ALİ CİNAN

ALİ CİNAN

16 Haziran 2024 Pazar

Şehitler Ölmez Vatan Bölünmez

0

BEĞENDİM

ABONE OL

Şehitler Ölmez Vatan Bölünmez

Şehitler Ölmez Vatan Bölünmez
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Ali Cinan

Şehid olmak, herkese nasip olmayan, büyük, ulvi bir şereftir ve müminler için arayıpta bulamayacakları mükemmel bir nimettir. Onun içindir ki

Müslüman olarak yaşamak, sonra da Allah yolunda onun rızası için şehit olmak, her müminin hayal ettiği bir saadettir en büyük mutluluktur. Ben müslümanım diyen bir kimsenin ve akıl sahibi olan insanın böyle bir şuur ve düşünce ile yaşaması lazımdır. Hz. Allah, şehitlerin manen ölmediklerini, onlara ölüler denilmemesi gerektiğini, Kuran’ın değişik yerlerinde beyan buyurmuştur.

Cenab-ı Hak Kuran-ı Kerimde Âli İmrân suresi, meâlen

Allah yolunda öldürülenleri sakın ölü sanmayın. Bilakis onlar diridirler; Rableri yanında rızıklara mazhar olmaktadırlar. Allah’ın, lûtuf ve kereminden kendilerine verdikleri ile sevinçli bir halde arkalarından gelecek ve henüz kendilerine katılmamış olan şehit kardeşlerine de hiçbir keder ve korku bulunmadığı müjdesinin sevincini duymaktadırlar. Onlar, Allah’tan gelen nimet ve keremin; Allah’ın, müminlerin ecrini zayi etmeyeceği müjdesinin sevinci içindedirler.”

Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.) tarafından ne kadar güzel bir şekilde övülmüştür: “Şehid olmayı Hz Allah’tan samimi olarak dileyen kimseyi, Cenab-ı Hak, rahat yatağında vefat etse bile, şehitlerin derecesine eriştirir.”

Rasûl-i Ekrem Efendimiz (s.a.v.) bir hadis-i şeriflerinde de, imrenilecek üç önemli hasleti misâl olarak şöyle ortaya koymuşlardır:

Şehit olmak,

Âlim olmak,

Hayırsever zengin olmak.

Ancak bu üç önemli ve faziletli vasıflara sahip olan insanlar, Allah’ın rızasını düşünmeyerek, çeşitli menfaat, riya ve gösteriş duyguları ile hareket ettikleri takdirde, şehit, âlim ve hayırsever olmanın kendilerine hiç bir faydası olmaz. Bunların âkıbetleri -Allah korusun- Cehennem’dir! Tıpkı lafla peynir gemisinin yürümediği gibi.

Şehit  Allah rızası için, onun yolunda canını fedâ eden kişi olduğuna göre; neden şehit diye isimlendirilmesine gelince

Cennetlik olduğuna şâhitlik edilmiş olması

Veya onun Allah Teâlâ’nın huzurunda yaşıyor bulunması

Yahut ölümü sırasında meleklerin hazır bulunması

Ya da ruhunun doğrudan doğruya Dâru’s-Selâm’da (Cennet’te) bulunması

Veyahut da Allah tarafından çeşitli mükâfatlarla mükâfatlandırılmış olmasıdır.

Kur’an-ı Kerim’de otuz beş civarında “şehit” kelimesi ve yirmi dolaylarında da “şühedâ” kelimesi geçmektedir.

Malumunuz çok kritik bir zamandan geçiyoruz. Bu şehitler kendileri için şehit olmuyor. Onlar bizler için, sizler için, vatan için, bayrak için şehit oluyorlar. Bunları anlamak öyle kolay değildir Vatan sevgisi vatan kavramı vatan mefhumu öyle kuru bir lâftan ibaret değildir. Bayrak, sancak, vatan sevgiyi gönlümüzün derinliklerinde duymalıyız, hissetmeliyiz. Söz konusu vatansa hemen coşarız, koşarız Ona kötü söz söylenmesine tahammül edemeyiz. Çünkü biz vatansever bir milletiz. Göğsümüzde vatan sevgisi vardır ve kaynıyor. Vatan denil dimi akan kanın durması lazım, söz konusu vatandır. Vatanını denil dimi gerekirse mallarını ve canlarını fedâ etmekten çekinmezler. Bizler, bu güzel vatan için canlarıyla ve kanlarıyla nice destanlar yazan bir milletin evlâdıyız. Nitekim Kazanılan savaşlara baktığımızda hep bu birliği hep bu dirliği hep bu sevgiyi görürüz. Çünkü kendimize peygamber efendimizin  Vatan sevgisi imandandır sözünu kendimize şiâr edinmişizdir.

Vatan denilince Vatanın ne demek olduğunu gelin hep beraber şu kıssayla anlamaya çalışalım

Musa (a.s.) ekip, biçmek için bir yerde kendine bir tarla açacaktı. Cenab-ı Hakk’a müracaat edip izin istedi. Cenab-ı Hak da ona, üç gün o tarlaya gidip Ey canlılar burayı terk edin, ben buranın ağaçlarını yakıp tarla açacağım diye nida etmesini emretti.

Üç gün sonra Hz. Musa canlılardan kalan oldu mu, diye tarla yapmak için açacağı yeri gezip, teftiş etmeye başladı. İlanı bütün canlılar duymuş ve orayı terk etmişlerdi.

Sadece bir yaşlı karınca kalmıştı. Musa (a.s.) ona, “İlanımı duymadın mı? Niçin terk etmedin burayı? Yoksa rahatsız mısın?” diye sordu.

Evet, bizlere bir ömür boyu lazım olacak, aklımızdan çıkmayacak o cümleleri söylemeye başladı. Yaşlı karınca Hz. Musa’ya, “Burası bize babalarımızdan, dedelerimizden kalan yurdumuzdur. Biz burada doğduk, burada büyüdük, senelerdir de burada yaşadık. Vatanımızı terk etmektense, burada yanıp ölmeyi tercih etdim de, onun için terk etmedim” dedi. Bunun üzerine de Hz. Musa oradaki ağaçları bitkileri yakmaktan ve tarla açmaktan vaz geçti.

Tarihi şan ve şerefle dolu bir milletiz. Atalarımız vatan, millet ve inançları uğruna gözünü bile kırpmadan, salise bile düşünmeden, her türlü zorluğa göğüs germiş, bu cennet vatanımızı bizlere emanet etmiş. Bizler düşen vatanımıza, bayrağımıza, memleketimize birlik dirlik içinde beraberce sahip çıkmaktır.

Zaten bu yazdığımız cümleleri, nasıl bir sorumluluk içinde olmamız gerektiğini Milli Şairimiz Mehmet Akif Ersoy’un dizeleriyle bitirelim

Bastığın yerleri toprak diyerek geçme, tanı
Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı
Sen şehit oğlusun, incitme, yazıktır, atanı
Verme, dünyaları alsan da bu cennet vatanı.