ŞEREF IŞIK

ŞEREF IŞIK

15 Mayıs 2024 Çarşamba

Sponsor aranıyor

Sponsor aranıyor
0

BEĞENDİM

ABONE OL

ŞEREF IŞIK

Mübarek Cuma günü daha evden çıkmadan telefonum çaldı. Arayan dernek başkanımızdı. “Nerdesin Şeref Abi, geliyor musun bu tarafa ?” dedi. Bende az sonra orda olacağımı söyledim ve “Hayrola?” dedim. “Yok bir şey. Gelince görüşürüz” dedi.

Saat dokuz gibi çıktım evden. Dernek binamızın olduğu sokağa dönünce iş anlaşılmıştı. Dernek başkanımızın iş yeri de derneğin altındaydı. Baktım belediye başkanının adamları ve arabaları orada. Adam herhalde beni rüyasında görmüş olmalı. Başkanın adamlarına selam verip, üçüyle de tokalaşıp çıktım derneğe.

Derneğin kapısı kapalıydı. Başkanın ofisin delerdi anlaşılan. Ben kapıyı açıp içeri girdim. Az sonra telefonum yine çaldı; dernek başkanımızdı yine arayan. “Geldin mi?” diye sordu, “Evet” dedim. “Belediye başkanı yanımızda, sen de gel” dedi. Anlaşılan iki kişiden fazlalardı. Ben de aşağıya indim. Emin Bey’de vardı. Selamlaşıp tokalaştık.

Adam direk daldı daha önce olduğu gibi!

“Sen benim aleyhimde niye yazıyorsun. Prof.lar bana ne yağsı yakacaklar. Koltuğunda ki karpuzlardan konuşamadı topu dinleyicilere attı, demişsin. Ben şunu da yaptım, ben bunu da yaptım….” Turizm paneli için yazdığım yazıya kızmış anlaşılan. Daha önceleri de kızmıştı bana.

Birincisi, “Sancaktar” mahlasıyla yazdığım yıllarda “Sizi gidi helvacılar sizi!” başlıklı yazımda meşhur Tahir Amcalarına “Kedi bıyıklı insan müsveddesi” diye yazı yazmıştım da, gece okumuş ve dernek başkanımızı arayarak “Kim bu adam beni bununla tanıştırın, adam yazmadığını bırakmamış” demişti.

İkincisi, genel seçim öncesi “Türk Büyükleri Meydanı üçüncü kez açıldı” yazıma da kızmış, bir tanışma merasiminde Şeref Işık olduğumu öğrenince elinin tersiyle “Git, git” işareti yapmış, arkasından da ayağa kalkıp kucaklayarak “Seni çok seviyorum, beni artık üzme abi” demişti.

Üçüncüsü, yağmurlu bir günde Kozan Lisesi kavşağında sel sularına takıldım. Arkasından da televizyonculara. Bizi tanıyan arkadaşlar mikrofon uzattı tabi. Mecburen konuşacağız. Bir de ortada sorunlar var. Konuştuk, konuştuk, konuştuk! Başkan düğünde yakaladı. “Sen benim aleyhimde niye konuşuyorsun o adamın programında. Adam benimle uğraşıyor zaten” dedi.

Dokundurursak ilk fırsatta bir yolunu bulup hesap soruyor. “Yaptığımız güzel şeyleri de yazın” diyerek birbiri ardına sıraladı Yaverin Konağından başlayarak.

Millet Bahçesinde ki o çirkin bina için “Yık şu ucubeyi büyük başkan!” diye yazdım; yıkınca da teşekkür ettim, deyince “Ben sen yık dedin diye yıkmadım” dedi. Ben de “Ne olursa olsun, yıktın, ben de teşekkür ettim” dedim.

“Yılardır Anavarza Anavarza diyorsunuz biz dernek olarak gezi yapıp ses getirmesek başlanmıyordu kazıya,” tezimi dernek başkanımız ve Emin Bey de desteklediler. “Hayır efendim, sizin gezi ile ne alakası var. Ben 2004 yılından beri uğraşıyorum” diye cevap verdi. “Siz 2004’den beri uğraşabilirsiniz ama, Başbakanlığınız, Kültür Bakanlığınız öyle demedi bize, ‘Hiçbir kazı başvurusu yok’ diye cevap verdiler yazımıza. Biz de konuyu iyice dillendirerek ilgili kişi ve kurumlara yazımızı, bültenimizi gönderdik” sözlerimizi ise geçiştirdi konu değiştirerek.

Kozan Kalesindeki çalışmaları övdü. Taşı tam gediğine koymuştu! “Kaledeki Atatürk ve Bayrak berbat olmuş, özellikle bayrağın üzeri siyah boyalarla boyanmış, onu yazdım niye boyamıyorsunuz? Bu konuda kaleyi gezdirdiğim misafirim size mail atmış ta Sakarya’dan, en azından onu okumuşsunuzdur.” soruma ise soru ile cevap verdi. “Karalayanlara niye bir şey demiyorsunuz?” dedi. “Ben onlara diyeceğimi dedim. Eğer boyamıyorsanız ben sponsor bulacağım bayrak ve Atatürk’ü boyamak için” deyince yılışarak “Bul sponsor boyasın” dedi.

“Başbakan gibi eleştirilere hiç tahammül edemiyorsunuz” sözümüzden dört köşe oluyor. Başbakana benzetilmekten çok hoşlanıyordu.

Sonuç olarak, yaptığımız ve yazdığımız olumlu şeylere bir tepki vermediği gibi, müspet girişimlere “Hiç kimsenin bir payı yok” deyip çıkıveriyor işin içinden. Sonra da “Şunu da yazın, bunu da yazın” diyor.

Şimdiye kadar bir sipariş almadım Sayın Başkan.

Nefesim o kadar güçlü de değil.

Sen iyisi mi genç ve usta gazetecilere baş vur!..