16 Haziran 2024 Pazar
Ali Cinan
Şanlı tarihimize baktığımızda tarihin her sürecinde, vatan mücadelesinde, vatan sevdası gençlik, gençliğimiz her zaman haklı olarak bir adım öne çıkmıştır, çıkagelmiştir ve çıkmalıdır. Bunu da batı, adı gibi bilmektedir. Bu sebepledir ki bu vahşi sistem, bu hayatın tuzağı, gerek gizli uyuşturucu trafiğiyle gerekse ekonomik, gerek sosyal gerek kültürel dayatmalar ile gençliği uyuşturucuya sürüklemektedir.
Uyuşturucu bağımlısı haline gelen gençlerimizin ruh hali, özgürlükleri, düşünceleri, idealleri en kötüsü hayatları ve hayalleri ellerinden alınmaktadır.
O zaman şöyle bir düşündüğümüzde şunu rahatlıkla diyebilir miyiz.
Çocuklarımızı bizler yetiştiremiyoruz televizyon yetiştiriyor. Çocuklarımızı bizler yetiştiremiyoruz internet yetiştiriyor. Çocuklarımızı bizler yetiştiremiyoruz cep telefonları, tabletler yetiştiriyor.
Çocuklarımızı bizler yetiştiremiyoruz sokak yetiştiriyor.
Çocuklarımızı bizler yetiştiremiyoruz arkadaşları istediği şekilde yetiştiriyor.
Peki işin aslı nedir? Cevabını da kendimiz hemen verdik bile.
Çocuğu aile yetiştirir, büyütür. Çocuğa aile şekil verir. Ve aldığı o şekil o terbiye, usul ile devam eder.
Üzülerek ifade edelim ki manevi kültürü verilmeyen gençler, bu boşluğu başka yerde içkide, fuhuşta, uyuşturucuda arıyor. Bu felaketlerle tanışma yaşı istatistiklere göre, 14-15 yaşına indi. Günümüzde zamanın getirdiği teknoloji ve medya yoluyla da genç beyinleri uyuşturmak kolaylaşmıştır, hızlanmıştır. Bilgisayar oyunlarından akıllı telefonlardan, televizyon dizilerinden verilen mesajlardan tutun. Genç beyinlere genç dimağlara sosyal çevreden uzaklaşmaya, umutsuzluğa, tembelliğe, hazırcılığa, şiddete, üretmemeye teşvik edilmektedir.
Zenginlik, iki tarafı keskin bıçak gibidir. Dikkatli kullanılmazsa büyük zarar da verebilir. Faydalı bir şekilde kullanılması çok zor olduğu için de bugüne kadar zararı faydasından çok olmuştur zenginliğin. Zenginlik kimin elindeyse ona göre şekil alır. İyinin elindeyse iyilik, kötünün elindeyse kötülük zuhur ediyor zenginlikten. Türkiye’de de Müslümanların manevi bağlarının gevşemesi, gençlerin manevi şuurdan yoksun olması refah seviyesinin yükselmesi ile doğru orantılı olmuştur.
Bir özel okulda din dersi öğretmeni olan bir arkadaş anlattı Sene başında, öğrencilerin durumunu tespit etmek için, sekizinci sınıf öğrencilerine, imanın, islamın şartlarını sorduğumda, yirmi beş kişilik sınıfta sayabilen 2–3 kişiyi geçmedi.
Sekizinci sınıfta okuyan öğrenci,13-14 yaşında demektir. Yani ya akil baliğ, ya da olmak üzere. Yazık değil mi bu çocuklara. Akil baliğ olduklarında, imanın şartlarını, zaruri olarak bilinmesi gereken kadar bu çocukların, vebalini, günahını, ana-baba nasıl çekecek, ahrette bunun hesabını nasıl verecek. Birinin küfre düşmesine sebep olan da küfre düşmüş olmayacak mı?
Ne zaman ki bir ülke ab topluluğuna girmeye niyetlendi, refah seviyesi, rahat seviyesi yükseldi. Lakin bize her zaman lazım olacak olan din, ahlak, huy, çalışkanlık, üretkenlik yok olmaya yüz tuttu. Ardından rehavet, gevşeklik, tembellik, çekememezlik başladı. Sonra nemi oldu. Camiler, Kur’an kursları boşaldı. Gençlerin namazla, niyazla, ilimle, irfanla, maneviyatla ilgileri kalmadı. Böyle olunca da bunların yerini içki, uyuşturucu, kumar ve fuhuş aldı yürüdü. Tabiki istisnalar kaideyi bozamaz.
Netice olarak, eskiden çocuğu aile, öğretmen, anne baba yetiştirirdi. Ve bir saygı hürmet sevgi vardı. Evden bin alıyorsa, çevreden dokuz yüz doksan dokuz alırdı. Şimdi tam tersi oldu.
İşin hakikati çocuklar tabiri caizse eksi dokuz yüz doksan dokuz ile yetişiyorlar. O halde aileler, akıllarını başlarına alıp bu açığı kapatmadıkları sürece, yaraya merhem bulunmadığı müddetçe istikbal pekiyi görünmüyor. Hele, hele her türlü ahlaksızlığın kol gezdiği mubah görüldüğü bu devirde…