İkinci turda Cumhurbaşkanlığı seçimini kim kazanırsa kazansın, iş başına gelecek yeni iktidarın başlıca gündemi ekonomi olacak. Uzun süredir, halının altına süpürülen tüm problemler artık kaçınılmaz olarak masaya yatırılacak. Özellikle para piyasalarını altüst eden Merkez Bankası’nın uyguladığı politikalar geçici olarak dövizdeki yükselişi sınırlamış olsa da arkasında büyük bir enkaz bırakmaya aday.
21 Aralık 2022’de yaklaşan kur şokunu önlemek için kurgulanan Kur Korumalı Mevduatların (KKM) sadece Hazine’ye getirdiği ilave yük 92.5 milyar liraya ulaştı. Bir bu kadarlık ödeme yükümlülüğünün de Merkez Bankası tarafından karşılandığı tahmin ediliyor. Geçici bir tampon oluşturmak için devreye alınan kur korumaya rağmen yeni bir kur krizi de kapıda bekliyor.
Yeni iktidar muhtemelen ilk sınavını para piyasalarında verecek. Pazartesi sabahından itibaren, olası kur şokuna karşı atılacak adımlar aynı zamanda ekonomi politikalarının nasıl şekilleneceğine ilişkin ipuçlarını da verecek. Yüksek enflasyon, işsizlik, gelir adaletsizliği de acil çözüm bekleyen konular olduğu gibi, seçim meydanlarında sık sık dile getirilen ve vatandaşa çözüm vaadedilen konuların başında geliyor.
Pandemi sonrasında yatırım ortamındaki durgunluk, son 1.5 yıldır devam eden yüksek enflasyon ve ardından 11 kentte yaşanan deprem ekonomide ağır bir tahribat yarattığı gibi acil çözüme de ihtiyaç duyuluyor. İşte ekonominin artık kangrene dönüşen başlıca sorunları.
GELİR ADALETSİZLİĞİ
Yeni Ekonomi Modeli ile enflasyondan korunmak isteyenlerin taleplerini bir miktar öne çekmesi ile artan iç tüketim büyümeye destek olsa da ekonomik büyümenin sürdürülebilmesi için ciddi adımların atılması gerekiyor. Nisan ayında ihracatta yaşanan büyük gerileme önlem alınmadığı taktirde ihracat rakamlarına da yansıyacak.
Gelir dağılımı ise asıl problem olacak. TÜİK verilerine göre 2016 yılında iş gücünün büyümeden aldığı pay yüzde 36.3 düzeyindeyken, bu oran 2022 sonunda yüzde 26.5’e kadar geriledi. Aynı dönemde sermayenin payı yüzde 47.5’ten yüzde 54.5’e çıktı. Üstelik tüm ekonomik göstergeler Türkiye’de en zengin yüzde 5’lik kesimin giderek daha fazla servet yapmasına karşın orta direk olarak bilinen kesimin 2021’den bu yana hızla yoksullaştığına işaret ediyor.
Merkezi Yönetim Bütçesi Nisan ayında 132’5 milyar TL, ilk 4 ayda 382.5 milyar TL açık verdi. İktidarın ek bütçe yapmadan yılı tamamlamasının mümkün olmadığı ifade ediliyor. Ocak-nisan döneminde bütçe gelirleri, geçen yılın aynı dönemine kıyasla yüzde 38.6 yükselerek 1 trilyon 62 milyar 701 milyon liraya çıktı. Bütçe giderleri de aynı dönemde yüzde 83.9 artarak 1 trilyon 445 milyar 197 milyon lirayı buldu. Ekonomistler 1.5 trilyon liralık bir ek bütçeye ihtiyaç duyulabileceğini ifade ediyor.
Türkiye’de işsizlik oranı yüzde 10 seviyesinde seyrediyor. Pek çok otorite tarafından “gerçek işsizlik oranı” olarak gösterilen ve iş aramaktan vazgeçmiş kimseleri de kapsayan geniş tanımlı işsizlik ise yüzde 21.8 ile çok yüksek bir seviyede bulunuyor. Bir başka deyişle Türkiye’de çalışabilir durumdaki her beş kişiden biri işsiz. DİSK’in verilerine göre ise Türkiye’de gerçek işsiz sayısı 8.3 milyona ulaşıyor.
Merkez Bankası’nın Eylül 2021’den bu yana yaptığı faiz indirimleri ile politika faizi yüzde 8.5 düzeyine geriledi. Ancak Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati’nin de dile getirdiği gibi politika faizi artık önemsizleşti. Bankaların TL mevduat faizleri yüzde 40 olurken, ortalama ihtiyaç kredisi faizleri 19 Mayıs haftasında yüzde 39.28’e çıkarak 20 yılın zirvesini gördü. Krediye erişim de önemli bir problem oldu.
Geçen yıl yüzde 85’i aşarak Türkiye’nin Avrupa ülkeleri arasında enflasyon lideri olması izlenen para politikalarının bir sonucu olarak ortaya çıktı. Türkiye G-20 ülkeleri içerisinde ise Arjantin’den sonraki en yüksek enflasyona sahip ülke oldu. Ayrıca resmi verilere göre enflasyon yüzde 43.6 düzeyine gerilemiş olsa da alternatif enflasyon hesaplaması yapan ENAG’a göre yıllık tüketici enflasyonu hâlâ yüzde 105 düzeyinde bulunuyor. Enflasyonun yılı yüzde 40 seviyelerinin üzerinde tamamlayacağı tahmin ediliyor. Üretici fiyatlarında yaşanan yükseliş ise yüzde 157’ye kadar çıktı.
“Yüksek kur-düşük faiz” modeli tarihi bir cari açık ve dış ticaret açığına neden oldu. TCMB’nin açıkladığı son verilere göre, 2023’ün ilk çeyreğinde cari işlemler hesabı, 23.6 milyar dolar açık vererek rekora imza attı. 12 aylık cari açık ise 54.2 milyar dolar oldu.
İHRACATTA KAYIP
Nisanda ihracat yüzde 17 düşerek, pandemiden bu yana ilk sert gerilemesini yaşadı. Böylelikle dış ticaret açığı da son 1 yılda yüzde 44 artarak, Nisan 2023 itibarıyla 120.4 milyar dolara çıktı ve yeni bir rekor kırmış oldu.