İBRAHİM FAİK BAYAV

İBRAHİM FAİK BAYAV

15 Nisan 2024 Pazartesi

Bakara 120’de Zamanımıza İşaret Var mı

0

BEĞENDİM

ABONE OL

Bakara 120’de Zamanımıza İşaret Var mı?

Bakara 120’de Zamanımıza İşaret Var mı?
0

BEĞENDİM

ABONE OL

İBRAHİM FAİK BAYAV

Alim bir kişi, Bakara Suresi’nin 120’nci ayetinde zamanımıza bakan işaret görmüş. O ayetin meali şöyle:

”Yahudiler ve Hıristiyanlar, onların milletine tabi oluncaya kadar senden razı olmayacaklar. Deki: Sadece Allah’ın yolu yoldur. Eğer sana gelmiş ilim sonrası onlara tabi olursan, artık sana Allah’tan dostluk olmaz, yardımcı da bulunmaz”.

Said Nursi, Kur’an’ın i’cazını gösterirken, ayetlerin her zamana baktığını, şahıslara veya olaylara gizli işaret ettiğini bildirmiş. Bazı ayetlerin, kendi zamanına yani 1800’lü ve 1900’lü yıllara nasıl baktığının örneklerini vermiş. Günümüzün bazı alimleri de, bu usul üzerinde gidiyorlar, kendi bulundukları yıllardaki şahsa veya olaya bazı ayetlerden işaret bulmaya çalışıyorlar.

Ayette işaret nasıl var, bakalım:

Ayetteki ”deki” emir sözcüğü, ayetin indiği zamanda Hz. Muhammed’i muhatap alıyor. O zamandan sonraki her zamanda ise muhatap gösterilenler, Hz. Muhammed’i taklit üzere gidenlerdir. Hz. Muhammed, Medine’de devlet kurulmasıyla artık devlet başkanıdır. İleride O’nu taklit etme mürşidlik çerçevesinde olduğu gibi yöneticilik çerçevesinde de olacaktır. Taklitte başarılı olan hangi yönetici ise, ‘deki’ emri onu muhatap alır.

O zamanın Medine’sindeki Yahudiler ve Hıristiyanlar, Hz. Muhammed’in ”deki” emriyle dediği sözlerin doğru olduğunu biliyorlardı. Fakat, Tevrat ve İncil hükümlerine zıt yaşam kendilerine daha cazip geldiğinden, Hz. Muhammed’den, -onun şahsı ve fikri harika olsa da-, razı olmaya yanaşmıyorlardı. Belki de şahs-ı maneviyelerinin gücüne güvenip, Hz. Muhammed’i kendi milletlerine uymaya hatta kendilerinden olmaya bile zorluyorlardı.

Bir millet, kendi içinden olağanüstü şahıs çıkarabiliyorsa ya da olağanüstü bir şahsı bünyesinde tutabiliyorsa yeryüzünde değer kazanır.

Cebrail’in, ”Eğer onlara uyarsan…” sert uyarısı, Tevrat ve İncil’e zıt yaşam süren toplulukların Hz. Muhammed’i ikna etmelerine fırsat vermedi. Ve o Yahudiler ve Hıristiyanlar, ”Sadece Allah’ın yolu yoldur” teziyle ilzam edildiler.

Allah’ın yolu: Toplumu ve toplum bireylerini zarara ve yıkıma götürmeyecek yaşam şekli.

İleriki zamanlarda, Hz. Muhammed’i taklit edenler olacağı gibi, ona muhalefet edenlerin taklitçileri de olacaktır.

Günümüzde, hem de ülkemizde, gittikçe namı genişleyen yönetici, Hz. Muhammed’i taklit edici olarak gösterildi. O yönetici, Hz. Muhammed’i taklit edici gösterilse de, ayetteki ‘kul’ emrine muhatap değildir. O ”kul” emri, çevresine hakim ve etkin bir devletin yöneticisine yöneliktir; kurdurulmuş etki altına alınmış bir devletin yöneticisine değil. 2010 yılından beri siyasi arenadaki çok faaliyet, o yöneticinin hakim ve etkin duruma geleceği biçimde yapılıyorsa da hakimiyet ve etkinlik kazanacağı şüpheli. O durum oluştuğunda, işte o zaman, o yöneticinin ayetteki ‘kul’ emrine muhatap olduğu söylenebilir.

Ayetteki ‘kul’ emrine muhatap olan yöneticiler olarak, Hz. Muhammed’in vefatı sonrasındaki dört halife gösterilebilir. ”Onlara tabi tabi olursan” biçimindeki uyarı, onlar için geçerlidir. Abbasiler’de Harun Reşid ve ondan sonraki bir kaç sultan için geçerlidir. Osmanlı’da ise ll. Abdulhamid için geçerlidir. ll. Abdulhamid’in Yahudilerin arzularına karşı reddiyeci tavrı ve İslamiyet’in Japonya’ya kadar tanıtılması faaliyeti tarihen bellidir.

Günümüzdeki o yönetici, eğer, ayetin işaret ettiği kişi olarak gösterilmeye çalışılırsa, onu ”lein ittiba’te ehvâehüm” kelimesiyle de ilişkilendirmek gerekir. Bu kelime ebced hesabıyla H.1418 / M.1997 ediyor ki, ayet, onun, zora kaldığında, Yahudilerin ve Hıristiyanların milletine uymaya meyyal olduğunun işaretini verir.

Eskiden inanç faktörü öne çıkardı, Yahudiler ile Hıristiyanlar arasında mesafe oluşurdu. İkinci Dünya Savaşından sonra mesafe kalktı. Hemen hemen bir milletin iki yarısı gibi oldular. İki ismi peşpeşe barındıran ”el Yehud ve lâ Nasara” kelimesi buna işaret ediyor. ”razı olmayacaklar” anlamındaki ”len terdâ” kelimesi ebcedi hesapla, H.1490 / M.2068 ediyor. Demek ki o tarihte, Tevrat ve İncil’e aykırı yaşamda tek milletleşen Yahudi ve hıristiyanların razı olmayacağı, Allah’ın yolunu yol yapan, Hz. Muhammed’in taklitçisi bir yönetici ya da bir ekol, etkin bir devlet ile kendini gösterecek. Onun devleti Türkiye’de mi olacak yoksa Avrupa’da mı olacak, o zamanın insanları görürler.