İBRAHİM FAİK BAYAV

İBRAHİM FAİK BAYAV

17 Mart 2024 Pazar

Tevbe Suresi Ayet 7 İslamlık Nasıl Oluşur Haram ne demek

0

BEĞENDİM

ABONE OL

Tevbe Suresi Ayet 7: İslamlık Nasıl Oluşur? Haram ne demek?

Tevbe Suresi Ayet 7: İslamlık Nasıl Oluşur? Haram ne demek?
0

BEĞENDİM

ABONE OL

İBRAHİM FAİK BAYAV

Tevbe Suresi’nin ilk altı ayetinde anlatılan olayı anlamaya çaılıştığımızda, olayın iki karşıt taraf arasındaki mücadeleyi bitirecek şekilde geçtiğini öğrendik. Dikkat edildiyse, muahede taraflarından biri ‘müşrik’ şeklinde tanımlanmış. Muahedeyi hazırlayan taraf ise ‘mümin’ veya ‘müslim’ olarak anılmıyor. Onlara layık görülen sıfat ‘müttakıın’اَلمُتَّقين.

Müttakıın ne demek?..

Müttakıın; ittika eden kişiler demek. Sulha, ıslaha, düzene götüren kişiler demek. Konmuş kurallara uyan kişiler demek. İslam, ittika fiilini işleyenler ile devlette görünürlüğünü belli edecektir.

Mekke ve Medine arasında İslamlığı öngören taraf Medineliler…

Yedinci ayetin sözcükleri Türkçeye çevrildiğinde, anlamı karşımıza basit şekilde çıkıyor. Lakin, Kur’an ayetlerinin yüzyıllar ötesine de mesaj verdiğini unutamayız. Mesajı günümüzde anlayabilmemiz için ayetin derinine ineceğiz.

Yedinci ayetin ilk cümlesinden anlaşılan şu: Müşrik olarak tanımlanan kişiler ve toplumlar, muahedeye taraf olacaklarsa, onların ahid metni hazırlama yetkileri yok. Sebebi, altıncı ayetteki لآيَعْلَمونَ sözcüğüyle işaret edilen cahillikleridir. Yani onlar, hak nedir… hukuk nasıl işler, bilmezler. Onun için, müşriklerin bir kısmıyla yapılan muahede, onları Medine’de oluşturulmuş devlet gücüne karşı sulha zorlamadır.

Konuyu zamanımıza uyarlamak istersek, toplumlar müşrik olmasalar bile, cahil iseler, hukuku bilenlerin hazırladıkları ahide zorlanırlar. İstemeseler de muahedenin tarafı yapılırlar. Ülke içinde karşıt grupların mücadelesi var ise, o mücadele, aklı başında ilim sahiplerinin müdahalesiyle bitirilmeli ve sulh oluşturulmalıdır. Bir not: Aklı başında ilim sahiplerinin o ülkenin dışında olabileceği unutulmamalı.

Yedinci ayetin içinde, Medinelilere yapılan şu tavsiye var: ”Fe ma istekamû leküm, fe istekımû lehüm”. Yani, size ne kadar istikametli davranırlarsa siz de onlara o kadar istikametli davranın. Meal yapıcılar ‘istikamet’ olayına ”doğruluk-dürüstlük” anlamı vermişler. Demek ki, o zamanın müşrik kişilerinden doğruluk ve dürüstlük bekleniyormuş.

İSTİKAMET davranışını, Fatiha Suresi, insanın insan kalabilmesi için mutlaka olması gereken unsur olarak gösteriyor. Allah’a el açıp boyun bükenlerin duası, ”ihdinassıratalmüstakim” şeklinde. Meali şu: Rabbimiz!!.. bizi istikametli yolda tut.

İstikamet teriminin ne olduğunu anlamaya çalışalım:

İstikamet sözcüğü إسْتِقامَة Arapça-Türkçe lügatte, ‘kavmen’ mastarından türemiş gözüküyor. Bu bize, bir toplumun sağlam kalmasını sağlayacak kurallar içerdiğini hatırlatıyor. Telafuz edilen ‘Kame’l-emr’ kelimesi, icra etmek, yürütmek anlamına gelirken, ‘kame’l-hak’ kelimesi, icra ile hak olan şeylerin açığa çıkarılmasını öngörüyor. İstikamet olayı, her ülkenin yönetimini, yürürlüğe konmuş kuralları uygulamakla yükümlü tutuyor. Hud Suresi’nin 112’nci ayetindeki, فَاسْتَقِم كَمااُمِرْتَ kelimesindeki ’emredilme’, hem Hz. Muhammed’e… hem sonraki devlet yöneticilerine… kuralların (günümüzde yasaların) mutlaka uygulanması emrini içerir.

Soru: Müşrikler istikamet üzere olabilirler mi?

”Fe ma istekamû leküm” kelimesi, olabileceklerini belirtiyor. O zaman, Tevhid inancı dışındaki inanç sahipleri de (günümüzde Laikler, sekülerler, ateistler ve başkaları) istikamet üzere olabilirler. İstikamet üzere ne kadar kalabilecekleri, kuralları anlayabildiklerine ve üzerlerindeki harici etkinin kırılmasına bağlı. Yönetimdekiler istikameti örnek olarak devam ettirdiği müddetçe onlar da istikamet üzerinde kalmaya devam edeceklerdir.

Yedinci ayetin son kelimesi şu: ”İnne Allahe yühıbbü‘l-müttekıın”. Yani, Allah, toplum selameti için konmuş kurallara uyanları seviyor” Neden?.. İslamlığa yol açılmıştır da ondan. Medine-Mekke devrinde, İslamlığa ilk örnek kişi, Zümer Suresi’nin 12’nci ayetinde Ümirtü li en ekûne evvele’l-müslimîn” ifadesiyle belirtilen Hz. Muhammed’dir.

Başa dönelim… Ayetteki müşriklerle muahede yapıldığı bildirilen ve ‘Mescidi’l-haram’ adı verilen yere dikkatimizi verelim. Mescidi’l-haram kelimesindeki ‘haram’ sıfatı günümüze nasıl uyarlanıyor?

Muahede yapılan yer, MESCİDİ’L-HARAM adı verilen yerin yanı imiş. Yani, Mescid’in içi değil. Çünkü, Mescidin içi, layık olmayanlara ‘haram’ kelimesiyle yasaklanmış.

‘Harâm’ sözcüğü, Arapça Türkçe lügatte, YASAK OLMA-YASAKLANMA şeklinde belitiliyor. Ne iş veya neresi konu ediliyorsa, ‘haram’ sözcüğü, orada bulunulmasına veya o işin yapılmasına yasak getirilmiş anlamında kullanılıyor. Mekke’nin merkezi olan Mescidi’l-haram bölgesine, bu ad, önceleri, o yerin kutsallığına hürmet sebebiyle verildiyse de, sonraları, o yere Tevhid inançlıların dışındakilere yasaklandığının alameti olmuş. Günümüzde Mescidi’l-Haram adı verilen o yere, dünyanın ‘müslim’ bilinenlerinin dışında olanların girmesine izin verilmiyor.

Arapça olan ‘mescidi’l-haram’ ifadesinin benzerini günümüzde oluşturabiliriz. Mesela; arzıharam… Mesela;. ‘seyriharam’…

Arzıharam: Burası, ülkenin hassas bir yeri olabilir. Devlet kontrolündedir. Devletin görevlendirdiği kişilerin dışında o beldeye kimse giremez. Hariçten, oranın fotoğrafları bile çekilemez.

Seyriharam: Böyle bir ifade, belirlenmiş bir ülkeye seyahat etme durdurulduğunda, veya belirlenmiş ülke üzerinden seyahat etme engellendiğinde oluşur. Devlet, zarar geleceğini anladığında, vatandaşlarının o tarafa ya da o taraftan gitmelerini yasaklar. Geçmiş zamanda, kolera salgını sebebiyle, hac için kara yoluyla Suriye üzerinden Mekke’ye gitmek yasaklanmıştı. Yani, seyriharam oluşturulmuştu.