İBRAHİM FAİK BAYAV

İBRAHİM FAİK BAYAV

17 Mart 2024 Pazar

Nisa Suresi Ayet 105’te İşaret Edilen Hainler

0

BEĞENDİM

ABONE OL

Nisa Suresi Ayet 105’te İşaret Edilen Hainler  

Nisa Suresi Ayet 105’te İşaret Edilen Hainler  
0

BEĞENDİM

ABONE OL

İBRAHİM FAİK BAYAV

Kur’an ilmiyle meşgul olan bir  arkadaş, Nisa Suresi’nin 105’nci ayetini ”Sakın hainlerden taraf olma” şeklinde Türkçeleştirmiş. Türkçeleştirdiği metni ebced hesabıyla tevil edip değerini 2017 çıkarmış. Sure numarasını 4, değerlemeye aldığı harf sayısını da 16 diye gösterip ayetin günümüzle olan ilişkisini duyurmak istemiş.

Kur’an ilmiyle meşgul olanlar, edebiyattan nasipleri yoksa, sözlük karşılığı yaptıkları çeviriyle ayetin verilmek istenen mesajını kavrayamazlar. Hele ki, yapılan mealin umut bağladıkları liderin aleyhine olduğunu anlayamazlar.

”Sakın hainlerden taraf olma” ifadesi, tüm Kur’an meallerinde hemen hemen aynı.

Nisa Suresi, Hz. Muhammed’in Medine’de devlet temellerinin atılmaya başladığı zamanda indi. Medine toplumunun düzene girmesini sağlayacak bu sure, kadın hakları ağırlık tutan birçok hukuki unsur ihtiva ediyordu. Ayetteki ‘hâinîn’ sözcüğü, düzensizlikten nemalanan berbat bir taifenin varlığına işaret ediyor ve o taifeye karşı hukukun işletilmesini tavsiye ediyordu.

Eğer, ayeti, mealcilerin Türkçeleştirdiği gibi ”sakın hainlerden taraf olma” şeklinde okursak, zihinlerde şu soru belirir:

Hz. Muhammed’in, hainlerden taraf olması mümkün müydü? Bir küçük ihtimal bulunabilir miydi?

Böyle bir şey mümkün olamayacağından, ayetin tüm meallerdeki ”sakın hainlerden taraf olma” şeklindeki Türkçeleştirilmesini yanlış buluruz.

Ayeti başından okursak, toplumun reisi konumunda olan Hz Muhammed’in, hükmetmede yanlışa düşmemesi için ‘Kitabın’ indirildiği gerçeğini öğreniriz. O gerçeğin içindeki önemli unsur ‘hukuk’tur. Hukukun işlerliğidir. Olaki, İslamiyet camiasına girenlerin içinde dünyalık umanlar, menfaat getirmediği için taşkınlık yapmaya meyyal olanlar vardır. Problem oluştuğunda, Kitab’ın içindeki mesaj çerçevesinde hüküm vermek gerekecektir. Ayetteki, ”velâ tekün li’l-hainîne hasımen” kelimesi (‘hı’ ve ‘sat’ harfleriyle), toplumda bir problem oluşmuşsa, verilecek hükmün problem çıkaran hainlerin muhatap alınmamasını ister. Yani, hainliği belli olanlarla, münazara mükaleme edilmeyip kitapta belirtilen hüküm ne ise o uygulanacaktır.

Bu tavsiye Dünyadaki tüm yönetimler için hukuk ölçüsüdür.

Müslüman bilinen bir ülkede insanlar arasında sürtüşme ihtimali belirmişse, sürtüşmeden nemalanmak isteyen hainler işbaşındadır. Sürtüşmenin önlenmesi, bu Kur’anî reçetenin yönetimdekilerce uygulanmasına bağlıdır. Yani vakit geçirilmeden hukuk işletilecektir. Önemsenmezse, zor önlenen anarşi kendini gösterir.

Bir ülkenin dernek ve şirketlerinde, ortaklarının veya üyelerinin bir veya bir kaçının usulsüzlük önerisinde de bu tip reçetenin uygunlanması gerekir. Usulsüzlüğe -tüzük aykırılığına- teşvik hainleşme isteğidir. Dernek veya şirketin yöneticileri prosedürü uygulama azminde olmazlarsa, krizlerin kapısı aralanmış olur.

Dünya bazında düşünüldüğünde, Birleşmiş Milletler teşkilatını söyleyebiliriz. Teşkilatın devamlılığının sağlanması için de bu reçetenin önemsenmesi gerekir. BM’nin yöneteni konumundaki beş devletin, gerginleşen iki devlet arasında hukuki statüyü oluşturamaması, yeni bir Dünya savaşına zemin hazırlar. BM hukukunun işletilmesinde beş devlet sorumludur.

Nisa Suresi’ndeki ”velâ tekün li’l-hainîne” kelimesi,  ebced hesabıyla H.1279 / M.1863 ediyor. Ayetin o kelimesi, Hilafet’in merkezi olması sebebiyle Osmanlı’ya özel bakıyor. Osmanlı Devleti’nin iç sorunlarnı kaşıyan hainler taifesini işaret ediyor ve ”ve lâ tekün hasımen” emriyle o hainlere yarayacak bir hükmün olmamasını istiyor.

Osmanlı Hilafet yönetimi bu isteğe uygun davranmadı mı acaba?

Zikredilen tarihten 14 yıl sonra Osmanlı’nın 93 Harbi şerraresi içine düştüğü hatırlanırsa, savaştan çıkar devşirmek isteyen hainlerin etkisi anlaşılmış olur. Osmanlı o harp ile Kafkasya ve ötesi tebasının telefine sebebiyet verip İslamlığını bile kaybedecek duruma geldi.

Hain ne demektir?

Hain, düzeni veya sulhü çıkarı uğruna bozmaya çalışan veya bozan demektir.

Hain nereden, nasıl çıkar?

Hain; bir derneğin, bir cemaatin, bir toplumun veya bir ülkenin görev alanları arasından çıkar. Özelliği, konmuş kurallardan bazılarının kendine ve çevresine menfaat getirmediğinde sıkıntı yaşamasıdır. Kurallar gizlenmeye başlanır. Bu durum insanlar arasında sürtüşme, devletler arasında savaş çıkmasının ilk aşamasıdır.

”Velâ tekün li’l-hâinîne hasımen” kelimesini zamanımızla ilişkilendirmek istersek, ebcedi değer Miladi 2019 veya 2020 olur. Bu tarih Avrupa Birliği’ne ve içindeki hainlere işaret eder. AB  yönetiminin yapması gereken, hükmetme becerisini gösterebilmektir.