24 Kasım 2024 Pazar
Sadullah Kısacık: Öğretmenlerimiz Bir Anne, Bir Baba, Bir Abla, Bir Ağabeydir
Portakal Mevsiminde Kuran Dersleri
SAMİMİYET, SEN NEREDESİN?
Anadolu’yu konuşturan usta bir yazar: AHMED HAMDİ TANPINAR
Kurban Nedir? Kurban’ın Dinimizdeki Önemi?
Bugün Benim Doğum Günüm...
Ayça Öztorun’un “Yağmurlar Yağdığında” adlı eseri ilk günden dikkatleri üzerine çekmeyi başardı. Yazar Ayça Öztorun’un “Yağmurlar Yağdığında” Novella türü romanın içeriği, Dünya ve Türk Edebiyatının Usta Şairi Ataol Behramoğlu’ndan tam not aldı.
Mavikalem yayınlarından çıkan kitap internette satışa sunulmaya başladı.
Puşkin ödüllü usta Şairimiz Ataol Behramoğlu ve Yazar Şefik Asan’ın kitap hakkındaki yorumları şöyle.
“Şu Çukurova nasıl bir bereket kaynağı olmalı ki içinden bitkinin meyvenin bin bir çeşidi çıktığı gibi yetenekler de birbiri ardına fışkırıyor.
Karacaoğlan diye başla, Yaşar Kemal, Orhan Kemal, Yılmaz Güney diye sürdür, say sayabildiğin kadar…
Demirtaş Ceyhun da o coğrafyanın, o kültürün ürünü, Adnan Yücel de,Haşmet Zeybek de, Muzaffer İzgü de…
Adlarını bir çırpıda anımsayamadıklarım beni bağışlasın…
Ve şimdi Ayça Öztorun…
Ayça’nın sevgi dolu sözleriyle o “kederli güzel gözler”in sahibi, duygulu, mahcup, sessiz; esmer ve güzel yüzünde hep bilge bir gülümseyiş dolaşan yakışıklı adamın, sevgili cezaevi arkadaşım İsmail Hakkı Öztorun’un dört kızından biri…
Ayça, Çukurova ırgatının çileli yaşamın anlatan bir ilk romanla katıldı bu bereketli toprakların edebiyatçılar kervanına…
Tutkulu ve tuttuğunu koparıp almayı başaran kişiliğiyle hızla gelişti yeteneği…
Roman, şiir, senaryo derken, şimdi bu türlerin hepsini içeren “Yağmurlar Yağdığında”yla okur karşısında…
Gökkuşağına yolculuk dedim ama, çocukluğa bir yolculuk bu. Ama ne çocukluk! Acısıyla, sevinciyle, özlemleri ve düş kırıklıklarıyla,düşsel ya da gerçek bin bir çocukluk kahramanıyla nasıl bir yaşam zenginliği, nasıl bir hayal gücü ve nasıl akıcı-sıcak-içten- alıp götüren bir anlatım ustalığı!
Her biri bir romana, başlı başına bir anlatıya konu olabilecek çocukluk kahramanları… Bir Yaşar Kemal kahramanı olabilecek çapraşık kişiliğiyle Hünber… Mezarlık önünde durup ölülere beddua eden, ama korkulduğu kadar da sevilip kollanan Kuşçu Ali…İplikçi Dede… Yine başlı başına bir roman kahramanı olabilecek, güzel olduğu kadar da bahtsız Gümüş Hala… Dedeler, teyzeler, konu komşu, “hayallerin bile sınırsız” olduğu ve günümüzün çocuklarının hayal bile edemeyeceği masalsı bir çocukluk dünyası…
Ayça Öztorun yıllar sonra çocukluğunun coğrafyasına doğru yol almadayken, bu yolculukta(tıpkı bir filmde gibi) çocukluğunun dünyasına doğru da yol almakta ve o dünyanın- o günlerin- o yörenin kültür ve dil tatlarıyla örülmüş sımsıcak anlatımıyla, anılarına,düşlerine hayallerine, okuru da ortak etmeyi başarmaktadır…
Gök kuşağının altından geçen çocuğun cinsiyeti değişirmiş…
Emzikli, elebaşı, “yalancı çoban” ve besbelli ki yaşıtlarından farklılığı daha o dönemde besbelli Ayça, anacığı bir erkek çocuğa sahip olsun diye erkek olma isteğiyle gök kuşağının altından geçmek istemiş ama ne mutlu ki Ayça Öztorun olarak karşımızda bu gün. Çünkü böylesi bir duyarlılığa belki ancak bir kadın sahip olabilirdi…
Çok erken yaşta yitirdiğimiz sevgili hapishane arkadaşımın; barışçı, yiğit, değerli dostum İsmail Hakkı Öztorun’un ve sevgili eşinin dört güzel kızından biri olan Ayça Öztorun’un kişiliğinde bereketli Çukurova topraklarının edebiyatımıza bir de değerli-duyarlı bir kadın edebiyat ustası kazandırmıştır.
Ataol Behramoğlu
Mayıs 2018 Büyükada
YAĞMURLAR YAĞDIĞINDA, Ayça Öztorun’un özgün ve başarılı bir romanı.
Aslında her romanda yazarın ruhu vardır. Bu, kurgu yapıtlar için de geçerlidir. Ama, bu romanda yazarın ruhundan fazlası, yani kendisi vardır. Bunu, anlatıcının kullandığı birinci tekil şahısa bağlamıyoruz.
Biliyorsunuz, şöyle bir deyim var: Bu insanın hayatı roman.
Bunu, özellikle bu romanı okurken, Yazar Ayça Öztorun için söyleyebiliriz. Özgün ve başarılı bir roman değerlendirmesini bunun için yaptık.
Yazar’ın benim en çok sevdiğim yanı, Yaşar Kemal’in o zengin Çukurova dilini yakalamasıdır. Ayça Öztorun da Çukurovalıdır. O toprakların dil zenginliği onun öykü anlatımına da yansımıştır.
Yazar, romanın bir yerinde Dadaloğlu’nun ünlü deyişinden bir alıntı yapıyor. Özellikle son üç dizesi:
“Taşı deler mızrağının temreni,
Hakkımızda devlet etmiş fermanı,
Ferman Padişahın, dağlar bizimdir.”
Bu dizeler, ‘şu romanda ne anlatılıyor’ sorusuna de cevaptır.
Öylesine bir duruş…
ŞEFİK ASAN
Öğr. Gör.- Yazar