admin

admin

06 Mayıs 2024 Pazartesi

Cinsel Sorunlar ve Cevapları

Cinsel Sorunlar ve Cevapları
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Eşimi rahatlatamıyorum

SORU: 47 yaşında bir beyim. İlişkiye girince boşaldıktan sonra penisim hemen sönüyor. Bu nedenle artık cinsellikten uzaklaşır oldum. Eşimi rahatlatamıyorum. Bunun nedeni ne olabilir?

CEVAP: Belli bir dönemden sonra cinsel aktivitenizin değişmesi doğaldır. Eşinizi mutlu etmek istiyorsanız ön sevişme sürenizi uzun tutmalı ve eşinizin hazır olmasıyla boşalmalısınız. Cinsel birleşme mutlulukların birlikte yaşanmasıyla gerçek anlam kazanır. Cinsellik de bir çeşit paylaşımdır. Belli yaş dönemlerinden geçen çiftler o yaş özelliklerine göre cinsel yaşamlarını değiştirmeli ve durumlara uygun davranabilmelidir. Yaşanan tecrübeler ve birlikte geçirilen zamanlar bu değişime yardımcı olurlar. Yeter ki birbirinizi sevin ve saygılı olarak doğru iletişim kurabilin. Bu paylaşımlar zaman içinde yaşayacağınız, karşınıza çıkan problemleri çözmenize yardımcı olacak, problemleri beraber çözdükçe de bağlılığınız perçinlenecektir.

Ereksiyon sorunum var

SORU: 65 yaşında, bir okuyucunuzum. Sizi büyük bir özen ve beğeni ile takip ediyorum. Benim ereksiyon sorunum başladı. Sağlığımda bir problem yok.. Buna sebep ne olabilir ? Cevabınızı bekliyorum. Şimdiden çok teşekkür ederim.

CEVAP: Yaşın ilerlemesiyle bir takım fiziksel sorunlar ortaya çıkmaya başlayabilir. Cinsellikte bundan kolay etkilenen bir durumdur. Cinsel aktivitenizde bir sorun yaşamayabilirsiniz. Kadınlara ilginiz devam edebilir, hatta cinsel yaşamınız da duygusal anlamda sağlıklıdır. Ancak sizin yaşlarınızda prostat gibi bir problemin varlığını unutmamak gerekir. Cinsel işlevinize doğrudan etkisi olabilen bir sorun olması dolayısıyla bir üroloji uzmanından yardım almanızı önermeliyim. Küçük bir tedavi ile eski sağlığınıza kavuşarak altın yıllarınızı daha mutlu ve doyurucu yaşayabilirsiniz.

Kaygı duyuyorum

SORU: 33 yaşında evli bir erkeğim. 2003 yılında çağın vebası olan panik atak rahatsızlığına yakalandım. Tedavilerle tam olmasa da hastalıktan kurtuldum. 6 ay önce ilacı kestik. Nefes egzersizleriyle ve doktorumun tavsiyeleriyle yaşama sıkı sıkı bağlandım. Şimdi kaygı oluşmaya başladı. Acaba bu hastalıktan tam olarak kurtuldum mu? Kurtulmadım mı? diye. Eğer böyle bir şey başlarsa tekrar ne yapmam gerekir.

CEVAP: Kaygı durumu herkesin yaşadığı psikolojik bir durumdur. Çoğumuz gün içinde farkında olmadan bu kaygı durumunu yaşar ve atlatırız. Sağlıklı tepkiler verir ve unutur yaşamımıza devam ederiz. Daha önce atlattığınız bir rahatsızlık var. Bu dönemlerde yaşadıklarınıza tekrar geri dönme korkusu yaşamanız normal bir durumdur. Tekrarlanması sizi rahatsız eder ve acı verir. Böyle olmakla birlikte aynı şeyleri yaşama ihtimaliniz sağlıklı bir birey kadardır. Hatta siz bedeninizi tanıyor ve erken teşhis edebilme bilginiz olacaktır. Bu nedenle eğer tekrar bir nedenden dolayı tekrarlar ise doktorunuzun tavsiyeleri ile çok daha kısa bir tedavi ile sonlandırabilirsiniz.
Panik atak yada yaygın anksiyete bozukluğu genel anlamda bir kaygı durumudur. Şu veya bu nedenle kaygı duyarsınız. Tekrar hastalanacağım korusu bile bu kaygı durumunuzu açıklayabilir. Bu duyguları taşıyanların kişisel özellikleri daha ayrıntıcı, daha mükemmel ve kusursuz bir yaşam biçimi oluşturmaya yönelik olabilir. Bu mükemmeliyetçi tutum her zaman stresli bir yaşam getirecektir. Yaşama bakış biçimleri kaygılı kişilerin çoğunlukla negatiftir. Olumsuz, kesin inançlara sahiptirler. Beğenilmeme, onaylanılmama korkuları vardır. Bu yüzden yaptıkları işlerden emin olamazlar. Ya beğenmezlerse ya sevmezlerse gibi düşünceleri fazla yaşarlar. Hatta Biliyorum beğenmediler eminim sevmediler gibi kesin kalıpları bile vardır. Hassasiyetleri o kadar artmıştır ki, en ufak bir mimik veya söz duygularını teyit ediyormuş gibi gelir. Bak demedim mi? Beğenmediler işte gibi ifadelerle kesinleştirirler. İkna olmaları çok zordur.

Pozitif düşünün

Olumsuz bakış biçimleri sadece kendilerine değil çevrelerindeki ilişkilerinde de dikkat çekicidir. Bu nedenle mutlu olmaları zordur. Hep işin olumsuz taraflarını görürler. Yarısına kadar doldurulmuş bardağın boş tarafını görmek gibi. Hep tehlike vardır. Tetikte ve dikkatli olmak gerekir.
Bu düşünce biçimi çocuklu dönemlerinde kazanılan bir düşüncedir. Mükemmeli isteyen bir ailede daha çok rastlanır. Sanki bayrak teslimi gibi ebeveynden çocuğa kolaylıkla el değiştirir.
Peki ne yapacağız? Pozitif düşünce biçimi geliştireceğiz. Sahip olduklarımıza odaklanacağız. Sahip olmadıklarımıza değil. Güzel olan yanlarımızı görmeye çalışacağız, çirkinliklerimize değil. Tabi bu olumsuz ve çirkin yanlarımızı yok saymak anlamına gelmeyecek. Sadece güzel, iyi ve onayladığımız yanlarımızı öne çıkartmak olacaktır. Aynı biçimde çevremizdeki kişilerinde güzel, iyi ve takdir gören yanlarını öne çıkartmakta işe yarayacaktır. O zaman kendimiz sevmeye başlayacağız. Bir deneyin bakalım. Kendiniz ve çevrenizdeki kişilere her gün en az 10 tane iyi bir şey söyleyin. Bunu bir hafta deneyin. Ve farkı görün.

Cinsel Sorunlar ve Cevapları

0

BEĞENDİM

ABONE OL