İBRAHİM FAİK BAYAV
Her kurban bayramı öncesi, Diyanet’in imamları camilerde kurban kesme öğüdü veriyorlar, Kur’an’ın küçük suresi Kevser’in ”Fe salli li Rabbike venhar” ayetini buna delil gösteriyorlar. Diyanet’in imamlarına göre, namaz kıl, kurban kes anlamında imiş bu ayet.
Çocuk iken bunu dinledim; geçlik devremde rastlayıp aldığım kitaplarda bunu okudum; ileriki devrede Kur’an meallerinde bu hükmü gördüm. İlahiyat fakültelerinden çıkıp kendilerini ‘alim’ kategorisine sokan kişiler de aynı şeyi söylediklerinden, Kevser Suresi’ndeki ‘venhar’ sözcüğünü ”kurban kes emri’ diye zihnime yerleştirdim. Ta ki bugüne kadar…
Son bir kaç yıldır, politik kavga ortamında bunalan Nurcular, geçmişteki ve günümüzdeki beğenmedikleri bazı kişileri, Kevser Suresi’nin şablonuna oturtmaya çalışıyorlar. Sebebi ise, Bediüzzaman’ın, Cumhuriyet’in ilk yıllarında yazdığı ama kimselerin okumasını istemediği ”İnna A’tayna’nın Sırrı” risalesi.
Geçtiğimiz günlerde, bu risaleden bazı bilgileri M. Latif Salihoğlu açıkladı. Kevser Suresi’ndeki anlam, topluma yıllarca anlatılana hiç benzemiyor.
Diyanet’in ve Kur’an mealcilerinin kurban kes diye müslümanlara bildirdikleri ‘venhar’ sözcüğünü Bediüzzaman, 1800’lü yılların başındaki kanlı olaylarının işaretidir diye bildirmiş.
Oku da şaşırma!.. Deve, sığır, koyun kurban etmek nire, koca imparatorlukta kanlı olaylar nire?
Kur’an ayetlerini anlama, onların sırrına erme merakım olduğundan, o küçücük Kevser Suresi’ni yavaş ve dikkatli okumaya, sözcüklerini incelemeye karar verdim.
Birinci ayet: ”İnna a’taynake’l-kevser” (Sana Kevser’i verdik)
Hitap Hz. Muhammed’e yapılmış. Hz. Muhammed, kendisine ‘kevser’ verilmesinden mutlu. Kevserin ne olduğunu da ancak o biliyor. Mealcilerin bildirdiği ”cennetteki havuz”, ”çok hayır” gibi anlamlar, gerçeği ifade etmiyor. M. Hamdi Yazır’ın ‘kevser’ hakkındaki şu açıklaması gerçeği anlamada yol gösterici: ”Kelimenin yalnız türevine göre lügatteki esas manası düşünülür”; ”Ancak, bunun aslı itibariyle ne olduğuna ve din dilinde daha hususi bir manası olup olmadığına gelince, tefsircilerin türlü açıklamalarına rastlanır”. M. Hamdi Yazır, yirmi altı çeşidi bulunan açıklamaların beş çeşidini eserinde beyan etmiş. Kevser sözcüğüne sadece cennet havuzu veya çok hayr gibi anlamları layık görmek, sözcüğe tahmin yapmaktan öte gitmiyor. Ya da zamanımızın toplumuna uygun görülmediğinden asıl anlamı gizleniyor.
İkinci ayet: ”Fe salli liRabbike venhar”
‘Salli’ sözcüğünü ulema taifesi Türkçeye ‘namaz kıl’ olarak çeviriyor. Namaz denilen şey, acaba, şu bizim, sabahın iki farzı iki sünneti, öğlenin dört sünneti dört farzı iki son sünneti diye öğrendiğimiz şey mi? Bir ilahiyat Profesörü, Kur’an’ı meallendiren kitabında ”salli” emrini sadece Hz. Muhammed’e verilmiş emir olarak belirtiyor. Ümmet buna uyduğunda sünnet işlemiş olurmuş. Demek ki, ‘salli’ sözcüğü, bizim bildiğimiz namaz dışında başka anlam taşıyor.
‘Venhar’ sözcüğüne de, ulema taifesi, ‘salli’ emrine uyum sağlasın diye ”kurban kes” anlamını vermiş olabilir.
Lügate bakıp ‘salli’ ve ‘venhar’ sözcüklerinin anlamını bulmaya çalıştım:
Salli; tesliye fiil masdarından emir kipi. Bu sözcük, duaya dur, çağır anlamında olsa da, önemli şey için ilerle anlamına da geliyor. Verilen şey ‘kevser’. Yani hazırlanmış vaziyette duran, bekleyen şey. Öyleyse, ‘fesalli’, çağır, iste anlamında oluyor.
Venhar; ne-ha-ra fiilinin emir kipi. Karşılaştığı şeye hamle yapmayı, onu etkisizleştirmeyi emrediyor. Kişi, bir deve ile karşı karşıya ise, elindeki keskin aletle hamle yapacak onun boğazını kesecektir. Tabi, gerektiği zamanda. Ya başka şeyle karşı karşıya kalmışsa?.. Salli emrinden sonra venhar emrinin gelmesi, gerçekten de karşı karşıya kalınanın başka şey olduğunu bildirir.
Bediüzzaman’ın açıklamasını okuyalım, karşılaşılanın ve yapılması gerekenin ne olduğunu anlayalım: ”-venhar-ın cümlesi dahi İstanbul’un fetih tarihine ilaveyle 1222’ye (M. 1807) kadar mütecavizane küffarı, boğazlamak suretinde mücahidat-ı Kur’aniyenin devamına işaret eder”. Bu tarih, Yeniçerilerin Devlete isyan etmesi, bazı yöneticileri katletmesi, İstanbul’da yangınlar çıkarması, şehri yağmalama tarihidir. Osmanlı yönetimi, 1826’da hamle yaptı, isyancı Yeniçerileri top ateşleriyle telef edip Asakir-i Mansuriye-i Muhammediye’yi kurdu.
Üçüncü ayet: …..
Kevser Suresi’nin birinci ve ikinci ayetlerinden çıkan anlam şu oluyor: Evlat çokluğunu övünç meselesi yapan Mekke zalimleri, (Bkz: Tekasür Suresi) İslam davasıyla ortaya çıkan Hz. Muhammed’e karşı durduklarında, müminlere işkence ettiklerinde ya da öldürdüklerinde, Hz. Muhammed, belki tereddüde düştü. O anda, kendisine ‘kevserin’ yani melaikeden müteşekkil etkin bir gücün verildiği müjdesini aldı. (Bkz: Enfal Suresi: 9) Yapması gereken, tabilerine ve melaikeye işaret verip çağırması, kölecilere hamle yapıp onları etkisizleştirmesiydi. Öyle de oldu.