İBRAHİM FAİK BAYAV

İBRAHİM FAİK BAYAV

15 Nisan 2024 Pazartesi

Yunus Suresi’nde Fizik, Felsefe ve Yaratan

0

BEĞENDİM

ABONE OL

Yunus Suresi’nde Fizik, Felsefe ve Yaratan

Yunus Suresi’nde Fizik, Felsefe ve Yaratan
0

BEĞENDİM

ABONE OL

İBRAHİM FAİK BAYAV

Kur’an sayfalarında, onun indiği ve oluştuğu devirdeki insanlara uyarı veya müjde hükümleri bulunuyor. Gelecekteki tüm insanlar bu hükümlerden, -zamanın şartlarına göre- gerekli uyarıyı alabilirler veya alacakları müjdeyi hissedebilirler.

Yunus Suresi’nin ilk ayeti şu: ”Elif-Lam-Râ. Tilke âyâtül-kitâbi’l-hakîm”.

Ayetteki ‘el-kitap’ ifadesinden ilk anladığımız zaman zaman tilavet ettiğimiz Kur’an’dır. ‘El’ takısı bize bu anlamı veriyor. Hitap, o zamanda, Hz. Muhammed’in içinde bulunduğu topluma ve onunla yakınlık kuran toplumlara oluyor. Ayetin (elif-lam-ra rumuzu hariç) verdiği mesaj şu: ”Bu anlatılanlar, Hakim kitabın sözleridir”.

Hakim kitap demek içinde hikmet bulunan, düşünmeye sevk eden kitap demektir.

Düşünmeye sevk eden ifade 3’ncü ayette belirtiliyor: ”İnne rabbekümümüllahü ellezi halaka essemavati ve’l-arza fi sitteti eyyamin” Yani, Rabbiniz o zattır ki gökleri ve yeri altı günde yarattı”.

Arz; yaşamın olduğu yeryüzü. Semavat ise, (sema sözcüğünün çoğuludur), yeryüzünden yukarıya doğru yükselen ve genileyen alanlardır. Atmosferi oluturan tabakalar ‘semavat’ terimi içindedir.

Tefsirciler, bugün, atmosfer tabakalarının ötesindeki tüm uzayı da ‘semavat’ terimi içine sokuyorlar.

”Altı günde yarattı” ifadesinde ‘gün’, bizim yirmidört saatlik zamanı belirten gün değil. Belki milyonlarca yıl süren altı safha veya altı evredir. ‘Halaka’ fiili ise, yok idi var etti; meydana getirdi anlamını verir.

Bu ifadeler meraklı kimselere, hikmete giden yolu açar.

‘Hakiim’ sözcüğü, gerçeğin anlaşılmasını sağlayan yüksek bilgi demektir. Yani hikmetin kendidir. Gerçeğe ulaşmak isteyen fert, böyle bir kitabı, dikkatli ve düşünerek okuyacaktır. Okuyan ve bilgilenen kişi, göklerin ve yerin yaratılmış olabirliliğine inanacaktır. ”Kim yarattı?” sorusu arkadan mutlaka gelir.

Sonra?..

Sonra o kişi, bulduğunu, hissetiğini ve inandığını insanlara duyuracaktır.

İkinci ayetteki, ”racülin minhüm” kelimesi, Mekke toplumu içindeki Hz. Muhammed’i tanımlıyor. Onun ‘Hakiim Kitap’ içindeki bilgileri topluma duyurduğunu belirtiyor. Bu kelime ile verilen mesaj, ilerideki zamanda, bir toplum veya bir ülke içinde, ”racülin minhüm” anlamında tanımlanan birinin veya bir kaç kişinin ortaya çıkacağı gerçeğidir.

İçlerinden biri olan Hz. Muhammed, yerin ve göklerin altı günde yaratıldığı bilgisini topluma bildirdi. Nasıl yaratıldığını da ileriki zamanda, insanların içinden biri, bir kitap içinde, insanlara anlatacaktır. Yaratılış sürecini de…

‘Hikmet’ terimi, Türkçe lügatte ‘felsefe’ olarak belirtiliyor.

Ahlaki söze, öğüt verici ve öğretici söze, ‘hikmet’ diyorlar. Eski dilde karşılığı ise ‘fizik’ imiş. Ayetten anlaşıldığına göre, hikmet  ilmine sahip olan kişilerin, fiziki alemin yaratıcısını bulacağı, güzel biçimde topluma anlatacağıdır. Niçin?.. ”En enziri’n-nâse” kelimesinin tecelli etmesi için.

Üçüncü ayette göklerin ve yerin altı günde yaratıldığı uyarısı, hikmet sahibi kişiyi, ”altı gün” ifadesinin ne demek olduğunu araştırmaya iter. Araştırma teori gelişimine sebep olur. Teori ile Yaratan’ın icra yöntemi bilinmek istenir. Ne kadar bilinir?.. Bu, yaratan’ın ne kadarını bildirmek isteyeceğine bağlıdır.

Genel teori, içinde yaşadığımız gezegenin var edilişini 4,5 milyar yıl olarak gösteriyor. Tüm evrenin ise 13,8 milyar yıl. Oluşum nüvesi tek bir nokta.

İkinci ayet şunu diyor: ”E kane linnasi aceben en evhayna ilâ racülin min hüm”. Yani, ”içlerinden bir adama vahyetmemiz, onu bilgilendirmemiz tuhaf mı geldi?” Bu ifade, hikmet kazanmış bir veya bir kaç zatın yer, gök ve evren hakkında ileri sürdüğü teorilerinin, ‘acip’ karşılanacağına işaret eder. Allah, vahy alma kapasitesi olana vahyetmiş; hikmet ise, herkese değil, sadece hikmete layık olana veriyor.

İbrahim Faik Bayav / ŞAKİROĞLU