ÇAPAR KANAT

ÇAPAR KANAT

22 Haziran 2021 Salı

Hayvancılık Politikalarımızın Önceliği

0

BEĞENDİM

ABONE OL

Hayvancılık Politikalarımızın Önceliği

Hayvancılık Politikalarımızın Önceliği
0

BEĞENDİM

ABONE OL

ÇAPAR KANAT

Zaman zaman canlı hayvan besleme uzmanları (ZM), veteriner hekimlerimizin canlı hayvan da ırk tercihinin hayvancılığımızı kurtaracağını düşünmektedirler.

Kimi zaman devekuşu, kimi zaman saanen keçi, romanov-DORPER koyun ırkının ülkemizde yaygınlaştırılmasının hayvancılığımızı kurtaracak tek kurtuluş reçetesi olacağı ileri sürülmektedir.

Koyun, keçi yılda bir yerine üçüz,dördüz doğursa ne yazar?

Türkiye büyükbaşta 1980’li yıllarda holştein-montafon’u seçmişti..!!

Yerli büyükbaş ırklara oranla holştein iki kat çiğ süt veriyor olsa da, yine yerli ırklara oranla 1,5 kat canlı ağırlık veriyor da ne oldu?

1993 yılında 1 yıl, 2010 yılında 3 yıl süre ile damızlık,kasaplık;holştein,montafon vb, yabancı menşeli koyun ithal edilmedi mi?

Neresi Bunun Verimlilik?

Holştein Türkiye’ye 1980’lerde sokulurken sıcaklık stresinden çiğ süt veriminin ancak %5 düşebildiği yabancı kaynakların iddiası bir ‘’Bilimsel gerçek’’ olduğu ileri sürülüyordu. Holştein’in sıcak bölgelerde yetiştiriciliğinin yapıldığı bir yabancı ülke bulamazsınız. Türkiye’nin en çok çiğ süt üretiminin olduğu ile övünülen Ege Bölgemizde, keza Akdeniz, Güney Anadolu bölgemizde holştein’ler çiftçilerimize dayatıldı. Bu bölgelerde sıcaklık stresinden holştein ırkı Haziran ayı geldiğinde Mayıs’ın sonunda günlük çiğ süt verimi 20-30 LT ise 10-15Lt’ye düşmektedir. Holştein ırkının ülkemizde işletme de kalabilme süresi 5 yıl olup yerli büyük baş ırklarımızın ki ise 15 yıl idi…? Neresi bunun verimlilik. Yerli ırk büyükbaş hayvanlarımızda doğum riski çok düşük iken holştein ve montafon’da bu riskin yüksekliğinden hayvanlar kısırlık yüzünden işletme dışı kalmaktadır. Neresi bunun verimlilik?

Ülkemizde yerli büyükbaş ırk hakim iken ve veteriner sağlık hizmetleri oldukça düşük olduğu o yıllarda çiftçilerimizin kapısı veteriner görmez iken şimdi çiftçilerimizin veterinerlerimiz mecburen stratejik ortağı oldular. Holştein ırkı canlı hayvan hastalıklarına dayanıksızdır. Neresi bunun verimlilik?

AB 1950’li yıllarda kurulduğunda TARIM ürünlerinin dünya ticaretinde kendi yapısı gereği buğdayı, tahıl da değil canlı hayvan üretiminde ‘’iddialı’’ olmayı tercih etti ve başardı.

AB ülkelerinde bugün 1 litre çiğ süt satıp 1,5 kg yem satın alınabilinirken ülkemizde tam tersi durumda olup neresi bunun SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK.?

Gelinen bu aşamada hayvancılığımız kurtaracak stratejik düşünce ırk tercihi değil hayvancılığı yapanların ondan gelir elde edebilecek yapının oluşturulmasıdır. Piyasa düzenlemesinin doğru yapılmasıdır.

GTH Bakanlığına bağlı Hayvancılık Genel Müdürlüğü ette ve çiğ sütte piyasa düzenlemesi yapamıyor gerekçesi ile Et ve Balık Kurumu’nun ismi değiştirilip ette ve çiğ sütte piyasa düzenlemesi yapması için Bakanlar Kurulu kararnamesi ile Et ve Süt Kurumu haline getirildi..

26 Aralık 2013 GTHB’nın Resmi Gazete’de

ÇİĞ SÜTÜN DEĞERLENDİRİLMESİNE YÖNELİK DESTEKLEME

UYGULAMA ESASLARI TEBLİĞİ (TEBLİĞ NO: 2013/64) görüyoruz ki süt tozu parasal teşvikli uygulaması Et ve Süt Kurumu’na değil Hayvancılık Genel Müdürlüğüne verilmiş.

Et ve Süt Kurumu, çiğ süt piyasa düzenlemesinde çiğ süt üretim sektörünün ‘’ÜMİDİ’’ haline getirilmişti. Neresi bunun verimli politika?

Hayvancılıkta büyük işletmeler verimliliğin güçlü , küçük işletmeler zayıf yanı olarak görüldü.

2007 yılında büyükbaşta 3-4 sayıya sahip işletme sayısı 850 bin iken 2013 de bu sayı 500 binlere düşerken,sıfır faizli yeni kurulan işletmelerin büyüklüğü ile övünüldü.!! Bu mu verimlilik, bu mu stratejik düşünce, stratejik yönetme.?

Hayvancılıkta ahırlaştırılan büyük işletme demek insan-canlı hayvan, çevre sağlığını hiçe saymak, canlı hayvanı doğal besinler ile küçük çiftçilerin değil büyük sermayenin yapabileceği alan haline getirmeye çalışmaktır. Büyük sermaye de bu işe kendi sermayesi ile girmeye tenezzül etmedi. Acemi-yeni-sıfır faiz havucu ile girenler oldu ise de şimdilerde onlarında çığlıklarını işitiyoruz.

Canlı hayvan üretimi büyük sermayenin değil çiftçinin işidir. Çiftçiyi terk ettirici politikalar yürütülüp sermayedarlar bu işe bulaştırıldığında birincil gıda üretimi endüstriyelleşir. Birincil gıda üretiminin endüstriyelleşmesi,’’canlı hayvan üretimi insan için değil endüstri için ‘’ konseptine dönüşür. İşte ABD; hayvancılıkta küçük çiftçiyi bitirdiler, çevre sorunu, insan beslenmesine aykırı oboziter yapıda et üretiyorlar. Et üretiminde sorun salt verimlilik ise yeni icat SUNİ ET de yakında tüketicilere sunulacak.! Amaç insan midesinin ne olursa olsun dolması,doldurulması değil. Midelerimiz endüstrinin çöplüğü değildir.

Sermayedar canlı hayvanı merada,dağda, bayırda,kırda değil ahırda üretir. Oysaki canlı hayvanın yaşam-sağlık-eko sistem alanı mera,dağ,bayır,otlaklardır. Çiftçinin önünden bu seçenekler ortadan kaldırılmış ise endüstriyel yem, yemi üreten mazot fiyatları ve üreticilerin sattığı çiğ süt fiyatları sürdürülebilir bir düzeyde olmalıdır.

Hayvancılığımızın geldiği şu kötü noktada küçükbaş hayvancılığımızı kurtaracak model yeni bir ırk tercihi değil küçükbaşı üreten çiftçilerimizin sattıkları koyunlardan para kazanacak politikaların üretilmesidir.!!

Irk seçimi hayvancılığımın sürdürülebilirliğinin ana süreçlerinin olması gereken onlarca alt süreçlerinden sadece bir tanesidir.

Anadolu coğrafyası yüzlerce yıl önce bu tercihini yapmıştı. 1980’li yıllarda yerli büyük baş ile şimdinin iki katı, küçük başta ise üç katı canlı hayvan varlığımız var idi.

Varlığı yok eden hayvancılıktaki ırk seçiminin yeni eksikliği değil hayvancılığın politikalarındaki ırksızlıktır, renksizliktir.

Mazotu, yemi ucuza alan yabancı çiftçilerle pahalı alan yerli çiftçilerimin yarış ettirilme biçimi olan 2010-2013 yılları arasında yapılan ithalattır.

Ziraat Mühendisi, Veteriner Hekim gibi meslek insanlarımızın birazda hayvancılığın politikalarına eğilmelerini dilerim..