15 Mayıs 2024 Çarşamba
ŞEREF IŞIK
Kozan Sancak Gazetesi adına davetli olarak katıldığımız MHP’nin aday tanıtım toplantısı öncesinde Anıtkabiri ziyaret ettik.
Ankara’da olup, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu büyük önder Mustafa Kemal Atatürk’ün yattığı Anıtkabiri ziyaret etmeden olmazdı.
Günlerden Pazar, hava açık ve tatlı bir Sonbahar günü. Biz de beş arkadaş bir olup bir taksi ile Anıtkabire gittik.
Resimlerde olduğu gibi, televizyonda göründüğü gibi değil; gerçekten büyük ve ihtişamlı bir yapı idi Anıtkabir.
Önce müzesini bir gezelim dedik. Müze girişinde birkaç resim çektik. Girişten sonra resim çekmek yasaktı. Makinemizi almadılar; ama, kibarca uyardı görevliler. Biz de kurallara uyduk, resim çekmedik.
Uzun uzun koridorları, koridorlardaki anıları özümsemeye çalıştık.
Çanakkale’yi, Kurtuluş Savaşını yeniden yaşadık, yeniden kurduk cumhuriyeti kafamızda.
Bir başka güzel Ata’nın kendi sesini yanı başında dinlemek.
Mozolenin beş metre altında yattığı esas mezarın ihtişamlı kapısına kadar vardık. Kapı kapalı, giriş yasak; ama, içerisini hareketli olarak gösteren görüntülerden yattığı yeri gördük. Osmaniye ilinden gelen özel renkli mermer ile kapalı kabrin etrafında tüm vilayetlerden ve KKTC’den gelen toprakların konduğu pirinç vazolar dizilmişti.
İnsan bambaşka duygular yaşıyor, çok şeyler canlanıyor kafasında.
İstemeyerek de olsa bir ucundan girdiğimiz dehlizlerin diğer bir ucundan çıktık.
Mozolenin bulunduğu Anıtkabir bölümü bir başka ihtişamlı. Buralarda resim çekmek serbest olduğu için bol bol resim çektik.
Eşsiz bir insanın kabrinde olmanın ötesinde, Anıtkabirin güzelliğine, heybetine hayran olmamak elde değil.
Grup grup gezenler, el ele tutuşanlar, Anıtkabirin her bir köşesine yetişmek için yarışanlar, kadınlar, kızlar, çocuklar, gençler, yaşlılar vardı.
Heyecanla dolaşan Romanlar, başı açıklar, türbanlılar vardı.
Rehber nezaretinde öbek öbek turistler vardı.
Kucağında bebesiyle gelen anneler, koltuk değneği ile merdivenleri tırmananlar vardı.
23 Nisan Kulesi ile Mîsâk-ı Millî Kulesi arasından girdiğimiz Anıtkabirden Aslanlı yola çıkan Mehmetçik Kulesi ve Zafer Kulesine doğru yöneldik.
Yine muhteşem bir görüntü.
Aslanlı Yol ana baba günüydü.
İnsanlar akın akın Anıtkabir’e doğru yürüyorlardı.
Adım adım, sindire sindire yürüdük Aslanlı Yoldan.
İstıklal ve Hürriyet Kulelerine gelince dönüp bir daha, bir daha baktık.
Veda zamanıydı artık.
Yavaş yavaş Arena’ya doğru inerken mutlu bir tebessüm vardı.
Görenlerimizin tekrar, görmeyenlerimizin de ilk defa görmüş olmanın verdiği haz vardı gönlünde.
Şunu gördük ki, tüm yok etme mücadelesine rağmen insanlar Atatürk’ü seviyor.
Atatürk’ü seven kim olursa olsun “Ne mutlu Türk’üm diyene!” demekten çekinmiyor.
O zaman haydi bir daha;
Ne mutlu Türk’üm diyene!..
Haydi bir daha;
Varlığım Türk varlığına armağan olsun!..