21 Aralık 2019 Cumartesi
Ali Alper ÇETİN
Hani bir şiir vardı, şöyle başlardı:
“ Ey mavi göklerin beyaz ve kızıl süsü…”
“ Kız kardeşimin gelinliği, şehidimin son örtüsü,”
“ Işık ışık, dalga dalga bayrağım.”
“ Senin destanını okudum, senin destanını yazacağım”
Ve bu güzel “Bayrak” şiiri, destan destan kelimelerle dalgalandıktan sonra şöyle tamamlanıyordu:
“ Ey şimdi, süzgün, rüzgârlarda dalgalı”
“ Barışın güvercini, savaşın kartalı..”
“ Yüksek yerlerde açan çiçeğim;”
“ Senin altında doğdum”
“ Senin altında öleceğim.”
*
“ Tarihim, şerefim, şiirim, her şeyim;”
“ Yeryüzünde yer beğen:”
“ Nereye dikilmek istersen”
“ Söyle, seni orya dikeyim”
O, 1945 yılında yayınlanan “Bir Bayrak Rüzgâr Bekliyor” şiir kitabı ile tanınmaya başlamıştır.
Şairdi, edipti, bütün bunların üzerinde yüreği memleket sevgisiyle çarpan aydınlık bir öğretmen, bir eğitimci, bir Arif Nihat Asya’ydı.
1904 yılında Çatalca’da doğmuştur. Balkan Savaşı yıllarında aile İstanbul’a gelince orada ilk ve ortaokulu İstanbul’da, sonra parasız yatılı imtihanları kazanarak lise öğrenimini Kastamonu’da tamamlamıştır. Milli Mücadele Dönemi’nde Ankara’da bulunmuştur. Bu dönem onun şiire başladığı, Türklük ve vatan aşkı ile şiirler kaleme aldığı tarihlerdir. 1928 yılında İstanbul Edebiyat Fakültesinden mezun olmuştur. 14 yıl Adana’da öğretmenlik ve lise müdürlüğü yapan Arif Nihat Asya, buradan Malatya’ya daha sonra Edirne’ye lise müdürü olarak atanmış, 1950 yılında da Adana Milletvekili olarak Büyük Millet Meclisine girmiştir.
Arif Nihat Asya’nın bu sevimli cevabı her ne kadar kimlik kartının doğum yeri hanesini süslese de, bence de Arif Nihat’ın manevi doğum yeri, Bayrak şiirini yazdığı Adana’dır.
Çünkü şairimiz “Ey mavi göklerin beyaz ve kızıl süsü / Kız kardeşimin gelinliği, şehidimin son örtüsü…” diye başlayan Bayrak şiirini Adana’da kendi ifadesiyle, “1940’ın 4 Ocak’ını 5 Ocak’a bağlayan gece el-ayak ortalıktan çekilince, petrol lambasının yorgun ışığı altında bayrağımıza sığınarak, bayrağımıza sarınarak yazdı.”
5 Ocak Adana’nın Fransız işgalinden kurtuluş günüdür. Bir başka deyişle 5 Ocak, Arif Nihat’ın ay-yıldızlı bayrağımıza “Senin destanını okudum, senin destanını yazacağım” dediği gündür.
Evet, bu muhteşem şiirin yazıldığı ve İlk kez okunduğu yer Adana’dır. İşte bu sebeple Arif Nihat Asya’nın asıl doğum yeri Adana’dır diyebiliriz. Çünkü Arif Nihat Asya, o günden bugüne edebiyatımızda bayrak şairi olarak anılmaktadır. Bu durum şairlerin dünyasında hiç de yadırganmaz. Öyle ki bazı şairler yüzlerce şiir de yazsa anıtlaşan şiirleriyle hafızalarda yer almaya devam ederler: Âşık Veysel’in “Kara Toprak”ı, Faruk Nafiz’in “Han Duvarları”, Sezai Karakoç’un “Mona Roza” sı gibi… Arif Nihat da birbirinden güzel şiirlere imza atmasına rağmen Bayrak şiiriyle tanınmış Bayrak Şairi olmuştur.
Zaten kendisi de kendini bir Adanalı olarak kabul etmektedir. Adana’da ikinci evliliğini yapmış, büyük bir “Servet” e ulaşmıştır. İkinci eşi Servet Hanım, ona Fırat’ı ve Murat’ı hediye etmiştir. Kısacası Adana’yla bütünleşmiş, onun bir parçası olmuştur.
“Hayır, Adanalı değilsin,” diyerek canını sıkanlara “Adanalı”[1] başlıklı yazısıyla unutulmayacak bir ders vermiştir:
“Adana işlerine ne hakla karışıyor? Adanalı değildir!” demişler. Haklıdırlar: Saatler yerli marka olmadığından Adana’da zaman da Adanalı değildir. Adı istediği kadar Adana’yla beraber anılsın, Adana’yı doğursa bile Adana’da doğmadığı için Seyhan da Adanalı değildir. Ve şu bahçede dallar Adanalıdır, kuşlar Adanalı değildir. (…) Ulu Camii’nin minaresi nerelidir, bilmem… Saat Kulesi- biraz sivrildiği için olsa gerek- Adanalı değildir. Lakin ben de değilsem kim Adanalı acaba? Adanalılık Adana’nın sadece ağası, paşası olmuşlara vergiyse yalnız ölüler Adanalıdır; diriler Adanalı değildir!” der; fakat bununla da yetinmez bir de şiir yazar:
Adana
Kimmiş beni Adana’dan atacak
Benim adım Adana’da armadır!
Nasıl bırakırım Adana’yı ben?
Ki Adana, benden bana kalmadır!
Nasıl geçer benden Adana kızı:
Bileğimde elim, altın burmadır![2]
Arif Nihat Asya, şiirlerinin yanı sıra nesirlerinde de Türkçenin o en canlı, o en muhteşem güzelliğini kelimelerle örerken mensur şiirin en seçkin örneklerini sunar. Mesela onun “Kartopu” nu okuyanlar seslerin beyazlığını, hecelerin yumuşaklığını, kelimelerin insanın içini ısıtan sıcaklığını duyarlar. Adanalılara bir 5 Ocak armağanı olsun: “Kartopu”[3]
1954 yılından sonra Kıbrıs’ta öğretmen, daha sonra Ankara Gazi Lisesi öğretmeni, derken 1962 yılında emekli olmuştur. Böylece 34 yıl Anadolu’ya ışık saçan, yüzlerce binlerce öğrenci yetiştiren bir öğretmenken, 1962 yılından sonra kalemiyle bu hizmetini yürütmüş, gazete ve dergilerde makale, fıkra ve şiirleriyle yazar, fikir adamı ve şair olarak kendini yediden yetmişe milletine mal etmiştir. 5 Ocak 1975’te Ankara’da yaşamını yitirmiştir.
Şair “Fetih Marşı” şiirinde milletine şöyle sesleniyor:
Yelkenler biçilecek, yelkenler dikilecek;
Dağlardan çekdirilen, kalyonlar çekilecek…
Kerpetenlerle sûrun dişleri sökülecek!
Yürü: hâlâ ne diye oyunda, oynaştasın?
Fatih’in İstanbul’u fethettiği yaştasın!
Sen de geçebilirsin yârdan, anadan, serden…
Senin de destanını okuyalım ezberden…
Haberin yok gibidir taşıdığın değerden…
Elde sensin, dilde sen; gönüldesin baştasın…
Fatih’in İstanbul’u fethettiği yaştasın!
Yüzüne çarpmak gerek zamanenin fendini!
Göster kabaran sular nasıl yıkar bendini!
Küçük görme, hor görme –delikanlım- kendini!
Şu kırık âbideyi yükseltecek taştasın;
Fatih’in İstanbul’u fethettiği yaştasın!
Bu kitaplar Fatih’tir, Selim’dir, Süleyman’dır;
Şu mihrâb Sinânüddin, şu minare Sinan’dır;
Haydi, artık, uyuyan destanını uyandır!
Bilmem, neden gündelik işlerde telâştasın…
Kızım, sen de Fatih’ler doğuracak yaştasın!
Delikanlım, işaret aldığın gün atandan
Yürüyeceksin…millet yürüyecek arkandan!
Sana selâm getirdim Ulubatlı Hasan’dan…
Sen ki burçlara bayrak olacak kumaştasın;
Fatih’in İstanbul’u fethettiği yaştasın!
Bırak; bozuk saatler yalan, yanlış işlesin!
Çelebiler çekilip haremlerde kışlasın!
Yürü aslanım, fetih hazırlığı başlasın…
Yürü, -hâlâ- ne diye kendinle savaştasın?
Fatih’in İstanbul’u fethettiği yaştasın!
Lirik, epik ve didaktik tarzda yazdığı şiirleri “destanî şiirler, mistik şiirler ve yurt güzellemeleri” olarak üç bölümde incelenmektedir. Din konularında yazdığı şiirler yanında nükteye ve yergiye önem verdiği şiirler de kaleme almıştır. Şiirlerinde milletimizin yiğitliği, memleketimizin güzellikleri, milli değerlerimiz yer yer coşkunluklarla dile gelir. Arada bir cahilleri, ideoloji sapıklarını, politikacıları yeren şiirleri de vardır.
Nesir türünde de eserler vermesine rağmen asıl şöhretini yazdığı şiirlere borçludur. Modern şiir denemeleri de olmuştur. Kısaca özetlersek:
Arif Nihat Asya’nın Eserleri:
Şiir
Heykeltıraş (1924) İlk şiir kitabı, öğrenciyken
Yastığımın Rüyası (1930)
Ayetler (1936)
Bir Bayrak Rüzgar Bekliyor (1946)
Kubbe-i Hadrâ (Mevlana üzerine, 1956)
Kökler ve Dallar (1964)
Emzikler (1964)
Dualar ve Aminler (1967)
Aynalarda Kalan (1969)
Bütün Eserleri (1975-1977)
Rubaiyyat-ı Ârif (Rubailer, 1956)
Kıbrıs Rubaileri (Rubailer, 1964, 1967)
Nisan (Rubailer, 1964)
Kova Burcu (Rubailer, 1967)
Avrupa’dan Rubailer (1969)
Şiirler (Ahmet Kabaklı derledi, 1971)
Bütün Eserleri (1975-1977, Ötüken Yayınları)
Düzyazı:
Kanatlar ve Gagalar (özdeyişler, 1946), Enikli Kapı (makaleleri, 1964), Terazi Kendini Tartmaz (1967), Aramak ve Söylememek, Kanatlarını Arayanlar (1976), Sevgi Mektupları, Tehdit Mektupları (1967), Onlar Bu Dilden Anlar (1970), Aramak ve Söylemek (1976)
Bir yazarımızın dediği gibi Arif Nihat Asya: (Çağdaşlarından çoğunun bütün kutsallığından soyarak sadece bir kara toprak gibi teşhire kalktıkları vatanın görünüşü, iç ve dış süslerle ayrı bir hayranlıkla anlatılmıştır. Onda bu toprak çoraktır, kuraktır, bakımsız ve yoksuldur ama yine vatan’dır. Onun üstünde ecdat ruhları dolaşır ve altında kefensiz şehitler yatar.)
Arif Nihat Asya’yı Anadolu aydınlığında Türklüğün öz değerlerini, halkımızın asil duygularına tercüman olarak zevk ve inançla mısralara döken bir millî şair, hak bildiği yolda imânla yürüyen ve rehber olan bir fikir adamı olarak sayıyor, hatırasına sonsuz saygı duyuyoruz.
Milliyetçi şiirleriyle tanınan ve Adana’nın kurtuluş günü olan 5 Ocak günü yazdığı ünlü “Bayrak” şiirinden dolayı “Bayrak şairi” olarak da anılan Türk şairdir.
Bayrak
Ey mavi göklerin beyaz ve kızıl süsü,
Kız kardeşimin gelinliği, şehidimin son örtüsü,
Işık ışık, dalga dalga bayrağım!
Senin destanını okudum, senin destanını yazacağım.
Sana benim gözümle bakmayanın
Mezarını kazacağım.
Seni selâmlamadan uçan kuşun
Yuvasını bozacağım.
Dalgalandığın yerde ne korku, ne keder…
Gölgende bana da, bana da yer ver.
Sabah olmasın, günler doğmasın ne çıkar:
Yurda ay yıldızının ışığı yeter.
Savaş bizi karlı dağlara götürdüğü gün
Kızıllığında ısındık;
Dağlardan çöllere düştüğümüz gün
Gölgene sığındık.
Ey şimdi süzgün, rüzgârlarda dalgalı;
Barışın güvercini, savaşın kartalı
Yüksek yerlerde açan çiçeğim.
Senin altında doğdum.
Senin altında öleceğim.
Tarihim, şerefim, şiirim, her şeyim:
Yeryüzünde yer beğen!
Nereye dikilmek istersen,
Söyle, seni oraya dikeyim!
Arif Nihat Asya
[1] Top Sesleri, Arif Nihat Asya, Ötüken, 1975,s. 118
[2] Kökler ve Dallar, Arif Nihat Asya, Yağmur Yayınları,1973, s.90
[3] Top Sesleri, Arif Nihat Asya, Ötüken, 1975, s.97
Ali Alper ÇETİN
Araştırmacı
alialperetin@hotmail.com
Kaynakça:
Mehmet Önder: Anadolu’yu Aydınlatanlar, Başbakanlık Vakıflar Genel Müdürlüğü Yayınları, 1998 Ankara
Mehmet Hayati Özkaya: Bir Tarih-Bir Şehir-Bir Şair cukurovader.org.tr
https://www.turkedebiyati.org