16 Haziran 2024 Pazar
Ali Cinan
Evvel zaman içinde,
kalbur saman içinde, dünya denilen yerde yaşayan
bir çok insan varmış.
Bu insanlar mutluluk, huzur, sağlık ve ahenk içinde yaşayıp giderlermiş.
Hep muhabbet ederler,
arabaları bile olmadığından,
trenle, otobüsle hatta yürüyerek birbirlerini ziyaret ederlermiş.
Böyle saadet içerisinde yasayıp giderlerken,
bir gün evlerinin kapısına bir canavar gelmiş.
Adı TELEVİZYON‘muş
İnsanların kimisi onu hemen eve alırken,
bazıları almamak için direnmiş ama onlarda sonra dayanamamış ve içeri almış.
Televizyon canavarı
içeri girmiş ama,
girincede hiçbir yeri beğenmemiş.
“Ben en başköşeyi isterim.” demiş.
İnsanlar çaresizce onu, en başköşeye oturtmuşlar.
Küçücük, minnacık
şişman,
çirkin olan televizyon canavarı, zamanla büyümüş,
güzelleşmiş,
birde kilo verip incelince, insanlar çok daha fazla sevmişler.
O evlerde, televizyon canavarının rahatı çok iyi olunca akrabalarından olan TELEFON canavarını çağırmış!..
Telefon canavarı gelmiş.
İnsanlar yine önce istememiş ama sonra onuda evlerine almış.
Hatta telefon canavarını o kadar cok sevmişler ki;
çantalarına,
ceplerine,
hatta yatarken yastıklarının altına koymuşlar.
(Sağlıklı kalmak için herşeyin hormonsuzunu,
tazesini,
iyisini almak için çalışan insanların beyinlerindeki hücreleri bile yemiiişşş ama ses çıkaramamışlar) derken.
Telefon canavarı
büyümüş,
güzellleşmiş,
serpilmiş
ve
TWITTER gibi WHATSAPP gibi FACEBOOK gibi tatlımı tatlı bebek canavarları olmuş.
İnsanlar bunları daha da çok sevmişler.
(Hatta bu bebekleri yapamayan telefonlarını çöpe atmışlar.
İnsanlar artık birbirine ‘Selamün aleyküm’ yerine (sa) demişşş
Birbirlerini öpmek için (?)
Kızdıklarını ifade için (?)
Sevdiklerini ifade için (❤)
Şaşırdıklarını
ifade için de gözlerini pörtleterek (?)
işaretini göndermiş.
Artık insanlar birbirini göremez,
hatta sesini bile duyamaz olmuş.
Herkes çok üzgünmüş ama yine de vaz geçemiyormuş MAALESEF
Şimdi yaptığımız gibi!..