İBRAHİM FAİK BAYAV
Mearic Suresi, indiği zamanda anlaşılamayacak konuyu içeriyor. Bindörtyüz yıl sonrası bugün bile konuyu anlayabilmek mümkün değil. Fakat, günümüzün genel kültürü çerçevesinde, anlatılandan biraz hissedebilmek mümkün.
Hissedileni dile getirebilmek için, suredeki kelimeleri irdelememiz gerekiyor.
Birinci ayette ”azabın vâkıın” şeklinde bir tamlama var. Bu tamlama o zamanın muhataplarına, ileride oluşacak kötü bir olay sebebiyle ortaya çıkacak azabı haber veriyor. Haber verme, merak eden bir kişinin sorması üzerine oluyor. Azap denen şey, o zamanın toplumunda bilinen, görülen ve yaşanan bir şey olmalıdır.
İkinci ayette, oluşacak olayın azabının, kafirler için olduğu uyarısı var. Şu akla gelir: Acaba müminlerin durumu ne olacak? Acaba kafir istilası hengamında ortalıkta ‘mümin’ kimseler mi kalmayacak?
Burada ‘kafir’ tanımından, sosyal hayattaki yanlışların terkedilmesi uyarısını dinlemeyen, dinlese de kabul etmeyen kimseler anlaşılmalıdır. Kabul etmeme sebepleri değişik olabilir. Hangisi olursa olsun, terk edilmeyen yanlışların sonucunun azaba dönüşeceğidir.
O olayla oluşacak azabın def edilmesi, ondan kurtulunması tek bir güce istinad edilmeden mümkün olmayacaktır.
O gücün Allah olduğu belirtiliyor üçüncü ayette. Fakat, anlamı kolay anlaşılamayacak ‘mearic’ ismi bu ayette kendini gösteriyor: ”Allahü zi’l-mearic”. Yani, mareclerin sahibi olan Allah’tan başka, hiç bir gücün, oluşacak azabı insanlardan uzaklaştırması mümkün değil.
Mearic, marec kelimesinin çoğuludur. Marecler demektir.
Marec, bir şeyin yukarıya yükseldiği yer veya bir şeye doğru yükselinen yer demektir. Mecaz anlamda manen yükselme yeri olarak da bilinebilir. Hz. Muhammed’in miracının gerçekleştiği Mescid-i Aksa, marec konusu içindedir.
Çoğul olan ‘mearic’ kelimesi, Dünya üzerinde pek çok yükselme yerlerinin olacağını bildiriyor.
Kim… Kimler… Nereye… nereden yükseleceklerdir?
Yükselinecek şeyin mesafesi nedir?
Dördüncü ayet, ‘melaike’ ve ‘rûh’ adlarını zikrediyor. Onların yükselme vasıflarını belirtip, Dünya’daki yer ile yükselinecek yer arasındaki mesafeyi görece olarak belirtiyor. Bu mesafe, insanların bir günde gittikleri mesafenin elli bin yıl tutarındaki mesafesidir.
O zamanın insanlarının bir günde kat ettikleri mesafe ne kadardı?
Fıkıhta namaz ve oruç muaflığının üç günlük yol sonrası başladığı belirtilir.
Günümüzde üç günlük yol mesafesi 90 km ile 104,4 km olarak kayda geçmiş. Bunun bir günlüğü 30 km ile 34,8 km olarak değişir.
Melaike ve ruhun yükselme mesafesi bunun elli bin yıllık kısmıdır.
50 bin yıl X 365 = 18 milyon 250 bin gün eder.
Hanefi fıkhına göre üç günlük yol 90 km kabul edilirse:
18 miyon 250 bin gün X 30 km = 547 milyon 500 bin km eder.
Şafi, Maliki ve Hanbeli fıkhına göre üç günlük yol 104,4 km kabul edilirse:
18 miyon 250 bin gün X 34,8 km = 635 milyon 100 bin km eder.
Ayette adları zikredilen melaike ve ruhun o zamanın bir gününde katettikleri mesafenin bu olduğu bulunduğunda akla şu soru gelir:
Melaike ve ruhun bir günde bu muazzam mesafeyi kat ettikleri yer neresidir? Orada ne vardır?
Uzayda Güneş sistemi içindeki gezegenler, bir hizaya geldiğinde, Güneş’e uzaklıkları belirlenmiştir. Dünya ile diğer gezegenler arası uzaklık da buradan anlaşılır.
Jüpiter gezegeninin Güneş’e uzaklığı 741 milyon km iken, Dünya gezegenine uzaklığı 594 milyon km ile 665 milyon 100 bin km’dir.
Mearic Suresi’nde zikredilen melaike ve ruhun, yeryüzünden yükselecekleri yerin Jüpiter gezegeni olduğu anlaşılıyor.
Kafirler için azap getirecek olay nasıl bir olaydır acaba? O olaydan kaçıp kurtulunacak yer Jüpiter midir?
Oluşacak olayın nasıl vukua geleceğini hissetme ve kavrama gücümüz yok. Acaba, Uzay’daki bir olay Dünya gezegenini mi etkileyecektir? Yoksa, Dünya üzerindeki insanlar yeryüzünü yaşanmaz mı edecektir?