Depersonalizasyon bozukluğu olan kişilerde başka bir ruhsal bozukluk olarak tanımlanamamış, yoğun şekilde sıkıntıya neden olan bir ya da daha çok depersonalizasyon dönemleriyle beraber yaşanır. Yaşanan olaylarda aniden ve geçici özellikte bireysel olan gerçeklik duygusunda değişimler meydana gelir. Kişiler kendi ruhsal dönemlerinden ya da bedeninden ayrılma durumu yaşar, bunları dıştan üçüncü bir kişi gibi izlemeye alır. Duygularda ve zihinsel özelliklerde mekanikleşme olgusu yaşanmaya başlar. Kişiler sanki rüyadaymış gibi bir olay yaşarlar.
Gerçeği değerlendirme özelliği ise kaybolmamıştır. Kişi kendi bedeninin fiziksel özelliklerinin değiştiğini ve duygularının kendine yabancılaştığını hissedebilir. Bu duyguların ifade edilmesi, bozukluğu yaşayan için güç olduğu söylenebilir. Çünkü hem etrafını, hem de kendisini inkâra gidebilir. Kişilerde oluşan bu belirtiler başka ruhsal bozukluklara bağlı olursa, depersonalizasyon bozukluğu söz konusu olmaz. Bu belirtilerin yanı sıra kişilerde yorgunluk etkileri, stres ve uyku düzensizliği oluşabilir.
Depersonalizasyon bozukluğunun sebepleri nelerdir?
Depersonalizasyon bozukluğunun bir nörolojik sorun veya şizofreni gibi bir psikotik bozukluk olmadığı bilinmektedir. Bunun depresyon ya da panik bozukluğu gibi insanlarda yaşanan ruhsal bir sorun olduğu düşünülür. Bu bozukluğun insanlarda ölümcül bir hastalığın sonunda ya da trafik kazası gibi durumlardan sonra ortaya çıktığı bilinir.
Depersonalizasyon bozukluğu tanısı nasıl konur?
Bu bozukluk insanlığın yaşadığı küçük ruhsal tuhaflıklardan sadece birisidir. İnsanların yarısından fazlası geçici olarak, stresli olduğu dönemlerde bunu yaşar. Kişi kendi gözlemleriyle baktığında, dünyanın kendi çevresinde fakat sanki başka bir kişinin yaşamında döndüğünü hisseder ve bu aşamada kopukluk duygusu yaşar. Kendi yaptığı günlük işleri görür, ancak bunu yapanın kendi olmadığını hisseder. Bu duygular genellikle kişi tarafından sadece bir dakikanın altında hissedilir.
Yani kişi kendini gördüğünü hisseder, fakat başka birini görmüş gibi olur. Gördüğünü kendisi gibi algıladığında, alışık olmadığı gibi kendisini görür. Yani bu bozuklukta kendini görürsün ama buradaki sen kendin değilsindir. Bu duygu yaşandığında bir dakikadan az devam eder ve yaşam boyunca sadece bir kaç defa yaşanır. Ancak depersonalizasyon bozukluğu olanlar için, bu durum kesilmeyen ve sürekli yaşanan bir histir. Bu duygu aniden gelir ve kişiyi hemen terk etmeyebilir.
Bunun olduğu kişiler yarı uyuşuk ve yarı kaygılı bir durumda yaşarlar. İç benliklerinde sürekli olarak bir kargaşa vardır. Yaşamını bir film seyrediyormuş gibi seyretme hali olarak bilinmektedir. Yani bir robot ya da hayalet gibi yaşamak durumu söz konusudur. Bunların hiç birisi kişiye doğruymuş gibi gelmez. Kişi aklını yitirdiğini ve dünyayla ilişkisini kesmiş gibi hislere sahiptir. Bütün bu hissedilenlere rağmen, kişi normal yaşamını idame ettirmeye devam eder ve çevresinde bulunan kişilerin kendisinin duygularından haberi olmaz. Bu durum bunu yaşayan insan için, oldukça yıldırıcı bir tutumdur.
Depersonalizasyon bozukluğunun tedavisi nasıl yapılır?
Depersonalizasyon bozukluğu genellikle kendiliğinden gelip geçer, hasta olan kişilerdeki durum zaman içinde düzelir. Kişi kendini gerçekle bağlantılı gibi hissetmese de, aslında gerçekle bağlantılı yaşıyordur. Bu bozukluk kendiliğinden düzelme göstermemişse, bu durumda psikoterapi yöntemlerinden faydalanılması gerekir. Bu psikotik bir bozukluk olarak kabul edilemese de, antidepresanların ve antipsikotik ilaç kullanımının iyi sonuçlar verdiği bilinmektedir.