SELMA ERDAL
Yalnızca internetten gazete okumakla ya da günde bir kaç gazete almakla yetinmiyorum. Her akşam yandaş, candaş, arkadaş, halkdaş; zaplaya, zıplaya bütün televizyon kanallarını izliyorum haber saatlerinde…
Anımsıyorum da yıllar öncesinde yine bir 10 Ocak 2019 gününde Kanal 7 yansılarında; Bursa’lı CHP’liler oturmuştu gündemde ilk sıraya…
CHP’nin Bursa’daki en önemli kalesi Nilüfer ilçenin Belediye Başkanlığı görevini 5 yıldır sürdüren, 31 Mart 2019 seçimleri için de Bursa Büyükşehir Belediye Başkanlığı’na aday gösterilen Mustafa Bozbey’in (ki bugün Bursa Anakent Belediye Başkanıdır) uygulamalarına ilişkin duyumlar vardı yansıda… Üstelik yansıya düşen bu olaylar, düşmüştü o günlerin AKBAŞKAN’ının da gündemine…
Çünkü Bozbey Başkan; Nilüfer ilçede başkanlık görevini sürdürürken; mahalle meclislerinde, 5’de bir oranında eşcinsel kontenjanı ayrılacak koşullu bir uygulama başlatmıştı.
Bir de yine eşcinseller için “cinsiyetsiz” tuvaletlerin de açılışını yapmıştı.
Elbette ki bu uygulamalar genelde Bursalılar’ı, özellikle de Bursa Efeleri’ni oldukça efelendirmiş, öfkelendirmişti. Yalnızca onları mı? Bursalı CHP’lileri de çok kızdırmış ve sokaklara dökülmüşlerdi “o kadar eş cinseli nereden bulacağız?” diye öfkeyle söylenmişler.
Doğal olarak bu olaylar AKBAŞKAN’ın da gündemine girmişti, o da konuyu eleştirmiş Kanal 7’den duyurulan “alaycı, eleştirel” konuşmalarından anımsadığımız kadarıyla…
Yaklaşık 10 yıldır yaşadığımız Didim’de, dolayısıyla Didimli CHP’lilerin arasında böyle bir yaklaşım yoktu ama CHP’nin 24. Dönem Milletvekillerinden Binnaz Toprak; CHP eşcinsellerin partisidir dediği günden beri… Bursa’da bu düşünceyle eylemde bulunan CHP, özellikle de yerel seçimlerde hep kan kaybediyordu ne yazık ki…
Gerçi o günlerde Didimli Kadın Dernekleri de, birlikleri de; LGBT’lilerle buluşmak ve onlara destek vermek, onlarla dayanışmada bulunmak üzere gitmediler mi İstanbul’a ?
Herkes kadınsılar için destek, dayanışma için savaşım verirken…
Oysa kadınlar, evet kadınlar, gerçek kadınlar; yıllardır çırpınıyorlar yaşamda kalmak amacıyla…
İş için, ekmek için… Bize iş vermiyorlar, eğer nişanlıysak bile işe almıyorlar diye haykırıyorlar. Buna karşın kadınsılar için savaşım verenler, kadınların çığlıklarını işitmiyorlar, çırpınışlarını görmüyorlar.
Kadınlar diyorlar ki…
-Bugün işe girsek, yarın çıkarılıyoruz ya da çıkmak zorunda kalıyoruz; patron yüzünden, iş arkadaşlarımız yüzünden ya da işe gidiş-geliş yolunda yaşadıklarımız nedeniyle… Çünkü taciz ediliyoruz ve tacizi kabullenmezsek kapının önüne konuluyoruz
Ne yazık ki diğer kadınlar (partili, dernekli, entelektüel) onların seslerine sağır, sıkıntılarına duyarsız kalıyorlar. Ancak kadın cinayetleri nedeniyle “gösteri toplumu, gösteriş toplumu bağlamında” alanlarda zılgıt çekip, halay oynamak için toplanıyorlar.
Örneğin şarkıcı Sıla dayak yediğinde… Onunla birlikteler. Ama sıradan kadın dayak yemiş ya da işyerinde tacize uğramış, kadın olduğu için işe alınmamış. Nişanlı kadın, evlenip, çocuk yapacağı gerekçesiyle işten çıkarılmış. İşte bu kadınlar kimseciklerin umurunda bile değiller. Ne CHP’lilerin, ne de kadın derneklerinin, birliklerinin…
Ne yazık ki gerçek kadınlar, kadınsılar kadar değer bulmuyorlar, ilgi ve destek görmüyorlar ne muhalefet partilerince, ne de kadın derneklerince…
Umarsız kadınlar yoksulluğun içinde ekmek kavgası veriyorlar ama ellerinden tutan yok.
Ama kadınsılar için destek vermek adına kamusal alana çıkan çok.
Kaç kez yazdım, yazdığım için de LGBT tarafından “homofobik” olarak adlandırıldım, internet sitelerine adımı bile yazmışlardı ki kıvanç duyarım bundan… Çünkü benim çabam gerçek kadından yana… Onu ayağa kaldırmaktan yana… Gerçek kadın ki doğurduğu çocuğuna ekmek yedirmek için iş bulamadığını haykırıyorsa, benim desteğim, tavrım, tarafım onun sesini duyurmaktan yana…
Toplumsal alana “cinsel kimliği” ile öne çıkanlar; özellikle de “eşcinsel” olduğu ya da “kadınsı” olduğu gerekçesiyle ayrıcalık bekleyenler…
Dört duvar arasında ne yaptıkları, nasıl yaşadıkları kimseyi ilgilendirmez de…
Bunu toplumsal alana taşımak, dolayısıyla bu nedenle ayrıcalık beklemek…
Gerçek kadınlar ayakta kalmak için can çekişirken, çocuklarına bir lokma ekmek parası kazanmak için çırpınırken…
Kadınsılar için kaygılanmak; gerçek kadınlara yapılmış en büyük haksızlıktır kanımca…
Ve şu Yeni CHP; dünlerde LGBT’li kadınsıların yanında olmak için çaba harcarken, bugünlerde de Yeni CHP’li Başkan Özgür Özel efendi; cebindeki kırmızı kartla dolaşıyor. Kırmızı kart gösterip; aklınca muhalefet yapıyor.
Ve ben de içlerinde olmak üzere; pek çok yurttaşımız Özel efendiyi şaşkınlıkla izliyor.
Çünkü muhalefet mi yapıyor, mahalle maçı mı yönetiyor şu Özgür efendi; hiç belli değil.
Ve ne acıdır ki
Özal’dan beri ayaktopu maçlarından çıkıp da demokrasiye gelemedi bu ülkenin ne iktidarı, ne de muhalefeti?
Sanki İspanya’nın Franco dönemi… Kırmızı kartlı maç, fado yerine arabeskciye ulusal yas…
Sırada ne var? Kekik kokulu dağlardan papatya toplama festivali mi ?
Hepinizin kumandasının; Okyanus ötesindekilerin elinde olduğu o kadar da belli ki…
Bilin ki sizlere umut bağlayanlar; için, için ağlıyorlar.
*Ve bir kutlama:
Eğer yazmıyorsa kişi, yazar değildir derdi Değerli Yazarımız ve Bilgi Üniversitesi’nden bir süre kendisinden yazarlık eğitimi aldığım ve bir kaç yıl önce yitirdiğimiz Celil Öker danışmanım…
Ben de bu aralar bilimsel çalışmalarıma yoğunlaştığım dolayısıyla köşe yazılarımdan uzak kaldığım için yazar sayılmam. Ama usanmadan, tutkuyla yazan, soran, sorgulayan yazdığım gazete ve dergilerden dostlarım olan değerli köşe yazarlarımızın gününü içtenlikle kutlarım.
Ve elbette ki demokrasiden yana yazan, düşünen, konuşan tüm gazetecilerin de ÇALIŞAN GAZETECİLER GÜNÜNÜ İÇTENLİKLE KUTLARIM.
Selma Erdal; Didim, 10 Ocak 2025