İBRAHİM FAİK BAYAV
İlahiyat Fakültesi profesörü olan zat, TRT’nin Ramazan programında konuşurken, ”namaz kılmayan hayvandır” cümlesini kullandı, memlekette gürültü koptu. Dindarlar ne olduğunu anlamaya çalışırken, dindarlığa henüz gelememiş olanlar infial duymaya başladılar. İlahiyat Profesörü ve TRT pragramcısı işin vehametini fark ettiler ve beraberce özür dilediler. Sonra, dindar bilinen bir gazete Profesörü, koruma amaçlı konuşturdu. O da konuştu, ”kullandığım ifadenin arkasındayım” yeni cümlesiyle özrü kabahatinden büyük tavır sergiledi. Kur’an’ın iki suresinden iki ayet ileri sürmesi ise ayrı bir garabet oldu.
Fikir ehlinden bildiğimiz bazı kişiler, namaz kılmayanı hayvan belleyen Prof’u destekler pozisyon aldılar. Yaptıkları yorumlarla, fikir ehlinden bildiğimiz bazı kişilerin ‘ilimsiz fikredenler’ denebilecek bir grubunu, zihnimizde oluşturdular. Prof. zata destek babında kullanılan ifade şu: ”Biz çok namaz kılan insan gördük ama hiç namaz kılan hayvan görmedik”.
Şimdi namaz ile insan hayvan bağlantısını anlamaya çalışalım:
Hiç namaz kılan hayvan görmedik diyenler, hayvanlara dikkatli bakmalılar. Ya da bakanın dediğine kulak vermeliler.
Kılındığı ve kılınmadığı söylenen namazdan kastedilen bugünkü ritüeller ise, doğrudur. Hayvanlar bu tip bir namazı kılmazlar. Yani namazın bu biçimini bilmezler ve anlamazlar.
Namazın ne olduğuna bir tarif getirmek istersek, onun zikir, şükür ve fikirden ibaret tavıra girme olduğunu söyleyebiliriz.
Hayvanlar hakkında:
a) Tüm hayvanlar, kendi lisanlarıyla Halık’ı zikrederler; (Üstad’dan alıntı: Deniz içinde ve zemin yüzünde merhamet ve şefkatle terbiye edilen küçük hayvanattan ve yavrulardan sor. ”Ne diyorsunuz?” de. Elbette ”Yâ Cemîl, Yâ Cemîl, Yâ Rahîm, Yâ Rahîm” diyecekler)
b) O’nun yani Halık’ın verdiği kadarına kanaat edip şükrederler. (Üstad’dan alıntı: Şu hayvanlar, çocuk gibi çok nazdar ve nazik ve insana karışık bir arkadaş olduğundan, çok şefkat ve merhamete muhtaçtı Okşandığı vakit, hoşlarına giden taltifleri gördükleri zaman, o nimete bir HAMD olarak -kelbin hilafına olarak- esbabı bırakıp, yalnız kendi Hâlık-ı Rahîminin rahmetini kendi âleminde ilân ile, nevm-i gaflette olan insanları ikaz…)
c) Geriye kalır, namazın ‘fikir’ kısmı. İlim edinme kabiliyetleri olmadığı için hayvanlar, fikretme yükümlülüğünden muaftı
Kur’an, İnsanlar dışındaki varlıkların Rahman’a secde ettiğini bildiriyor.
İnsanlar hakkında:
Namaz kılmak, maharet ister. Her namaz kılıyor görüntüsü veren insanın namaz kıldığına hükmedilemez.
Bir örnek: Alman Motor tekniğini bilen bir Müslüman profesörümüz, zamanın birinde, ülkenin motorları ‘yerli’ olmasını istedi. Projesini hazırladı. İşyerini kurdu. İmalata başladı. Aldığı elemanlar arasında hem namaz kılanlar hem de namaz kılmayanlar vardı. Gönlü tüm elemanlarının namaz kılar olmalarından yanaydı. Namaz kılan elemanlarını sevdiğini belli etmek için onlara ücretleri dışında prim vermeye başladı. Bunu haber alan diğer elemanlar, vakit geldiğinde işlerini bıraktılar abdest alıp namaz kılmaya başladılar. Primlerini elde ettiler. Görülüyordu ki, kiminin namazı Allah içindi, kiminin namazı dünyalık için.
Fikir ehlinden bildiğimiz kişiler, Kur’an’daki Maun Suresi’ne bakarlarsa ”namaz kılmayan hayvandır” lafını etmekten, o lafı edeni benimsemekten vazgeçerler.