İBRAHİM FAİK BAYAV
Kehf Suresi’nde Zülkarneyn adlı kişiye dikkat çekiliyor ve bazı olayları anlatılıyor. Anlatım kısa. Anlatımın içindeki sırrı bulmaya çalışanlar, Zülkarneyn olayından hem yer hem zaman bakımından değişik anlamlar çıkarmışlar. Belki başka anlamlar da çıkarılabilir. Merak edilen, Zülkarneyn adlı kişinin nerede ne zaman yaşadığıdır. Yeri ve zamanı hakkında tahminler yapılmış ise de kesin bilgi edinilememiş.
Kehf Suresi’nin 83’ncü ayeti, Zürkarneyn hakkında sorgulama yapılmasıyla başlıyor: ”Yes’elûneke an zi’l-karneyn”.
Bu ifadeden, Hz. Muhammed’in İslamlığa davet aşamasında, Mekke ve Medine toplumunun Zülkarneyn adlı kişiden haberdar olduğu anlaşılıyor. Surede ”Kul seetlû aleykim minhü zikran” ifadesi kullanılmış ve Zülkarneyn’in sadece üç olayı anlatılmış. Neden sadece üç olay?.. diye sorulabilir. Mekkelilerin ve Medinelilerin alması gereken cevap, üç olay anlatılacak kadardır da ondan.
Zülkarneyn adlı kişi nasıl biridir?
Dikkat edilirse ”kimdir” diye sormuyoruz. Çünkü, onu peygamber bilen olmuş, veli kul diyen olmuş, büyük hükümdar diye anlayan olmuş.
Kehf Suresi’nin 84’ncü ayetinde şu tanımlama var: ”İnnâ mekkennâ lehü fi’l-arz. Ve ateynâhü min külli sebeben”.
Bu ayetteki ”fi’l-arz” kelimesi, Zülkarneynin, Dünya gezegeninde, yer bulunmuşluğunu belirtir. Onun uzay yolculuğu yaptığı anlamını çıkaranlar, hayallerine değil bilinçlerine sahip olmalılar. Bulunduğu yerin Afrika’nın batısı, doğusu, Kafkasya ve Çin yakınları olabileceği tahmini yapanlar var.
”inna mekkenna lehü” kelimesi, bulunulan coğrafyada, gayeye ve istenilene ulaşma gücü sadece Zülkarneyn’e verildiğini belirtir. Başka coğrafyalarda kimlere verildiği belli değil.
”ateynâhü min külli sebeb”, oluşan sıkıntıların, sorunların çaresinin Zülkarneyn’de olduğunu belirtiyor. Yani Zülkarneyn, zamanının sosyal ve fiziki sıkıntıların çözümüne vakıftır.
85’ci ayetteki ”fe etbea sebeben” kelimesi, Zülkarneyn’in bir yol, bir usul takip ettiğini bildiriyor. Bu sebeb ya da usul, ”Hatta iza beleğa mağribe’ş-şemsi” ifadesinden anlaşıldığına göre, güneşin ğurub ettiği vakte kadar devam ediyor. Burada ‘güneş’ yaşamı aydınlık eden değerdir; ğurub etmesi ise, o değerin kaybolmaya balamasıdır. Sosyal hayat kargaşaya düşecektir. ”Fi aynin hamietin” kelimesi, benzetmedir; o andaki toplumun sosyal yaşamının geldiği durumdur.
Kehf Suresi 86’ncı ayette şu ifade var: ”Kulnâ; yâ zelkarneyn!.. immâ en tüazzibe ve immâ en tettehıze fîhim husnen”.
Zülkarneyn o toplum fertlerine ya azap edecek, ya da aralarında kalıp onların yaşamlarının güzelleşmesini sağlayacaktır. Sonraki ayet, Zülkarneyn’nin ikinci şıkkı tercih ettiğini belirtiyor.
87’nci ve 88’nci ayetlerden anlaşıldığına göre Zülkarneyn o topluma şunu dedi: ”Hangi fert zulüm işlediyse, ona azap vereceğiz. Hangi fert salih amel yapılması gerektiğine inanmışsa, o ferde güzel bir karşılık var”.
Ferdin zulm etmesi, toplumda yerleşik kuralların dışına çıkmasıyla mümkündür. Demek ki o toplumda kurallar var imiş. Kurallar güneşe benzetilmiş. Güneşin ğurub etmesi, kuralların değersizleşmesi işlemezliği anlamına gelmiş. Ki, toplum, ”fi aynin hamietin” (kokuşmuş göze) benzetmesine layık görülmüş.