17 Kasım 2022 Perşembe
ADNAN AVCI
Şehitler üç kısma ayrılır:
1. Hem dünya hem de ahiret itibariyle şehit olanlar (Şehid-i Kamil)
Zulmen öldürülmüş, mükellef ve temiz olup, ölümünden dolayı varislerine bir mal verilmesi lazım gelmeyen ve mürtes* olmayan herhangi bir müslümandır. Malını, ırzını, nefsini, sair müslümanları veya müslümanların himayesindeki gayr-i müslimleri müdafaa ederken, yaralayıcı bir aletle haksız yere derhal öldürülmüş bulunan mükellef, temiz bir müslüman böyle bir şehittir. Bu kısım şehitler, şehadetin bütün şartlarını üzerlerinde taşırlar ve bu kimselere şehid-i hükmî denir.
*Mürtes; savaşta yaralanıp henüz canlı iken bir tarafa çekilerek biraz yiyip içtikten veya konuştuktan veya ilaç kullandıktan veya aklı başında olarak üzerinden bir namaz vakti geçtikten sonra ölen müslümana denir.
Bu kısım şehitler dört derecedir
Ömer (ra) rivayet ediyor;
“Şehitler dört derecedir:
İmanı sağlam mümin bir kişi düşmanla karşılaşır, Allah’a verdiği söze sadık kalarak öldürülünceye kadar çarpışır. İşte bu kimse Kıyamet günü insanların gözlerini dikip yukarı doğru kendisine baktıkları kimselerdir.
İmanı sağlam mümin bir kişi düşmanla karşılaşır, korkusundan sanki derisine sivri dikenler vurulur gibidir. Nerden geldiği belli olmayan bir darbe kendisine isabet ederek öldürülür. Bu ikinci derecededir.
Salih ameli kötü işlerle karışık olarak işleyen mümin bir kişi düşmanla karşılaşır, Allah’a verdiği söze sadık kalarak öldürülünceye kadar çarpışır. Bu üçüncü derecedir.
Diğeri de aşırı derecede günah işleyerek nefsine zulmetmiş mümin bir kişidir. Düşmanla karşılaşır, Allah’a verdiği sözde sadakat göstererek öldürülünceye kadar çarpışır. Bu da dördüncü derecedir.” (Buhari)
2. Sadece ahiret ahkâmı ile şehit olanlar
Şehid-i kâmilde aranan dünyevi şartlardan bazıları eksik olup, vefatı ahiret ahkâmı itibariyle şehadet sayılan herhangi bir müslümandır. Mesela; mürtes olan, suda boğulan, ateşte yanan, bina altında kalan, veba, taun, ishal, sıtma, zatülcenb hastalıklarından biri ile veya akrep sokması ile, gurbette, ilim yolunda veya Cuma gecesinde vefat eden bir müslüman bu kısım şehitlerdendir. Sevabını Allah’tan bekleyen bir müezzinin, doğru muameleli bir müslüman tacirin, ailesinin nafakasını meşru yoldan kazanma neticesinde ölen herhangi bir müslümanın vefatı da yine bu guruba girer.
3. Sadece dünya ahkâmı ile şehit olanlar
Kalbinde nifak bulunduğu halde zahiren müslüman görünüp, cephede müslümanların safında savaşırken düşman tarafından öldürülen herhangi bir şahıs dünya ahkâmı itibariyle hükmen şehit addedilir. Fakat Ahiret ahkâmıyla şehit sayılmaz.
Ebu Zer (ra) rivayet ediyor;
“Silahla öldürülen nice kimseler vardır ki ne şehittir ve de övülmeye değer. Yatağında eceliyle ölen nice kimseler de vardır ki Allah (cc) katında Sıdık ve Şehittirler.” (Ebu Nuaym)
Muaz’dan (ra) rivayetle;
“Cihat iki türlüdür: Allah’ın rızasını arayarak, idarecisine itaat ederek, malının değerlisini vererek ortağına karşı müsamahakâr davranarak, yeryüzünde fesat çıkarmaktan sakınarak cihat eden kişinin uykusu, uyanıklığı hep mükâfattır. Övünmek, gösteriş, duysunlar diye idarecisine karşı gelerek ve yeryüzünde fesat çıkararak cihada çıkan kişi Kıyamet günü kendisine fayda verecek hiçbir sevap elde edemez. (Neseî)