İBRAHİM FAİK BAYAV

İBRAHİM FAİK BAYAV

15 Nisan 2024 Pazartesi

Hadid Suresi’ndeki Müminler ve Mümineler Kimler

0

BEĞENDİM

ABONE OL

Hadid Suresi’ndeki Müminler ve Mümineler Kimler?

Hadid Suresi’ndeki Müminler ve Mümineler Kimler?
0

BEĞENDİM

ABONE OL

İBRAHİM FAİK BAYAV

Hadid Suresi’nin altıncı ayetinde, göklerin ve yeryüzünün sahibi olan Yaratan’ın, gündüzü gecenin içine soktuğu anlatılmıştı. Bu konuyu dokuzuncu ayeti açarak, ışık, lamba ve Edison başlıklı yazıyla işledik.

Hadid Suresi’nin 12’nci ayetinin meali şöyle: ”O gün, müminleri ve mümineleri görürsün, ışık önlerinde ve yanlarında faaldir, hareketlidir. Bu gün size cennetler müjdedir. Cennetler, alt taraflarından nehirlerin aktığı yerlerdir. O cennetlerde devamlılık vardır”

Işığın önlerinde ve yanlarında faal ve hareketli olması, akla ilk olarak basit aydınlatıcıları getirir. Fakat biz, bir ayetin her zamana, her yüzyıla hitap ettiği anlayışına sahibiz. Ayeti oluşturan sözcükleri irdelediğimizde, bulunduğumuz zamana hitap ettiğini fark ederiz.

‘Müminîn’ ve ‘müminât’ olarak belirtilenler, o zamanda, hem erkek hem kadın Kur’an ayetlerine inanıp hükümlerini kabul edenlerdir. Sonraki yüzyıllarda, ‘mümin’ ve ‘mümine’ sıfatını alacak erkekler ve kadınlar, doğru olan hükümleri kabul edip uygulayanlardır. Mümin ve mümine olmak, babadan oğula geçen miras gibi anlaşılamaz.

‘Yevm’, gün demek ise de, bu ayetten anlaşılan, herhangi bir toplumda, bir millette, veya bir kaç millette, belki tüm yeryüzünde, belirli zaman dilimidir. ‘Sulh dönemi’… İsyanlar dönemi’.. ‘savaş dönemi’… veya ‘felaket dönemi’… dendiğinde, her dönem ‘gün’ demektir.

‘Nûr’, bu surede ve bu ayette ışığın kendidir.

Nur sözcüğünün ayetteki konumu ilginçtir;

a) Nur sözcüğüne ‘hüm’ zamiri bitiştiği için, ya her fertte ayrı ayrı aydınlatıcı var; ya da bir aydınlatıcı toplumun hepsine ışık verir, aydınlatır.

b) ‘Eydi’, ellerine ait, ellerinde demektir. ‘Hüm’ zamiri bitiştiğinde, (eydîhüm) kadın veya erkelerin ellerinde, demek oluyor. Yani sahip oldukları anlamında ellerinde…

c) ‘Eymân’, genellikle ‘sağ’ taraf olarak anlaşılıyor. Lakin bu sözcük ‘bereket’ ve ‘kuvvet’ anlamına da geliyor. Başa ‘be’ sonuna ‘Hüm’ zamiri birleştiğinde bereketleri ve kuvvetleri sebebiyle demek oluyor. Bereketten ve kuvvetten kasıt, iktisaden dayanıklılık, işlevin geç Nurdan (ışıktan) istifade, elde edilen gelire göre de değişir.

‘Mümin’ ve ‘müminat’ tanımlamasıyla işaret edilen kimseler, maddiyata önem vermiş, ‘nur’ (ışık) adı verilen aydınlatıcıları sahiplenmiş kadın ve erkeklerdir. Erkek ve kadınların sahiplendikleri nur, ‘müjde’ olarak zikredilen cennetlerin olmazsa olmazıdır. Her yüzyılda biçimleri değişmiş şekilde görülürler.

‘El-müminun ve’l-müminat’ kelimesi Müslümanların tarihinin en meşhur devri olan Harun Reşid devrindeki mümin ve müminelere baktığı gibi, her asırdaki mümin ve müminelere işareti var.

‘Terâ(görürsün) fiil sözcüğü tek başına değerlendirildiğinde, hitaba muhatap olan tek kişiden bahsettiği anlaşılır. Hangi zamanda, hangi toplumda mümin ve mümineler oluşmuşsa, o zamanda, o toplumda bahsedilen özel kişidir o. Hz. Muhammed’in nübüvvetini kendine miras bilen ilim ehlidir o.

Nur (ışık) verici nesneleri geçmiş zamandan günümüze doğru irdelersek, meşale, çıra, kandil adlı nesneleri hatırlarız. Petrolün işlenip gazının ayrıştırıldığı zamanda, bunların yerini gaz lambası almıştır. Nur bununla ortaya çıkar ama dar alanlıdır. Ampulün Thomas Edison tarafından icat edilme tarihi 1879’dur. Elektrik enerjisini alır ve ışığı (nuru) yayar. Ellerde de taşınabilir. Lakin ayette ”yanlarında bereketli ve kuvvetli” olduğu da belirtiliyor. Bundan, elektrik enerjisini ‘pil’ denen küçük kutucuklardan alan ‘fener’ adlı nesne hatıra gelir. Daha ileri aşamada ise nur, binek otomobillerinin enerjisini aküden alan farlar olacaktır.

Bir otomobilin gece karanlığında giderken yakılan farları, karanlığı delip ileriyi gösterir.

‘Tera’ fiil sözcüğünün, Hz. Muhammed’in nübüvvetini kendine miras bilen ilim ehli kişi demek olduğunu belirttik. Hz. Muhammed’in ümmetinin içindedir bu kimse. Nur (ışık) oluşturucu nesneler, başka ümmet içinde çıktığında, yadırgamayıp kabul edenlerdir ‘müminler’ ve ‘mümineler’. Hz. Muhammed’in doğduğu ve yetiştiği vatanda, yani Suudi Arabistanda, yakın zamana kadar kadınların otomobil kullanmaları yasaktı.

Hz. Muhammed’in vatanında kadınların nurlanmaları, ‘mümine’ sıfatı almaları istenmiyordu.

21’nci yüzyılda, 2018 yılında, Hz. Muhammed’in vatanında, kadınların ehliyet almalarına ve kendilerini nurlandıracak otomobil kullanmalarına yönetimdekiler tarafından izin verildi. Müminlerin arasında mümineler de oluşmuş oldu.