Bu yazımızda, beden dilini nasıl değerlendirmek gerektiği, beden dilini daha etkili kullanmak için yapılması gerekenleri özetledik.
Beden dili Kinesisk biliminin alanına girer. Kinesisk, hareket anlamına gelen yunanca kinesis kelimesinden gelir. Birdwhistell tarafından kurulan mimik, jest ve beden dili kapsamında araştırmalar içeren bir bilim dalıdır. Sözsüz iletişim, iletişimin en temel türlerinden biridir. Çünkü bir tek kelime kullanmadan, birbirimizin gözlerine bakarak ya da bakmayarak, kıyafetlerimizle, duruşumuzla, oturuş ya da yürüyüş tarzımızla, diğer insanlarla aramıza koyduğumuz fiziksel uzaklık gibi görsel simgelerle, birbirimiz hakkında çok fazla bilgi edinebiliriz.
Sözsüz iletişim üçe ayrılır:
Sesli İletişim: Dile eşlik eden vurgu, duraklama, konuşma hızı, ses tonu gibi olguları ve dilden bağımsız olarak ortaya çıkan ifadeleri (gülmek, içini çekmek gibi) içerir.
Sessiz İletişim (Beden Dili): Jest, mimik, dokunma ve koku alma ile ilgili olguları içeriyor.
Nesnel İletişim: Giyim kuşam, saç şekli, gözlük, aksesuarlar, parfüm gibi detayları içerir.
Beden dili insanlık tarihi açısından kullandığımız en eski iletişim aracımızdır. Çünkü beden dili, kelimelere başvurulmadan gerçekleştirdiğimiz duygu ve düşüncelerimizin yansımasıdır. İnsanların yüz yüze kurdukları ilişkilerde kelimeler %10, ses tonu %30 ve beden dili %60 önem taşımaktadır.
İlk görüşte aşık olmanın, yaşam içerisindeki karşılığı ilk izlenimdir. İlk izleniminizi yaratmak için ikinci bir şansınız olmayacaktır. İnsanlar üzerinde yarattığımız ilk izlenim ise 30 saniye içinde oluşur. Bu süreyi bilinçli olarak kullanmak, karşımızdakiler üzerinde istediğimiz izlenimin doğmasına imkan verir. Psikolog Dr. Zuhal Baltaş ve Psikolog Dr. Acar Baltaş Bedenin Dili adlı kitaplarında bu durumu şöyle ifade ediyorlar:
“Karşı karşıya gelen iki kişi arasındaki ilk etkileşim, iletişim sürecinin önemli bir belirleyecisi olmaktadır. Bu etkiyi yaratan faktörler, karşılaşılan kişinin beden dilinden, kullandığı kelimelere ve kişinin taşıdığı bütün aksesuarlardan içinde bulunduğu fizik ortam nesnelerine kadar geniş bir dağılım gösterir. Bütün bu faktörlerin bileşkesi algılayan kişinin değerlerinde bir yer bulur ve o çerçeve içinde yorumlanır. Algılayanın kişisel özellikleri ve toplumsal normları ile kalıplaşmış olan yargılar, etkileşim verilerine bağlı olarak iletişimin ilk anında bir karar verdirir ve insan karşıdaki kişiye bir etiket yapıştırır. Bu karar olumlu veya olumsuz olabilir.”