Psikanaliz Sigmund Freud tarafından bulunmuştur. Geleneksel olarak hasta bir yere yatırılır ve terapist görüş alanı dışında oturarak, hastanın etkilenmeden rahat bir şekilde konuşabilmesini sağlamaya çalışır. Psikanaliz ruhsallığın değişik boyut, süreç ve katmanlarını inceleyen bir bilim dalı olup ruhsal soru, sorun, arayış ve bozukluklar konusunda son derece etkili bir tedavi tekniğidir. Psikanaliz zihin araştırılması için bir yöntem, insan davranışıyla ilgili sistemli bilgiler toplamı ve ruhsal hastalıkların sağaltımında kullanılan özgül bir terapi türüdür.
Sigmund Freud 1890’lardan 1939 yılında ölümüne kadar psikanaliz üzerinde kuramsal ve teknik çalışmalarını devam ettirmiştir. Bu süre zarfında psikanaliz bilimi sürekli bir evrim ve gelişme göstermiştir. Bu gelişim ve değişim, Freud’un ölümünden sonra onun bıraktığı bu çok değerli miras psikanalist kuşakları tarafından da devam etirilmiştir. Bunun neticesinde bugün bir asrı aşkın bir süredir insanlığın hizmetinde araştırmayı, yaratmayı ve sağaltmayı sürdüren ve bunları denenmiş yerleşik standartlarla gerçekleştiren bir psikanaliz disiplini oluşmuştur. Bu terapi yönteminde, şimdi yaşanan duygu ve davranışları açıklamak için kişinin geçmişte yaşadığı anıları, olayları ve duyguları incelenir. Çocukluk olaylarının ve biyolojik dürtülerin, insanın davranışını ve düşüncelerini etkileyen ve kontrol eden bilinçaltı mekanizmasını meydana getirdiği düşünülmektedir.
Psikanalist ve analiz edilen kişi haftada en az üç kez seans gerçekleştirirler. Seanslarda analiz edilen kişi bir yerde uzanır. Psikanalist onun görüş açısının dışında bir yerde oturur. Ortalama 45 dakika süren seanslarda analiz edilenin bütün zihninden geçenleri, bir sınırlama, sansürleme ve gizleme olmadan “serbest çağrışım” şeklinde anlatması beklenmektedir. Bu çağrışımlar psikanalitik çalışmanın ana malzemesidirler. Psikanalist ve analiz edilen kişi bu çağrışımlar sonucunda ortaya çıkanlar üzerine birlikte çalışırlar. Bu etkinlik daha çok bir yorumlama çalışmasıdır.
Psikanalistlere göre insan zihni bilinçli, yarı-bilinçli ve bilinçdışı olmak üzere 3 ayrı katmandan oluşur. Ruhsal sorunların önemli bir bölümü bilinçdışındaki çatışmalardan kaynaklanır. Bu çatışmaların bilinçdışında tutuluyor olması, onların savunma yoluyla bilinçten dışarıya atılmasıdır. Analiz edilen kanepede serbest çağrışımla konuştukça, bilinçli katmandan gelen düşünce, duygu ve imgeler kadar, yarı-bilinçlilikte belirmeye başlayan belli bir takım çağrışımlar da dikkat çekmeye başlar. Bunlar bilinçdışında tutulanların bir nevi türevleridir. Bu türevlerin kendilerini ifade etmesine imkan veren ortam psikanalizin devamlılığı ve yoğunluğu, yani arka arkaya çok sayıda seans yapılmasıyla oluşur. Bilinçdışının kendisini ifade etmesine olanak sağlayan ortamın başka önemli özellikleri psikanalistin anonimitesi, nötralitesi yani tarafsızlığı ve analiz edilenin çocuksu istek ve ihtiyaçlarını doyurmaması diğer adıyla perhiz ilkesidir.
Psikanaliz öncelikle yaşam boyunca deneyimlenen ancak bilinçdışına itilenlerin hatırlanmasına yardımcı olur. Bunun yanı sıra, kısmen farkına varılan ancak tamamen hakim olunmayan anı, düşünce ve duygulara daha fazla hakim olunmaya başlanır. Analiz edilen kişi bu hatırlama ve bütünsel farkındalıklar sayesinde, iç dünyasında olup bitenler arasındaki bağlantıları ve bunların hayatındaki olaylara, ilişkilere, sorunlara ve içinden çıkamadığı durumlara nasıl sebep olduğunu görmeye başlar. Bu duruma içgörü adı verilir. İçgörü ile birlikte, savunmalarla bilinçdışında tutulanların bilince kazandırılması gerçekleştirilmiş olur.
İçgörünün kazanımı, yalnızca farkında olunmayanların ve bilinçsiz tekrarların fark edilmesiyle meydana gelmez. Bu yalnızca bir başlangıçtır. İçgörünün kazanımıyla beraber insan bilinçsiz belirleniş ve yönetilişten kurtulmaya başlar ve kendi yaşamının direksiyonuna geçer.
Psikanaliz özünde bir tedavi yöntemidir. Kişi, hayatında başa çıkamadığı ruhsal zorluklarla karşılaştığı, çeşitli belirtilerden yakındığı, ilişkilerinde tekrar eden sorunlar karşısında çaresiz kaldığı, iş hayatında ve mesleğiyle ilişkisinde doyumsuz, verimsiz ve üretimsiz hale geldiği ve yaşam içindeki yolculuğunda yönünü, hedefini ve heyecanını kaybettiği zaman psikanalizden yardım istemelidir.
Psikanaliz tedavisi çocuklar ve ergenlerin psikolojik sorunlarının giderilmesinde kullanılmaktadır. Bu yöntemle çocuk ve ergenlerin davranış problemleri, duygusal sorunları, uyum zorlukları ve psikosomatik yakınmaları üzerinde başarılı neticeler elde edilmiştir. Kendisi de kişisel analizden geçmiş olan ve gerekli bütün eğitimi almış olan kişiler psikanaliz yapabilir.