SELMA ERDAL
Küresel kültürün yıllardır öğütlediği; kolaycı, gel-geç etkili, sığ ve sıradan yaşam biçimi, yalnızca nitelikli olmaktan, değerli olandan yana olanları değil… Aynı oranda o kültürün yaratıldığı ülkede doğanları da rahatsız ediyor. Doğal olarak da yalnızca ülkemizde değil, kuramın doğduğu topraklarda da eleştiriliyor. Nerede mi?… Elbette ki Amerika’da ve Amerikan filmlerinde… Örneğin; “Sözcükler ve Resimler” adlı filmde öğretmen , öğrencilerini eleştiriyor; 140 harfle tweet atıp, banyo yaptığını ya da yoğurt yediğini paylaştıkları için… Oysa yüzyıllarca önce Hauki’lerle ilk tweet’ini atan Japon, tek taraflı aşkını, tek cümlelik şiirle yazmış diyor.
Kuşkusuz çok doğru bir eleştiri ve Japon Haukileri de bu konuda verilmiş güzel bir örnek…
İyi de bizim Yunus’umuz ne yapmış?…
Mevlana’nın 4 ciltlik Mesnevi’sini; ETE KEMİĞE BÜRÜNDÜM, YUNUS DİYE GÖRÜNDÜM diyerek yalnızca 34 harfle özetleyerek, belki de en anlamlı tweet’i atmış yine yüzlerce yıl öncesinde…
Ama günümüz gençliğinde ne yazık ki kendi kültürüne, ekinine, harsına dönüp bakmak, okuyup, öğrenip, kendini var etmek… Ve varsıl geçmişiyle donanıp da geleceğe yol almak ne istenci, ne de isteği var ne yazık ki…
Tersine “nakil akıl” denilen, başkalarının anlattıklarıyla yetinen, okumayan, araştırmayan, gerçeği sorup, soruşturmayan; haylaz, sorumsuz, günlük yaşayan, en kötüsü de “balık hafızalı” bir nesil…
Durum böyle olunca da güt, güdebildiğin gibi diyor üst akıl…
Ve dilediklerince yapılıyor beyinlere yıkama, yağlama…
Diyor ki yıllardır:
– Neyine gerek senin; VATAN, MİLLET, SAKARYA?…
Hemen fısıldıyor kulaklara:
– Geç bunları, hepsi fasarya…
26 Ağustos Büyük Taarruz… 30 Ağustos Dumlupınar Meydan Muharebesi sonucunda kazanılan ZAFER ve coşkuyla kutlanması gereken Bayram… Ardından sıra, sıra; 6 Eylül’de Balıkesir, 7 Eylül’de Aydın, 9 Eylül’de İzmir, 11 Eylül’de Bursa… Yunan denize döküldü, Başkomutan Gazi Mustafa Kemal “ORDULAR İLK HEDEFİNİZ AKDENİZDİR, İLERİ!…” dediğinde… Ama bugün görüyoruz ki onlar meğer denizde boğulmamış, yüzerek çıkmışlar 18 adamıza ve şimdilerde de gözlerini dikmişler Yavru Vatan Kıbrıs’a…
Ve…
Ne yazık ki dolu dizgin gidiyoruz bir bilinmezliğe…
Atatürk İlke ve Devrimleri’nin aydınlanmasıyla; cemaatten, cemiyete ve ümmetten, ulusa doğru yol aldığımızı sanırken ve umarken, yönümüz nasıl da değiştirilmek isteniyor gerisin, geriye…
Çağdaş olan, ussal olan, demokrat olan, hukuksal olan ne varsa; toz duman… Pusuya yatıp, 29 Ekim 1923’den beri sinsice bekleyen düşman; vermiyor aman… Kazanımlar bir, bir kayıp gidiyor ellerimizden, Türk kimliği tozumaya uğratılıyor, Türk dili kirletiliyor, Türkün değer yargıları, Türkün töresi yerle bir ediliyor. Acımasızca doğru bildiğimiz ne varsa, yanlışlanıyor, yerine bizim olmayan, bizden olmayan ne varsa zorla aşılanmak isteniyor.
Ne yazık ki halkımız, özellikle de yeni nesil; bütün bu yaşananların ayrımını bile yapamıyor doğru ne, yanlış nedir diye hiç sorgulamıyor.
Yazık oluyor bu ülkeye, yazık oluyor bu ulusa!… Üstelik bu topraklar uğruna şehid ve gazi olanların ruhlarına da saygısızlık ediliyor… Ama kimin umurunda?…