17 Kasım 2024 Pazar
İBRAHİM FAİK BAYAV
Gülen hoca, tabilerinin ve sevenlerinin çoğaldığı bir zamanda, Hıristiyan ve Yahudi bilginleriyle, yeri geldiğinde, görüşmeler yapmaktan geri durmadı. Bir zaman sonra Hıristiyan ve Yahudileri cennetlik gösterdi iddiası kamuoyunda yayılmaya başladı. Başka hocalar Gülen hocayı suçlayan çok sert karşılık verdiler. Hele Risale-i Nur okuyan bir hoca, Gülen hocayı zındık komitesi içinde gösterme garipliğine düştü. Sonra Gülen hoca cemaatinin etkisini 2014 yılında kaybedeceği iddiasında bulundu. Öyle ki, -kendinin haklılığını ispat sadedinde- Al-i İmran Suresi’nin 64’ncü ayetini, ebced hesabını kullanarak göstermekten çekinmedi. (TIMETURK 24.07.2014 ‘O kitap Gülen hareketinin 2014’de zayıflayacağını nasıl bildi’ başlıklı haber)
O hoca, ebcedle ayetin -sadece- harf değerlerini toplamayı bilmiş. Ayetteki mesajı kendinin dar görüş alanında tutmaktan başka bir şey yapmamış.
Al-i İmran Suresi’nin 64’ncü ayetinin meali:
”De!.. Ey ehl’el-kitab!.. Bizim aramızda ve sizin aranızda eşit bir kelimeye geliniz. Allah’ın dışında başka bir şeye boyun eğmeyelim; O’na hiç bir şeyi ortak tutmayalım; Allah’ın haricinde bazımız bazımızı rabler edinmesin. Eğer kabul etmezlerse, deyin ki, biz müslümanlarız”.
Hz. Muhammed’e muhatap edilen ehl’el-kitab o gün ve o belde için Hıristiyanlar ve Yahudiler olsa da, daha ziyade Hıristiyan bilginleri olduğu anlaşılmaktadır. Ayet işari manayla içinde bulunduğumuz asra da bakar. Müslümanlarla Hıristiyanlar arasında belli noktada anlaşma olabileceğini akla getirir. Sulh, sükun ve mutluluk öngören İslam, ilk basamağın Allah’tan başkasına meyil gösterilmemesini, terbiye edilmeyi onun dışında aranmamasını hedeflemektedir. Ayette, asırlar geçse de, Kur’an ehlinin, İncil ve Tevrat ehilleriyle görüşeceği, konuşacağı, asgari müştereki bulmaya çalışacağı iması var. O zamanda Hz. Muhammed, Hıristiyan ve Yahudi bilginleriyle görüşme yapmış ise, bu zamanda da aynı şey yapılabilir. Risale-i Nur müellifinin Vatikan’ın Katolik Papa’sıyla mektuplaştığı Emirdağ Lahikası adlı eserde kayıtlı olduğu gibi, Fener Ortodoks Patriği’yle bizzat görüştüğünü de onun talebeleri açıklıyorlar.
Bu ayetin ”ve lâ yettehızü”ye kadar kısmını cümle cümle ayırıp yorumlayalım.
Birinci cümle: ”De ki; ey ehl’el-kitab!..”
Bu cümlenin harfleri sayısal olarak toplandığında 631 ediyor. Bu, Hz. Muhammed’in Hristiyan bilginleriyle diyalog emrini aldığı tarih oluyor.
İkinci cümle: ”Bizim aramızda ve sizin aranızda eşit bir kelimeye geliniz!..”
”Bizim aramızda ve sizin aranızda eşit bir kelimeye geliniz” çağrısı, Müslümanların ve Hıristiyanların inançlarında her ne kadar uyuşmaz durumlar varsa da, uyuşup anlaşılacak ortak bir yönün var olduğuna işaret eder. Bunu belirlemek için diyalog gerekir. Ebcedle harf değerlerini topladığımızda, Hicri 1348 tarihi çıkıyor; Miladi 1929’dur. Birinci Dünya harbiyle Müslüman Hıristiyan demeden hercümerc edilen insanlığın, toparlanma vaktini ima eder. Ortak nokta bulunarak düşmanlıklar sona erdirilmelidir.
Üçüncü cümle: ”Allah’ın dışında başka bir şeye boyun eğmeyelim!..”
Rabb’ı yaşamdan uzak tutan tabiatperstlik (Naturalizm) 19’ncu yüzyılda Darvinizm akımından destek alarak revaç bulmuş. Aynı zamanda Maksizm oluşmuş. Onu kominizm takip etmiş, 1917’deki Lenin ihtilaliyle Komünizm Hristiyan dünyasını ortadan kaldıracak yapıya dönüşmüş. Tapiatperet kuvvete karşı, Müslüman ve Hıristiyan toplumlarına sadece Allah’tan kuvvet alınması çağrısı yapılması ayetin işaretlerinden biridir.
Üçüncü cümlenin harf değerleri toplamı, -şeddeler hariç- 1181 ediyor; Miladi 1767. Filozofların, tabiatı -Rabb’ı hariç tutarak- doğal nedenlerle açıklamalarına karşı Hıristiyanların uyarılması tarihine işaret eder. Ayetteki lafzullah ve iki illa’daki şeddeler sayıldığında 1271, miladi 1854 ediyor. Hıristiyan aleminde kapitalistlerin zulmüne karşı Allah’ın hükümlerine değil de Marx’ın 1948 yılında gerçekleşen Komünist Manifesto hükümlerine itibar edileceğinin işaretini veriyor. O zaman uyarı, o hükümlere boyun eğmeyelim, netice alınmaz, şeklinde oluyor.
İkinci cümlenin harf değerleri toplamına eşit kelime olan ‘kelimetin sevain’ tenvinleri dahil edilirse, 1448, Miladi 2027 eder. Demek ki, bu tarihe kadar, ehl-i kitabla ya da Hıristiyanlarla müslümanların büyük zarar getirecek her şeye karşı diyaloğu devam edecektir. Gülen hareketinin 2014’de ortadan kalkıp kalkmaması önemli değil. 2027 yılından sonra diyaloğa girme, eşit kelimede buluşma çağrısı yok.
2027 yılından sonra, acaba Hıristiyanlık mı ortadan kalkacak, yoksa, müslümanlar arasında, bu ayeti önemseyenler mi olmayacak, belli değil. Çünkü ”Velâ yettehıze ba’zuna ba’zen erbâben min dünillah” cümlesi, hem müslüman hem Hıristiyan ileri gelenlerinin-bilginlerinin, Allah’ın istemediği duruma düşeceklerini ima eder. ”Ba’zuna ba’zen erbaben” kelimesi -iki tenvinsiz- 2003 tarihini verirken, tenvinlerle beraber 2103 tarihini gösteriyor.
Son söz: Hıristiyanlara bakmadan önce kendimize baksak iyi olur.