Kitabın Yazarı: Nazım Hikmet
Kitap Türü: Günlük / Anı
Yayınevi: Yapı Kredi Yayınları
Yayınlandığı Yıl: 2012
Sayfa Sayısı: 776
ISBN: 9789750822971
“Nâzımın, 1933ten 1950ye kadar, on yedi yıl boyunca, çeşitli cezaevlerinden kendisine yazdığı mektupları, Piraye bir tahta bavulda saklardı. Ceviz ağacından yapılmış, 41 x 26 x 14 cm boyutlarında küçük bir tahta bavul. Küçük olduğu için, belki “çanta” demek daha doğru. Bu ceviz çantayı ona Nâzım sanırım Çankırı Cezaevindeyken yapmıştı.
(…)
Bu kitaptakiler, Nâzımın Pirayeye yazdığı mektupların hepsi mi? Çantadakilerin hepsi…
Belki bir gün başka yerlerden de bir şeyler çıkar, bilemem.”
Memet Fuat
Piraye’ye Mektuplar, Nazım Hikmet’in 1933’ten 1950’ye kadar, on yedi yıl karısı Piraye’ye gönderdiği mektuplardan oluşmaktadır. Kitabı derleyen Piraye’nin oğlu Mehmet Fuat’tır. Piraye Nazım’ın mektuplarını küçük tahta bir çantada toplamıştır. Öldükten sonra yayımlanmasına izin vermiştir. Aşka aşık, gökyüzüne hasret, memleket sevdalısı Nazım’ı bu eserde yalın, samimi fazla ideoloji barındırmadan yazdığı mektuplardan okuyoruz. Nazım’ı Nazım yapan hapishanelerdir. İşte bu elimizdeki kitap çok sevdiği biricik eşi Piraye’ye Ankara, Çankırı ve Bursa cezaevlerinden yazdığı mektuplardan oluşuyor. Mektupları okuduğumuzda Nazım’ın en doğal haliyle karşılaşırız. Her insan aşk karşısında nasıl hazırlıksız ise Nazım da Piraye olsun Münevver olsun savunmasız haliyle aşka teslim oluyor. Bir insan sadece bir kişiyi sevecek diye bir kural yoktur. Hele ki aşka aşık bir şair, sevmeden şiir yazması imkansızdır. Nazım’ın yazdığı mektuplarda öyle samimiyet vardır ki bu ilkbaharda güneşin etkisiyle buzların erimesine denktir. Mektupları özlem doludur. Dört duvar izin verse koşa koşa sevdiğinin yanına gidecek onun çevresinde pervane olacaktır. Dönemin siyasi olayları buna elvermez. Uzun yıllar hapis yatar. Şiirleri ve mektupları aşktan, memleket sevdasından beslenir.
Mektuplarında sıkça karşılaştığımız durum da Nazım, hapisteyken aralıksız kitaplar tasarlıyor, şiirler yazıyor. Bunu da karısı Piraye’ye gönderiyor. Ondan sabırsızlıkla cevap bekliyor.
Nazım, bir mektubunda Piraye’ye ayrılık mektubu yazar. Çünkü kendisini ziyarete gelen dayısının kızı Münevver’e aşık olmuştur. Piraye de hayatında başka bir kadın olduğunun farkındadır. Münevver’e olan hisleri onu Piraye karşısında utandırmıştır.
Nazım, bir mektubunda Piraye mektuplarına cevap vermediği için Mehmet’e yazar. Hatta bir mektubunda Piraye’nin onu ziyaretine gelmesini ister yoksa beni öldü bilin der. Onun üzerine çok kırgın olan Piraye Nazım’ı ziyarete gider.
Piraye’ye Mektuplar kitabındaki mektuplarda bahsettiği şiirlerinin yanı sıra mahkûmlarla olan ilişkileri, eşi, çocukları, yaptığı işler, arkadaşları ve hapishaneden izler taşımaktadır.
Yine Nazım bir mektubunda ayrılsa da karı ve koca olmasalar da Nazım ve Piraye gerçeğini kimsenin yok edemeyeceğini söylüyor. Genelde mektupta Piraye’sine kızım, annem, kardeşim, arkadaşım, yoldaşım, sevgilim, karıcığım diye hitap ediyor.
DEĞERLENDİRME
Eserde Nazım Hikmet’in 1933’ten 1950’ye kadar Piraye’ye yazdığı mektuplar bulunuyor. Edebiyatımızda” Karıma Mektup” adlı şiirinde “Kalbimin kızıl saçlı bacısı” olarak anılan Piraye ile tam on yedi yıl mektuplaşarak evliliklerini sürdürmüşlerdir. Mektupların bazıları birbirini takip ederken bazı mektuplar arasında bağlantı yoktur. Bunu da kitabın başında Mehmet Fuat Hocamız bize ipucu veriyor. Kitabın bazı mektupları kaybolmuş ya da hatıra olarak alınmış olabilir.
Kitapta çok samimi bir Nazım ile karşı karşıya kalırız. Nazım, yazdığı şiirleri eşi Piraye’ye göndererek ondan sürekli mektup bekliyor. Aşka aşık bir Nazım’ı mektubun her kelimesinden koklayabiliyoruz. Her yazdığı mektup özgürlüğe bir çığlıktır. Her mektubu bekleyişi onun dört duvarını ışık ile doldurmuştur. Aşk hayatı kalabalık olsa da Piraye’nin yeri onda hep farklı olmuştur.
Piraye yaşadığı sürece mektupların yayımlanmasını istememiştir. Mehmet Fuat bu derlemeyi Piraye’nin ölümünden sonra yapmış ve edebiyatımıza özgün bir eser daha kazandırılmıştır.