İBRAHİM FAİK BAYAV

İBRAHİM FAİK BAYAV

15 Nisan 2024 Pazartesi

Nebe Suresi’ndeki ‘Büyük Haber’ nedir

0

BEĞENDİM

ABONE OL

Nebe Suresi’ndeki ‘Büyük Haber’ nedir? 

Nebe Suresi’ndeki ‘Büyük Haber’ nedir? 
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Bir toplumda, insanların, mahiyetini bilmedikleri bir olayı duyduklarında, nedir… nasıl bir şeydir… diye meraklanmaları normaldir. Mekke toplumu, Hz. Muhammed’in kendini gösterdiği ilk yıllarda, toplumda fısıldaşmalar başlamış. İnsanlar duydukları şeyin mahiyetini anlamaya çalışmışlar. Nebe Suresi’nin konusu budur ve Sure bu konuyu direk açıklamak yerine, mahiyetini, konuşanların kendilerinin bulmasına kapı açmaktadır.

”Bir meseleyi mi soruşturup anlamaya çalışıyorlar?..” (Nebe:1)

Anladığımız kadarıyla… Evet. Bir mesele var. Mesele;

Bir olayın toplumda gündem oluşturması meselesi” (Nebe:2)

Duyulan ve yayılan olay öyle bir olay ki, o olayın mahiyetini soruşturarak anlamaya çalışanlar, ileri sürdükleri fikirde anlaşamıyorlar. (Nebe: 3)

İhtilaf var…

Demek ki ”En-nebâi’l-azîm” kelimesiyle konu edilen olayı anlamak mümkün olmayacak.

Uyarı gelir:

”Uğraşmasınlar… Zamanı geldiğinde öğrenirler”. (Nebe. 4, 5)

Zamanı geldiğinde öğrenirler sözü, Mekke toplumuna, sorup soruşturdukları o büyük yani önemli olayın mahiyetini bileceklerinin müjdesini verir.

Lakin ne zaman?..

Bekleyeceklerdir…

Belki de beklemişlerdir…

Olayın anlaşılmasının ipuçları Hz. Muhammed’in dilinden verilmeye başlanır:

”Yeryüzünü (arzı) mihâd yapmadık mı?” (Nebe:6)

Arz, deniz seviyesine yakın kara parçasıdır. ‘Mihad’, kara parçasının tarıma uygun vasfıdır. Mihad sözcüğü ‘beşik’ anlamındadır lakin ‘beşik’ mecazdır. Bu beşik, yaşamı genişletecek-geliştirecek anlamında beşiktir.

”Dağları evtad etmedik mi?” (Nebe: 7)

Dağlar, Dünya’nın merkezindeki mağma kitlesinin satıha çıkmasıyla oluşmuşlardır. Her dağın aynı tipte, aynı şekilde olmaması, insanların yer ve konum belirlemesinde etkendir. ‘Evtad’ sözcüğü, belirti, elamet anlamında kullanılmaktadır.

Demek ki Mekkelilerin sorup soruşturarak anlamak istedikleri şeyin yeryüzü şekilleriyle igisi var.

Başka?..

”Halbuki sizi ezvâc olacak biçimde yarattık”. (Nebe: 8)

Ezvac, birbirine yakınlaşacak, uyum sağlayacak vaziyeti belirtir. Bu kelime, halk dilinde kadın ve erkeğin ‘beden birliği’ anlamında kullanılmışsa da, fikir, inanç, faaliyet birliği  de ‘ezvac’ kapsamı içindedir.

”Ve dinlenmenize uykuyu öngördük”. (Nebe: 9)

Bu, meşru faaliyete ara verilmesi halidir. Sinir sistemi, enerjisini ancak uyku ile kazanıyor.

”Ve geceyi libas yaptık”; ”Ve gündüzü çalışıp kazanmaya vesile ettik”. (Nebe: 10, 11)

Bunlar, insan yaşamının düzenlilik kazanmasının ve fizyolojik gelişmesinin şartıdır.

”Ve üstünüze semayı bina ettik, sağlam… (Nebe: 12)

Bu ifade, insanların dünya dışından gelebilecek tehlikeden korunduğu anlamını verir.

”Ve ışıtan ve aydınlatan lambayı gerekli gördük” (Nebe: 13)

Bahsedilen Güneş’tir. Lamba sözcüğüyle avam tabakasının zihni okşanmıştır. Güneş’in ‘lambalıktan’ öte vasfının olabileceği, tefekkür sebebidir.

”Ve yağmur bulutlarından şırıltı sesi veren suyu indirdik; tohumlar açılsın, bitkiler çıksın, sık ağaçlı bahçeler oluşsun diye” (Nebe: 14, 15, 16)

Güneş olmayacaksa bu ayetlerde bahsedilenler olmaz. İnsan adı verilen canlılar da olmaz. Muhatap alınan Mekkeliler hiç olmazdı.

Sık ağaçlı bahçe demek olan ‘cennatin elfaf’ kelimesindeki ‘cennet’ Mekke toplumunun görmeye alışık olmadığı yerdir.

O zamanın Mekkelileri, bu anlatılanlardan sonra ihtilaf etmeden bir fikirde anlaşabilmişler midir, bilmiyoruz. Lakin 20’nci yüzyıl insanları, bu konunun nereye kadar uzandığını anlayabilirler. Çünkü, Güneş, dünya, yeryüzü sathı, ormanlar, canlılar, canlılarda üreme, yaşam… fizik biliminden, kimya biliminden, botanikten, biyoloji ve sosyoloji bilimine kadarki tüm bilim dallarını oluşturuyor.