casino siteleri
Şu Anlaşılmaz İnsan Türü

Şu Anlaşılmaz İnsan Türü

ABONE OL
Kasım 2, 2024 14:13
Şu Anlaşılmaz İnsan Türü
0

BEĞENDİM

ABONE OL

SELMA ERDAL

Şu Anlaşılmaz İnsan Türü

*İnsan türü; şu dünyada var olan, anlaşılması en zor yaratık. Hem ağaç, orman, ot, yeşillik olmadan yaşayamaz. Hem de ağaçları keser, keser; onlardan türlü nesneler yapar ve bazen de bu ağaçlardan yaptığı nesnelere tapar. Tapınmak için yaptığı nesnenin bir adı da var; TOTEM…

PASKALYA ADASI DA İŞTE BU DÜŞÜNCEYLE YOK EDİLMİŞ.

İNSANLAR TOTEM YAPMA YARIŞINA GİRİŞİP, AĞAÇLARI KESMİŞ VE KESMİŞ VE KESMİŞ.

SON AĞAÇ DA KESİLDİĞİNDE… İNSANLAR DA GİDEREK YOK OLMUŞ.

BUGÜN PASKALYA ADASINDA YAŞAYANLAR ya da VAROLANLAR; YALNIZCA O APTAL İNSANLARDAN KALAN TOTEMLERMİŞ.

Son yıllarda yapılaşma amacıyla…

Ağaçları yok etmeğe hevesli kurnaz; sen son ağacı kesip, son konutu diktiğinde, o konutu satacağın bir insan kalmayacak haberin olsun!…

Ve diktiğin o konutlar; o totemler gibi arkandan kalacaklar ama sen onların yanında olmayacaksın.

 

*Prof. Dr. Canan KARATAY diyor ki:

“Kış sebzeleri tüketilecek. Yaz sebzesi kışın yenmez. Lahana, brokoli, karnabahar, kereviz, turp çokça tüketilebilir. Kışın en fazla tüketeceğiniz meyve Anamur muzudur, turptur, aynı zamanda zeytindir” şeklinde konuştu. Bağışıklık sistemini kuvvetlendirmek için yapılması gerekenler belirten Karatay, şunları belirtti: “Grip demek bağışıklık sisteminin çökmesi anlamına gelir. Bağışıklık sisteminizi kuvvetlendirmek için turp tüketeceksiniz. Turp tüketirseniz turp gibi olursunuz. Kelle ve paça çorbası, işkembe çorbası, köy tereyağı, soğuk sıkım zeytinyağı sizi tüm rahatsızlıklardan korur. Ev sirkesi, bağırsak floranızı dengeler ve bağırsak sisteminizi kuvvetlendirir. Bir de ev sirkesiyle birlikte kristal kaya tuzu bağışıklık sisteminizi kuvvetlendirir.” Mevsiminde tüketilmeyen besinlerin hem kalitesiz hem de pahalı olduğunu açıklayan Prof. Dr. Karatay, “Mevsimi olmadığı için seralarda büyütülen yaz sebzelerinin, kışın sofraya geldiğinde hiçbir besin değeri, kalitesi kalmıyor. Üstelik dünya kadar da pahalı. Şimdi ocak ayında patlıcan ve domatesin oldukça pahalı olduğunu göreceksiniz. Oldukça pahalı diye saçınızı başınızı yolmayın, çözümü basit gidip almayın. Patlıcanın, yeşil biberin ve domatesin ocak ayında sofrada yeri yok. Şimdiden ya kurutacaksınız ya ilaçsız domatesleri alıp, benim yaptığım gibi pastörize edeceksiniz ya da turşu yapıp onu kullanacaksınız. Bu methodlar gelenekseldir, yüzyıllardır devam etmiştir”

 

Seni seviyoruz ve sözünü dinliyoruz Sayın KARATAY

Bununla birlikte kurudukça, çoraklaştıkça toprak; nasıl yetişecek bir tek yaprak ?

Ne acıdır ki bu sorunun yanıtını bilemiyoruz.

 

*Eski bir Mısır atasözü der ki…

Anneniz soğan, babanız sarımsaksa; nasıl iyi kokabilirsiniz?

Bu söze anlamdaş atasözlerimiz de bilindiği gibi…

Armut dalından uzağa düşmez.

Kuş yuvada gördüğünü işler.

Sonuç olarak bir çocuk; anne-babasından gördüğü davranışları içselleştirir, onların sözlerini özümser ve önemser, ilk eğitimini anne-babasından alır. Dolayısıyla aydınlanması tamamlanmamış toplumlarda; çocuklar öncelikle ana-babaları yüzünden geri kalır.

Eğer ana-baba yeterince eğitimli değilse, üstelik de toplumsal değişime, toplumda yaşanan gelişmelere kapalıysa… Yetiştirdiği çocuklar da ana-babasının değer yargılarıyla, at gözlükleriyle, dogmalarıyla yaşam yarışına katılacaktır, ama bu yarışta hep geri kalacaktır.

Bu bağlamda ana-babaların; kız çocuklarını yok sayıp, erkek çocuklarına önem verip, erkek çocuklarına yatırım yapıp, kızları “gidici olduğu için” bir kenara atıp sürdürdüğü geleneksel yapıda… Ne yazık ki toplum bir arpa boyu yol almaz; gelişme, çağdaşlaşma yolculuğunda… Çünkü yarısı atıl bırakılıp, işlevsizleştirilirse bir toplum; elbette ki yarım kalır her alanda ve her anlamda… İşte bu yarım kalmışlık da en çok göze çarpıyor siyasal yaşamda…

Ülke nüfusunun yarısı kadın…

Dünya nüfusunun yarısı kadın… Özellikle 8 Mart günlerinde; GÖKYÜZÜNÜN YARISI BENİM dedin de… Ne değişti ?

Siyasal yaşamın nerelerindesin be kadın?… Bilmelisin ki yeterince görünmüyorsun.

 

*Bir dönem gezdiklerimizi, gördüklerimizi, yediklerimizi, içtiklerimizi paylaştık; görgüsüzce…

Oysa şimdilerde gülümseyerek bakıyorum ve günler içinde akıyorum.

Felsefe, Tarih, Siyaset, Çevre üzerine sürekli okuyorum

ama

Çizgi Roman kitaplarım her geçen günle birlikte çoğalıyor, çoğalıyor.

Okuduğum kitapların, bir de Çizgi Roman uyarlamalarını edinmek bende bir tutkuya dönüştü desem yeridir.

Ev, ev değil; sanki kitaptan ev.

Bu arada kitaplar, sayfalar, kağıtlar arasında kaybolmuşken, tüm kitapseverlere Carlos Maria Domingues’in KAĞIT EV adlı kitabını okumalarını öneririm.

 

*Boş, boş oturmak vardı şöyle; arkadaşlarla çay, kahve söyleşilerinde…

Eski sevgililerden, eşlerden, kayınvalidelerden, modadan, makyajdan, yemeklerden söz açıp da; sorumsuzca yaşamak…

Sana ne; uluslararası siyasette, ülkemiz ziyafet sofrasına oturtulmuyorsa!

Sana ne; tarımı destekleme politikaları çoktan kaldırılmış, çiftçi “ithal” silahıyla alnından vuruluyorsa!

Sana ne; her geçen gün işsiz sayısı artıyorsa, buna karşın çözüm bulması gerekenler “iş var, iş beğenmiyorlar” diyerek sorunların üzerini örtüyorsa!

Sana ne; giderek dinselleştirilen eğitimle, uluslararası yarışta gençlerimiz bilimsel alanda başarı olanaklarından yoksun bırakılıyorsa!…

Sana ne; işçiler sosyal güvencesiz kalıp, bir de haklarını arayamıyorsa!

Sana ne; bu ülkede insanlara, hayvanlara tanındığı kadar bile haklar tanınmıyorsa!

Sana ne; kadınlara yönelik şiddet bir türlü durmuyorsa!

Sana ne; doğaya yapılan saldırılar yetkililerce umursanmıyorsa!

Sana ne; yalnızca para kazanma amacıyla üretilen kimyasal içerikli besinlerle, insan sağlığı önemsenmiyorsa!

Boş ver, aldırma; sana ne?

En iyisi sen “Benden sonrası tufan” deyip, yaşamana bak; ne gerek var sanki bunca kaygıya?

 

*Bilindiği gibi…

Cumhuriyetimiz’in 101. yılında, ATASI’nın yolunda yürüyen CUMHURİYET KADINLARI vardır ve onlar sonsuza dek var olacaklardır. Buna karşın ATATÜRK İlke ve Devrimleri’ne karşıt görüşlerle; “ille de karanlıklarda kalacağım” diye ayak direten kadınlar da vardır.

Her kadın; aklının, özgür istencinin ve kimlik bilincinin etkisiyle seçimini yapacaktır. Aydınlıklara mı yürüyecektir, yoksa karanlıklara mı gömülecektir; yolunu kendisi seçecektir.

Bizler Cumhuriyetimiz’in 101. yılında bir kez daha yineliyoruz ki ATATÜRK İlke ve Devrimleri’nin bizlere kazandırdıklarıyla; aydınlığa, çağdaşlığa, uygarlığa yönelik yolumuzdaki yürüyüşümüzü usanmadan sürdüreceğiz. Cumhuriyet Haftası’na girdiğimiz şu günlerde, içtenlikle diyorum ki; Kutlu Olsun Cumhuriyetimiz’in 101. yaşı !

Sonsuza dek eğilmesin yerlere çağdaş, uygar, yurtsever TÜRK KADINININ BAŞI !

Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.


HIZLI YORUM YAP

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.