Fetüs’ün gelişimi çok çeşitli doğum öncesi faktörlere bağlıdır.
1-Doğum Öncesi Faktörler
a)Annenin Beslenmesi: Gebelikte yeterli ve dengeli beslenme, doğacak çocuk ve annenin sağlığı açısından en önemli faktörlerden biridir.
Fetüs’e gerekli olan kalsiyum ve demir depo edilmesi annenin bu öğelere olan gereksinmesini arttırmaktadır. Bu gereksinmeler karşılanamadığı zaman annede anemi, diş çürüklüğü gibi hastalıklar görülmektedir. Gebe kadında yetersiz ve dengesiz beslenme, kalsiyum ve protein eksiklikleri sonucu kemik ve kas yapısı bozukluklarına neden olabilmektedir.
b) Gebelikte Geçirilen Enfeksiyon Hastalıkları: Gebe annenin geçirmekte olduğu enfeksiyonun embriyon ya da Fetüs’ü olumsuz etkilemesi hastalığın şiddetine bağlı değildir. Bazı hastalıklar annede hafif geçtiği halde gelişmekte olan embriyon için çok zararlı olabilir. Bazıları da annede çok ağır seyrettiği halde fetüse çok küçük zararlara neden olur.
Gebeliğin ilk üç ayında annenin geçirdiği kızamıkçık, çocukta doğuştan kalp hastalığı, gözde katarakt, sağırlık, diş minesinde bozukluk, fiziksel gelişme ve zeka geriliği gibi hastalıklara neden olabilir. Çocuklar bazen doğarken kusurludur bazen de iki, dört ve daha ileri yaşlara kadar belirti vermeyebilir.
Gebeliğin ilk 8 haftasındaki enfeksiyonlar fetüs ölümlerine ve erken doğumlara da neden olabilmektedir.
Gebe kadınların canlı virüslerle aşılanmaları son derece zararlıdır. Çiçek aşısı yapılan gebelerde ölü doğum veya bebeklerde çeşitli organ, deri ve kemik lezyonlarına rastlanmaktadır.
c) Radyasyon: Fetüs üzerinde x ışınlarının etkileri olduğu eskiden beri bilinmektedir. Gebelikte anne karnının röntgen ve radyum ışınlarından etkilenmesinin bebeklerde körlük, mikrosefali, kafa kemikleri kusurları, yarık damak gibi kusurlara neden odluğu bilinmektedir. Gebelikte radyasyondan kaçınılmalıdır.
d) Kimyasal Etkenler: Antibiotiklerin hemen hepsi basit difüzyon (geçişme) yoluyla plasentadan fetüse geçerek anomalilere neden olabilmektedir.
Örneğin: Eritromisin adlı ilaç yeni doğanda karaciğer lezyonlarına, Streptomisina adlı ilaç yeni doğanlarda böbrek bozukluklarına neden olmaktadır. Penisilin gebeliğin her devresinde kullanılabilecek, fetüs ve yeni doğan için zararlı olmayan bir antibiotiktir.
e) Hormonlar: Kadında hormonal yetersizlik gebelik olasılığını ortadan kaldırabilir. Fakat gebelik ve hormonal yetersizlik birlikte bulunduğu zaman fetüsün, gelişimi etkilenir. Böbrek üstü korteks hormonlarında yetersizlik olan gebelerde bulantı ve kusma çok şiddetli seyreder, düşükler olabilir.
Tiroid hormonu yetersizliğinde, fetüste gelişme anormallikleri görülür. Şeker hastalığında insülin hormonu yetersizdir. Şeker hastası annelerin normalden çok büyük çocuk doğurdukları ve ölü doğum yaptıkları bilinmektedir.
2- Kromozom ve Genetiğe Bağlı Etmenler
Hücre çekirdeğinde kromozomların yapısında Gen adı verilen (DNA) ve kalıtsal özellikleri taşıyan oluşumlar vardır. Anne ve babadan geçen özellikleri genler taşır.
Kadın üreme hücresi yumurta ile erkek üreme hücresi spermin birleşmesi sonucu oluşan normal bir zigotta 46 kromozom vardır.
Somatik (büyümeyle ilgili olan) kromozomlarda fazla bir kromozomun olması Trisomi adı verilen Down Sendromu nedenidir ve diğerlerine göre sık görülen bir anomalidir.
Trisominin bir başka şekli de çocuklarda doğumsal kalp hastalıklarına ve zeka geriliğine neden olmaktadır. Cinsiyet kromozomu anomalileri, kromozomların hücre bölünmesi sırasında hatalı dağılımları sonucunda oluşmaktadır.
Kimi riskler gebelik öncesi dönemde genetik danışma ve aile planlaması danışmanlık hizmetleri ile saptanıp önlenebilmektedir.
34 yaşından büyük gebeliklerde, akraba evlilikleri, önceden ailede anomalili bebek doğumu olması durumlarında gebeliğin 8-10’uncu haftalarında plasentadan alınan Korion’a ait doku incelemesi (korion villus biopsisi) ile ya da 15-19’uncu haftalarda amnion sıvısından alınan hücrelerin incelenmesi (Amniosentez) ile olası doğumsal kas bozuklukları, böbrek kistleri gibi kalıtsal hastalıkların ve Down Sendromu gibi kromozom anomalilerinin doğum öncesi (prenetal) tanısı yapılabilmektedir. Bu incelemeler ülkemizde Üniversite Hastaneleri bünyesindeki sayılı merkezlerde yapılabilmektedir.
3- Kan Uyuşmazlığı
Kan grupları 1900 yılında Dr. Karl Landsteiner tarafından bulunmuştur. İnsanların %85’inin eritrositlerinde iki tür antijen vardır. Bunlar A, B grubu ya da AB grubu adını almakta, eritrositler hiç antijen içermiyorsa 0 (sıfır) grubu adını almaktadır. Bunların dışında eritrositlerde başka bir antijen daha bulunmuştur. Bu antijen ilk defe “Rhesus” maymunlarında bulunduğu için ilk iki harfi alınarak “Rh” faktörü denilmiştir. Rh faktörü bulunan insan kanına “Rh pozitif” bulunmayana “Rh negatif” denilmiştir.
Annenin kan grubu Rh (-) ve babaın kan grubu Rh (+) ise eğer fetüste Rh (+) olursa anne kanında fetüs eritrositlerine karşı antikorlar oluşur. Bu antikorların çocuğun dolaşım sistemine geçmesi çocuğun eritrositlerinin yıkımı sonucu fetüsün anne karnında ölümüyle sonuçlanabilir. Genellikle 2. gebelikte ortaya çıkmaktadır. Bu antikorları önlemek amacıyla anneye Rho GAM adı verilen koruyucu iğne yapılmaktadır.
ABO Uyuşmazlığı:
Anne ve bebek arasında ABO uyuşmazlığı genellikle belirti vermemekle birlikte, doğum sonrası bebekte sarılığa neden olabilmektedir. ABO uyuşmazlığında koruyucu bir önlem yoktur.
Aşağıda belirtilen durumlarda görülür.
Anne Çocuk
O A veya B
A B veya AB
B A veya AB
AB Uyuşmazlık yok
Fetüs’ü etkileyen önemli faktörlerden biri de annenin yaşı ve gebelik sayısıdır. 20 yaşın altında ve 35 yaşın üzerindeki gebeliklerde düşüklere, doğum öncesi fetüs ölümlerine ve doğuştan sakatlıklara rastlanmaktadır.
Anne ve baba eğitim durumları, ailenin sosyo-ekonomik düzeyi, planlanmamış çocuk, annenin gebelikte geçirdiği fiziksel ve ruhsal travmalar, düşüklere, prematüre doğumlara, ölü doğumlara neden olabilmektedir.