İBRAHİM FAİK BAYAV

İBRAHİM FAİK BAYAV

17 Mart 2024 Pazar

İbrahim Suresi’nde ‘Sehhara Leküm’ Sırrı

0

BEĞENDİM

ABONE OL

İbrahim Suresi’nde ‘Sehhara Leküm’ Sırrı

İbrahim Suresi’nde ‘Sehhara Leküm’ Sırrı
0

BEĞENDİM

ABONE OL

İBRAHİM FAİK BAYAV

İbrahim Suresi’nde içinde sır barındıran iki ayet, o iki ayette dört kere zikredilen bir kelime var: ”Sehhara leküm”.

Birincisi 32’nci ayette: ”Ve sehhara lekümü‘l-fülke, li tecriye fi’l-bahri bi emrihi”. Yani, gemileri, denizde yüzüp gitmesi için kontrolünüze verdi.

Türkçeye çevrildiğinde ortaya çıkan anlam bu.

Mekke ve Medine’ye yakın olan deniz, Kızıldeniz. ‘El’bahr’ اَلْبَحْرِ sözcüğü ile bu deniz ima ediliyor. ‘Bahr’ بحر sözcüğü diğer tüm denizleri ima eder. Yaratan tarafından var edilmiş ve ortaya çıkarılmışlardır.

Fülk (gemi), insan tarafından yapılıp denize indirilen nesnedir. Ya da yüzen-yüzdürülen nesneler cinsidir. Kendi başına kaldığında, dalga veya akıntı nereye götürürse, gemi oraya gider. Geminin insan kontrolüne verilmesi, (musahhar edilmesi) gemiyi kullanabilme becerisinin insana verilmesi demektir. Bunun için yelken kopleksi ve bir dümen gerekli olacaktır. Tabi, Hz. Muhammed’in bulunduğu zaman için.

Diğer zamanlarda, gemileri kontrol işlemi nasıl olacak?

”Sehhara lekümü‘l-fülk” kelimesinin ebced değeri 1111’dir. Miladi 1700 tarihini verir. Gemilerin makine gücüyle götürülmesi fikri bu tarihte ortaya çıktı. Buhar kazanlarıyla enerji elde etme çalışması başlatıldı. Sonra motor gücüyle enerji elde etme çalışması başladı. Motor gücü gerçekleştirildi ve gemiler tüm denizlerde gtürülür oldu. ”Tecriye fi’l-bahri bi emrihi” kelimesinin ebced değeri 1353’dür. Miladi 1933 tarihini verir. Bu tarihte motor takılmış hem deniz üstünde hem deniz altında tüm gemiler -emir ile- okyanuslarda dev dalgalara bile meydan okuyacak biçimde akıp gider. Fakat bu son merhale değildir. Sehhara kelimesindeki ‘hı’ şeddeli olduğunda, bir kaç yüzyıl ötesinde gemilerin insana musahhar edilmesi daha modern şekilde olacaktır.

İkincisi yine 32’nci ayette: ”Ve sehhara leküm el-enhâr”. Yani, nehirleri kontrolünüze verdi.

Nehirler, yüksek yerden çıkan ve aşağılara doğru yol bulup akan sulardır. ‘Sehhara’ fiili, nehirleri ihtiyaca göre kullanılmasını insanlara öğretildiği anlamını verir. Ortaya çıktığında hep denize ulaşacak diye bir şey olmayacak. İnsan, nehri, şartı ve zamanı geldiğinde, önüne set vurup engelleyebilecek; şartı ve zamanı geldiğinde, akış yönünü değiştirebilecek. Yani nehirler, insan istediği kadar akacak; insanın istediği yerden akacak; insanın istediği zaman duracak ve birikecek. O zamanda, nehir üzerinde bu işlemi yapanlar kimlerdi acaba?

Üçüncüsü 33’ncü ayette: ”Ve sehhara leküm e’ş-şemse ve’l-kamera”. Yani, güneşi ve ayı kontrolünüze verdi.

Gemiyi anladık: İnsan yapımı…

Nehiri de anladık. Elimizi değdirebileceğimiz kadar yakında.

Ya güneş ve ay?..

Geçmiş’in ve bu zamanın uleması, ayet cümlesindeki ‘sehhara’ سَخَّرَ fiilini, güneş ve ay insanların hizmetine verildi şeklinde yorumluyor. İnsan hizmetinde olanlar sadece Güneş ve Ay değil ki; var edilmiş her şey insanın hizmetinde. ‘Sehhara’ fiilinin taşıdığı anlam başka.

‘Teshıır’ fiil masdarı, ücretsiz iş yaptırmak için kullanılıyor. Hehangi bir şey için, kullanıldığında, o şeyi, emre boyun eğdirme, işi mecburi yaptırma anlamında oluyor.

Güneş ve ay milyarlarca yıl öncesinden beri tekvini kanun düzeninde hareket ediyorlar. Dünyayı etkileme işine de devam ediyorlar. Onların teshıır edilmesi, dünyaya etkisinin, insanlarca kontrol altına alınması demektir. Nasıl bir şey olacak? Güneşin dünyaya Ekvator bölgesine ve yakınlarına verdiği kavurucu sıcaklık, kavurucu olmayan sıcaklığa dünüştürülebilecek herhalde. Kutup bölgelerine ulaşmayan ışınlar, belki ulaştırılabilecek.

Ayın ise geceleri dünya üzerini aydınlatan vasfı, aydınlatamayan vasfa dönüştürülebilecektir. Ay, üzerine konuşlandırılan sistemle, insanların ay üzerinden faydalanması sağlanabilecektir. Daha başka ihtimaller de akla gelebilir.

Ay’a ulaşıldı; ay üzerinde araştırmalar devam ediyor.

Dördüncüsü 33’ncü ayette: ”Ve sehhara leküm, el’leyle ve’n-nehara”. Yani, geceyi ve gündüzü kontrolünüze verdi.

Gece, dünyanın güneş ışınlarından mahrum kaldığı zaman dilimidir. Gündüz ise, tersi… Gece, ayın ışığı da gelmezse, ortam zifiri karanlık olur. Gecenin ve gündüzün insanlarca teshıır edilmesi nasıl olacak acaba?

Bu sorunun cevabı, teshıır olayı meydana geldiğinde anlaşılacak.