Üzeyir Lokman ÇAYCI
Paris / Fransa
AKP’nin Türkiye’yi getirdiği nokta oldukça hazin ve düşündürücüdür. Neye ellerini attılarsa ve nereye dokundularsa orayı çürütmüşlerdir. 80 yıl sonra ilk kez Türk Silahlı Kuvvetlerini yıpratan ve etkisiz hale getiren tek parti AKP’dir. Ne olduğu belli olmayan «Açılımlarla» tahribatlar üretilmiş, sorunlar körüklenmiştir. Hile ile ellerine geçirdikleri gazete ve televizyonlarla millî menfaatlerimize ters bir haber gücü oluşturarak vatan, milllet, bayrak, ordu ve dinle ilgili ortaya koydukları yıpratma faaliyetleri gizlenilmiş, 8 yılda yapılan kıyımlar, yolsuzluklar, anayasa ihlalleri, Türk milletinin geleceğini ilgilendiren yanlış kararlar bu yolla ört bas edilmiştir.
AKP’ye ve referanduma «HAYIR» demek «demokrasiyi, insan haklarını savunmak» ve «haksızlığa, zulme, yolsuzluğa karşı çıkmak» demektir.
12 Eylül’de yapılacak Referandum için her şeyi kullanarak hayali düşmanlar üretmek suretiyle sürdürülen çirkin siyaset bir hizmet gibi sunulmaya çalışılmaktadır.
AKP tarafından insan hakları ve hukuk adeta rafa kaldırılmış Türkiye’de bir emperyalist yapılanma için öncülük yapılmaktadır.
Demokrasi tartışılır hâle gelmiş, korku milletin özgürlüklerini sınırlayacak bir şekilde her kesime pompalanmıştır.
Tırmizi Peygamberimiz’in (S.A.) bir sözünü bize sunmaktadır : «Sevdiğin kimseyi biraz idareli sev, olabilir ki günün birinde sana buğz edici olur. Buğz ettiğin kimseye karşı fazla ifrata kaçma, olabilir ki, günün birinde dostun olur.» Bunu biraz açarsak : «Dostuna fazla sır verme olabilir ki bir gün düşmanın olur, düşman gibi kabul ettiğin kişiyle de bilir bilmez savaşma, olabilir ki bir gün dostun olur.»
AKP yöneticilerinin Türk milletinin kalbi olan Türk Silahlı Kuvvetleriyle, vatanseverlerle mücadeleye girerken Türkiye’yi de içine alan Ortadoğu’yu parçalama ve bölme projesi olan BOP’a eşgüdüm başkanlığı yapmaları bugünkü ülkemizde yaşanan ve resimlenen kötü manzaranın kaynağını teşkil etmektedir.
Halk’tan kopuk AKP’li yöneticiler
Koruma ordularıyla topluma sundukları yöneticilik kavramı, milletten korkmanın ya da kopmanın ve suçluluk kompleksinin bir yansımasıdır. Bugün Avrupa ülkelerindeki cumhurbaşkanların, başbakanların, bakanların halktan biri olarak milletin içerisine rahatça girebilmeleri ile Türkiye’deki bugünkü AKP zihniyetini yansıtan Cumhurbaşkanı, Başbakan ya da bakanların halkın içine koruma ordularıyla girmeleri ve milletten kopuklukları kıyaslandığında, Türkiye’de 8 yılda sergilenen «AKP’li yöneticiler oluşumunun» hazin hallerini görüyoruz. Bu tür kişiler sizi arzu ettiğiniz şekilde asla yönetemezler, size hizmet ve huzur da sunamazlar. Stratejik hassasiyetlerinize, vatan severliğinize, inancınıza duyarlılık gösteremezler.
AKP’ye ve referanduma «HAYIR» demek, bölücülüğe, yoksulluğa ve hukuksuzluklara son vermek demektir !
Askerler şehit olurken, komutanlar iftira ve tertiplerle tutuklanırken, bu, koruma ordularıyla gezen, milletten kopuk şahısları daha da yakından tanımış oluyoruz.
Anayasa’nın 5. maddesi’ne baktıktan sonra : «Devletin temel amaç ve görevleri, Türk Milletinin bağımsızlığını ve bütünlüğünü, ülkenin bölünmezliğini, Cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak, kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak; kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddî ve manevî varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır.»
Aşağıdaki haberleri irdeleyiniz!
¤ 09.06.2006 tarihli Hürriyet Gazetesi’nde Tufan TÜRENÇ : «AKP yolsuzluk sarmalına dolanmış»
¤ 14.12.2006 tarihli Yeniçağ Gazetesi’nde AKP’yi sarsan sahtecilik : AKP Milletvekili Sabri Varan’a ait olduğu belirtilen eczaneye ait ilaç faturalarının sahte olduğu iddia edildi. Olayla ilgili olarak 4 kişi tutuklandı.¤ 4 Eylül 2007 tarihli Hürriyet Gazetesi’nde Cüneyt ÜLSEVER : «Ilımlı İslam! BU terim beni hem çileden çıkarıyor, hem de Batı’da Türkiye için kullanıldığında ürkütüyor. Terimi duyunca çileden çıkıyorum, zira terimin hiçbir anlamı yok; ürküyorum zira terim Türkiye’ye hedeflerini değiştirmesini teklif ediyor.»¤ 07.12.2007 tarihli Mynet Haber : «Hükümetin çocukları 5 yılda nasıl yükseldi?»
¤ 06.03.2008 tarihli Yeniçağ Gazetesi’nde Arslan BULUT «Bugünkü Manzara-i umumiye : Satılmış vatanın ordusu olmak!»
¤ 10.06.2008 tarihli Ortadoğu Gazetesi : «MEB’de ihale yolsuzluğu yapana terfi»
¤ 02.01.2009 tarihli Yeniçağ Gazetesi’nde Arslan BULUT : AKP’ye oy vermek vatanın satılmasına oy vermek değil mi?
¤ 07.01.2009 tarihli Vatan Gazetesi’nde CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’dan gözaltılara sert tepki : «Alarm! Hitler ve Humeyni öncesi gibi bir tablo»¤ 08.01.2009 tarihli Yeniçağ Gazetesi’nde CHP lideri Deniz Baykal, yeni gözaltı dalgasına sert tepki gösterdi : Cumhuriyetle hesaplaşılıyor!¤ 09.01.2009 tarihli Yeniçağ Gazetesi : Tayyip Erdoğan’a sabıkalı danışman… Laikleri şişe geçirecekmiş! Akif Beki’nin istifasının ardından Başbakanlık Basın Müşavirliği’ne getirilen Bülent Arınç’ın eski danışmanı Kemal Öztürk’ün, laliklik karşıtı bir isim olduğu ortaya çıktı
¤ 10.01.2009 tarihli Yeniçağ Gazetesi : Haşim Kılıç’ın oğluna tuhaf jest : Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç’ın kısa dönem asker oğlu Ahmet Şirvan Kılıç’a, yemin töreninin ardından makam aracı tahsis edildi, genç asker Kaymakamlık Konutu’nda ağırlandı.
¤ 10.01.2009 tarihli Yeniçağ Gazetesi : İntikam alma operasyonu : CHP’li Kılıçdaroğlu, Ümraniye davasının AKP’yi eleştirenleri gözaltına alma sürecine dönüştüğünü savundu.¤ 10.01.2009 tarihli Yeniçağ Gazetesi : HUKUKUN İSYANI! : Dünyanın gözünü Türkiye’ye çeviren son gözaltıların ardından Barolar Birliği de sert bir uyarı yaptı. Başkan Özdemir Özok, “Herkesin telefonunun dinlendiği, işkencenin yeniden yaşam bulduğu, polisin her kesime ölçüsüz güç kullandığı, yargı kararlarının etrafından dolanıldığı, yargıya baskının giderek arttığı bir dönem yaşanıyor” dedi.¤ 23.01.2009 tarihli Vatan Gazetesi : «ABD’de yayımlanan The Wall Street Journal gazetesi, Türkiye’nin giderek Batı’dan koptuğunu belirterek, AKP döneminde Türk dış politikasını iki yeni faktör yönlendiriyor “Din ve para” ifadesini kullandı.»¤ 24.01.2009 Yarım porsiyon hukuk devleti : Hukuk resmen kanatılıyor … Ümraniye soruşturmasında yaşananlara tepki gösteren Deniz Baykal, “Türkiye’nin artık bir hukuk devleti kimliği taşıdığı söylenemez” dedi
¤ 25.01.2009 tarihli Mynet Haber, «Yargıtay Onursal Cumhuriyet Başsavcısı Sabih Kanadoğlu : Yargı artık bağımsız değildir!»
¤ 05.02.2009 tarihli Yeniçağ Gazetesi’nde, «Haciz öldürdü! : İzmir’de evine icra memurlarının gelmesini gururuna yediremeyen öğretmen,
kalp krizi geçirip hayatını kaybetti.»¤ 08.02.2009 tarihli Yeniçağ Gazetesi’nde Arslan BULUT : «Ergenekon bahanesiyle Türk’ten intikam alanlar!»
¤ 30.11.2009 tarihli Yeniçağ Gazetesi’nde Arslan BULUT : «Din istismarı ile vatan nasıl satılır?»
¤ 03.03.2010 tarihinde Ulusal Kanal : «Almanya’nın önde gelen dergilerinden Der Spigel’de “Erdoğan’ın gücü Generalleri Devirmeye Yetecek mi ? ” başlıklı bir yazı kaleme alan Daniel Steinvorth, Erdoğan adına endişeli, Steinvort, yazısında Tayyip Erdoğan’ın Balyoz tertibi çerçevesinde gerçekleştirilen gözaltı ve tutuklamaların altında kalabileceğini belirtti.»
Bu haberlerle anılan bir iktidar partisi yöneticileri size daha kötü anlar yaşatmak için meydanlara çıktılar. Bir bakıyorsunuz ağlama sahneleri düzenliyorlar… Bir bakıyorsunuz, burunlarının dibindeki şehitleri ya da Kerkük’teki veya Irak’taki kıyımları görmezlikten gelenler 30 yıl öncesinin kapılarını aralıyorlar. Ben veya benim gibi olanlar işkence çekerken keyif sürenler veya o zamanların baskılarıyla hiç ilgileri olmayanlar siyasi tavırlara girerek duygu sömürüsü yapıyorlar.
Zalimlere dua edenler
¤ Zalime bekası için dua eden yeryüzünde ALLAH’a isyan edilmesini seven kimsedir. «Hadis-i şerif, İhyau ulumuddin, cilt 2, sayfa 357»
Herkes tarafından bilinmektedir ki Turgut Özal bütün tercihlerini Bush’tan yana koymuş ve O’nun başarısı için «DUA» ettiğini açıkça söylemişti. Onun resimlerini afiş yaparak aynı yolda olduklarını açıklayan ve Türk askeri söz konusu olduğunda “askerlik yan gelip yatma yeri değildir” diyen Recep Tayyip Erdoğan da bütün tercihlerini 1, 5 milyon Irak’lı Müslüman’ın ölümüne sebep olan oğul Bush’tan yana koymuştu : «Kahraman(!) Amerikan askerlerinin sağ salim ülkelerine dönmeleri için dua ediyorum.» şeklindeki yakarışı zihinlerden silinmemiştir. Şehitlerimize «kelle» demek ayrıcalığı (!) bu kişilerin vatanseverlikleri ve Türk ve İslam dünyasına bakışlarına dair birer ipucu vermektedir.
AKP’li yöneticiler millî menfaatlerimize hizmet etmiş olsalardı Türk Silahlı Kuvvetlerimize ve vatanseverlere tertip yapılmasına ve Türkiye’yi de içine alan Ortadoğu’yu yeniden şekillendirme ve parçalama projesi olan BOP projelerine bölgemizde «eşgüdüm başkanlığı yaparak» öncülük etmezlerdi.
İçindeki bulundukları durum ve Türkiye haricindeki hizmet ettikleri alanlar itibarıyla AKP’li yöneticilere AB ve ABD’liler tarafından gösterilen
İlgi mutlaka sorgulanmalıdır!
17.05.2008 tarihli The Times: “Batı’nın hayati çıkarları için AKP kapatılmamalı” derken AKP’nin yolsuzluklarına, anayasa ve yasa ihlâllerine bakmıyor. Batı ülkeleri AKP ile Türkiye üzerindeki emellerini ve çıkarlarını kollamaktadırlar. Yani burada AKP yöneticileri Türk Millî menfaatlerinden daha çok batı çıkarlarına hizmet ederek ayakta kalan parti ya da iktidar görüntüsü vermektedir. Bu konu bununla sınırlı değil! Ta Amerika’ya kadar uzanıyor :
25.06.2008 tarihli gazetelere yansıyan haberlerle AKP hakındaki kapatma davasında son dönemece girilirken Amerikalı yetkililerin AKP’ye desteklerini artırdığını biliyoruz. Amerikan Dışişleri Bakan Yardımcısı Matt Bryza’nın “AKP’nin kapatılması ulusal çıkarlarımıza aykırı” şeklindeki ifadesini bir kere değil bin kez düşünmemiz gerekmez mi? Daha önce de Amerikan Dışişleri Bakanı Rice ile Bakan Yardımcısı Dan Fried’in benzer yönde açıklamalarını da biliyoruz. O zaman bizim açımızdan Türk Milletinin bekası için şöyle bir sonuç ortaya çıkıyor : AKP’nin kapatılmaması bizim ulusal çıkarlarımıza aykırıdır.
Anayasa Mahkemesi’nin verdiği karara ve referandum yolunu açmasına en çok sevinenler arasında ABD ve AB yetkilileri yer almıştır.
Hiçbir zaman Avrupa topluluğuna giremeyecek olan Türkiye üzerindeki hesaplar AKP yöneticilerinin verdikleri tavizlere bağlı, değişik ve çıkar amaçlıdır.
AB Komisyonu sözcülerinden Ferran Tarradellas Espuny, karardan sonra şu açıklamayı yapmıştır: «Anayasa değişikliği paketinin olumlu adım olduğu inancımızı, Anayasa Mahkemesi kararının ardında da korumaya devam ediyoruz. Türkiye’nin, AB’nin yıllardır ilerleme raporlarında ve katılım ortaklığı belgesinde vurguladığı noksanlıkları tamamlayabilmesi için 12 Eylül’deki referandumda evet oyu çıkmasını istiyoruz.»
Avrupa Parlamentosu Sosyal Demokratlar Grubu Başkan Yardımcısı Hannes Swoboda, «Biz AB olarak her zaman Türkiye’nin demokratikleşmesine ve reformlarına destek veriyoruz ve bu gördüğümüz anayasa paketi de reformlara, özgürlüklere açık bir paket. Dolayısıyla biz bu değişikliği destekliyoruz» (Radikal.com, 11.07.2010) diyerek, paketteki, bizim göremediğimiz «demokratikleşmeyi (!)» görmüş ve AKP’ye destek olmuştur.
Bu açıklamalar, kahraman subaylarımıza ve vatanseverlerimize reva görülen hukuksuz girişimlerde kimlerin parmaklarıolduğunu da belgelemektedir.
Ülkemizin dünyaya daha fazla rezil olmasını, teröristlerle mücadele eden kahramanlarımızın tacizlerle ve yargısız infazlarla cezalandırılmasını istemiyorsanız, daha çok endişeye ve umutsuzluğa kapılmak istemiyorsanız 12 Eylül Referandumunda «HAYIR» oyu kullanın!
Hiçbir Avrupa ülkesinde bu tür haberlere muhatap olan hiçbir iktidar partisi bir saniye dahi görevde kalamaz! Amaçları anayasa değişikliği değil, yapacakları iki maddelik değişiklikle kendilerini kurtarmaktır. Türkiye’nin ve Türk Milletinin önüne emperyalizmin tuzakları konulmak üzeredir. Vakit henüz geçmiş değildir. 12 Eylül 2010 referandumuna HAYIR diyerek, inancınıza, değerlerinize ve vatanınıza sahip çıkın!
Ankara, 25.07.2010
Selam ve sevgilerimle.
Üzeyir Lokman ÇAYCI
Concepteur industriel – Architecte d’intérieur
İç Mimar – Endüstri Tasarımcısı
55, rue Louise Michel
78711 Mantes la Ville
FRANCE
uzeyir.cayci@free.fr