İBRAHİM FAİK BAYAV
Dünya gerçeklerinden bilgilenen ve tefekkür etme safhasına giren bir kişi, gelecekle ilgili hayallere kapılabilir; bazı tahminlerde de bulunabilir. Şartı, politik akıntılardan mümkün oldukça uzakta kalmasıdır.
İnternette, iktidardaki partiye yakın haber sitesinin risalelerden ders almış Dindar Yazar’ı, hayal aleminde gördükleriyle geleceğe yol çıkarmış. Politik akıntıda olduğunu farketmediğinden, yanlış icraatta bulunan iktidardaki AKP’yi sert eleştirenlere şu cevabı vermiş: ”bir takım aklıevvellerin (bu partiden) mahza hayr olan bir ilişki veya ticaret beklemeleri hakikaten ahmaklıktır”.
Bu çok büyük bir iddiadır. Şu sorulur: ”Mahza hayır olan bir ilişki beklemek ahmaklıktır” sözünde, o parti bünyesinde şer olan ilişkilerin belirginleştiği iması da var mıdır?
Dindar Yazar, o iddiasından sonra şu hükmü dillendirmiş: ”Millet neye layık ise onunla idare edilir. Millet kendini topladıkça, niyetini ve amellerini düzelttikçe onu idare edenler de düzelir”. Bu cümlesinden şu anlaşılıyor: AKP fazla eleştirilmesin; kendini toplamak zorunda olan milletin niyeti ve ameli düzgün olmadığından, bozuk idarecilere layıktır.
Millette kendini toplama-toparlama emaresi görüldüğünde fikir ehli kişinin gelecek hakkında umutlanması yanlış olmaz. Öyle bir şey yok ise, baştaki idareciler bozuk, şer getirici icraata devam edecekler demektir. Dindar Yazar, milletin kendini toparlama safhasına girdiğini görmüşse, birileri, millete, ‘dini’ göstermeye ve öğretmeye başlamış demektir. O birilerinin kimler olduğu merak edilir.
Dindar Yazar’ın bildirdiğine göre, AKP’nin başı ve Başbakan Davudoğlu şunu demiş: ”Türk siyasi tarihinde büyük çığırlar açan AK Parti hareketi, bugün yeni bir çığır açmanın eşiğinde”.
Olabilir… Milletin başında kalabilmek isteyen bir parti, -bilhassa politik alanda- çığır açmak zorundadır. Dindar Yazar’ın gelecekle ilgili umudu da buradan kaynaklanıyor galiba.
Yasaları Meclis’te torbalı çuvallı çıkaranlara müslümanlarca eleştiriler sıklaşınca, ”Bir hükümetin tüm hizmetlerinin ve mensuplarının pir u pak olmalarını beklemek ahlaki değildir” fetvasını vermiş Dindar Yazar. Bu fetva, ciddi ve samimi hükümetler için geçerlidir; ciddiyeti ve samimiyeti, elde ettikleri dünyalıkla kenara itekleyenler için değil. Yalanı geçer akçe yapanlar için hiç değil.
Fikir ehlinden bilinen dindar kişi, politik akıntıdan uzak kalamadığında şaşılacak laflar da edebilir. Mesela; Ayasofya’nın kapalı kaldığı müddetçe Batı’nın İslam dünyası üzerindeki hegemonyasının devam edeceğini söyleyebilmesi gibi. Mesela; Ayasofya’yı açacak olan zatın, halkın beklediği -siyaset aleminde çıkacak- mehdi olduğunu iddia edebilmesi gibi. Halbuki, İslam dünyası konusu ayrı şeydir; Batı’nın hegemonya alanı ayrı şeydir; Ayasofya’nın açık veya kapalı konumu apayrı şeydir. Bunlar sadece Türkiye’de birbiriyle ilintili gibi gözüküyorsa da, ‘İslam Dünyası’ terimini kullanabilmek için her tür imkanla küçülen dünyanın göz önüne alınması gerekir.
Şimdi fikrimi diyeyim:
a) Batı’nın hegemonyası İslam dünyası üzerinde değildir; olamaz. öyle bir şey var ise, orası artık İslam dünyası değ (Hegemonya, hürriyetsizlik ve tahakküm anlamında ise)
b) Orasını -herhalde- İslam’ı kaybetmişlerin dünyası bilmek gerekir. Hegemonyalık ortam oluşturulmuşsa, hegemonya gerçekleş (Bir millet nasılsa öyle idare edilir hükmünü Dindar Yazar nakletmişti)
c) Ayasofya’nın açılacak olması, Dindar Yazar’ın ve onun arkadaşlarının gelecekteki mutlu günleri için umutlanmasına yetmez.
Bir yazımda Ayasofya’nın açılma şartını belirtmiştim. O şart, Türkiye’nin ABD ve Avrupa’yla arasının bozulmasıdır, ABD ve Avrupa’yı olumsuz etkileyecek harbe girmesidir. 2011 yılından beri İngiltere Türkiye’yi harbe zorluyor ama beceremiyor. Dikkat edildiyse, hükümetler, harp ihtimali belirdiğinde Ayasofya’nın açılması vaadinde bulunuyorlar. Bu gerçekleştiğinde, Ayasofya ”açıldıııım!” diye ses eder. Lakin, hükümet mensuplarının ‘pir u pak’ olmasını bekleyenleri ‘ahlaki’ bulmayanlar, Ayasofya’nın açılma sevincini yaşayamazler.
Yukarıdaki cümlesiyle Dindar Yazar, ‘mehdi’ inancını da değiştirmiş oldu. Anlaşılıyor ki, politik akıntı, o akıntıya kapılan dindar ama fikir ehli kişileri bozuyor.