İBRAHİM FAİK BAYAV

İBRAHİM FAİK BAYAV

15 Nisan 2024 Pazartesi

Saffat Suresi 6 ve 7 Şeytan Kimdir Sema’ed-dünya Neresidir

0

BEĞENDİM

ABONE OL

Saffat Suresi 6 ve 7: Şeytan Kimdir? Sema’ed-dünya Neresidir?

Saffat Suresi 6 ve 7: Şeytan Kimdir? Sema’ed-dünya Neresidir?
0

BEĞENDİM

ABONE OL

İBRAHİM FAİK BAYAV

Saffat Suresi’nin 4’ncü ayetinde ”İlahınız tektir” uyarısından, o toplumda insanların birden fazla unsuru ilah edindiği anlaşılır. Şeytanlar o topluma musallat olmuştur.

Sonraki ayetlere bakalım ”ilahınız tektir” uyarısının sebebini anlamaya çalışalım:

Beşinci ayet: ”Rabbü‘s-semâvâti ve’l-arz ve mâ beynehüma ve rabbü‘l-meşârık” Yani, tek olan ilahınız, göklerin, yerin ve ikisi arasındakilerin rabbidir. Ve doğuların rabbidir.

Tüm meal ve tefsirlerde bu ayet böyle Türkçeleştirilmiş. Taşıdığı anlamı genişletmek için ayetin sözcüklerini irdelediğimiz gerekiyor.

Arz, bildiğimiz yeryüzüdür. Dünyanın deniz ve hava unsurundan sonraki ‘kara’ unsurudur.

Semavat, ‘gökler’ olarak hafızalara yerleşmiş ise de, bu sözcük ad verilen-isimlendirilen yerler anlamındadır. Yerden yukarı bakıldığında görülen yer ‘sema’dır. Lakin yerden yukarı doğru -eğik ve dikey vaziyette- bakıldığında görülen başka yerler de vardır. Ve o görülen yerler ‘ad’ almış ünlenmiş yerlerdir. Bu tarife göre, yer sathından, ‘uzay’ adı verilen bölgeye kadar ad verilip ünlenmiş her yer semavat sözcüğü içine girerler. Ne tuhaf ki mealciler ‘semavat’ sözcüğünü sadece uzay boşluğu anlamışlar. (‘semaü’d-dünya’ kelimesini de Dünya’yı çevreleyen atmosfer anlıyorlar)

”Rabbü‘s-semâvâti ve’l-arz ve mâ beynehüma”  kelimesi, yer sathı ile satıhtan yukarı doğru adlandırılan ve önem verilen yerlerin hem de onların arasında olan her şeyin rabbi, demektir. Onların arasında olan şeyler dağlar, tepeler olduğu gibi dağların üzerinde ve altında bulunan her şeydir. Var ise ormanlar… maden ocakları… tarlalar… ekilmiş ve ekilecek bahçeler, meyve bağları yer ile gökler arasındakilere gösterilen örneklerdir. İleri yüzyıllarda teknoloji harikası bilinen ve Dünya çevresinde yerleştirılen insan yapımı uydular bile, yer ile gökler arasındaki şeyler kategorisine girecektir.

Meşarık: Bu sözcük ‘maşrık’ isminin çoğuludur. Kur’an’ın indiği yerin doğu tarafındaki yerleri ve bölgeleri -belki ülkeleri- hatıra getirir. Mekke’de ticaret, İran’a, Hindistan’a ve Çin’e gidilip gelinip yapıldığından, ayetteki ”Ve rabbü‘l-meşârık” kelimesi, oraların dahi tek olan ilahın mülkiyetinde olduğunu belirtir. Tek olan ilah (ALLAH) çevredeki yerlerin olduğu kadar, uzaktaki yerlerin bölgelerin dahi rabbidir.

Altıncı ayet: ”İnnâ zeyyennâ‘s-semâe’d-dünyâ bi zînetin elkevâkib” Yani, dünyanın semasını kevkeblerle süsledik.

Zeyyene fiili süsleme yapma hareketidir. Ama mecazdır. Süsleme, hoşlanılan ve güzellik yansıtan şeyler iledir. Süsleme malzemesine ‘kevakib’ denmiş.

‘Kevakib’ nedir?

Meallerde ve tefsirlerde ‘kevakib’ (tekil: kevkeb) sözcüğüne gökte parıldayan yıldızlar anlamı verilmiş. Fakat ‘kevkeb’ sözcüğünün bir çok anlamı olduğu es geçilmiş. Mesela bu sözcüğe niçin ‘dağ’, çiçek, su kaynağı, delice mantar, hapishane, silahlı adam anlamı layık görülmemiş? Sebebi şu: Sema’ed-dünya tamlamasındaki ‘dünya’, sadece dünya gezegeni biliniyor. Öyle bilinince, ‘sema’ sözcüğüne atmosfer ötesi olan uzay (feza) yakıştırması yapılıyor. Ve feza içine yerleştirilmiş yıldızlar ‘süsleme malzemesi’ gösteriliyor.

Dünya, o anki yaşamı anlatan mana sözcüğüdür. Yani iyi veya kötü yürüyen hayattır. Ahirete doğru yaklaşılan konum anlamı taşır. Sema, yerden yukarıya doğru görülen mesafe olduğundan, ”sema’ed-dünya” yaşamın yüksek yerleri demek olur. Yani, ‘semae’d-dünya’, yaşamın, tepelerin ve dağların yukarılarına doğru genişlediği yerdir.

Yedinci ayet: ”Ve hıfzen min külli şeytanin mâridin” Yani ‘sema’ed-dünya’ denen yere, tecavüzcü şeytanlara karşı koruma sağladık. Koruma şekli, 1, 2 ve 3’ncü ayetlerde gösterilendir.

Şeytan, sıkıntı ve korku veren varlıktır. Sebebi, doğruyu yanlışı anlama kapasitesinin olmamasıdır. Toplum içinden mutlaka uzak tutulması gerekir. Uzak tutma tecrit ile mümkündür.

Şeytanin maridin, sıkıntı ve korku veren varlıkların tecavüzcü kısmıdır. İstekleri yerine getirilmezse, bağı, bahçeyi, tarlayı, ormanı basarlar, ürünleri dağıtırlar, hayvanları telef ederler, etrafı yakar yıkarlar. Bunlara Osmanlı’da eşkiya adı verilmiş.

‘Şeytanin maridin’ diye tanımlananların özelliği nedir?

Özelliği 8’nci ayette ”Lâ yessemmeuune ile’l-melâi’l-alâcümlesiyle belirtiliyor. Yani yüksek makamdan gelen uyarılara kulak vermek istemezlermiş. Madem ki yüksek makamdan gelen uyarıya kulak vermek istemezlermiş… O zaman, ”Ve yükzefûn min külli cânibin” kelimesi gereği her taraftan tazyike uğrarlar, toplumun yaşam alanından def edilirlermiş.

Onların def edilme usulü 9’uncu ayetteki ”dühûran” sözcüğüyle belirtilendir. Hakettikleri karşılık, dar ve kısıtlı bir alanda tutulmalarıdır. Yani, hapishane.