İBRAHİM FAİK BAYAV

İBRAHİM FAİK BAYAV

15 Nisan 2024 Pazartesi

Fussılet Suresi’nde Fussılet ‘Açıklandı’ demek mi

0

BEĞENDİM

ABONE OL

Fussılet Suresi’nde Fussılet ‘Açıklandı’ demek mi?

Fussılet Suresi’nde Fussılet ‘Açıklandı’ demek mi?
0

BEĞENDİM

ABONE OL

İBRAHİM FAİK BAYAV

Kur’an’ın içine ilginin fazla olduğu zamandayız. Kur’an’ın içindekilerden haberdar olmak isteyen insanlara, ilahiyat profesörleri, toplantılarla panellerle açıklamalarda bulunuyorlar. Bazen soru getiren ifadeler oluşuyor bu açıklamalarda. Mesela; Kur’an hakkında açıklama yapan profesör zatın videosunu izledim. O zat, Fussılet Suresi’nin üçüncü ayetini delil gösterip ”Kur’an’ın ayetlerini Allah açıklamıştır” deyince, dinlecilerden biri şaşırdı, ”Ayeti Allah açıklamışsa, sizin açıklamanız ne oluyor hocam” diye sordu.

Ummadığı soruyla karşılaşan Profesör zat, cevap vermeye çalıştı tabi. Ama, verdiği cevap dinleyenleri ikna etmiş olmadı.

Memlekette Kur’an inancını ezbere kazanmış geniş bir kesim var. Bu kesimin fertleri  inançlarını, Kur’an ayetlerini meallendirenlerin kitaplarından kazanıyorlar. Meal kitaplarında ‘fussılet âyâtühü’ kelimesi ‘Ayetler Allah tarafından açıklandı’ anlamında belirtildiğinden, o insanlar zihinlerine aynı anlamı sokuyorlar. Bu sebepten ayetlerin ilmi şekilde açıklanmasına -anlayamadıkları için- itiraz ediyorlar. Umulmayan ve söylenmemesi gereken şey, profesör zatın, açıklaması içinde aynı ifadeyi kullaması.

Fussılet sözcüğü Kur’an’da, ikisi Fussılet, biri Hud Suresi’nde olmak üzere üç yerde geçiyor.

Hud Suresi Ayet 1: ”Kitabün, uhkimet âyâtühü sümme fussılet”.

Kitabün sözcüğünü mealcilerin çoğu Kur’an-ı Kerim anlamış. Halbuki ‘kitabün’ Kur’an-ı Kerim değildir. Belki, nerede ve hangi dilde olursa olsun Allah tarafından gönderilen kitaptır bu. Bu kitap, önce ayetleri ihtiyaç karşılayacak şekilde hükme bağlanmış (uhkimet), sonra fussılet edilmiş. Yani, hükümler kitabın içinde kolay bulunup anlaşılsın diye fasıl fasıl olmuş, bir birinden ayrılmış.

Fussılet Suresi Ayet 3: ”Kitabün, fussılet âyâtühü Kur’anen Arabiyyen li kavmin ye’lemûn”.

Bu ayetteki ‘kitabün’ sözcüğü de Kur’an- Kerim değil. Yolunu şaşırmış herhangi bir toplumun uyarılması için Allah tarafından indirilen herhangi bir kitap. Toplumda hangi sorun varsa o sorunu giderecek şekilde ayetler indirilmiş. Dili Arapça imiş ve Kur’an olacak şekilde indirilmiş. Hem de ayetleri sorunlarını gidermek isteyenlerin anlayacağı şekle getirilmiş yani ‘fussılet’ edilmiş.

”Li kavmin ye’lemûn” kelimesi, Mekke’nin dışındaki alanlarda Arapça konuşan-yazan, sıkıntılar içinde kıvranan topluluklar olduğunu ima eder. Kur’anen Arabiyyen olarak yazılmış o kitap, tavsiyelerine uyulması gerektiğini, kaçındırdıklarından kaçınılması gerektiğini (beşîren ve nezîren) bilen ve anlayan topluluklar (kavimler) uygulamaya geçtiklerinde felah bulacaktır. Ayetten anlaşılan şu: Yapılması gerekenler (amel-i salih) yapılsın uyarısı, toplumda gücü elinde tutan ağaların işine gelmiyor.

Fussılet Suresi Ayet 44: ”Ve lev cealnâhü Kur’ânen a’cemiyyen le kâlû, levlâ fussılet âyâtühü; a’cemiyyün ve arabiyyün”.

Bu ayette konu edilenler, Mekke’nin Kur’an muarızlarıdır. Cealnahü sözcüğündeki ‘hü’ Hz. Muhammed’e parça parça indirilen kitaptır. Yani Kur’an’dır. Arapça yazan ve okuyan Mekke Ağalarına uyarılar Arapça Kur’an olarak ama fussılet edilerek gelmektedir. Eğer Hz. Muhammed’e indirilen kitap ‘fussılet’ edilmiş biçimde değil de acemiyyen biçiminde olsaydı, perişanlık içindeki Mekke toplumu onu anlamak istese de anlayamayacak, yapılması gerekenlerin neler olduğunu bilemeyeceklerdi. Hem zalim mekke ağalarının oluşturduğu dert ve keder bitmeyecek, karanlık niyetler ağaların semayesi olmaya devam edeceti. Fussılet edilmiş o kitap (Kur’an-ı Kerim) muarızların bahanelerini daha başından çökertmeye başladı.

Acemiyyen kelimesi; dağınık, karışık, anlaşılması zor demektir. Acemiyyen kitapta, konuyu oluşturan cümlelerin cümlelerle bağlantısı kolay kurulamaz, insanın öyle bir kitabı okuması içinden gelmez.

Fussılet kelimesi ise, konular anlaşılsın diye fasıl fasıl ayrılmış demektir. Kitapta her bölüm fesih bir üslupla ihtiyaca cevap verecek şekle getirilmiştir. Kişi böyle bir kitabı zevkle okur, derdine şifa olacak ikazın nerede hangi bölümde olduğunu bilir, alır; derdini giderir ve tefekkür eder.