İBRAHİM FAİK BAYAV
Araf Suresi’ndeki ”Ve ğarrathüm el-hayatü‘d-dünya” kelimesiyle, cehennem yoluna düşenler acıklı biçimde anılmıştı. Fakat, cehennem yoluna düşmek durduk yerde olmuyor. Sebebini 48’nci ayette zikreddilen araftaki adamların karar verişinden anlayabiliyoruz bakalım:
”Kalu: ma ağna anküm cemuküm; ve ma küntüm testekbirun”. Yani, araftaki adamlar kötü insanlara derler ki; ”topluluğunuzun, zenginliğinden size hayır gelmedi. Büyüklük taslamanız işe yaramadı”.
‘Yalan Dünya’ şarkıları, günümüzde, bu kimseler için mi seslendiriliyor acaba?
Araftaki adamların uyarısı, ülkemizde, zenginliği ve gösterişi itibar sanıp tasarrufa yanaşmayan kişi için de geçerli olur mu? Yoksa o kişi, kendini, araftaki adamlardan da yüksekte mi tutacak?
Ayetin araftaki adamların kararıyla ilgili cümlesinde anlaşılması gereken üç kelime var:
a) cemuküm;
b) ağna;
c) testekbirun.
Kelimelerin açılımını yapmaya çalışalım:
‘Cemuküm’: جَمْعُكُمْ Bu kelime ile, sebilillah’ı yani kuralları ve sorumlulkları atıl edip düzeni bozmak isteyen fertler gösteriliyor. O sebeple araftaki adamların ithamına uğruyorlar. Bu kişiler bozma işlemini ayrı birer fert olarak yapamazdılar. ‘Cemuküm’, onların kurdukları birlikteliktir. Onların ‘cemiyet’ ya da ‘fırka’ yapılanmasını gösterir.
‘Ma ağna’: ما اَغْنى Bu kelime, fertlerin, cemiyet sayesinde zenginlişmiş durumlarını ima ediyor. Paralı ve varlıklı olmuşlardır. Paralı ve varlıklı oldukça, ‘tamah’ artarak devam eder. Çok… daha çok elde etme anlayışı başlar. Yolsuzluk olayları, olmazsa olmaz duruma gelir.
‘Küntüm testekbirun’: كُنْتُمْ تَسْتُكْبِرونَ Bu kelime ile, zenginlik ve varlık edinenlerde ‘istikbar’ hissinin uyanacağı ima ediliyor. Sonra ne olacaktır?.. Olacağı şu: Ayetteki ”Ve ğarrathüm el-hayatü‘d-dünya” kelimesi bir zaman sonra üzerlerinde tecelli edecektir. (Ne kadar zaman sonra olacağı belli değil)
Ayetin indiği yer, 600’lü yılların Medinesi ve Mekkesi’dir. Hz. Muhammed’in hükmettiği din (sistem) ile Müslüman olmuş toplumlar ve kabileler hedef alınmıştır. Demek ki içlerinde din ile sorumlu olmak istemeyenler vardır. Yüzyıllar ötesindeki zamanda da, Kur’an ayetleri, önce ‘Müslüman’ bilinen toplumları ve milletleri hedef alacaktır. Onları kurallar dairesine çekecektir. Müslüman bilinmeyen toplumlar ve milletler onları görsünler, örnek alsınlar diye.
Müslüman bilindiğimizden… ‘Müslüman’ sıfatını taşımaktan gurur duyduğumuzdan… Kur’an’ı da ‘kitabımız’ bildiğimizden… Kur’an’ın bu ayeti ile mecburen muhatap oluyoruz.
Ülkemizin içinde kurulmuş tüm cemiyetler ayette zikredilen ‘cemuküm’ kelimesi kapsamına girmezler. Cemiyetlerin tüzükleri, tüzüklerin içinde belirlenmiş kuralları vardır. Cemiyet bünyesindeki fertler zenginleşir ve varlık sahibi olurlarsa da sorumluluklarına müdrik olurlar. ‘Cemuküm’ kelimesindeki ‘küm’ zamiri, zenginlik ve varlık sahibi oldukları halde, sorumluluğu idrak edemeyenleri gösterir. ‘cem’u’ sözcüğü ise, fesat oluşturucu cemiyetleri, fırkaları, dernekleri ve örgütleri belirtir.
Ve ğarrathüm el-hayatü‘d-dünya!.. Bu ifade, vurucu ve etkileyici uyarıdır.
Soru: O kişiler dünya hayatı ile aldatıldıklarını ne zaman anlarlar?
Muhakeme safhasında, araftaki adamların, yani yüksek mahkeme hakimlerinin kararı yüzlerine okunduğu zaman.
O andan sonra onların yaşam şekilleri ”Ve ma kanu bi ayatina yechadüne” kelimesinin belirttiği şekilde devam edecektir: Zor, hürriyetsiz, zevksiz ve çok nimetten mahrum şekilde…
İbrahim Faik Bayav
(11.07.2024 09:01)