06 Nisan 2024 Cumartesi
AYÇA ÖZTORUN
Musta dayı korona virüsünden dolayı iyiden iyiye eve kapanmıştı.
Mahallenin dayısı, anasının kıllı ayısı, düzenin belalısı, düzdürenin korkulu rüyası ve heybetiyle kızların biricik sevdalısı Musto, internetten ve sosyal ağlardan hiç hoşlanmasa da vakit geçmiyor diye, Facebook’ta gezinmeye başladı.
Paylaşımları dönem dönem okuyor, baldır bacak selfiyesi yapanları da beğenmeden geçmiyordu. “Evinde yemek yapanlar, otu boku paylaşanlar hep burada lan” diye hayretler içinde paylaşımları takip ediyordu.
Messenger’dan gelen mesaj sinyal sesine de acayip gıcık oluyor, bir türlü sesin nereden kapanacağını bilmiyordu.
Mesajlara baktı. Gelen mesajlarda büyük harflerle “YAYALIM” yazıyordu. Gerisini sinirlenip okumuyordu. Anında siliyordu.
“Ne kadar lüzumsuz varsa yayılmak ve yaymak istiyorlar lan” diye evin içinde nara atarcasına bağırıyordu.
Başladı toplu mesaj yazısı hazırlamaya.
“OKUYUN LAN!
Hepiniz başıma müderris olmuşsunuz,
Gelmişsiniz Face denilen mahalleye kurulmuşsunuz. Çok biliyor, yayıyor, koyun gibi kopyala yapıştırları huşu içinde paylaşıyorsunuz. Çok büyük iş başarıyorsunuz.
Bana video atmayın, YAYMAYIN LAN!” yazıp herkesle paylaştı.
Musto’nun namından dolayı yığınla arkadaşlık isteği geliyordu. Tek tek isteklere baktı. Gözüne “Benli Gül’ün yeri” adlı Facebook sayfası çarptı. Profilde kırmızı fonun önünde; “bana kırmızı çok yakışıyor” yazıyordu. Profil fotosunun altında iki yorum vardı. Meraktan yoruma baktı. Birinci yorum, “Kırmızı giy de görelim benli” yazıyordu. Diğer yorumda; kalp emojisi vardı. İki yorum bir kişiye aitti. O kişinin profili Musto’nun dikkatini çekti. Gençlik fotosunu paylaşan Çerden beyin ta kendisiydi.
Şaşkınlıkla;
“Lan bu babam” dedi. Sayfaya girdi ve tüm arkadaşlarının 35-45 yaş arası kadınlar olduğunu, hepsi de iç çamaşırlı fotolarıyla profilleri olduğunu gördü.
Koskoca Musto’nun Babası Çerden beyin gizli Facebook sayfası vardı. Hem de ne sayfa!
Profil fotosu dışında bir kaç foto daha vardı. Musto’nun lüks arabası, bir kaç villa. Yetmişlik Çerden, sayfasında sanki kodaman bir genç oluvermişti.
Musto’nun gülme krizi tuttu.
“Lan baba, yaşım kırk oldu ben daha evlenmedim. Bu tür kârhanelere de meyil etmedim lan!” diyor ve kahkahası git gide tırmanıyordu.
Musto’nun annesi Badem ve Babası Çerden; bu oğlan neye gülüyor diye odaya girdiler. Musto annesi görmesin diye? anında bilgisayarı kapattı.
Çerden; “hayırdır oğlum niye gülüyorsun?” diye sordu.
Musto; “Bizim aşağı komşu 70’lik Abuzer amca kendine sayfa açmış, Benli Gül diye bir sayfayı takip ediyordu. Profilini görünce Abuzer amcanın gizli dünyasına şaşırdım ona gülüyorum.”
Dedi.
Çerden hemen oğluna yakalandığını anladı. Telaşla odadan çıktı.
Musto’nun annesi olayı çözemedi.
“Ne yani? Herkesin var Facebook’u, Abuzer’in karısının da var. O da pasta börek paylaşıyor” dedi.
Musto; “Abuzer bildiğin gibi değil anne, karısı pastalar paylaşır, o pastalarla oynaşır.” dedi.
Çerden bey panikle odanın kapısında belirdi. Oğluna gizlice sus diye işaret etti.
Musto gülme krizine girmişti.
Badem hanım; kocası Çerden beye; “Bu neye gülüyor? Vallahi anlamadım” dedi.
Çerden sustu.
Musto, “Adam sapıkmış anne bir sürü yorumlar, yazışmalar, görmen lazım, hanımının bu sayfadan haberi yok.” dedi.
Babasının gözelerine bakarak, söyleyim mi der gibi işaret etti.
Badem acayip sinirlendi.
“Demek kadınlarla yazışmış. Ben bunu Abuzer denen yaşlı kırantayı karısına söylemem mi?” diyerek odadan çıktı.
Çerden karısının arkasından koştu ve “Abuzer’le konuşurum sakın eşine söyleme” diye yalvardı.
Tekrar Musto’nun odasına gelen Çerden, sessizce; “Suçsuz günahsız adamın günahını aldın, annenin ağzında yaş bok ıslanmaz, gider kadına söyler” dedi.
Musto; “O zaman arkadaşının masum olduğunu sen söyle. Her şeyi anlat anneme” dedi.
“Lan oğlum ne deyim? Sayfa benim mi deyim? Musto’nun sayfası diyeceğim.”
“Niye benim sayfam diyeceksin ki? İtiraf etmeye utanıyor musun baba? Madem utanıyorsun niye böyle bir şey yapıyorsun?” diyen Musto, iyiden iyiye babasını köşeye sıkıştırmıştı.
Çerden, çaresiz ve sessizce koltuğa oturdu ve boşluğa gözleri asılı kalmış gibi korku içinde ne diyeceğini bilmeden bekliyordu. Karısı duyarsa, hayatı ona zindan edeceğini çok iyi biliyordu. “Hadi Musto, annesine söylerse?” diye düşünüyor,
düşündükçe kabuğuna çekiliyordu.
Birden bir gürültü koptu. Aşağı kattan Abuzer’in feryadı neredeyse mahalleye duyuldu. Badem hanım olayı duyar duymaz banyoya girip, gizlice Abuzer’in karısını aramış ve kocasının onu aldattığını, kadınlara sapıkça yazılar yazdığını duyurmuştu.
Çerden ve Musto telaşla aşağı kata indiler.
Dayandılar Abuzer’in kapısına. Abuzer’in karısı korku içinde kapıyı açtı.
“Musto yetiş ambulans çağır. Bu dümbük beni aldatıyormuş, kafasını yardım kan içinde. Ölecek, titremeye durdu” dedi.
Badem hanım da Abuzer’in evine koştu.
Musto, Abuzer’in ilk müdehalesini yapıp başına buz koydu.
Abuzer acı içinde;
“Kim attı bana bu iftirayı kim?” diye bağırdı.
Abuzer’in karısı; “Sus inkar etme. Çerden bey karısına söylemiş. Musto da sapıklık yaptığın sayfayı gözüyle görmüş” dedi.
Musto bir yandan Abuzer’in üzerine attığı iftirayı düşünüp vicdan azabı çekerken, bir yandan da babasının yaşadığı korkuya gülmemek için kendini zor tutuyordu.
Abuzer iyiden iyiye delirmişti. “Çerden Allahtan kork, senin sayfanın olduğunu söylesene. Bana aç bir sayfa dedin. Ortak kullanırız diyerek başımdan savmadım mı seni?”
Çerden karısının gözüne korku içinde baktı.
Karısı; doğru mu bu diye bağırdı.
Çerden; kısık ve korku dolu bir sesle “yalan söylüyor iblis” diyebildi.
Abuzer başındaki buz torbasını fırlattı ve Çerden beyin üzerine yürüdü.
“Ne yalanı? İki kere hacca gitmişliğim var, sen sayfanda tanıştığın Benli Gül’le yazışıp, beni de onun evine götürmedin mi? Envai çeşit kadınlar var demedin mi?”
Abuzer ve Çerden birbirlerine girmişler, tek tek günahlarını muhbirlemişlerdi. Abuzer ve Çerden eşlerinden iyi bir sopa yerken, “Korona virüsü bizi eve kapattı hanım, sıkıntıdan sayfa açtım.” diye kendini kurtarmaya çalışan Çerden’i,
Musto annesinden kurtarmak için müdehale etmeye çalışsa da? iki kadının şer çığlıklarıyla başa çıkamamıştı.
*
Parkta kafaları sargı beziyle sarılı iki yaşlının yanına polisler geldiler.
Polis; “Kaç yaşındasınız amca” diye sordu.
Yetmişlik Çerden, elli beş yaşındayım derken, yetmiş beşlik Abuzer’ ben de elli altı dedi.
Polis inanmadı ve gülerek,her ikisinden de kimlik istedi.
“Kafanıza ne oldu amca?” diye soran polise”
“Delilerin saldırısına uğradık” diye ağlayan Abuzer, Çerden’e ters ters baktı.
Polis; “Amca yaşınız atmışın da üstünde, korona virüsü kol geziyor ortalıkta, sokağa çıkma yasağı var, Azrail size selam vermeden derhal evinize gidin” diye uyardı.
Abuzer ve Çerden parkın karşısındaki evlerine baktılar. Her ikisinin de eşi onlara kinle bakıyorlardı. Musto balkondan iki yaşlının düşmüş olduğu duruma hâlâ gülüyordu.
Eve gitmeleri ölümden beterdi.
Çerden, “Deli kafamızı yarınca ikimizde de hafıza kaybı oldu oğlum. Bak yaşımızı bile unuttuk. Evin yolunu hiç hatırlamıyoruz” dedi, Polise…
Polis otosuna iki yaşlıyı bindirdiler. Karakola doğru yol alan şoför mahallindeki polis, karakola anons geçti.
“Demanslı iki yaşlıya saldırmışlar, ikisi de evlerini bilmiyorlar amirim. Ne yapalım?”
Telsize yanıt geldi.
“Karakola getirin karakola, aileleri bulunana kadar burada bekletelim”