İBRAHİM FAİK BAYAV

İBRAHİM FAİK BAYAV

17 Mart 2024 Pazar

İnfitar Suresi’ndeki İşaretler (İkinci Bölüm)

İnfitar Suresi’ndeki İşaretler (İkinci Bölüm)
0

BEĞENDİM

ABONE OL

İBRAHİM FAİK BAYAV

İnfitar Suresi’nin altıncı ayeti’nde ”Ey insan!.. Seni Kerim olan rabbine karşı ne aldattı” diye soruluyor.

”Ya eyyühe’l-insan” ifadesiyle muhatap alınan, tek bir insan değil, insan nevidir. İnsan nevinin tümü de değil. Belki insanların sorumluluk yüklenen aklı başında kimseleridir. Bunlar;

a) yönetim kadrosunda olanlar ve yönetim kadrosuna talip olanlar;

b) İş kuranlar, iş kuracak olanlar, eleman istihdam edenler ve mal mülk ve serveti durmadan arttıranlar;

c) İlim edinenler, fikir oluşturanlar, proje hazırlayanlardır.

”Mâ ğarrake” tepki ifadesidir. O zaman, olmaması gereken olmuştur… olmaması gereken olduğu için, ”seni ne aldattı” sitemiyle insan muhatap alınmıştır. Zikredilen insan grupları, ilerideki zamanda, olmaması gerekene dikkat edeceklerdir.

İnsanın hangi konuda aldatıldığı merak edildiğinde, ”Ellezî halakake fesevvake feadeleke fî eyyi suuretin” ifadesinden anlaşılabilir.

Halakake: Seni yarattı. Hücrelerden inşa etti meydana çıkardı. Öyleyse sen, Hâlık isminin cilvesini göstermek için çok şeyin projesini hazırlayabilir, parçaları imal edebilir, projeyi inşa aşamasına getirebilirsin.

sevvake: Seni biçimlendirdi. Azalarını, çok şeyi imal ve inşa işlemi için uyumlu hale getirdi. Biri diğerinden farklı olmayan iki göz, iki kulak, iki el ve iki ayak, her elde simetrik beş parmak sevvakeye en iyi tariftir.

Adeleke: Dik olabileceğin, iki ayağın üzerinde durabileceğin duruma getirildin. Önceki yaratılmış tüm canlılardan ayrıldın; onlara hakim olabilecek kabiliyet kazandın. İlham alma kapasitesine sahip olman da ayrı güzellik.

”Tükezzibûne bi’d-dîn” ifadesi, yapılması gerekeni yapmayanların ya da ifsad için yapanların durum tespitidir. Sebebi, üstteki ayete uyumsuzluktur. Yürürlükte bir din vardır. Lakin o din kurallarından sapma olmuştur. Sapma, yürürlükteki dini bozacak, yeni bir din çıkışına sepep olacaktır. ”Tükezzibûne bi’d-dîn” kelimesi ileride oluşacak din için bu hatırlatmayı yapar. Lakin nefs hatırlatmayı kabul etmez. Ene baskın gelir ve bildiğini yapmaya devam eder. Halbuki, ileride karşılığını alması için gözetlenmektedir ve tüm sözleri ve davranışları kayıt altına alınmaktadır.

”Dîn” yeni bir sistemdir. Belirlenmiş makamlardaki yanlışlar, alışılmış sistemi işlemez yapacağından sonlanacaktır. Maddi gücüne güvenenler, yanlışlar sarmalında idrak melekesini kaybederler ve yanlışta ısrar ederler. Toplum veya ülke içinde bozulma artar ve yaşam iflas eder. Yeni bir din beklentisi ağırlık kazanır. Ve beklenti, yıkım ve ölüm oluştuktan sonra gerçekleşir. Dîn yeni bir sistem şeklinde ortaya çıktığında her şey bambaşkadır. Makam, servet ve nüfus gücüne güvenip yanlışta ısrar edenlerin durumu acıklı olur.

”Ve inne aleykümü‘l-hâfizîn; kirâmen kâtibîn; ye’lemûne mâ tef’alûn” ayeti, varlığı göğün dışında olan ama kontrolu yer yüzünde bulunan,… yeryüzündeki tüm hareketleri gören ve kopyalayan hayretengiz bir oluşumu haber veriyor.

Özelliği:

a) arayıcı, görücü ve duyucu sistem;

b) Koruyucu ve hıfz edici hafıza;

c) Yazıcı ve dokümanlaştırıcı mekanizma;

Ayetin ”aleykümü‘l-hâfızîn, kiramen kâtibîn” bölümü, ebceden 1989 miladi tarihini verir. Bu tarihte LANDSAT adlı uydu serisinin uzaya yerleştirilmelerine devam edilmektedir. ‘Kiramen’ sözcüğündeki tenvin sayıldığında 2039 miladi eder. Ayet, bu tarihte yeryüzünün tüm kaydının Dünya üstü tarafından kusursuz yapılacağının işaretini verir.

İnfitar Suresi’nin 13, 14, 15 ve 16’ncı ayetleri şöyle: İnne’l-ebrara lefî naim; ve inne’l-füccâra le fî cahîm;  yaslavnehâ yevme’d-dîn; ve mâ hüm anhâ bi ğâibîn”.

Kiramen katibin adı verilen şey, arar, görür, duyar, hafızasına alır, yazar, dokümanlaştırır. Sonra arşivler. (levh-i mahfuz) Artık insanların ‘yevmeddin’ denen, karşılık alma vakti geldiğinde  bilmiyoruz, hatırlamıyoruz deme şansları olmaz.

‘Ebrar’ ve ‘füccar’ şeklinde iki ayrı grup idiler evvelce; o zaman geldiğinde vasıflarına uygun şekilde iki ayrı makamda -belki ayrılamayacakları biçimde- yer alırlar.