Hz.Enes’in beyânlarından hareketle, nebevî terbiyede müdâhalesizliği bir prensip olarak belirlemiş isek de, bununla çocukları başıboş bırakmayı, onları hevâlarına terk etmeyi de kast etmedik. Konunun yanlış veya eksik anlaşılmaması için belirtmek isteriz ki, Hz.Peygamber, çocukların eve giriş çıkış saatlerinden, verilen vazîfeleri yapıp yapmadıklarına, kılık kıyâfette edep ve yasağa uyup uymadıklarına, vs. varıncaya kadar pek çok teferruatta murâkabeyi, tâkip etmeyi esas kılmış, tâkip etmiştir. Birkaç örnek:
Hz.Enes, kendisine Resûlullah’ın mûtad dışı verdiği bir işten dolayı bir gün evine gecikerek döndüğünü, annesinin kendisini: “Niye geç kaldın?” diye sigaya çektiğini, “Resûlullah bir işe yollamıştı” cevabı üzerine: “O iş de ne idi?…” diye iyice tahkîk ettiğini belirtir. (1)
Yani, Enes Resûlullah’a hizmete geliyor ama alışılmış dönüş vakitleri var. Bir kere gecikme dikkat çekiyor ve sebebi soruluyor.
Yine Enes’in anlattığına göre, Aleyhissalâtu vesselam, kendisini bir işe gönderir. Fakat aksiliği tutar “gitmeyeceğim” diyerek evden ayrılır. Yolda rastladığı bir grup çocukla oyuna takılır. Derken Resûlullah gelip ensesinden yakalar. Dönüp yüzüne bakınca görür ki yakalayan Resûlullah’tır ve tebessüm ederek: “Ey Enescik! Sana emrettiğim yere git!” diye tekrar emretmektedir. Ve Enes: “Gidiyorum” diyerek gider. (2)
Yani verilen işten çocuğun kaytarması, ciddî takiple önlenmelidir; aksi takdirde bu kötü bir alışkanlık hâline gelebilir.
Nûman İbnu Beşîr anlatıyor: “Hz.Peygamber’e Tâif üzümünden bir miktar hediye getirilmişti. Beni çağırarak: “Şu salkımı al, annene götür!” dedi. Aldım, fakat yolda giderken yedim bitirdim. Birkaç gün sonra (karşılaşmıştık ki sordu): “Salkımı ne yaptın, annene ulaştırdın mı?” “Hayır!” dedim. Bunun üzerine beni gunder (vefâsız) diye tesmiye etti.” (3)
Yani çocuk takip edilecek, verilen işi yerine getirmediyse, bir sûrette hoşnutsuzluk ihsâs edilecek.
Bazı rivâyetler Resûlullah’ın çocuklara, günün belli saatlerinde dışarı çıkmayı yasakladığı görülmektedir: Öğle sıcağında(4) ve güneşin batmasından(5) akşamın alaca karanlığı çıkıncaya kadar ki vakitte(6).
Bilhassa dayakla ilgili bazı rivâyetlerden hareketle, çocuk üzerinde, murâkabe edildiği hissinin canlı tutulması gerektiği netîcesi bile çıkarılabilir. Çünkü Hz.Peygamber, değneği ev halkının göreceği bir yere asmayı tavsiye etmektedir: “Kamçıyı ev halkının göreceği bir yere asın. Zira (böyle yapmak onlar için edebtir.)” (7) Bir başka rivâyette: “Âilen halkından sopayı ref etme (yani görmeyecekleri yere koyma), onları Allah ile korkut.” (8) “Allah, âilesini te’dîb için evine kamçı asan kişiye rahmetini bol kılsın.” (9)
Bu hadîsler teker teker ele alındıkta zayıf ise de, birbirlerini güçlendirirler. Ve bunlar, çocukların terbiyelerinde muayyen bir disiplinin, murâkabenin olması gerektiğine, belli düstûrlara ve yasaklara uymaya mutlaka alıştırılmalarına ve yasak ihlallerinin bir müeyyidesinin olması gerektiğine işâret ederler. Hz.Peygamber, şahsî hayâtında kimseye karşı kamçı kullanmamıştır; ama mükerrer çağırmalarına rağmen cevap alamadığı, sonra oyunda yakaladığı hizmetçiye misvak çubuğunu göstererek: “Eğer kısastan korkmasaydım şu çubukla canını yakardım” dediği mervîdir. (10)
Şu hâlde bu meselede kullanmaktan kaçınma sünnet ise de, kamçıyla korkutarak da olsa disiplini sağlamak esastır.
Kaynaklar:
1-Buhârî, el-Edebü’l-Müfred, Kahire, 1379, s. 389; Ebû Avâne, Ya’kub İbnu İshâk (v. 316 h.), Müsnedu Ebî Avâne, 5, 469
2-Azîmâbâdî, Ebu’t-Tayyib Muhammed, Avnu’l-Ma’bud, Medîne, 1968, 13, 127
3-İbnu Mâce, Et’ime 61 (3368h.).
4-Müstedrek, 3, 165 (zayıf)
5-Mecmau’z-Zevâid, 8, 111
6-Feyzu’l-Kadîr, 1, 180
7-bkz. Abdurrezzak, Musannef, 9, 447; es-Sirâcu’l-Münîr, 3, 400/b
8-Taberânî, Ebu’l-Kasım Süleyman İbnu Ahmed (v. 360 h.), el-Mu’cemu’s-Sağîr, Kahire, 1968, 1, 144; İbnu Hacer el-Askalânî, el-Metâlibu’l-Âliye, Kuveyt, 1973, 2, 82-83
9-Feyzu’l-Kadîr, 4, 25 (4428. h.)
10-el-Metâlibu’l-Âliye, 2, 387 (2538. h.)