İBRAHİM FAİK BAYAV

İBRAHİM FAİK BAYAV

17 Mart 2024 Pazar

Casiye Suresi’nde Şeriat konusu ve Afganistan Olayı

0

BEĞENDİM

ABONE OL

Casiye Suresi’nde Şeriat konusu ve Afganistan Olayı 

Casiye Suresi’nde Şeriat konusu ve Afganistan Olayı 
0

BEĞENDİM

ABONE OL

İBRAHİM FAİK BAYAV

Afganistan’da, ABD yönetimiyle anlaşan Taliban’ın Başkent Kabil’e girip tüm ülkeyi ele geçimesiyle, Türkiye’de ŞERÎAT شَريعَة terimi konuşulmaya başlandı.

Türkiye’de ŞERİAT, uzun zaman öncesinden konuşulmaya başlanmıştı fakat, ŞERİAT sözcüğü asıl anlamından çıkartılmış, kötü ve berbat yönetim şeklinde söylenir olmuştu. Taliban’ın Şeriatı sosyal hayattaki uygulama biçimi, bu söylentiyi doğruluyor gibiydi.

Taliban Başkent Kabil’i ele geçirdikten sonra, sözcüsü şunu dedi: ”Kadınların ve azınlıkların haklarına ve şeriat hukuku kapsamındaki ifade özgürlüğüne saygı duyacağız”. (EURONEWS 16.08.2021)

Taliban sözcüsünün bu vaadi, şeriatın iyi anlamda mı yoksa kötü anlamda mı uygulanacağını muğlak bıraktı. Bir kere, ”şeriat hukuku” diye bir şey olmazdı. İkincisi; kadınların ve azınlıkların hakları milletlerarası hukukta belirlenmişti. İki gün sonra, Takhar vilayetinde burka giymeyen kadının infaz edilmesi, Taliban’ın, şeriatı kötü ve berbat biçimde uygulayacağının işareti oldu. (Hürriyet 18.08.2021)

Türkiye’de milletin bir kesiminin söylentisinden bile korktuğu ŞERİAT ne idi?

Uzun zaman öncesinden günümüze kadar, ulemadan bilinenler, ‘şeriat’ sözcüğünün İslamiyet’e ait olduğunu söylüyor.

İslam Ansiklopedisi’nde, ŞERİAT terimi, açık ve doğru kurallar; fertlerin yerleşik davranış biçimi şeklinde belirtiliyor.

‘İslam’ adını kullanan Ansiklopedi bile ‘şeriat’ teriminin anlamını muğlak bırakıyor. Bu sebeple, ŞERİAT terimi, Hz. Muhammed’i kabul etmeyenlerce ‘kötü’ bilinirken, Hz. Muhammed’e bağlılık gösterenlerce iyi ve olması gereken diyerek anlatılıyor.

İslam Ansiklopedisi’nde ŞERİAT için tanımlanan ”açık ve doğru kural”; her toplum, her cemaat, her millet için aynı olmaz. Sahip olunan inançlar, doğruyu yanlış, yanlışı doğru yapar. Şu zamanda gündem oluşturan ŞERİAT terimini, Kur’an ayetinde anlatılış biçimini inceleyerek açıklamak gerekir.

ŞERİAT شَريعَة isim olarak sadece Casiye Suresi’nde 18’nci ayette geçiyor: ”Sümme caalnâke alâ şerîatin min el-emri; fettebiahâ; fe lâtettebia ehvâhe ellezîne lâ yalemûn”. Yani, seni, yürüdüğün yolda bir şeriat üzere olmanı kararlaştırdık. Sadece ona uy (uygula). Bilmeyenlerin-anlamayanların heveslerine uyma.

Ayetin sözcükleri Türkçeye çevrilince ortaya çıkan anlam bu. Bu anlam toplumun zihnine girince ayet içinde geçen ŞERİAT sözcüğü anlaşılmaz oluyor. Alim bilinenlerin ve ilahiyatçıların kafaları karışıyor; Osmanlı’nın son zamanında ve Türkiye’de şeriat aleyhtarları şeriatı kötü bilmekten kurtulamıyor.

Hz. Muhammed’e ‘şeriat’ öngörülmesi, onun içinde bulunduğu, her tür rezalete bulaşmış, ahlaksız ağalarca köle edilmiş toplumu uyarabilmesi ve karşılaşacağı tepkilere direnebilmesi içindir. Öngörülen şeriat, bir takım kurallar içerir. (Kuralların neler olduğu muhtelif ayetlerde belirtiliyor) Kendisine inananlarla birlikte kurallara uymada sebat, istenilen neticeyi verecektir.

Hz. Muhammed’e öngörülen şeriat örnektir. Örnek olan bu şeriat, ondan sonraki her devirde ve her bozulmuş ülkede, toplumu düzeltme amacı taşıyan fert ve grup için gerekecektir. Fakat, şeriatı oluşturan kurallar aynı olmayacaktır. Şimdilik örnek vermeyelim.

Ayetteki ”fe lâtettebia ehvâhe ellezîne lâ yalemûn” ifadesi, Hz. Muhammed’e inanmışların içinden de ‘şeriat’tan sayılabilecek kurallar öne sürülebileceğini belirtir. O kimseler ‘bilmeyenler, ilmi olmayanlar’ (la yalemun / الّذين لايَعْلَمون) olarak tanımlar. Yani ayette deniyor ki, ilmen doğru olan kurala uyulacak.

Şimdi gelelim Afganistan’ı ele geçiren Taliban’a;

Taliban mensupları kendi inançları çerçevesinde bir şeriat belirlediler ve güçlendiler.

Belirledikleri şeriat kurallarını sebat ederek uyguladılar; isteklerine ulaştılar. Aynen Hz. Muhammed’in ve sahabilerinin uyguladığı şeriatla Mekke’ye hakim oldukları gibi.

Taliban mensuplarının inandıkları şeyler, gösterdikleri davranışlar, kendilerince doğrudur. Tüm müslümanlarca doğru kabul edilemez.

Taliban mensuplarının kendileri ve benimseyenleri, gidişlerine ve davranışlarına ‘İslami’ deseler de henüz İslam görülmesi mümkün değil. Sonucun ‘Afganistan’ın devletleşmesi’ ile görülmesi gerekir. Kabil’i ele geçirme safhasındaki şeriatı, devletleştiğinde işletemezler. İşletmeye kalkarlarsa, hem Afganistan’da hem çevre ülkelerde cehenneme götüren yolu oluşturmaya başlarlar.