor de erkenning en tenuitvoerlegging van buitenlandse rechterlijke uitspraken. In dit proces is vereist dat de beslissing niet in strijd is met de openbare orde van Turkije.

In voogdijzaken staan de belangen van de kinderen voorop, en het zal nuttig zijn om in dergelijke gevallen hulp te zoeken bij een gespecialiseerde advocaat.

De verdeling van eigendommen die tijdens het huwelijk zijn verkregen, wordt geregeld volgens het Turkse Burgerlijk Wetboek. Echter, gedetailleerde documentatie kan vereist zijn voor de vaststelling en het bewijs van de eigendommen.

Turkse burgers die in het buitenland wonen, kunnen bij de consulaten hulp zoeken voor de erkenning van hun echtscheidingsprocedures in Turkije.

Het is belangrijk om juridische ondersteuning te krijgen in deze processen, daarom wordt het aanbevolen om samen te werken met een gespecialiseerde juridisch adviseur.

NL
Notaris L.P. v.d. Blinklaan 20
3232 EK Brielle
Tel: +31 181 416 177
info@seperscs.nl

TR
Moda Cad. Damacı sok. Dama
apt.3 34710 Kadıköy Istanbul TR
+90 532 7183217
info@seperscs.nl

Sepersler ile yapılan mülakatı aşağıdaki videoda izleyebilirsiniz.

Kaynak: https://www.ilhankaracay.com/sepers-hukuk-burosu-yurt-disinda-bosanmanin-ardindan-turkiyede-neler-yapilmasi-gerektigini-acikladi/

Devamını Oku