ADNAN DENİZ

ADNAN DENİZ

29 Eylül 2023 Cuma

Kalabalıklardaki Yalnızlık

0

BEĞENDİM

ABONE OL

Kalabalıklardaki Yalnızlık

Kalabalıklardaki Yalnızlık
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Bütün güzellikler ve bütün doğrular sözlerde kalmış. Yaşanılan, hissedilenlerin yalnızca hayalleri… Yıllarca tanıdığını sandığın kişiler meğerse hiç tanımadıklarınmış! Tanır gibi yaptıklarınmış hasbelkader.

Neler değişti sahi? Yıllar neleri alıp götürdü ve değiştirdi herkesi. Sahi mutlumu insanlar, güç bende diyerek kurdukları dünyalarında. Sahi yalan ve dolanın kol gezdiği şişirilmiş gündelik sahte hayatların mutluluğu çok mu tatlı? Ya da insanlar samimiyeti hiç özlemiyorlar mı? Madde bütün her şey için yeterli mi?

Kalabalıklar içerisinde yalnızlık nedir bilir misiniz? Şehire şekil veren ve insanı yalnızlaştıran o ruhsuzluk bütün havayı kaplamakta ve ikibin ondört’ün kışı gibi kömür kokusuyla birlikte teneffüs edilmekte yalnızlık.

Ödünç alınan yaşamın bütün yüküyle ve isyanın her türlüsünü içine çekerek yaşayan binlerce kişi ve yapayalnız. Hiç bir umut’unu yarına götürülme ihtimali yok. Yalnızca soluk alabilmek ve bir an için evinde kurduğu küçücük dünyasına kendisini kitlemek olmuş, her bir ferdin ortak derdi.

Yaşama lezzet katan yalnızca ünlü olmak, paralı olmak veya itibarlı olmak mı? Ya da kibirle dünyadaki insanlara hep tepeden bakmak mı? Vicdan azabıyla birlikte biri beni sevsin, biri bana değer versin diyerek kendini değerini beş paraya satmak var ya, olacak iş değil yani kişinin kendisi olamaması.

Diğer bir köşede bütün değerleri alt üst ederek ben ne yapsam mübahtır anlayışına sığınarak yaşayanlar. Varlıkta yalnızlığı iliklerinde hissedenlere doğru dörtnala koşanlar. Sanki diğerleri kalabalıklar içerisinde yapayalnız değilmişler gibi! Gıpta ile baktıkları yer, bulundukları yerlerden yüksek görünmekte ama iki farklı insan iki farklı ortamda sürünmekte.

Şehirde yüksek binalar ve ışıklar bin bir renkli… Loş eğlence yerler ve çılgınca müzik ve hayatı yaşıyorum diye bağırmalar… Uzaklardan gıpta ile bakmalar. Şehir ruhunu satmışken ruhsuz şeytanlara, ruhun mutlu olması ne mümkün. Ama gel gör ki, soyut kavramlara saklanmış mutluluk ya da öyle sanılmakta.

Zarafet, nezaket, kibarlık, kadirşinazlık, saygı ile birlikte çoktan terk ettiler şehri… Şimdi onlar kaybolan sevgiyi aramakta. Kimse tanınmaz olmuş ve kimse kalabalıklar içinde yalnızlıktan sıyrılamıyor. Sevinç, üzüntü, heyecan birbirine karışmış. Sahi bizler kimler olmuşuz? Her an ayrı bir algı ile uyanan ve doğrularımızın herkese göre değiştiği bir dünyada. Sahi biz nasıl bir olacağız. Birlikte bir olamadıktan sonra!

Şehirlerde milyonlar yeni düşlere uyandılar ve şehirler yine kasvetli. Yaptığımız hiçbir işe ruh katmadan yaşantımızın ruhsuzluğuna kaptırmışız kendimizi. Solo şarkılar, hızlı diskolara veya özentinin en ağır kişilik tranvalarına kaptırmış kendini insanoğlu.

Yüksek binalar heybeti ile sivriliyor kalabalık ortamlarında şehirlerin. Bol ışıklı geceler bütün mutsuzluğu kapatmaya çalışıyor. Yine kalabalık ve her şey yapayalnız. Herkes kendi içinde kalabalıklardaki yalnızlığını yaşıyor…