İBRAHİM FAİK BAYAV
Epey zaman önce bilimin din ile çatıştıığı iddiaları vardı. Bu iddia yine gündeme geldi. Bazı fikir ehli zatlar, bilimin din ile çatışmasını önleyici fikirler sunuyorlar. Becerebilirlerse önlesinler. Ama önce DİN teriminin ne olduğu açıklığa kavuşsun. Bu yazımda ‘din’ terimine, zihinlerde yer etmişin dışında yorum yapacağım.
Din nedir?
Arapça ‘dîn’ teriminin Arapça-Türkçe lügatte tanımlamnış bazı karşılığı şöyle: Millet. Âdet. Hâl. Hesap. Mülk. Hüküm. Tedbir. Taat. Saltanat ve idare.
Din teriminin anlamı Arapça-Türkçe lügatte böyle iken, bilimle dinin çatşmasını önlemek isteyen fikir ehli zat, ”din’ metafizik gayb aleminin literatürüdür; bilinç dışıdır” deyip kaynağını kalp olarak belirtti. Böyle bir tanımlama, Kafirun Suresi’nin 6’ncı ayetindeki Hz Muhammed’in ”Sizin dininiz size; benim dinin bana” demesine zıt. Öyle bir tanımlama yapılan din, yeryüzü insanlarının değil, bilmediğimiz bir başka alemin canlılarının dini olabilir.
Nereye ait olabilir mesela?..
Bazı teorilerden Dünya dışında da canlı varlıkların olduğu bilgisini edinmiştik. Belki de ‘din’ teriminin içinde geçtiği literatür, oralara aittir.
Din terimini, ”Din, metafizik ve gayb aleminin literatürüdür, kaynağı bilinç-dışı, yani kalptir” şeklinde tanıımlayanların iilimadamları olduğu söyleniyor. Böyle söz edebilen ilimadamları, ilmi kendilerine münhasır kılan, toplumların düzenine kafa yormayan ilimadamlarıdır. Eğer din-bilim çatışması çıkıyorsa, mantıksız sözleri ve tuhaf yaşantıları yüzündendir.
Dini o şekilde tanımlayan ifadedeki sözcüklerin anlamını bulalım:
Metafizik: Felsefe terimidir. Duyularımızla idrak edemediğimiz varlıkların bulunduğu yeri tanımlar. Bilinmesi ve oradan istifade edilmesi isteniyorsa, bilmek ve istemek ‘ilimadamı titri’ almış bazı kişilere özel kalır.
Gayb: İnanç terimidir. İnsan gözüyle görülemeyen varlıkların ve nesnelerin bulundukları ya da bulunacakları yeri tanımlar. Var olduğuna inanılan varlıkların ve cevherlerin bulunduğu yerler gaybdır. Mesela, denizin belli bölgesinde var olduğu hissedilen petrol gibi. Sondaj vurulur, petrol çıkarabildiğinde, gayb bilgisi kesinleşmiş olur.
Zamanın gerisi gaybdır; olaylar orada gizli kalmıştır. İlerideki zaman da gaybdır. Olaylar, oluşacak yer ve zaman için gizli kalır. Geçmişteki olaylar anlatıldığında, fertler veya toplumlar gayb bilgisinden bilgilendirilmiş olurlar.
Var olduğu hissedilen petrolün veya gaybda kalmış çeşitli emtianın çıkarılması için bir din gerekecektir. O din için gereken sözcüklerden literatür oluşur.
Kalp: Tasavvuf terimidir. Kişinin benliğini tanımlar. Kişinin kendi yaşamı için koyduğu prensipler ‘kalp’ adı verilen yerde oluşur. Uygulama şahsa özeldir. Bilgi edinildiğinde tüm toplumun benimsemesi ve uygulaması mecburiyeti yoktur.
Bulunduğumuz zamanda, içinde yaşadığımız ülkede bir din var ise, o dine ait bilgiler oluşmuş ve literatüre girmiştir. Hz. Muhammed’in yaşadığı yüz yıllar öncesinde, ”sizin dininiz” dediği din de, ”benim dinim” dediği din de biliniyordu. Ve içinde yaşadığı toplumun insanları bilgilendiriliyordu. Bilgiler uygulama ile ortaya çıkıyor ve yayılıyordu.
Mesela ‘müşrik’ sıfatıyla nitelenen Mekke ağaları, hegemonyalarını, kendilerinin oluşturdukları din ile yürütüyorlardı. Erkekleri köle statüsünde tutuyor, sahipsiz kalan kadınları, gelen geçenlerin kullanabilmesi için, kerhanede barındırıyorlardı. Hz. Muhammed ortaya çıkardığı din ile Mekke ağalarının hegemonyasını sarstı.
Bir din varsa, o dinin uygulanırlılığını sağlayan bilgileri olacaktır. Hem somut ve anlaşılır olacaktır. Böyle bir din bilimle çatışmaz. Çatışma, bilgiler soyut ve sembulik hale getirilirse mümkün olur. Fert veya toplumlar soyutluk içinde bocalayacaklar, sembollerin anlamını çıkaramadıklarından, kendi anlayışlarına göre uygulama yapacaklardır. Kin ve nefretin ortaya çıkacağı safhadır bu.
Soyut ve sembolik bilgiler içeren bir din, halihazırda yaşayan geniş bir toplum ya da ülke için değildir. Bahsedilen dinin soyut bilgileri, belki, gizli bir örgüt talimatnamesine ait olabilir. Lakin böyle bir örgüt -gizlilik gereği- bilimle çatışma ortamı oluşturmaz.
Tarihte kalmış toplumların uyguladıkları ve uydukları dinler vardır. O dinlere ait bilgilere ulaşılmak istendiğinde, kayda geçmiş metinler incelenir. Uygulama sonuçları hakkında geleceğe dönük fikirler sunulur. Fikir sunanlar, sağlıklı toplum düzeni için din oluşturulmasını isterler.
Uygulanmış ama kayda geçmemiş dinler de vardır. O dine ait bilgiler NAKİL yoluyla ileri zamanlara aktarılmıştır. Nakledilen bilgilerden etkilenen toplumlar, uygulamaları benimserler ve yaşamlarında alışkanlık haline getirebilirler. Nakil yoluyla edinilen alışkanlıklar töredir veya kültürel uygulamadır.
Din teriminin karşılığını, Arapça-Türkçe lügatten Millet. Adet. Hal. Hesap. Mülk. Hüküm. tedbir. Taat. Saltanat ve idare, şeklinde öğrendik. Sağlıklı toplum için din oluşturulmak istendiğinde;
a) Sosyal bilim; (davranışlar ve inanışlar)
b) Teknik bilim; (hesaplar, planlar ve teoriler)
c) Hukuk bilimi; (haklar, özgürlükler ve yasaklamalar)
d) Ekonomi (iktisat) bilimi; (Ziraat, sanayi, imalat ve para)
e) Siyasi bilim (Kanun çıkarma, genelge hazırlama, karar verme ve tebliğ etme) unsurları dikkate alınacaktır.
Gerçekleşebilirse, ya da gerçekleşenin devamı sağlanabilirse, ne ala!.. Aksi halde, Fatiha Suresi’ndeki ”Rabbi’l-âlemîn; mâliki yevmiddîn” hükmü toplum veya ülke üstüne çöker.