15 Nisan 2025 Salı
Yeni araştırma, zona aşısının bunama riskini yüzde 20 azalttığını ortaya koydu. İşte Stanford Medicine tarafından yürütülen benzersiz çalışmanın detayları:
Zona aşısının bunama riskini azalttığına dair önemli bir bilimsel gelişme Stanford Medicine tarafından doğrulandı. Birleşik Krallık’taki benzersiz bir kamu sağlığı uygulamasından yararlanılarak yapılan yeni araştırma, zona aşısı yaptırmanın bunama riskini yüzde 20 oranında azaltabildiğini ortaya koydu.
Birleşik Krallık’ta yapılan çalışma zona aşısının koruyucu etkisini kanıtladı
Son yıllarda herpes virüslerinin, zona hastalığına neden olan virüsün de dahil olduğu ailenin, Alzheimer hastalığının gelişiminde rol oynadığına dair kanıtlar artmakta. Ancak bugüne kadar yapılan çalışmalar genellikle metodolojik sınırlamalarla karşı karşıya kalmıştır. Önceki araştırmalar sadece aşı olanlarla olmayanları karşılaştırmış, ancak aşı tercihinin ardındaki sağlık bilinci gibi faktörleri yeterince kontrol edememişti.
Bu yeni araştırma ise Galler’in 1 Eylül 2013’te başlattığı zona aşısı programının benzersiz yapısından faydalanarak daha güvenilir sonuçlar elde etmeyi başardı. Araştırmacılar, Galler’de ikamet eden ve aşı programı başladığında bunama tanısı olmayan 282.541 yetişkinden elde edilen elektronik sağlık kayıtlarını analiz ettiler.
Katılımcılar yedi yıl boyunca takip edildi ve sonuçlar, 2020 yılına gelindiğinde sekiz katılımcıdan birinin bunama teşhisi aldığını gösterdi. Ancak zona aşısı yaptıranlar arasında yeni bir bunama teşhisi alma olasılığının yüzde 20 oranında daha düşük olduğu belirlendi. Sonuç olarak zona aşısının bunama riskini azaltması, özellikle yaşlanan nüfus için önemli bir halk sağlığı stratejisi olabilir.
Ukraynalı enerji depolama girişimi SorbiForce, tarımsal atıkları metal içermeyen organik bir batarya prototipine dönüştürdü. Bu batarya, dünyanın ilk gerçek sürdürülebilir bataryası konumunda.
Geleneksel pillerin çevresel etkilerine karşı sürdürülebilir bir çözüm geliştirmeyi hedefleyen Ukraynalı girişim SorbiForce, enerji depolama alanında çığır açan bir teknolojiye imza attı. Tarım atıklarını, metal içermeyen organik bir batarya prototipine dönüştüren şirket, yalnızca karbon, su ve tuz kullanarak dünyanın ilk gerçek anlamda sürdürülebilir bataryasını geliştirdiğini duyurdu. Sürdürülebilir bataryada gerçek devrim
Tarımın yılda yaklaşık 2.1 milyar ton atık ürettiği gerçeğinden yola çıkan SorbiForce CEO’su ve malzeme bilimci Serhii Kaminskyi, bu atıkların aslında büyük bir potansiyel taşıdığını fark etti. 2010’lu yılların sonlarında bir araya getirdiği uzman ekibiyle birlikte Arizona Üniversitesi bünyesinde çalışmalarına başlayan ekip, atığı değere dönüştürme vizyonuyla yola çıktı.
Yeni nesil “sorpsiyon bataryaları”, elektronları katottan anotlara taşımak için üç fiziksel süreçten yararlanıyor. Bu transfer, bataryanın merkezindeki ultra gözenekli karbon tabaka sayesinde gerçekleşiyor. Her iki elektrotun da karbon bazlı olması, pili tamamen yanmaz hale getiriyor. Bataryanın daha da ilginç özelliği ise zaman geçtikçe performansının düşmek yerine artması. Ekip, su eklendiği sürece bataryanın ömrünün 30 yıla kadar çıkabileceğini söylüyor.
Tüm bu avantajların yanında batarya hücrelerinin ömrü sona erdiğinde bile, bileşenlerinin yüzde 95’i organik olarak ayrıştırılabiliyor; kalan parçalar ise yeniden kullanılabiliyor. Bu özellik, lityum-iyon pillerin geri dönüştürülmesinde karşılaşılan toksik atık ve yangın risklerini ortadan kaldırıyor.
Bir hayal değil
SorbiForce, yılın ikinci yarısında 60 kWh ile 150 kWh arasında değişen pilot projeleri hayata geçirmeyi planlıyor. Şirket, bu süreçte 5 milyon dolarlık bir tohum yatırım turunu da tamamlamayı hedefliyor. Ayrıca düşük maliyetli üretim süreci, yerli malzeme temini ve artan talep sayesinde seri üretime geçişin de yakın olduğu belirtiliyor. Şirket yetkilileri 6.000 şarj döngüsünü aşan ömrü ve modülleri istifleme yeteneği sayesinde pilot projelerden tam ölçekli üretime geçmenin yalnızca bir öğrenme meselesi olduğuna dikkat çekiyor.
Türkiye’de rüzgar ve güneşten elektrik üretimi, yerli kömürü kalıcı olarak geride bıraktı. Güneş enerjisinden elektrik üretimi 2024 yılında yüzde 39 artarak etkileyici bir başarı sergiledi.
Enerji ve iklim düşünce kuruluşu Ember’in bu yıl dördüncüsünü yayınladığı Türkiye Elektrik Görünümü raporunda Türkiye’nin 2024 yılına ilişkin elektrik üretimi ve tüketimi verileri analiz edildi. Raporda rüzgar ve güneşten elektrik üretiminin, yerli kömürü kalıcı olarak geride bıraktığına dikkat çekilirken 2024 yılı itibariyle rüzgar ve güneşten üretimin, yerli kömürün daha önce ulaştığı en yüksek elektrik üretimini ilk kez aştığı belirtildi.
Rüzgar ve güneşin payı %18’e ulaştı
2024’te güneşten elektrik üretiminde yıldan yıla gerçekleşen yüzde 39’luk rekor artış ile birlikte, bir önceki yıl yüzde 5,7 olan güneşin elektrik üretimindeki payı yüzde 7,5’a yükseldi. Rüzgarın payı bir önceki yıla (%10,6) yakın seyrederek yüzde 10,7’de kaldı. Böylece rüzgar ve güneş, elektrik üretiminde yüzde 18’lik payı aşmış oldu.
Türkiye ile benzer güneş potansiyeline sahip İtalya, İspanya, Portekiz ve Yunanistan gibi güney Avrupa ülkelerinde güneşin elektrik üretimindeki payı yüzde 14 ile yüzde 22 arasında değişmekte. Bu da Türkiye’nin potansiyelinin çok altında kaldığını gözler önüne seriyor.
Hibrit güneş kurulu gücü 1 GW’ı geçti
Rapora göre Türkiye’de 2020 yılından beri elektrik santrallerinde yardımcı kaynak olarak güneş santralleri kuruluyor. EPDK verilerine göre 2024 sonu itibariyle yardımcı kaynak olarak kurulan güneş santrali kapasitesi en az 1 GW’a ulaşmış durumda. Devreye alınan yardımcı kaynak kapasitesinin yüzde 60’ının rüzgar santrallerinde yer aldığına dikkat çekiliyor.
2024 itibariyle rüzgar ve güneşten elektrik üretimi 62 TWh ile yerli kömürün elektrik üretiminden (47 TWh) fazla oldu. Böylece rüzgar ve güneş, yerli kömürün 53 TWh ile 2019 yılında ulaştığı en yüksek elektrik üretimini de ilk kez geride bırakmış oldu. Türkiye’deki mevcut kömür santrali projeleri hesaba katıldığında dahi bundan sonra Türkiye’de yerli kömürden elektrik üretiminin rüzgar ve güneşin elektrik üretimini geçmesi beklenmiyor.
Fosil, 31 yılın en düşüğünde
Türk savunma sanayisi önemli meyveler vermeye devam ediyor. Kale Grubu şirketlerinden Kale Jet Motorları, Türkiye’nin ilk jet motoru ihracatını Brezilya’ya gerçekleştirdi.
Brezilya’da gerçekleştirilen LAAD Savunma ve Güvenlik Fuarı’na katılım sağlayan Kale Grubu şirketlerinden Kale Jet Motorları, bu kapsamda önemli bir ihracat başarısına imza attıklarını duyurdu. Firma tarafından yapılan açıklamada Türkiye’nin ilk jet motoru ihracatının gerçekleştirildiği açıklandı.
Savunma sanayisinden bir ilk daha
Kale Jet Motorları, sosyal medya hesapları üzerinden yaptıkları açıklamada şu ifadelere yer verdi: “Brezilya’da gerçekleştirilen LAAD Savunma ve Güvenlik Fuarı’nda, Brezilyalı SIATT şirketi ile KTJ-3200 Turbojet Füze Motoru ihracatı ve tedarikine yönelik bir sözleşme imzaladık.” Sözleşmenin henüz kapsamı ve finansal detayları açıklanmış değil.
Brezilya merkezli SIATT şirketi ile sözleşme Kale’nin motorları ilgili firmanın MANSUP-ER Seyir Füzesi’ne entegre edilerek kullanılacak.
Türkiye’nin ilk turbojet motoru olma özelliğini taşıyan KTJ-3200, şu anda iki farklı varyantıyla TÜBİTAK-SAGE tarafından geliştirilen SOM ve Roketsan tarafından geliştirilen Atmaca seyir füzelerine güç sağlıyor. KTJ-3200, 330 mm çap, 50 kilogram ağırlığıyla 3200 newtona kadar itki üretebiliyor. Seri üretim ve teslimat sürecinde olan KTJ-3200 ve füzelerin üzerinde testlerinden elde edilen bilgi birikimiyle firma, farklı ve daha güçlü turbojet motorlar üzerinde de çalışmalar yürütüyor.
Savunma Sanayii Başkanı Prof. Dr. Haluk Görgün, ihracat özelinde şu ifadeleri kullandı: “Brezilya’da düzenlenen LAAD Defence & Security Fuarı kapsamında; yerli ve milli imkanlarla türbinli füze motorları geliştiren Kale Jet Motorları firmamız, Brezilyalı savunma sanayii firması SIATT ile turbojet füze motoru ihracatına yönelik sözleşme imzaladı. Bu anlaşma, sadece bir ihracat başarısı değil; aynı zamanda Türkiye’nin yüksek teknolojiye dayalı, katma değeri yüksek ürünler geliştirme ve küresel rekabet gücünü artırma vizyonunun somut bir tezahürüdür. Türk savunma sanayii artık yalnızca kendi ihtiyaçlarını karşılayan değil, dost ve müttefik ülkelere ileri teknolojili sistemler sunan bir yapıya ulaşmıştır.”
Endonezya Cumhurbaşkanı, TUSAŞ’ın 5. Nesil Milli Muharip Uçak projesinde yer almak istediğini duyurdu. Türkiye ve Endenozya arasında savunma sanayi alanında çeşitli iş birlikleri yapılacak.
Türkiye ve Endonezya arasındaki diplomatik ilişkilerin 75. yıl dönümünde savunma sanayi alanında önemli anlaşmalar yapıldı. Ankara’da düzenlenen toplantıda Türk savunma sanayi şirketleri ve Endonezya savunma sanayi şirketleri bir araya geldi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Endonezya Cumhurbaşkanı Prabowo Subianto ortak basın toplantısı düzenledi.
Endonezya Cumhurbaşkanı Prabowo Subianto, Türkiye’nin Milli Muharip Uçak ve Milli Denizaltı (MİLDEN) projelerinde yer almak istediğini duyurdu. İki ülke arasında stratejik ortaklığa vurgu yapıldı.
Cumhurbaşkanı Subianto, şunları söyledi:
“5. nesil KAAN Milli Muharip Uçak projesinde ve aynı şekilde denizaltı projesinde yer almak istiyor. Türk savunma endüstrisinden istifade etmek isteriz.”
Savunma sanayi haricinde ticaret, turizm, sağlık ve gıda sektöründe iş birlikleri değerlendirildi. İki ülke arasındaki ticaret hacminin 10 milyar dolar seviyesine yükseltilmesi için atılabilecek adımlar konuşuldu. Kültür ve Turizm Bakanlığı ile Endonezya Kültür Bakanlığı arasında Kültürel İş Birliği Anlaşması imzalandı.
KAAN 2028’de envantere girecek
TUSAŞ tarafından geliştirilen Milli Muharip Uçak KAAN’ın ilk test uçuşu 2024 yılında yapılmıştı. 2026 sonuna kadar KAAN’ın 3 adet Blok 0 prototipi üretilecek. 2028 yılında seri üretime geçilecek ve 2028’de Türk Hava Kuvvetleri’ne ilk teslimatı yapılacak.
Milli Muharip Uçak KAAN Teknik Özellikleri