İBRAHİM FAİK BAYAV

İBRAHİM FAİK BAYAV

17 Mart 2024 Pazar

Saffat Suresi’nde Polis Gücü, Bariyer, Bilgisayar

0

BEĞENDİM

ABONE OL

Saffat Suresi’nde Polis Gücü, Bariyer, Bilgisayar

Saffat Suresi’nde Polis Gücü, Bariyer, Bilgisayar
0

BEĞENDİM

ABONE OL

İBRAHİM FAİK BAYAV

Saffat Suresi’nin 1, 2, ve 3’ncü ayetleri ”Ve’s-saffati saffan”; ”fe’z-zacirati zecren”; ”fe’t-tâliyati zikran” diyerek bir olaya dikkat çekiyor. Yani, safta hazır bekleyenler var; büyük vasıflı engelleyenler var; zikri okuyanlar var… diyor

Bu üç ayette anlatılanın günümüzde ne anlama geldiğini anlayabilmek için ayetlerin sözcüklerini irdelememiz gerekiyor.

Saffat: Bu sözcük çoğul ve dişil isimdir. Saf tutanlar, saf oluşturanlar, bir yerde düzgün dizilenler anlamındadır. Saffı kimler oluşturuyor?.. Safta neler düzgün dizilir?.. O zamanda belli değil.  O zamanda saffat sözcüğüne, -dişil oluşundan-, nurdan yaratıldığı söylenen ‘melaike’ taifesi’ anlamı verilmiş. Hamdi Yazır, ‘saff’ sözcüğünün daha başka anlamlarının olduğunu belirtiyor.

Saffat, günümüzde, sınır boyunda savaş için dizilmiş tanklar ve cemseler olabilir.

Ülke içinde emniyet güçlerinin asayiş için dizilmiş panzerleri olabilir.

Ülke savunması için konuşlanan obüs toplar ve füze bataryaları olabilir.

Ve hatta, bir fabrikanın ürettiği otomobiller… motorlar… toplumun yaşamını kolaylaştıracak makineler bile olabilir. Görücüye çıkarılacak, alıcıları beklenecektir. Saffat sözcüğünün bu ayette hangi anlamı taşıdığı, 10’ncu ayetteki ”hatıfe’l-hatfete” kelimesinin anlamı anlaşıldığında olacaktır.

Zacirat: Bu sözcük de çoğul ve dişil isimdir. Zacirat adıyla anılanlar, men etme-engelleme anlamındaki ‘zecere’ fiilinin failidirler. Bu isim dahi insan dışındaki unsurları gösterir.

‘Saff’at’ sözcüğüne melaike anlamı verildiğinden, men edenlerin ve engelleyenlerin de safta dizilen melekler olduğu anlaşılmış. Öyle olduğunu varsaysak bile, engellenecek kimselerin ve unsurların bilinmesi, muhtemel olayın ne olabileceğinin anlaşılması gerekir.

Men edici unsurlar, -günümüzde- jandarma ve polis güçlerinin ellerindeki coplar, bellerindeki tabancalardır. Önemli yer ve kurumların, korunması amacıyla dizilen bariyerlerdir. Baskın yapılmasını, şerirlerin oraları dağıtmasını, yağmalamasını, harap etmesini engellerler. İzinsiz sınır geçmeyi engelleyen duvarlar da olabilir bunlar.

Taliyat: Bu sözcük de çoğul ve dişil isimdir. Okuyanlar, bir sözü veya bilgiyi tilavet edenler demektir. Bu isim de evvelki sözcükler gibi insan dışındaki unsurları gösterir. Ayet, ‘taliyat’ adı verilenlerin okuduğu şeyin ‘zikr’ olduğunu belirtiyor.

Hamdi Yazır, ”fe’t-taliyati zikran” ayetine -melaike taifesini kast ederek- ”sonra bir zikir okurlar, Hak’tan vahiy, kitap, Kur’an indirir, ilim ve marifet telkin ederler” anlamı vermiş. Taliyatın, günümüzde, radyolar, teypler, megafonlar ve hoparlörler ve yazı metnini sese çeviren telefonlar olabileceği mealcilerin ve tefsircilerin aklına yakın zaman sonra gelebilir.

Zikr (Türkçe karşılığı zikir): Bu sözcük, ezber yapma, zihinde tutma olayına verilen addır.

Kur’an ayetleri geldikçe, dinleyenler tarafından yazılıyor, yazıldıkça da ezberleniyordu. Ezberlenen ayetler, diğer insanlara Tevhid inancına çağrı yapılırken okunuyordu. ‘Zikr’ sözcüğünden anlaşılan buydu. Sonraları hafızlık mesleği oluştu. Kur’an ayetleri, belirli günlerde ve gecelerde tilavet ediliyor. Ama hiç bir hafız ‘taliyat’ çerçevesi içinde anılmıyor.

Ayette belirtildiğine göre, zikr, taliyat unsurlarınca okunuyorsa, okunan şey önceden onların içine yerleşmiş, hafızalarına alınmış demektir. Hafıza, teybin bandıdır; pikabın plağıdır; bilgisayarın flaş belleğidir; telefonun hafıza kartıdır. Megafonlar, insan uyarıcının yorulmasına fırsat vermiyorlar günümüzde. Bir metin megafonun hafızasına yerleştirildiğinden, zikir okuma otomatık oluyor.

Taliyati zikran olayı, zamanımızda, plak ve sidilere alınan seslerle, flash belleklere yüklenen görüntülerle, cep telefonunda biriken konuşmalar ve mesajlarla, tecelli ediyor. ‘Taliyat’ denen şeyler, sosyal alanda, fertlerin öğrenmesini kolaylaştırıyor; hukuk alanında, adli delillerin saklanmasını sağlıyor… ve daha başka…

Ve dördüncü ayette ”İnne ilaheküm levâhid” denerek kesin uyarı yapılıyor. Yani, ”sizin ilahınız tektir”