ADNAN AVCI
Sıcacık, insanı rahatlatan turuncu bir rengi vardır. Parlak kabuğu ve yuvarlak şekliyle gerçek bir güneşi andırır. İçi keseciklerle dolu beyaz kabukla kaplı, etli, sulu, tatlı bir meyvedir. En önemlisi de Allah ona özel kokulu bir yağ vermiştir. Nerede onu soysan, kabuklarını çıkarsan bulunduğu yeri, her fıtratın hoşlanacağı bir koku kaplar. Evet, tadı gibi kokusu da güzel olan portakaldan bahsediyoruz…
Hayatın her aşaması için örnek olan ve bütün mahlûkāttan misâller veren, mahlûkātın lisânından en iyi anlayan beşer olan Peygamber-i zî-şan Efendimiz (asm) bize portakaldan misâl vererek, portakal ile Kur’ân okuyan mü’min arasında çok mânâlı ve hoş bir ilişki kuruyor ve buyuruyor ki: “Kur’ân okuyan mü’minin misâli portakal gibidir. Kokusu güzel tadı hoşdur. Kur’ân okumayan mü’minin misâli hurmâ gibidir. Tadı hoşdur fakat kokusu yoktur.”
Günlük hayatımızda ne kadar Kur’ân okuyoruz, onu ne kadar anlıyoruz acaba?
Bu hadîsi okuduğumuzda portakala olan ilgimizin arttığını i‘tirâf etmeliyiz. Zira bu hadis bize hep, Kur’ân okumadaki eksikliğimizi hatırlatıyor ve Kur’ân okuma şevkimizi arttırıyor. Özellikle de insanın kendi hânesinde daha fazla zaman geçirdiği ve ibâdetlerine daha çok zaman ayırabileceği kış aylarında, yazın rehâvetinden kurtulup, kışın îkāz edici, insanı kendine getirici soğuklarında Kur’ân’a olan iştiyâkımızı ve ihtiyacımızı bu rehber hadîs, feyziyle ziyâdeleştiriyor.
Kış ayları içerisindeyiz… Gelin uzun kış geceleri geçmeden kendimize bir program yapalım. Günlük hayatımızda okuyacağımız ve anlamaya çalışacağımız bir mikdar Kur’ân olsun hep! Kur’ân saatlerimiz, Kur’ân günlerimiz olsun! Hem okuyalım, hem ma‘nâsını bilelim hem de tefsîrini mütâlaa edelim. Birkaç satır da olsa, ama her gün düzenli ve ciddiyetle.