Biz her şeyi Peygamber Efendimiz’den öğrendik

Biz her şeyi Peygamber Efendimiz’den öğrendik

ABONE OL
Haziran 18, 2024 10:53
Biz her şeyi Peygamber Efendimiz’den öğrendik
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Peygamber Efendimiz’in şahsında fevkalade bir sıdk bir sadâkat görürsünüz. O Allah kapısında sâdık davasında sâdık kardeşlerine karşı sâdık İslam’ı yaşamada sâdıktır adeta sıdkın timsalidir; çünkü peygamberlik hakikati sıdk dediğimiz doğruluk çarkı ve esası üzerine döner durur.

Allah Resûlü o kadar sözünün eridir ki daha sonra sahâbe olma şerefine eren bir zat şöyle der: “Cahiliye devrinde Allah Resûlü’yle bir yerde buluşmak üzere anlaşmıştık. Ben verdiğim sözü unuttum. Üç gün sonra hatırladığımda koşarak anlaştığımız yere gittim… Baktım ki Peygamber Efendimiz orada bekliyor. Bana ne kızdı ne de darıldı. Sadece “Ey genç! Bana meşakkat verdin; üç gündür seni burada bekliyorum.” dedi.

Emanet de bir Peygamber sıfatıdır. Efendimiz o kadar emindi ki Mekke halkı henüz gün yüzü görmemiş kızlarını birine emanet edecek oldukları zaman bile akıllarına ilk gelen O’ydu. Çünkü Efendimiz’in gözlerinin içine katiyen haram girmemişti giremezdi; Mekkeliler bunu bilir O’nun iffet ve ismetine şehadet eder ve O’nu “Muhammedü’l-Emin” diye çağırırlardı. Efendimiz’in hayatına ve ahlakına baktığımızda O’nun tam bir emniyet ve güven insanı olduğunu görürüz. Emin olma emanete hıyanet etmeme herkese emniyet telkin etme ve aynı zamanda îmanın sadık temsilcisi olma.. gibi hususlar O’nun şahsiyetiyle bütünleşmiştir.

Efendimiz’in çok ehemmiyetli özelliklerinden bir diğeri tebliğ vazifesini yani İslâm hakikatini anlatmayı veya “emr-i bi’l-mârûf nehy-i ani’l-münker”i hayatının gayesi bilmesiydi. O gelmeseydi “Biz neyiz? Nereden geliyor ve nereye gidiyoruz?” gibi müthiş sorular sürekli bir matkap gibi beynimizi delip duracaktı. Biz Efendimiz sayesinde anladık ki dünyaya gelişimiz bir gayeye bağlı olduğu gibi buradan gidişimiz de bir hikmete mebnidir. Ölüm yokluk ve hiçlik değil o sadece bir mekân değiştirmek ve vazifeden terhis edilmektir. Kabir ise ahiret âlemine açılan bir kapı ve bir bekleme salonudur. Biz Peygamberimiz sayesinde öğrendik ki bizim en büyük vazifemiz nâm-ı Celil-i İlahî’yi ve Efendimiz’in adını bayraklaştırmak dünyanın dört-bir yanında dalgalanmasını sağlamak; bunu yaparken de O’nun hayatında örneklerini gördüğümüz fetanetle hareket etmektir.

Fetanet peygamber mantığı demektir. Bu mantık ruh kalb his ve letâifi bir araya getirip mütalâa edilecek hususu bütün olarak ve her yanıyla ele almanın adıdır. Efendimiz Allah’tan getirdiği mesajları ve elçiliğine terettüp eden hususları insanlığa takdim ederken onu yolunca ve usulünce yapmıştır. O insanı bir bütün olarak ele almış ve vereceği mesajları da böyle bir bütünlük içinde takdim etmiştir. Onun için de nebinin tebliğ vazifesinde akıl mantık kalb gönül his ve duygulardan hiçbiri katiyen terke uğramamış ve vahyin aydınlatıcı tayfları dışında bırakılmamıştır.

Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.


HIZLI YORUM YAP