İBRAHİM FAİK BAYAV

İBRAHİM FAİK BAYAV

15 Nisan 2024 Pazartesi

Kim İnsaflı Olmalı Yöneten mi, Yönetilenler mi

0

BEĞENDİM

ABONE OL

Kim İnsaflı Olmalı? Yöneten mi, Yönetilenler mi?

Kim İnsaflı Olmalı? Yöneten mi, Yönetilenler mi?
0

BEĞENDİM

ABONE OL

İBRAHİM FAİK BAYAV

Prof. Hayrettin Karaman, Recep Tayyip Erdoğan’ın ve partisinin iktidarda kalmasını isteyen zattır. Ülkenin tamamına değil de sadece Tayyip Erdoğan’a bağlanan müslümanlara tavsiye sunar. Son yazdıklarına bakılırsa, Tayyip Erdoğan’a bağlanan müslümanların, Tayyip Erdoğan iktidarından rahatsız olmaya başladıklarının farkındadır.

Tayyip Erdoğan’ın iktidarda kalmasını isteyen Hayrettin Karaman, rahatsız olmaya başlayan müslümanlara, ”Beklentilerde ölçülü olmak” başlığıyla yayınladığı yazısında, tavsiyede bulunmuş. Tavsiyesi şu: ”Recep Tayyip Erdoğan iktidarına karşı insaflı ve ölçülü olmaları gerektiği…”

Yazısında kullandığı ‘insaf’ ve ‘ölçü’ sözcükleri önemli…

İnsaf: Bu sözcük, vicdana uygun hareketin adıdır. İnsaf, hakkı teslim esasına dayanan ılımlı davranıştır.

Ölçü: Bu sözcük, tesbit edilmiş miktarın adıdır. Sosyal yaşam konusunda kullanıldığında (mecaz olur) itidal ve ılımlılık anlamını verir. (Büyük Türkçe Sözlük: D. Mehmet Doğan)

Hayrettin Karaman, Tayyip Erdoğan iktidarından rahatsızlığını belli eden müslümanlara insafa ve ölçüye gelmeleri tavsiyesinde bulunuyorsa;

a) Tayyip Erdoğan bağlısı müslümanlar, ya İslami kuralları geniş özgürlük ortamında öğrenememişlerdir;

b) ya da Tayyip Erdoğan ve iktidarı, on yedi yıl boyunca, İslam olmadıkları halde kendilerini Türkiye’ye İslami göstermişlerdir.

Aksi takdirde, insaf ve ölçüye çağrılan Tayyip Erdoğan bağlısı müslümanlar, ”vicdansız” sıfatını alacaklardır ki, vicdansızlık, yönetenlerde başlamadan yönetilenlerde gelişmez.

Hayrettin Karaman, Tayyip Erdoğan’a bağlanmış müslümanların AK Parti iktidarından taleplerinin ve beklentilerinin olduğundan bahsediyor. İfadesi şu: ”Samimi olarak dinini yaşamak için beklentileri ve talepleri olan kesim…”

Bu ifadede ‘kesim’ sözcüğü, Tayyip Erdoğan’a bağlanmış müslümanları belirtiyor. Onları ülkenin tüm müslümanları içinde ayrı bir unsur haline getiriyor.

Din: Bu sözcük tek bir anlamda kullanılmaz.

Birinci anlamı: Din, Allah tarafından konulan dünya ve ahiret saadeti gösteren sisteme verilen addır.

İkinci anlamı: Din, bir inancın kaideler bütünüdür.

Üçüncü anlamı: Din, mesuliyet ve hesaplaşma demektir. (Büyük Türkçe Sözlük: D. Mehmet Doğan)

Hayrettin Karaman, ”Samimi olarak dinini yaşamak isteyenler” ifadesinde ‘din’ sözcüğünü birinci şık anlamında kullandıysa, o dinin Tayyip Erdoğan iktidarınca kabul edilmiş olması gerekir. Kabul edilmemişse, Tayyip Erdoğan bağlısı müslümanlar, ”biz on yedi yıldır, Allah’a inananlara mı, yoksa Allah’a inanmış görünenlere mi bağlanmıştık diye şüpheye düşerler; Tayyip Erdoğan iktidarından rahatsızlıkları haklılık kazanır.

Hayyrettin Karaman, ‘din’ sözcüğünü üçüncü şık anlamında kullanmışsa, bilinmesi gerekir ki, hiç bir devlet dinin bu anlamda yaşanmasına izin vermez. Çünkü böyle din anlayışında mezhep taassubu ve geçmişte yapılanlara karşı koz paylaşma isteği vardır. İzin verildiğinde ülkenin karşılaşacağı şey kargaşadır.

Hayrettin Karaman’ın şu sözü düşünülecek sözdür: Evet, adalet, dînî ve millî eğitim, kültür, aile, ahlak ve âdâb konularında bana göre de haklı şikayetler var; ama bunların kısa zamanda belli bir kesimin istek ve anlayışına göre kökten değişmesi ise muhaldir”. Bkz: https://www.yenisafak.com/yazarlar/hayrettinkaraman/beklentilerde-olculu-olmak-2053148

Adalet ve milli eğitim hakkındaki şikayet tüm ülke insanlarını ilgilendiren sorundur. Ayrıştırılmış bir ‘kesim’ için seslendirilemez. Türkiye’nin bekası bu  sorunların izalesine bağlıdır.

On yedi yıl geçmiş aradan. Sorunun on yedi yıılık kısa zamanda(!!!) bitmesini muhal gören Hayrettin Karaman, şikayetin bitmesi için  kaç tane on yedi yıl geçmesi gerektiğini belirtmeliydi.